Erdoğan ikna olmamış; YSK olacak mı?

Ali İhsan Yavuz, gerekçeleri ilk olarak 'İstanbul'u neden kaybettik' diyen, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sundu. Erdoğan'ın 'Ben ikna olmadım, sen çık kamuoyunu ikna et' dediği belirtiliyor.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, mazbatasını aldı ama her şey henüz tam olarak kesin değil. Zira AKP'nin olağanüstü başvurusu hâlâ Yüksek Seçim Kurulu'nun önünde bekliyor. 

AKP'nin 44 sayfalık özetiyle ve 3 bavulla yaptığı başvuru; Ankara'da kimseyi ikna edemedi. 

Kulislere göre; AKP'nin Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, söz konusu bu gerekçeleri ilk olarak "İstanbul'u neden kaybettik" diyen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a sundu. Erdoğan'ın "Ben ikna olmadım, sen çık kamuoyunu ikna et" dediği belirtiliyor. İşte Ali İhsan Yavuz'un basınla her dakika buluşmasının kapısını açan da; son olarak Ankara'da akıllara ziyan basın toplantısını yaptıran da bu söz... 

Ali İhsan Yavuz'un "Hiçbir şey olmasa bile biz diyoruz ki kesinlikle bir şeyler oldu" dediği performansı Ankara'da nasıl yankı buldu? 

"Aziz Nesin'lik bir hikâye" olarak kayıtlara geçti. 

Bu benzetmeyi ben değil, Ana Muhalefet Partisi'nin Lideri Kemal Kılıçdaroğlu yapıyor. Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu'nun mazbatasını almasının ardından dün Ankara'da televizyonların Ankara Temsilcileri ile bir araya geldi. İlk değerlendirmesi de AKP'nin olağanüstü başvurusu üzerine oldu. 

Kemal Bey, Ali İhsan Yavuz'un basın toplantısını televizyonda izlerken, "gülümsediğini" anlatıyor: 

"Şimdi yenilgiye kılıf aramayı bir noktaya kadar anlayışla karşılayabilirim. Ama bu kadarı da olmaz. Aziz Nesin'lik gerekçelerle, uyduruk gerekçelerle yenilgiyi gerekçelendirmek doğru değil." 

Kemal Kılıçdaroğlu, "Eğer bir kabahat, kusur var ise bu devletin savcısı, hâkimi, valisi otursunlar baksınlar. İstanbul Valisi orada duruyor, gitsinler araştırsınlar biz engel olmayız. Hepsini kendileri atadılar" diyor. 

Kılıçdaroğlu, "Eğer bir kumpas var ise, yapılmışsa, bunu yapan siyasi iktidar. Valisi var, kaymakamı var, ilçe seçim kurulu var, il seçim kurulu var" diyor ve ekliyor: 

"Bunların hiçbirisini CHP görevlendirmiyor, kamu görevlisini de CHP görevlendirmiyor." 

Bu bölüm çok önemli. Bu kamu görevlilerini CHP görevlendirmiyor peki kim görevlendiriyor? Ya da şöyle soralım, Ali İhsan Yavuz'un gerçekten hedefinde kim var? 

Başa dönelim... 

Ali İhsan Yavuz'un olağanüstü itiraz başvurusunun temel gerekçelerini sandık başkanlarının yasada olduğu gibi kamu görevlilerinden seçilmemesi ve cezaevlerindeki oy kullanamayacak hükümlülerin seçmen olarak yer alması oluşturuyor. Sandık Başkanlarının görevlendirilmesi Seçimlerin Temel Hükümleri Hakkındaki Kanun'un 22. Maddesi'nde düzenleniyor. Yasa, bu durumdan İçişleri Bakanlığı'na bağlı olan mülki amirleri sorumlu tutuyor. Cezaevlerindeki oy kullanamayacak hükümlülerin seçmen olarak yer alması ve oy kullananlardan bir kısmının yerleşim yerinin cezaevi olması. Bunda da sorumluluk makamı dolaylı olarak Adalet Bakanlığı'na, doğrudan seçmen kütüklerini hazırlayan Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'nde. Bu Müdürlük de yine İçişleri Bakanlığı'na bağlı. 

Öyle görünüyor ki; 

AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz kucağındaki topu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya atıyor. 

AKP içindeki tartışmalara bakılınca hiç de fena bir hedef değil... 

Neden mi? 

Ali İhsan Yavuz'un damat Berat Albayrak ekibinde yer aldığı; Albayrak ile Süleyman Soylu'nun arasındaki soğuk rüzgârlar estiği dikkate alınınca Yavuz'un topu kucağına attığı hedef hiç de boşa çıkmıyor. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim sonrasında yaptığı MKYK toplantısında "Kimsenin gözünün yaşına bakmayacağım" demişti. Dün de Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, kabine değişikliği söylentilerini yalanlamadı. 

Öyle görünüyor ki; 

AKP'nin olağanüstü itirazının hedefinde ne İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ne de kendi ağzıyla da söylediği gibi CHP var. 

Tam da bu nedenle, Yüksek Seçim Kurulu'nun İstanbul seçimlerini iptal edebileceğine yönelik senaryo Ankara'nın gündeminde yok... 

En azından CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun. 

CHP Genel Merkezi, seçimlerin iptal edilmesi üzerine bir olasılık üzerinde kesinlikle durmuyor. Kemal Kılıçdaroğlu, "Yüksek Seçim Kurulu'nda yargıçlar var ise hiçbir endişem yok" diyor.  

*** 

Seçimlerden sonra morallerin yükseldiği CHP'de artık ileriye bakılıyor.

Seçimlerin iptal edilme olasılığının hiçbir şart altında konuşulmadığı CHP'de ana gündem maddesi, Cumhuriyet Halk Parti'li belediyelerin bundan sonra izleyecekleri yol haritası. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bunun için tüm belediye başkanlarına 10 maddelik bir deklarasyon yollayacak bugün. 9. Madde'de Türkiye'nin ilk engelli belediye başkanı olan Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli'nin sözünü verdiği engelli dostu belediyecilik ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun ilk vaadi olan kadın dostu belediyecilik var. Deklarasyonun ilk maddesi ise belediyelerin kredi notunun Türkiye'nin kredi notundan dahi yüksek olması için çaba gösterilmesi talimatı. 

Özellikle İstanbul, Cumhuriyet Halk Partisi'nin uzun süre sonra zaferle çıktığı bu seçim dönemi içinde gözlerin çevrildiği kent olarak hedefte. 

Ekrem İmamoğlu, 31 Mart seçimlerinden mazbatasını aldığı 17 Nisan gününe kadar yaptığı çeşitli konuşmalarda üzerine vura vura bir konuya dikkat çekti ve "İstanbul Büyükşehir Belediyesi bundan sonra hiçbir cemaatin, hiçbir topluluğun, hiçbir partinin belediyesi olmayacak..." ifadelerini kullandı. 

İmamoğlu'nun bu konuşmasından benim anladığım hedefte TÜRGEV gibi iktidarla direkt bağlantılı gruplar ile özellikle Siyasal İslam referanslı vakıflarla belediye arasındaki ilişki. CHP Liderine, "Ekrem İmamoğlu, bu ilişkinin kesileceğini mi ifade ediyor? Belediyelerinize bu ve buna benzer vakıflarla olan ilişkinin kesileceği talimatı verecek misiniz?" sorusunu sordum. Şu yanıtı verdi: 

"Belediye kaynaklarının bu şekilde aktarılmasına karşıyız. Belediye kaynakları belde halkınındır. Belediye halkı para nereye gidiyor bilmek zorundadır. Bu yapılacak. Kızılay ve benzeri yapılar istisna. Onların özel yasaları var, onlarla işbirliği olacak."  

Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin devasa finansman kaynakları ve bunun üzerinden yükselen iktidar sermayesini düşününce zor bir iş... Kemal Kılıçdaroğlu'na, "Bu ne kadar kolay olacak" diye sordum. "Bu yapılacak. Bu kolay olacak. Belediye Başkanı karar verdikten sonra kolay" dedi. 

Peki özellikle Ankara ve İstanbul'da belediye başkanları ne kadar kolay karar alabilirler? Zira hem Ankara'da hem de İstanbul'da CHP, Belediye Meclis üyeliklerinde azınlıkta... 

Kemal Kılıçdaroğlu, buna karşılık Eskişehir örneğini veriyor. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, geride bıraktığı 3 dönemde böyle bir yapı ile Belediye Başkanlığını sürdürmüştü. Kılıçdaroğlu, iktidarın da sık sık gündeme getirdiği bu riske karşılık, "Bizim önümüzde Yılmaz Büyükerşen örneği var" diyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sibel Hürtaş Arşivi