Fehmi Koru: Hegemonya savaşında ilk iki ay

Fehmi Koru: Hegemonya savaşında ilk iki ay
Koru: Orada-burada savaşın arkasına takılanlar ne olup-bittiğini anlamaktan aciz bir grup. Ankara’dakiler gelişmeleri doğru okuyorlardır, umarım.

Savaşı unutmuş değilim.

 

Unutmak mümkün değil de ondan. İkinci Dünya Savaşı sonrasında o zamanlar Sovyetler Birliği adını taşıyan Rusya’nın da iştirakiyle oluşturulan ‘yeni dünya düzeni’nin ana gayesi "Avrupa’da bir kez daha savaş çıkmasın" idi. Vladimir Putin askerlerini Ukrayna’ya göndererek 75 yıllık ‘yeni dünya düzeni’ni bozdu.

 

Ukrayna’dan savaş manzaralarını ekranlarda ve gazete manşetlerinde görüyorsunuz.

 

İlk günlerde yazdığım ‘Taraflar tavırlarının savaşa yol açacağını biliyorlar mıydı?" soruma cevabı sonunda buldum…’ başlıklı yazımı şu cümleyle bitirmiştim: "Savaş nasıl gelişir, kaç gün veya kaç ay sürer, sonunda nasıl biter bilemem, ancak her şey olup bittiğinde fiilen savaşan tarafların -Rusya ile Ukrayna’nın- bu süreçten büyük hasar görerek çıkacağına ise eminim."

Gözünü kan bürümüş insanların başkalarını faka bastırmaya kalkıştıklarında kendilerinin faka basmaları çok mümkündür.

 

Victoria Hanım ile eşi Robert Bey’i tanıyalım.

 

Victoria Nuland ismini ABD-Türkiye ilişkilerini yakından izleyenler iyi bilir. Barack Obama döneminde Beyaz Saray sözcüsüydü Victoria Hanım, şimdilerde ABD dışişleri bakanlığının üç numarası. 15 gün önce -4 Nisan 2022 tarihinde- Ukrayna konusunu liderler düzeyinde görüşmek üzere çıktığı Avrupa gezisinin Türkiye ayağı için geldiği Ankara’daydı.

Kendisi Ukrayna kökenlidir.

 

Eşi, ABD’nin 2003 yılında Irak’a açtığı savaşı, çok daha önce -2000 yılında- ‘Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi’ (Project for The New American Century) adını taşıyan bir çalışmayla planlamış ‘neo-muhafazakar’ diye adlandırılan savaşkan grubun üyesidir.

 

Adı Robert Kagan…

 

Foreign Affairs (FA) dergisinin son (Mayıs/Haziran 2022) sayısında ‘Hegemonya kurmanın bedeli: ABD gücünü kullanmayı öğrenebilir mi?’ başlıklı bir yazısı çıktı Robert Kagan’ın. Orada şöyle bir ara başlık var: "Putin’in işgale kalkışmasında kışkırtma olmadığında ısrar yanlıştır."

 

"İşgal kışkırtıldı" mı demek isteniyor?

 

Bir başka ara başlık da şu: "Pek çok Amerikalı hegemonya kurmak ile emperyalizmi eşit görüyor, ama bunlar farklıdır."

 

ABD dışişlerinin üç numarası Victoria Nuland’ın eşi Robert Kagan FA’de çıkan uzun yazısında emperyalizm ile karıştırılacak derecede bir Amerikan hegemonyası arayışını dillendiriyor.

Onun gerçekleşebilmesi için, bütün Ukrayna’yı işgal etmek niyetinde olduğunu dosta düşmana gösterecek bir macerayı Putin’in göze alması gerekiyordu. Gürcistan’da Abhazya ve Güney Osetya’yı (2008), birkaç yıl sonra da Ukrayna özerk bölgesi Kırım’ı (2014) işgaline sessiz kalındı, ancak Donbas bölgesini topraklarına katmaya kalkışınca, savaşa ve Kagan gibilerin ‘hegemonya’ arayışlarına kapı aralanmış oldu.

 

Ukrayna yerle bir olabilir, Ukraynalı asker-siviller ile Rus askerler kırılabilir, ancak savaş iki taraftan birinin ‘hegemonya projesi’ gerçekleşmeden bitmeyecek gibi.

 

Yukarıda son paragrafını alıntıladığım yazımın bir üstündeki şu paragrafı da aktarayım: "Putin Rusya’ya yakın ve Zelenskyy’siz bir Ukrayna peşinde, Batı da Çin’e karşı kendisiyle birlikte hareket edecek Putin’siz bir Rusya hedefine kilitlenmiş durumda."

 

‘Hegemonya savaşı’ bu savaş, unutmayalım. Kagan yazısında "Hegemonya kurmak emperyalizm değil" ısrarında olsa da…

 

Rusya sadece dünya kamuoyunu karşısına almakla kalmıyor, tek yanlı medya bombardımanına tabi tuttuğu halde Rusya kamuoyunu da kaybediyor.

 

Bir muhalif: Vladimir Kara-Murza

 

Sizleri Vladimir Kara-Murza ile tanıştırayım.

 

Kara-Murza suikasta kurban giden Boris Nemtsov’un 6. ölüm yıldönümünde (Fotoğraf Washington Post’tan).

Vladimir Kara-Murza 40 yaşında bir muhalif gazeteci, belgeselci, politikacı. Putin’in Ukrayna’yı işgaline karşı çıkanlardan. Muhalif görüşlerini CNN kanalında ifade edecek cesarette biri de.

CNN mülakatından birkaç saat sonra polis tarafından evinden alındı, alelacele çıkarıldığı mahkeme kendisine 15 gün hapis cezası verdi. Şimdi cezaevinde.

 

Dün Washington Post gazetesi Kara-Murza’nın cezaevinden avukatı aracılığıyla ulaştırdığı bir yazısını yayımladı.

 

Kara-Murza da, ülkesi yönetimi tarafından İstanbul’a gönderilen kalabalık bir tim tarafından vahşice infaz edilmiş Cemal Kaşıkçı gibi, Washington Post gazetesine sürekli katkıda bulunan yazarlardan…

 

Gazetedeki cezaevinden gönderilmiş yazısı şöyle başlıyor:

 

"1960’lar ve 1970’lerdeki ‘Sovyet-karşıtı’ davalarında sürekli muhalifleri savunmasıyla ünlü Moskova’nın efsane avukatlarından Sofia Kalistratova müvekkillerine şu uyarıda bulunurdu: ‘Herkes caddelerde kırmızı ışıkta karşıdan karşıya geçebilir, ancak sen her zaman yeşilde geçmek zorundasın.’ Müşterilerinin devlet görevlilerine en küçük bir bahane vermemeleri gerektiğini biliyordu çünkü.

 

"Ben de o ilkeye her zaman uydum. Avukatım Vadim Prokhorov, o ilke 1960’larda işe yarasa bile şimdilerde anlamı kalmadığını söyler. ‘Yetkililer senin caddeyi mor ışık yanarken geçtiğini söylemeye kadar işi ileri götürürler. Sonra da seni aslında olmayan bir ışıkta geçmekle suçlarlar’ der. Bu bir gerçek."

 

Kendisine aynen avukatının öngördüğü gibi davranıldığını anlatıyor yazısında Kara-Murza. Bu arada çok sayıda kadın-erkek muhalifin -o kendisi gibileri resmi jargon olan ‘siyasiler’ (‘politicals’) diye adlandırıyor- cezaevlerine tıkıldığını da ondan öğreniyoruz.

 

Şu satırlar da aynı yazıdan:

 

"1970’ler günümüzde tekrarlanıyor. Aynı kısır döngünün içindeyiz. 1990’ların sağladığı kısa sürmüş fırsat penceresini kullanmayı becerememiştik. Başka bir fırsat penceresi açıldı şimdi ve bizler onu doğru kullanmalıyız. Şafak yakın. Bildiğiniz gibi gecenin en karanlık anı güneşin doğmasından hemen öncesidir. Boris Nemtsov hep ‘Yapabiliriz’ derdi. Rusya özgür hale gelecek. Bundan hiç bugünkü kadar emin olmamıştım."

 

Kışkırtıldı mı, onu-bunu bilmem; ancak Putin’in hem dünyada hem kendi ülkesinde başına büyük iş açtığına ben de eminim.

 

Orada-burada savaşın arkasına takılanlar ne olup-bittiğini anlamaktan aciz bir grup.

Şair Kemalettin Kamu’nun dediği gibi bir kitle: "Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski-yeni."

 

Ankara’dakiler gelişmeleri doğru okuyorlardır, umarım.

 

FEHMİ KORU'NUN BU YAZISI İLK OLARAK KENDİ SİTESİNDE YAYINLANMIŞTIR

 

Öne Çıkanlar