Davutoğlu: Tam Demokratik Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem modelimizi 9 Kasım'da açıklayacağız

Davutoğlu: Tam Demokratik Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem modelimizi 9 Kasım'da açıklayacağız
Ahmet Davutoğlu, Gelecek Partisi'nin 1. Olağan Genel Kurulu'nda yeniden Genel Başkan seçildi.

Derya OKATAN 


ARTI GERÇEK - Ahmet Davutoğlu'nun AKP'den ayrılarak kurduğu Gelecek Partisi'nin 1. Olağan Genel Kurulu toplandı. 

12 Aralık 2019 tarihinde kurulan Gelecek Partisi, Seçim Kanunu'na göre 6 ay sonra seçimlere girme yeterliliğini sağlamış olacak. 

Altındağ ANFA Altınpark'ta gerçekleştirilen kongreye pandemi dolayısıyla sadece delegeler katılıyor. Tüm siyasi parti liderlerine gönderilen davetiye metninde, pandemi dolayısıyla kongereye davet edilemeyeceği belirtilmişti. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, kogreye çelenk gönderdi. 

Kongre salonunda, "Adaleti sosyal medyada arayanlar için", "Mülakatta dayısı sorulanlar için", "Brüt maaşı cebine girmeyen asgari ücretli için", "Elinde diploması iş arayan gençler için", "Eve ekmek götüremiyoruz feryadı'keyif çayıyla' susturulanlar için", "Yasaların şiddetten korumadığı kadınlar için" "Emeği ve özverisi hiçe sayılan sağlık çalışanları için", "Beraat ettiği halde işine dönemeyen KHL'lı için", "Pandemide kaderine terk edilen sanatçılar için" gibi çeşitli toplumsal kesimlerin taleplerini içeren afişler yer aldı. 

Salon ayrıca "Buradayız. Gelecek Senin, Gelecek Türkiye'nin" sloganlarının yer aldığı afişlerle donatıldı.

Salona girenler sıkı güvenlik kontrolünden geçirilerek alınıyor. Ancak salona girişte arışı yoğunluk yaşanırken, oturum düzeninde de sosyal mesafeye uyulmadığı görüldü. 

44 il ve 275 ilçede kongrelerini tamamlayan Gelecek Partisi, 1. Olağan Kongresi'nden 6 ay sonra seçime katılma yeterliliğini sağlamış olacak. 1010 delege kongrede genel başkanın yanı sıra 60 kişilik Parti Yönetim Kurulu (PYK) ile Etik Kurulu ve Disiplin Kurulu üyelerini seçecek.

Kongrenin açılışı Gelecek Partisi Genel Sekreteri Şenol Gürşan tarafından yapıldı. Ardından divan seçimi gerçekleştirildi. Divana Selim Temurci, Habibe Çiftçioğlu Başak, Mustafa Gözer, Mehmet Hatip Aslan, Yeşil Karadağ, Yasemin Doğan Kurtkaya, Aydın Alkaç seçildi. 

Divan Başkanı Selim Temurci, "Dini, dili, rengi ne olursa olsun önce insan diyerek milletimizin geleceği için yola çıkan, aşınmaz denilen engelleri sabırla cesaretle aşan Gelecek gönüllülerine selam olsun" dedi. İzmir depreminde yaşamını yitirenlere Allah'tan rahmet, yaralılara şifalar dileyen Temurci, Türkiye'nin deprem konusunda alması egereken tedbirleri bir an önce almasını istedi. Temurci, "Ayrımcılığa, kutuplaştırmaya, ötekileştirmeye karşı bir siyasi parti olarak yola çıktık. Daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük, daha fazla refah diyerek yola çıktık" dedi. 

Divan, CHP, HDP, İYİ Parti, DEVA Partisi, Anavatan Partisi, Demokrat Panrti, Saadet Partisi, Bağımsız Türkiye Partisi ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın kongreye mesaj gönderdiğini duyurdu. 

Ardından Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu kürsüye davet edildi. Sloganlar eşliğinde kürsüye çıkan Davutoğlu, ceketini çıkarıp gömleklerinin kollarını kıvırdıktan sonra konuşmasına başladı. Davutoğlu'nun konuşması sık sık slogan ve tezahüratlarla kesildi.

DAVUTOĞLU: HERKES SUSSA DA BİZ SUSMAYACAĞIZ

İzmir depreminde yaşamını yitirenlere rahmet, yaralılara acil şifalar dileyen Davutoğlu, "326 gün önce 12 Aralık 2019’da zorlu ama kutlu bir yola çıkmıştık. 326 gün içerisinde ne badireler, ne zorluklar, ne imkansızlıklar, ne baskılar aşarak bugüne ulaştık" dedi, bir yılı doldurmadan büyük kongreyi gerçekleştirdiklerini söyledi. 

"326 gün önce birdik bugün binler olduk. İnşallah önümüzde de milyonları kucaklayacak bir ufuk duruyor" diyen Davutoğlu, şunları söyledi:

"Mesajımız net, derdimiz belli, ufkumuz açık. Ülkemize adalet, güven, refah ve huzur gelecek! Milletimizin yüzü gülecek! Esnafımızın kazancı bereketlenecek! İşçimizin emeği değerlenecek! Gençlerimizin umudu artacak! Türkiyemize huzur gelecek! Geçmişi değil geleceği, nefreti değil sevgiyi, öfkeyi değil merhameti, korkuyu değil ümidi, haksızlığı değil adaleti, sefaleti değil refahı konuşmak için buradayız. Türkiye’yi tabulardan, korkulardan, yasaklardan, yoksulluktan, yolsuzluktan ve yalandan kurtarmak için buradayız. İstiklal marşımızdan feyz alarak, "Korkma" diye haykırarak yola çıktık. Herkes sinse de, bir kenara çekilse de, herkes sussa da, herkesi sustursalar da biz susmayacağız hakkı haykıracağız, hakikati haykıracağız dedik."

"Bu liyakatsiz, ciddiyetsiz, 28 Şubat ve eski Türkiye artığı iktidardan korkmayın" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Onlar sizin alın terinizi çarçur etmekten korkmadılar, hukuk devletini yok etmekten korkmadılar, Türk Lirasını ayağa düşürmekten, paramızı pul etmekten korkmadılar, ifade hürriyetini, insan haklarını, milletimizin farklılıklarına saldırmaktan korkmadılar. Siz de özgürlük, adalet, ahlak, şeffaflık, refah ve ekmek istemekten korkmayın. Huzurlu, hukuk devletinin olduğu bir Türkiye, akraba kayırmacılığın olmadığı bir Türkiye istemekten korkmayın."

Mevlid Kandili ile 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını kutlayan Davutoğlu, İslami değerlerden bahsetti.

Davutoğlu, "Hz. Peygamber Asya’da kast sistemi, Avrupa’da köleci feodal sistemle insan onurunun ayaklar altına alındığı bir dönemde 'Arabın Aceme, Acemin Araba, Beyazın Siyaha, Siyahın Beyaza üstünlüğü yoktur' diye seslenen evrensel bir mesajın öncüsüdür. Bugün Avrupa’da tarih cahili ve düşünce yoksunu dışlayıcı liderlik örneğinin temsilcisi olan Macron benzeri liderler Avrupa kültürünün temelini teşkil eden metinlere baksalardı bu evrensel mesajın izlerini ve Endülüs başta olmak üzere İslam medeniyet mirasının birikimini görürlerdi" dedi.

Fransa'da Müslümanlara karşı nefret suçu işlendiğini söyleyen Davutoğlu, "Bugün Avrupa için de dünya için de en büyük tehlike koronavirüs değil, cahil ve popülist liderlerin yaydığı otokrasi kültür virüsüdür" dedi. Davutoğlu, Macron ve benzeri liderlere verilecek cevabın boykot çağrıları ve hamasi söylemler olamayacağını kaydetti, "Bunlara hak ettikleri en üst perdeden tepki verilmesi gerekir; ancak onlara verilecek en etkili ve gerçek cevap Müslümanlar olarak Hz. Peygamber’in getirdiği evrensel mesaja uygun bir hayat tarzı ile güzel örneklik oluşturmaktır" diye konuştu.

'İSLAM TOPLUMLARI NEDEN ALT SIRALARDA?'

Davutoğlu, şöyle devam etti: "Yani; siyahın beyaza beyazın siyaha eşitliği çerçevesinde hiç bir insanın dışlanmadığı ve ötekileştirilmediği, eşref-i mahlukat olan insan onurunun temel alındığı, insanın canının, aklının, düşüncesinin, inancının, neslinin ve malının insan hakları çerçevesinde korunduğu, devletin dininin adalet olduğu, kul hakkının yenmediği, mevki ve makamların mülk değil emanet olarak görüldüğü, görevlerin yönetenlere yakınlık ve akrabalık ölçüsüne göre değil ehliyet ve liyakata göre verildiği, sadece ahirette değil iki cihanda da hesap verileceği bilincinin zihinlere yerleştiği, şeffaflığın egemen olduğu, kibrin değil tevazuun, şatafatın değil tasarrufun, hamasetin değil bilginin devlet adamlığının şartlarını oluşturduğu, servetin belli bir azınlık grup elinde dolaşmadığı, manevi değerlerin şahsi çıkarlar için istismar edilmediği bir güzel örneklik! Yukarda zikrettiğimiz ve her biri ayet ve hadislere dayalı olan ve evrensel, çağdaş bir demokratik düzenin de temelini teşkil eden ilkelerin objektif uygulamasını değerlendiren göstergelerde İslam toplumlarının en alt sıralarda yer almasının sorumluları kimlerdir?"

DEİZM UYARISI

İktidar partilerine destek veren yurttaşlara "Macron ve benzerlerine hep beraber yüksek sesle tepki verelim, bağıralım, kızalım bunda bir milim dahi geride kalmaz ve gereken en sert adımları atarız. Ancak daha ne kadar Hz. Peygamber’in bu evrensel mesajlarının ülkemizde de açık bir şekilde çiğnenmesine sessiz kalacaksınız?" diye seslenen Davutoğlu, ekledi: "Bu değerlerin 'değersiz'leşmesi ve kaybedilmesi karşısında sesinizi yükseltmediğiniz her gün, her saat, her dakika ve her saniye genç nesillerin ve hatta kendi çocuklarınızın ve torunlarınızın zihninde ve gönlünde bu değerlere dönük bir şüphe uyandırdığınızı görmüyor musunuz? Bilin ki gençlerde eğer deizme yöneliş başlamışsa bu gençlerin deizmin felsefi temelini benimsemelerinden değil manevi değerler adına gördükleri kötü örnekler dolayısıyladır." diye seslendi.

DİYANET'E ÇAĞRI: GÜÇ YOZLAŞMASINA KARŞI SESİNİZİ YÜKSELTİN

Davutoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı ve din alimlerine ise şöyle seslendi:

"Eğer sizler gençlere ve sıradan halka nasihat ettiğiniz kadar bugünkü güç yozlaşması ve onun doğurduğu yanlışlıklar karşısında iktidar sahiplerine de zamanının mutlak güç sahibi sultanlarına karşı direndiği için hapiste şehit edilen İmam-ı Azam gibi sesinizi yükseltebilseydiniz bugün manevi değerlerimize daha çok saygı gösterilirdi. Ne Macron gibi cahillerin İslam karşıtlığına geçit verin; ne de İslam adına hamaset yapıp İslam’ın en temel evrensel değerlerini değersizleştirenlere prim verin!"

Kuruluş yıldönümü geride bırakılan Cumhuriyete dair de konuşan Davutoğlu, şunları söyledi: "Cumhuriyet felsefesini doğru anlama ve çağdaş bir yorumla 21. Yüzyıla taşıma günüdür. Nasıl İslam inancı insanların mutlak evrensel eşitliğine dayanıyorsa, Cumhuriyet de vatandaşların mutlak siyasal eşitliğine dayanır. Kimse sahiplik iddiasını tekeline alamaz ve bu tekel üzerinde farklı vatandaş topluluklarını dışlayamaz, ötekileştirmez ve tehdit olarak tanımlayamaz. Gerçek Cumhuriyetçiler bu aidiyet bilincini sahiplenenler, koruyanlar ve yayanlardır. Demokrasi ile taçlanmamış cumhuriyet iddiaları bir çok ülkede sözde kalmış ve devlet bir kişi, bir zümre ya da grup elinde diğerleri üzerinde bir baskı aygıtı olarak kullanılmıştır. Farklılıklara tahammül edemeyen ve çoğulcu bir niteliğe dönüşemeyen cumhuriyet iddiaları zamanla tek bir resmi ideolojinin, tek bir fikrin dogmalarına ya da tek bir bürokratik ya da siyasi elitin tercihlerine dayalı yapılara dönüşerek fosilleşmiş ve çağın gereklerinden kopmuştur. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılının eşiğinde yine açık yüreklilikle konuşma ve muhasebe etme vaktidir." 

'MAOCU ZİHNİYETİ SAVUNAN MARJİNAL PARTİ LİDERİNİN 'ÜLKEYİ BİZ YÖNETİYORUZ' DEMESİ İÇİNİZE SİNİYOR MU?'

Davutoğlu, "iktidar partisine destek veren vatandaşlara" şöyle seslendi: "Elinizi vicdanınıza koyunuz ve cevaplayınız! Bugün kendilerini Cumhuriyet kavramının özünü teşkil eden Cumhur kavramı ile tanımlayan iktidar ittifakının dili, söylemi ve eylemi Cumhuriyetin vatandaşları eşit kılan birleştirici ruhuna uygun mu? Her gün toplumun bir kesimini dışlayan, bu toprakların saf dillerini tahkir eden, kendilerinden farklı görüş beyan eden eşit vatandaşları ihanetle yaftalayan iktidar anlayışı demokrasi ile taçlanmış bir Cumhuriyet felsefesi ile uyumlu olabilir mi? Daha düne kadar beraber olduğu dava arkadaşlarının farklı fikirlerine bile tahammül edemeyen ve her türlü hakaret ve iftira dili ile mukabelede bulunan yaklaşım sahipleri Cumhurbaşkanlığı makamının birleştirici kudretini hayata geçirebilirler mi? Cumhurbaşkanlığı gibi birleştirici olması gereken bir kavramı referandumda toplumun takriben yarısının karşı çıktığı bir hükümet sistemi ile özdeşleştirmek ve partili cumhurbaşkanlığı ile bu makamı ayrıştırıcı ve dışlayıcı bir siyasetin aracı haline dönüştürmek Cumhuriyet bilincine uygun mudur? Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile demokrasinin özünü teşkil eden kuvvetler ayrılığı ilkesini yok ederek yürütmeyi, yasamayı ve yargıyı tek bir otoritenin elinde toplamak, benzerleri bugün çevremizdeki bir çok ülkede görülen demokrasisiz bir Cumhuriyet anlayışı değil midir?"

Davutoğlu, isim vermeden Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perçinçek'e de işaret ederek, "Demokrasisiz Cumhuriyetin en çarpıcı ve yıkıcı örnekliğini teşkil eden Maocu zihniyeti hala savunmaya devam eden 28 Şubat artığı marjinal bir parti liderinin ülkeyi biz yönetiyoruz demesi içinize siniyor mu?" dedi. 

'BENİ KATEGORİZE ETME'

Gençlere, "Yaratılan korku atmosferi ile özgürlükçü ruhunuzun, dikte edilen siyasi söylemlerle ufka açık zihninizin, kötü ekonomi yönetiminin getirdiği işsizlikle gelecek ideallerinizin her geçen gün daralmakta olduğu hissine kapıldığınızı görüyoruz" diye seslenen Davutoğlu, ekledi: Cumhuriyet size emanettir ve gerçek demokrasiyi de bu ülkede kalıcı bir şekilde inşa edecek olan da sizin bu ülkenin kaderine sahip çıkma iradeniz olacaktır. Sizin zihninizi millilik ve evrensellik arasında kutuplaştırmaya çalışan dar anlayışlara direnin! Gerçek anlamda evrensel olamayan milli olamaz, gerçek anlamda milli olamayan da evrensel olamaz. Bizim neslin soğuk savaş yıllarında karşılıklı kutuplaşmalarla kaybettiği yılların acısı hala yüreğimdedir! Kimsenin sizi kategorilere ayırmasına, hele hele zihninize kin tohumları ekmesine izin vermeyin! Bunu yapmak isteyenlere güzel bir pop müziği nakaratı ile cevap verin ve 'beni kategorize etme!' deyin!" mesajı verdi.

Son dönemde ulusal, bölgesel ve uluslararası alanlarda yaşanan krizleri "tarihin rahmindeki doğum sancıları" olarak değerlendiren Davutoğlu, "İşte Gelecek Partisi böylesi kritik bir eşikte milletimizin özlemlerine cevap oluşturacak bir gelecek vizyonu ile tarih sahnesine çıkmıştır" dedi.

SİYASİ KİMLİĞİMİZ VE FELSEFEMİZ: KAPSAYICI VE ÖZGÜRLÜKÇÜ DEMOKRASİ

Davutoğlu, Gelecek Partisinin siyasi kimliği ve felsefesini "Kapsayıcı ve Özgürlükçü Demokrasi" olarak tanımladı, siyasal düzen ve devlet mimarisinin bu esasa göre yeniden yapılandırılması gerektiğini ifade etti.

'CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ AKILSIZLIĞI VE YOZLAŞMAYI KURUMSAL HALE GETİRDİ'

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine değinen Davutoğlu, "Bu model keyfi yönetim, ekonomik çöküntü, yasakların, yolsuzluğun ve yoksulluğun yaygınlaşmasıdır" dedi.

Türkiye'nin ekonomik, siyasal ve yönetememe olmak üzere üç büyük kriz yaşadığını söyleyen Davutoğlu, "Bugün bırakın bu krizleri aşmayı bu krizlerin varlığını bile kabul etmeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Kendisini aldatan ve bu sayede milleti de aldatacağını sanan bir iktidar" diye konuştu. 

Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:  

"Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi var olduğu sürece bu iktidarın ülkeyi yönetmesi, ekonomiyi yönetmesi, dış işlerini yönetmesi, sağlığı ve eğitimi yönetmesi mümkün değildir. Çünkü Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi liyakatsizliği, keyfiliği ve dolayısıyla düpedüz akılsızlığı ve yozlaşmayı kurumsal hale getirmiştir. Bu sistem var oldukça krizden başka bir şey üretemez, üretmesi söz konusu olamaz. Biz, Gelecek Partisi olarak buna müsaade edemeyiz. İşte bunun için öncelikle tam demokratik parlamanter sistem diyoruz. Öncelikle bu, ucube, Cumhurbaşkanlığı sistemi denilen, en az iki görünen ve çok sayıda görünmeyen çok ortaklı vesayet vesayet rejimine son verilmesi gerekiyor."

Aylardır Tam Demokratik Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem hazırlıklarını sürdürdükerini ifade eden Davutoğlu, bugün partiye katılan anayasa hukukçusu Prof. Dr. Serap Yazıcı'nın koordinasyonunda akademisyenler, hukukçular ve siyasetçilerden oluşan heyetin yazım çalışmalarını nihai aşamaya getirdiğini kaydetti.

9 KASIM'DA AÇIKLANACAK

Davutoğlu, "Demokrasimizi kalıcı şekilde kurumsallaştırarark ülkemizi gelecek asırlara taşıyacağına inandığımız tam demokratik güçlendirlmiş parlamenter sistem modelimizi 9 Kasım Pazartesi günü kamuoyumuz ile paylaşacağız. Daha sonra da bütün siyasi partilerden, STK’lardan, üniversitelerden, vatandaşlarımızdan katkılarını, önerilerini  isteyeceğiz. Aynı gün siyasi parti liderlerinden ve konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarından randevu isteyerek güçlendirilmiş parlamenter sistem modelimizi bizzat kendileriyle paylaşacağım" dedi.

Davutoğlu, geniş bir toplumsal uzlaşı gerektiren anayasa yazımı konusunda da katılımcı bir çalışma grubu kurarak çalışmaları başlatacaklarını duyurdu.

Davutoğlu, önerdikleri Tam Demokratik Parlamenter Sistem modelini şöyle açıkladı:

"Siyaseti, siyasi partileri, seçilmişleri, kurumları ve tek tek her vatandaşımızı bu prangalardan kurtarıp özgürleştirecek bir sistemdir. Cumhuriyetimizin 100. yılına doğru yürürken ülkemizin hak ettiği itibarı kazanması, vatandaşlarımızın hak ettikleri refaha kavuşmaları için elimizden geleni yapacak, gece gündüz çalışacağız.  

"Hedefimiz asla var olan yozlaşmış düzeni küçük yamalarla değiştirmek değildir. Hedefimiz, siyasal ve toplumsal düzenimizi küreselleşmenin getirdiği imkanlar ve meydan okumalara cevap oluşturacak şekilde bütüncül bir çerçevede yeniden yapılandırmak ve yeni bir mimariye kavuşturmaktır. Bu yeni mimarinin harcı insan onurudur. Temeli aidiyet bilincine dayalı kapsayıcı demokrasidir. Dayandığı dört ana sütun; üretken ve adil ekonomi, güvene dayalı toplum psikolojisi, ehliyet ve liyakat ilkelerine dayalı kamu yönetimi ve insan kaynağını geleceğe hazırlayan vizyoner eğitimdir. Bu mimariye dış etkilere karşı koruyan kubbe adalet, iç tezyinatı yani süslemesi siyasi ahlaktır. Bütün bu mimarinin dış yansıması ise uluslararası itibardır."

"Devletin asli sorumluluğu vatandaşlarının onurlu bir hayat sürmelerine zemin oluşturacak siyasi, kültürel ve ekonomik şartları sağlamaktır" diyen Davutoğlu, başta ifade hürriyeti olmak üzere insan haklarının vazgeçilmez olduğunu kaydetti.

Davutoğlu, "Terörle mücadele insan haklarını koruyabildiği ölçüde başarılıdır" ifadesini kullandı.

Davutoğlu, "Hedefimiz can ve mal güvenliğini, inanç ve ifade özgürlüğünü, örgütlenme, eleştiri ve protesto özgürlüğünü tam anlamıyla sağlayan bir hukuk düzenidir. Dünyada otoriter ve popülist eğilimlere yöneliş olduğu bir dönemde kendi özgür iradesine sahip, onurlu ve başı dik insanların yaşadığı bir ülke inşa etmek temel hedefimizdir. Basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğünü şiar edinmiş demokratik bir toplumun temel ihtiyacıdır. Bugün ortadan kaldırılan basın özgürlüğünün maliyeti daha zayıf bir ekonomi, yozlaşan bir hukuk devleti ve sanallaşan bir demokrasidir. İnsanı değil de devleti esas alarak beka söylemi geliştirenler aslında kendi iktidarlarını baki kılmaya çalışanlardır" diye konuştu.

YUNUS EMRE VE FEQİYE TEYRAN BENZETMESİ

"Farklılıkları insan doğasının güzel çeşitliliği olarak göremeyenler, ne cumhuriyetin birleştirici özünü ne de demokrasinin zenginleştirici boyutunu anlayabilirler" diyen Davutoğlu, kendisine "Serok Ahmet" diyen MHP lideri Devlet Bahçeli'yi hedef aldı. Davutoğlu, şunları söyledi: 

"Çarpıcı bir misal vermek gerekirse, "Serok Ahmet" ifadesini bir hakaret unsuru gibi kullanan bir siyasi akıl sahibi kıldığı Kürt vatandaşlarımıza Cumhuriyetimizin eşitleştirici ve birleştirici özüyle ya da demokrasinin özgürleştirici niteliğiyle yaklaşabilir mi? Evet bir kez daha ve haykırarak demokrasi ile taçlanmış Cumhuriyet bilinci ile sesleniyorum: Yunus Emre’nin Türkçesiyle Feqiye Teyran’ın Kürtçesi aynı mana dünyasının farklı dillere dökülmüş hazineleridir. Eğer Sayın Bahçeli’nin ve bugün iktidar sahiplerinin bilmeden övünerek cihan devletleri diye andıkları Selçuklu ve Osmanlı devletlerimiz yönettikleri halkların dillerine küçümseyerek baksalardı cihan devleti niteliği kazanamazlardı. Bugün de Cumhuriyetimizin bekası ve yükselmesi vatandaşlık bağıyla kendisine bağlı bütün vatandaşların diline, lehçesine, dinine, mezhebine, örfüne adetine saygı duyması ile mümkündür.

Vatandaşlarımızın diliyle, diniyle, mezhebiyle alan eden, onları tahkir eden yaklaşım sahipleri hem kendileri bölücülük yapmış olurlar hem de bölücü terörün ekmeğine yağ sürerler. Sayın Bahçeli, bölücülükle mücadele etmek istiyorsa Kürtçeyle ve bizimle uğraşacağına, seçim kazanmak için ‘Serok Apo’dan mektup getirenlerle, kırmızı bültenle aranan kardeşi Osman Öcalan’ı devlet televizyonuna çıkaranlarla uğraşsın. Tabi onlarla uğraşmaz, uğraşamaz; aksine onları destekler!

'NE KCK NE KAYYUM DİYORUZ'

"Bugünkü iktidar sahipleri de Kürt vatandaşlarımızın iradesini kendi mülkü zanneden bölücü terör örgütü temsilcileri de bizden korkarlar ve partimizin yükselmesini tehdit olarak görürler. Çünkü biz ne KCK ne de Kayyum diyoruz. Bizim kısa sürede aynı anda hem Doğu ve Güneydoğuda hem de İç Anadolu’da örgütlenmemizden rahatsız oluyorlar. İşte  Gelecek Partisi bünyesinde bu salonda ve Türkiye’nin her yerinde Türk, Kürt, Arap, Sünni, Alevi kardeşlerimiz omuz omuza ele ele. Onlar bu manzaralardan rahatsız. Onlar ister ki, Türkler bir partiye Kürtler bir başka partiye, Sünniler bir partiye Aleviler bir başka partiye aidiyet hissetsinler. Biz Gelecek Partisi olarak bu kıskacı kırmak üzere harekete geçtik. Türkiye’nin Irak, Suriye ve Lübnan benzeri etnik ve mezhep temelli partilerle siyasi olarak ayrışmasına asla izin vermeyeceğiz.

"Farklı inançlara mensup, farklı dilleri, lehçeleri konuşan, farklı etnik kökenlerden gelen, ancak bu aziz toprakları vatan bilen ve geleceğe birlikte yürümeyi şiar edinen bir topluluğuz. Farklı kökenlerdeniz, ama hepimiz eşit ve onurlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız." 

Davutoğlu, Devlet Bahçeli’ye seslenerek, "Kürtçeye dönük bu hakaretamiz uslubu kullandığınız bugünlerde saf Türkçemizin ilk lügatı olan Kaşgarlı Mahmut’un Divanu Lügatüt Türkün yazıldığı özelde Kaşgar ilinde ve genelde Doğu Türkistan’da yapılan zulme niye sessiz kalıyorsunuz? Bize karşı gür çıkan sesiniz Uygur kardeşlerimiz söz konusu olduğunda niye kesiliyor?" diye seslendi.

'YOKSULLAŞMA İNSAN ONURUNU TAHRİP EDECEK NOKTAYA GELDİ'

Halkın karşı karşıya kaldığı yoksullaşmanın insan onurunu tahrip edecek noktaya geldiğini dile getiren Ahmet Davutoğlu, "Sayın Erdoğan 'evime ekmek götüremiyorum' diyen esnafa mütekebbir bir edayla keyif çayı verirken, Sayın Bahçeli askıda ekmek projesi ile yoksulluğun ulaştığı düzeyi tam bir acziyet ile teşhir etmektedir" dedi.

Ekonomiyi kendi dönemi ile kıyaslayan Davutoğlu, "Biz 2016 yılında ülkeyi bunlara 876 milyar dolar milli gelir, 11.000 dolar kişi başına düşen milli gelirle teslim etmiştik. Şimdi kendilerinin iyimser senaryolarında dahi bu sene milli gelir 702 milyar dolara kişi başına düşen milli gelir ise 8000 dolar civarına gerileyecektir. 2016 Mayısında biz bıraktığımızda dolar 2.80, Euro 3.1 civarındaydı; şimdi dolar 9'lara, Euro ise çift haneli rakamlara doğru seyir halinde. Peki bu kayıpların hesabını kim verecek? Doları umursamayan Hazine ve Maliye Bakanı mı, halk yoksulluk ve işsizlik ile boğuşurken ekonomimiz pik yapıyor diyebilen Cumhurbaşkanı mı?" diye konuştu.

Aralık sonu ya da Ocak başında bir ekonomik program açıklayacaklarını duyuran Davutoğlu, pandemide iktidarın vatandaşı, esnafı, çiftçiyi, işvereni, sanayiciyi borçlandırmak dışında bir şey yapmadığını söyledi. 

Davutoğlu, "Kendisi borç batağına batmış olan iktidar halkı da bu batağın içine çekmektedir" dedi. "Bu ekonomik çöküş dolayısıyla kimse koronayı bahane göstermemelidir" diyen Davutoğlu, partisinin önerilerini şöyle açıkladı: 

"Başta ‘Kamu Özel İşbirliği’ yatırımları olmak üzere geleceğimize ipotek koyan, verimsiz ve ekonomik rasyonaliteden uzak uzun vadeli projelerin tümünü ilgili taraflarla birlikte yeniden değerlendireceğiz. Bu ahbap çavuş ilişkisine son vereceğiz. Milletin sırtına yüklenmiş milyarlarca dolarlık yükü hafifleteceğiz.

Yolsuzlukla mücadeleyi, şeffaflığı ve hesap verebilirliği merkeze alan hukuki altyapıyı hiç gecikmeden ilk gün hayata geçirmeye başlayacağız.

Tüm yatırım kararlarında, ilgili sektörlerdeki ihtiyaçları, sosyal faydayı, finansman kapasitesini ve verimliliği esas alarak yapacağız. Milletin bir kuruşunun bile israf edilmesine müsaade etmeyeceğiz.

Meclis bilgisi ve onayı dışında bütçe üstü harcama ve kompozisyon değişikliklerine kesinlikle son vereceğiz. 

Başta Türkiye Varlık Fonu olmak üzere bütçe dışı nitelik kazanmış olan tüm fonları derhal kapatacağız. Ekonomiyi kara deliklerle değil şeffaflıkla yöneteceğiz.

Gençlerimizi sermayeye ve krediye ulaşma konusunda öncelikli grup haline getireceğiz.

Asgari ücret matematiksel ve iktisadi bir formülle değil insan onurunu temel alan bir yaklaşımla belirleyeceğiz. 

Asgari ücretten vergiyi kesinlikle kaldıracağız ve asgari ücretle çalışanlara brüt ücretlerini net olarak ödeyeceğiz. 

İşsizlik fonundan faydalanma koşullarını esneteceğiz. Yararlanma sürelerini uzatacağız. İşsizlik fonunun amacı dışında kullanılmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğiz.

Yüksek teknoloji üretmeyenlere vergi istisnasını kaldıracağız. Yandaşa vergi istisnası vatandaşa vergi zulmü dönemini bitireceğiz.

Gümrük Birliği Güncellemesi birinci gündemimiz olacak. İhracat artışını hedefleyen bir dış politikayı hayata geçireceğiz.

Tarımdaki üretim, pazarlama ve fiyat kaosuna son vereceğiz. Tarımı hayati öneme sahip güçlü bir sektör ve ihracat alanı haline getireceğiz.

Rasyonel ve stratejik eğitim yatırımlarına öncelik vereceğiz. Türkiye’nin rekabet gücünü artıracak bir şekilde eğitim yatırımlarını Milli Güvenliğimizin bir unsuru olan stratejik bir alan olarak ele alacağız."

'EĞİTİM VE KÜLTÜRDEKİ BAŞARISIZLIĞIN SORUMLUSU BİZATİHİ KENDİSİDİR'

Eğitim sisteminin bozyap tahtasına çevrildiğini kaydeden Davutoğlu, "Sayın Cumhurbaşkanının defalarca itiraf ettiği gibi eğitim ve kültür alanı tam bir başarısızlık hikayesinin mağdurudur. Ancak her iki alanda da bu başarısızlığın birinci derece sorumlusu bizatihi kendisidir" dedi. 

Davutoğlu, şöyle devam etti: "Biz toplumsal düzenimizin eğitim sütununu sizlerle birlikte birlikte yeniden inşa edeceğiz. Her fikre açık özgür zihinleri bütün canlılara şefkat yüklü bir vicdan ile buluşturan yeni bir eğitim paradigmasını birlikte geliştireceğiz. Bina odaklı değil insan odaklı bir anlayışı eğitimde de egemen kılacağız.
Öğretmenlerimize başı dik dolaşabilecekleri ekonomik imkanlara, öğrencilerimizi uluslararası ölçekte rekabet edebilecekleri şartlara kavuşturacağız. Eğitimde fırsat eşitliğini egemen kılacağız. Dar gelirli ailelere bedava internet ve tablet temin ederek insan kaynağımız kurutulmasının önüne geçeceğiz."

ARALIK'TA SİYASİ AHLAK VE TEMİZ SİYASET BELGESİ AÇIKLANACAK

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Modelinin ardından Aralık ayında siyasi ahlak ve temiz siyaset belgesini açıklayacaklarını duyuran Davutoğlu, "Şeffaflık, hesap verilebilirlik, siyasi ahlak, kamu istihdamı ahlakı gibi unsurları kaplayan bu belgede başta ihale rejimi olmak üzere yolsuzluklarla mücadele ana hatlarını da açık ve net bir şekilde ortaya koyacağız" dedi.

'ÜMİT EDERİM Kİ İKTİDAR PARTİLERİ GÖRÜŞME TALEBİMİZİ KABUL EDERLER'

9 Kasım'da Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem modelini açıklayacaklarını ve siyasi liderlerle görüşme talebinde bulunacaklarını hatırlatan Davutoğlu, "Ümit ederim ki iktidar partileri de bu çağrımıza kulak verir ve görüşme talebimizi kabul ederler" diye konuştu. 

Davutoğlu, konuşmasını "Artık oy pusulasında mazimizin gücünü yarınlarımızın umudunu temsil eden bir çınar yaprağı var. Artık Gelecek Partisi var. Gelecek bizimdir, gelecek milletimizindir, gelecek Türkiye’nindir. Hiç bir şey bitmedi; her şey bugün burada başkentimizde büyük kongremizde yeniden başlıyor" sözleriyle tamamladı.

ESKİ İYİ PARTİLİ HASAN SEYMEN GELECEK PARTİSİ'NE KATILDI

Ahmet Davutoğlu, konuşmasının ardından partiye yeni katılanlara rozetlerini taktı. Partiye katılan isimler şöyle:
Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Serap Yazıcı, 17. ve 18. dönem ANAP Muş Milletvekili Dr. Alaattin Fırat, iş insanı Mehmet Ümran Can,  iş insanı Dr. Ahmet Ercan Uçkan, daha önce Refah, Fazilet, Saadet ve Has partilerde görev alan Bayram Ali Akyüz, Prof. Burhanettin Altan, Prof. Hakan Sarı, Prof. Hasan Boynukara, İYİ Parti Hukuk ve Seçim işleri Genel Başkan Yardımcısı iken partisinden istifa eden Hasan Seymen, Mehmet Veysi Çağlayan, eğitimci Muhittin Nayman, eski futbolcu Ogün Altıparmak, Dr. Şeref Mentepe.

Oylamada kayıtlı 1010 delegeden 842’si oy kullandı. Geçerli sayılan 829 oy ile Ahmet Davutoğlu yeniden Genel Başkan seçildi.

Öne Çıkanlar