'Saadet devri bitti, ekonomi seçime hazır değil'

'Saadet devri bitti, ekonomi seçime hazır değil'
Erken seçim arifesinde 'ülkeyi kocaman bir belirsizliğin beklediğine' dikkat çeken iktisatçılar, politik kararların ekonomi üzerinde etkisinin kaçınılmaz olacağı görüşünde.

Esra TUR

ARTI GERÇEK- Türkiye’de ekonomik veriler genel gidişatın olumsuz olduğunu gösteriyor. Yılın ilk çeyreğinde cari açıktan enflasyona, işsizlikten bütçe açığına kadar en temel tüm veriler beklentinin çok üstünde gelmeye devam ediyor. Sınırında devam eden ve Türkiye’nin de dahil olduğu Suriye savaşının politik etkisi ve yaklaşan seçimin ekonomi üzerindeki baskıyı daha da artırması beklenirken, uzmanlar hükümetin her yıl açıkladığı ekonomik yol haritasındaki ciddi saplamaların ülkeye olan yatırım güvenini zedelediğine dikkat çekiyor. 

Dolar karşısında her gün değer kaybeden lira ve dışarıya giden Türkiye sermayesi ve uluslararası finans sisteminde yaşanan gelişmeler ile sıcak paranın geri gittiği Türkiye’nin yatırıma dayalı olmayan büyümesi zor yorumları yapılıyor. 2019 seçimleri öncesi ve erken seçim tartışmalarının ortasında Türkiye'nin ekonomik politiğini ve yaşananların nasıl anlaşılması gerektiğini ekonomist Prof. Dr. Aziz Konukman ile konuştuk.

'ÖZEL SEKTÖR HEDEFLERİ NASIL CİDDİYE ALSIN?

- Orta Vadeli Programdaki (OVP) hedefler yılın ilk ayından itibaren geçerliliğini yitirdi. Bunu nasıl anlamak lazım?

Hükümetler OVP ile hem piyasaya hem de sermaye gruplarına yıllık yol haritaları sunar. Bu durum o yıl için yapılacak plan ve yatırımların nasıl şekilenmesi gerektiği konusunda fikir veriyor olmalıdır. Hükümet, bu yıl için dolar tahmini 3,73, 2019 için 3,92 ve 2020 için ise 4,02 olarak tahmin açıklıyordu. Ancak dolar şimdiden psikolojik eşik olan 4 geçti rekor tazeleyerek 4,12'yi bile gördü. 2018'in başındayız ancak tüm tahminlerde ciddi sapmalar var. Bu durum açıklanan yol haritasının geçerliliğini yitirdiği anlamına gelir. Tüm öngörüler çöpe gitti. 

Hükümet tahminlerinde finans piyasasında bir süredir devam eden para akışının devam edeceğini hesaplayarak programını hazırlamışa benziyor. Ancak durumun yaşanan sapmalardan da anlaşıldığı gibi böyle olmadığı ortada. Zorluk olmayacak sanılıyordu. Sıcak para geldiği uluslararası piyasalar geri dönerken tüm tahminlerin ver programların yeniden revize edilmesi gerek. Bu yol haritası ile ilerleyemeyeceğini bilen özel sektör bu programları ciddiye almaz. 

 

'BÜYÜMEDİK DE BÜYÜMÜŞ GİBİ YAPTIK'

- Ama geçen yıl yüzde 11 büyüdük bu da mı ciddi alınacak bir veri değil?

Aslında büyümedik de büyümüş gibi yaptık. Avrupa ve dünyadan farklı ölçme sistemleri ile bu veriler hesaplanıyor. Son dönemde büyümenin hesaplamasında değişiklikler yapıldı. Daha önce sanayi anketleri taban alınırdı ancak artık gelir idaresi verilerine göre büyüme hesaplanıyor. Uluslararası metotlara göre hesaplama yapılması gerçek büyüme rakamı ile açıklanan büyüme rakamının ne kadar farklı olduğunu ortaya çıkar. Takvim ve mevsim etkilerinden arındırıldığında da rakamın farklı olduğu görülüyor. 

2017’de büyüme tahminini hükümet 5,4 olarak açıklamıştı. Ancak büyüme 7,4 olarak beklentinin üstünde geldi. Burada yeniden bir sapma var. Beklentiden daha fazla büyüme olumlu bir sapmadır. Ancak bunun da sorgulanması gerek. Nasıl oldu da yüzde 7’den fazla büyüdük, en fazla yüzde 5 büyüyebiliriz denilmemiş miydi? Bu durumunda sorgulanması gerek. Çünkü planlar açıklanan verilere göre yapılır, hedeflerdeki sapma olumlu da olsa olumsuz da olsa hesapların sil baştan yapılması gerek. Toplum bunun sorgulmasını yapmadığı için hükümet hesap verme sorumluğunu taşımıyor.

'SALDIM ÇAYIRA MEVLAM KAYIRA'

2019 ve 2020 programlarının sil baştan yapılması gerek. Tahminin üstünde büyüme demek hem bütçe hem de yatırımlar açısından rasyonun kaybedilmesi anlamına gelir. Ancak bunlar dikkate alınmıyor, zaten tüm programlar anayasal zorunluluktan dolayı yapılıyor. Yoksa şu an yaşadığımız durum tek cümle ile 'saldım çayıra mevlam kayıra durumu.‘

'MECBUREN CİDDİYE ALINIYORUZ'

- Ekonomik risk uyarıları bundan dolayı mı gelmeye devam ediyor?

Çünkü uluslararası finans sisteminde bunun karşılığı yok. Büyümüş gibi yapılması ülkeye ve onun açıkladığı verilere olan güveni de sarsıyor. İtibar ve kredibilitesi düşüyor. Bir süre dünyadaki otoriteler bu rakamları ciddiye almama eğilimindeydi ancak artık bir şekilde mecburen ciddiye alıyorlar. Neticede siz bir ülkesiniz ve verdiğiniz rakamlara göre size ilişkin tahmin ve öngörülerde bulunurlar. OECD ve IMF bunu yapıyor. Yapılan açıklamalar ve tahminlerin dayanağı Türkiye’den kendilerine giden veriler.

'PERŞEMBENİN GELİŞİ ÇARŞAMBADAN BELLİDİR'

Hükümet 2023'te milli gelir hedefini 25 bin dolar olarak belirledi. Bunun tutup tutmayacağına bakalım. 2016 yılında 10 bin 06 dolar oldu. 2017-2018'de 11 bin 400 dolar denildi. 2020’ye kadar gelebileceği en yüksek nokta 13 bin 24 dolar yani tahmin ediliyor. 2023’de 25 bin dolar olması için 3 yıl içinde 10 bin dolarlık bir sıçrama yapmak gerek. Perşembenin gelişi çarşambadan anlaşılır bu mümkün değil. 

- Hükümet bu sapmaları neden izah edemiyor?

Etmesi gerek ama etmiyor. Zaten her duruma uygun kılıflar hazırlandığı için bir şekilde üstü örtülüyor. 

- Dolar ne olacak, daha da yükselir mi?

-Kesinlikle liradaki değer kaybı devam edecek. 2020’de bile doların 4 lirayı ancak geçeceği belirtilirken, doların 4’ün üzerine çıkmasıyla psikolojik sınır aşıldı. Dolar değer kaybederken, Türkiye daha önce dolar bazında milli gelir artışı ile övünürken, şimdi bunu hiç ön plana çıkarmıyor. Çünkü dolar bazında gelir düştü. Bir süre daha devam edeceği süpriz olmayacaktır.

'SAADET DEVRİ BİTTİ'

Üstelik artık kesin, Amerikan Merkez Bankası FED bu yıl en az 3 kez daha faiz artışına gidecek. 4 kez de olabilir. Bu da Türkiye açısından saadet devri bitti anlamına gelir. Sermaye ters yönde ülkeden çıkmayı sürdürecektir. Dolar ve sermaye gidiyor. Türkiyelilerin de yurtdışı yatırımlarında ciddi artış var. Yüzde 15’lerde olan Türkiyelilerin dışarıdaki yatırım oranı yüzde 30 ile iki katına çıktı. Türkiye’den yerli ve yabancı sermayenin çıkışı hızlandı. Cumhurbaşkanı da bunun farkında 'nereye gidiyorsunuz çıkışını yaptı' ancak buna engel olamaz, sermayenin serbest dolaşım hakkı var. 

- Sermaye çıkışındaki hız uluslararası gelişmelerden mi kaynaklı yoksa?

Sermaye güven ortamına gelir ki bu ciddi anlamda zedelenmiş durumda. Hedeflerden sapılması güveni zedeliyor. Daha da önemlisi hukuka güven kalmadı ülkede. Yatırımının güvende olmadığını düşünen hiç bir yerli ve yabancı sermaye yatırıma yanaşmaz. Her an 'FETÖ' ya da farklı bir durum ile itibarınız zedelenebiliyorken kayyımların gölgesinde kimse kendini güvende hissetmez. Bu durum sermaye çıkışında en temel neden. 

'MEHMET ŞİMŞEK'İ HARCAMAK O KADAR KOLAY DEĞİL'

- Cumhurbaşkanı yurt dışına çıkan sermaye için 'ey sermaye' çıkışı yapsa da mı durum değişmez?

O biraz zor gibi. Erdoğan kolay kolay uluslararası finans sistemine kafa tutamaz, parmak sallayamaz. Zaman zaman girişimlerde bulunsa da bir şekilde ekonomi kurmayları arkasını toplamak durumunda kaldı. Babacan sermayenin kalıcılığı açısından güven ortamının önemine işaret ettiği için görevden alındı. Ancak Mehmet Şimşek’in uluslararası finans camiasındaki yeri nedeniyle kolay harcanması mümkün değil. Çünkü uluslarası piyasada lafınızın arkasında durmanız gerekir, aksi durumda bunun yansımaları olur. Hükümet bunu göze alabilecek durumda olmadığı için geri adım atıyor. 

- Ülker, Koç gibi büyük gruplar da mı bu durumdan dolayı yatırımlarını yurtdışına götürüyor?

Grupların çıkış saiklerinin farklı olması gerçeği değiştirmiyor. Nihayetinde çıkış oluyor. Ülker’in gerekçesi farklıydı. Koç iç piyasada yatırıma doyduğunu, daha fazla yatırım durumunda rekabet kurumundan uyarı alacağını iddia etti. Saik farklı olsa da çıkış yine de gerçekleşiyor. Öte yandan yapılandırma isteyen pek çok şirket var. Bunların devamı da gelir. 

Referandum öncesi iç talebe ağırlık verilerek ekonomi canlandırıldı. Büyük sermaye gruplarına ilişkin yapılandırma ve kredi desteği ile durum kurtarıldı. Ancak bunlar sürdürülebilir değil. Ekonomiyi ne kadar süre ile devlet desteği ile ayakta tutabilirsiniz! Devlet desteği ve teşvik yatırım için tek başına yeterli değil. Ancak kısa dönemli geçici girişimler ile günü kurtarmanın şimdilik işe yaradığını söyleyebiliriz. Ne kadar devam edeceğini göreceğiz. Daha önce verilen teşvik programlarının neticesi açıklanmadan yeni teşvik paketlerinin açıklamasının altında da bu mantık var zaten. 

- İnşaat sektöründe ciddi sıkıntı olduğu belirtiliyor, siz bunlara katılıyor musunuz?

Evet, stoklar şişti ve bu stokların eritilmesi gerek. Ancak lüks girdi ile kar edilmesi zor. Maliyetler yüksek ve malzemeler dolar ile getiriliyor Türk lirası ile satılıyor. Durgunluk var ve devam edecek. Arap sermayesi de bunu kurtaramayabilir. Sektör servet biriktirme mantığına döndü. İnsanlar yatırım için alıyor konutu. Lüks konutlardaki artışta normal aslında kamu bankalarının faiz kararı ile sektör bir nebzede rahatlayabilir.

'ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM BİZİ KOCAM BİR BELİRSİZLİK BEKLİYOR'

- Önümüzdeki dönemde ekonomik anlamda bizi ne bekliyor?

Kocaman bir belirsizlik. İktisatçılar için berbat bir durum. En istemediğimiz durum bu belirsizlik durumudur. Ancak bu dönemde tam da siyaset bilimcilerin çıkıp konuşması gereken bir durum.

'HİÇ KİMSENİN SEÇİM HAZIRLIĞI YOK‘

Politik kararlar iktisat politikalarını şekillendirecek. Erken seçim kararı geldi. Ekonomi bu erken seçime hazır değil. Muhalefetin bu noktada devreye girmesi gerek. Hiç kimsenin seçim için hazırlığı yok. Kimse ne olacağını bilmiyor. Nasıl olacak, adaylar belli mi? Tüm bu belirsizlikler ciddi soru işaretlerine neden olur. Tahmin yürütmek zor. Nasıl olacak ki, 230 milyar dolarlık kısa vadeli dış borç var. Sıcak para gidiyor. Sermaye ve yatırım kaçıyor. Suriye savaşı var. Kürt sorunu var. O ne olacak. HDP’nin posizyonu ne olacak, etkileri nasıl olacak? 

- Hep söylenmesine rağmen her seferinde çıkış bulunmuyor mu?

Hükümet her durumu olumlu da olsa olumsuz da pazarlamasını çok iyi biliyor. AB’nin ilerleme raporunu bile Avrupa’da yükselen ırkçılık ve sağcılık durumundan dolayı çıta olmaktan çıkardılar. Kendisini direk ilgilendiren durumları kendi çıkarına uygun dönüştürmeyi iyi yapıyor hükümet. Yine enteresan durumlar olabilir. Sermaye gruplarının memnun edecek kaynağı belirsiz, sermaye girişleri ile kısa süreli rahatlamalar ile sisteme uyum yapılabilir ki bu daha önce de yapıldı. Dediğim gibi biz iktisatçılar için tahmin yapmanın zor olduğu ancak siyaset bilimcilere çok işin düştüğü bir dönemden geçiyoruz. 

Öne Çıkanlar