Ekonomist Emrah Lafçı: Merkez Bankası başkanı değişikliğinin ülkeye maliyeti ne kadar oldu?

Ekonomist Emrah Lafçı: Merkez Bankası başkanı değişikliğinin ülkeye maliyeti ne kadar oldu?
Lafçı yazısında, 'Düşük faiz takıntısı aslında faizleri kaç puan artırdı? Bu sonuçlar sürpriz değilken Erdoğan bu değişikliği neden yaptı?' sorularını cevaplandırdı.

ARTI GERÇEK - Ekonomist Emrah Lafçı, Merkez Bankas'na Şahap Kavcıoğlu atamasının ülke ekonomisine maliyetini hesapladı. Lafçı, Dünya gazetesinde yer alan yazısında, "Yani Türkiye’nin risk primi son başkan değişikliğiyle yaklaşık yüzde 1 artmış. Kurdan kaynaklı enflasyon artışını da ilave 3.5 puan bulmuştuk. Kaba bir hesap yaptığımızda son Merkez Bankası başkan değişikliğinin uzun vadeli faizleri yüzde 4.5 (yüzde 3.5+yüzde 1) artırdığını söyleyebiilriz" dedi.

Lafçı'nın yazısında yer alan değerlendirmeler şöyle:

"Merkez Bankası faizlerini olması gerekenden düşük tutmanın enflasyona neden olduğunu daha önce birçok kez yazdım. Bu görüşe karşılık; Türkiye’de enflasyonun talepten kaynaklanmadığını, asıl belirleyicinin maliyetlerdeki artış olduğunu, bu nedenle de düşen faizlerin tetiklediği talepten korkulmaması gerektiğini savunanlar olduğunu da biliyoruz. Sayın Erdoğan da bu görüşü savunanların başında geliyor. Maalesef burada atlanan bir husus var, şöyle ki,

Türkiye’de enflasyonun en önemli nedeninin artan maliyetler olduğu konusunda genel bir mutabakat var. Zaten Merkez Bankası rapor ve çalışmalarında da bu görülüyor. İşte bu maliyetleri artıran ana unsurlardan biri gereğinden daha düşük Merkez Bankası faizinin neden olduğu yüksek kur. Düşük faiz şu üç temel kanaldan kuru artırıyor;

1) Düşük faiz vatandaşı tasarruflarını döviz ve/veya altın olarak değerlendirmeye itiyor,

2) Düşük faiz yurt dışından gelecek yatırımları azaltıyor,

3) Düşük faiz mal ve hizmet talebini artırıyor. Artan iç talebe karşılık üretim artıyor ve artan üretim hammadde, ara malı ithalatını artırıyor,

Bu faktörler döviz talebini artırırken, döviz arzını azaltan faktörler. Hal böyle olunca da kur yükseliyor. Kur yükselişinin de ithalat fiyatları üzerinden enflasyonu yükselttiği malum. Bu fenomenin bir adı bile var; "Kur Geçişkenkliği".

Son enflasyon raporu sunumunda Başkan Kavcıoğlu, kur geçişkenliğinin yüzde 20’lerin üzerinde olduğunu söyledi. Diyelim ki bu rakam yüzde 25 olsun. Bunun anlamı; kurda gerçekleşecek her yüzde 10’luk artış enflasyonda 2.5 puan ilave etki yaratacaktır. (basit olsun diye sadece dolar üzerinden anlatıyorum.)

KAVCIOĞLU ATAMASININ ÜLKE EKONOMİSİNE MALİYETİ

Son altı aydaki merkez bankası başkanı değişiklikleri sonucu dolar kurundaki değişimin enflasyon üzerindeki etkisini bu pencereden incelersek şöyle bir resim ortaya çıkıyor; 

- 6 Kasım 2020 - Murat Uysal görevden alındığında kur: 8.50 TL

- 19 Mart 2021 - Naci Ağbal görevden alındığında kur: 7.20 TL

- Bugün itibariyle kur 8.30 TL.

Naci Ağbal’ın görevde olduğu ve sıkı politika söylemiyle beraber görece yüksek faiz uygulandığı dönemde kurdaki değişim yaklaşık yüzde 15 (8.50 -> 7.20) olmuş. Dolayısıyla geçişkenlik etkisini dikkate aldığımızda bu değer kaybının enflasyon üzerindeki etkisi aşağı yönde 3.75 puan (yüzde 15*yüzde 25). (Bu etkinin hemen ortaya çıkmadığını ve zaman içinde kendisini gösterdiğini de unutmayalım.)

Şahap Kavcıoğlu göreve geldikten sonra kurdaki değişim de yaklaşık yüzde 15. (7.20 -> 8.30) Dolayısıyla enflasyon üzerinde aşağı yönlü etki yapan kur etkisini tamamen terse çevirmişiz. Yani kur üzerinden enflasyona 3.5 puan ilave yük getirmişiz. Halbuki bu aksiyonlar alınmasaydı, düşük faiz takıntısı sürdürülmeseydi belki şu anda 3.5 puan daha düşük bir enflasyondan ya da enflasyon beklentisinden bahsediyor olacaktık.

Bu da uzun vadeli faizlerin daha düşük olması anlamına gelecekti. Daha önce de belirttiğim gibi faizlerin iki temel bileşeni vardır; bunlardan biri enflasyon diğeri de risk primidir. Enflasyonun altında bir faiz sürdürülebilir değildir, ki olmadığını da zaten yaşayarak gördük. Kimse tasarruflarını enflasyonun altında bir getiri sağlayacak yatırım enstrümanında değerlendirmek istemez. Bu yüzden faizler enflasyonun bir miktar üzerinde belirlenir. Kurdaki artışın küresel değil, ulusal nedenlerden kaynaklandığını düşündüğüm için kur değişimi üzerindeki olası diğer faktörlere değinmedim. Zira başkan değişkliği sonucu sadece bir haftada ülkeden çıkan sermaye tutarı yaklaşık 9 milyar dolar oldu.

Gelelim diğer faktöre yani risk primine. Ona da CDS değişimi üzerinden bakalım.

- 6 Kasım 2020 - Murat Uysal görevden alındığında CDS: 515 bps

- 19 Mart 2021 - Naci Ağbal görevden alındığında CDS: 300 bps

- Bugün itibariyle CDS: 415 bps

Yani Türkiye’nin risk primi son başkan değişikliğiyle yaklaşık yüzde 1 artmış. (yüzde 3 -> yüzde 4.15) Yukarıda yaptığımız hesaptaki kurdan kaynaklı enflasyon artışını da ilave 3.5 puan bulmuştuk. Diğer faktörleri göz ardı ederek kaba bir hesap yaptığımızda son merkez bankası başkan değişikliğinin uzun vadeli faizleri yüzde 4.5 (yüzde 3.5+yüzde 1) artırdığını söyleyebiiriz.

Bu değişiklik sonrası uzun vadeli faizlerde yukarıda bakkal hesabı yaptığım hesaplamayı Türkiye’nin tahvil faizleri üzerinden de izlemek mümkün. Başkan değişiminin olduğu 19 Mart itibariyle 2 yıllık tahvil faizimiz yüzde 15.75’ken şu anda bu faiz yüzde 18.20. Aradaki fark yaklaşık 2.5 puan. 5 yıllık tahvil faizleri yüzde 14.75’ten yüzde 18.50’ye gelmiş. Buradaki fark da 3.75 puan. 10 yıllık tahvil faizleri de aynı tarihler arasında yüzde 13.5’tan yüzde 18’e yükselmiş. Buradaki fark da 4.5 puan.

Soru:

Sonuç itibariyle neresinden bakarsanız bakın bu kararın ekonomimiz üzerindeki etkisi olumsuz olmuş. Günün sonunda yüksek kur, yüksek enflasyon ve yüksek faizle başbaşa kalmışız. Bildiğiniz gibi hala Sayın Erdoğan’ın bu değişikliği neden yaptığını bilmiyoruz. Ancak sorular sorup, "beyin cimnastiği" yapabiliyoruz. O zaman tekrar soralım;

"Ekonomimiz için yukarıda saydığım şekilde sonuçlar doğuracağı belliyken, ki bu da şimdiki rakamlarla teyit edilmiş durumda, 19 Mart’taki merkez bankası başkanı değişimi operasyonunu neden yaptınız?"

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar