Gençlik Örgütleri: YÖK öğrencilere yönelik zorbalığın ve şiddetin sembolüdür

Gençlik Örgütleri: YÖK öğrencilere yönelik zorbalığın ve şiddetin sembolüdür
Üniversitelerin bugün kayyım eliyle baskı altına alınmak istendiğini söyleyen İstanbul Gençlik Örgütleri, 'Devlet emriyle üniversiteler tahakküm altına alınıyor' dedi.

Yağmur KAYA


ARTI GERÇEK - Gençlik Örgütleri, Yüksek Öğretim Kurumu'nu (YÖK) Beyazıt'ta bulunan İstanbul Üniversitesi önünde protesto etti. 

YÖK'ün 12 Eylül 1980 Askeri Darbesinin bir ürünü olduğunu ifade eden Gençlik Örgütleri, YÖK'ün kurulmasıyla üniversitelerin asıl işlevinden koparılarak üniversitelerin denetim altına alındığını ve bu kurumla akademik özgürlüğün kısıtlanmaya çalışıldığını vurguladı. 

Eylemde, "Özgürlüğümüz ve geleceğimiz için mücadele" pankartı yer alırken, "Özgür bilim demokratik üniversite", "Kayyımsız, parasız, özerk üniversite" dövizleri taşındı. 

Boğaziçi Üniversitesi'nde ders vermesi engellenen Akademisyen Feyzi Erçil, YÖK'ün, akademisyenlerin işine son veren bir geçmişe sahip olduğunu belirterek, 12 Eylül 1908 Askeri Darbesi sonrasında bin 402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu çerçevesinde kamuda çalışan birçok kişinin işine son verilmesinden, Kanun Hükmünde Kararname (KYK) ile işlerine son verilen akademisyenlerin acılarına uzanan bir geçmişi olduğunu söyledi. 

'EĞİTİM BİLGİYİ YAYMAK İÇİN VARDIR'

"Bin 402'likler"in 12 Eylül'de işten çıkarılan kişileri nitelemek için kullanılan bir ifade diyen Erçin, rektörlerin, Cumhurbaşkanı kararnamesi ile üniversitesilere atanmasına değinenerek şunları söyledi:

"Çoğu kayyım gibi Boğaziçine atanan kayyım Naci İnci'nin de AKP ile olan ilişkisi tüm bu atamaların politik amaçla gerçekleşmiş olduğunun kanıtıdır. Bu durum üniversiteleri bağımsız kabul eden Macga Carta'ya aykırıdır. Oysa eğitim bir ideoloji değil, bilgiyi yaymak ve demokrasi kültürünü geliştirmek için vardır. Bilgi olmadan demokratik yasaların, kurumların işlemesi imkansızdır. Akademisyenler, öğrenciler üniversitelerin akademik özgürlüğe sahip olduğunda bu misyonu yerine getirebilir."

Boğaziçi Dayanışması adına konuşan Beliz İnce ise YÖK'ün öğrencileri baskılamaya çalışırsa çalışsın öğrenciler olarak mücadele etmeye devam edeceklerini söyledi. 

'YÖK, GENÇLİĞİ DEPOLİTİZE ETMEK AMACIYLA KURULDU'

Gençlik örgütleri adına basın metnini okuyan Ege Can Özgür, 6 Kasım 1981’de YÖK'ün kurulduğunu hatırlattı. Özgür, her alanda YÖK'le karşı karşıya kaldıklarını ifade ederek, "YÖK bazen önümüze konulan müfredat, bazen bizi gözetleyen bir ÖGB, bazen cinsiyetçi bir akademisyen, bazen amfideki kamera, bazen bir turnike oluyor. Ne zaman üniversite içerisinde bir faaliyet yapacak olsak, karşımıza yönetmeliklerle, engellemelerle çıkıyor. 1980 darbesinin ardından devletin üniversitelerdeki devrimci mücadeleyi sindirmek, gençliği depolitize etmek için kurduğu YÖK; öğrencilere yönelik zorbalığın, şiddetin, işkencenin ve baskının sembolüdür. 'Kalacak yerimiz yok' diyerek kampüsü terk etmeyen arkadaşlarımızı yerlerde sürükleyenler, üniversite içerisinde faşist çeteleri kollayanlar, CTS-CİTÖK gibi birimleri kapatarak erkek şiddetinin karşısında kadınların, LGBTİ+’ların kazanılmış haklarına saldıranlar; gökkuşağı rengine karşı nefreti örgütleyip topluluklarımızı kapatanlar; YÖK’ün temsiliyetiyle bu saldırıları gerçekleştirmektedir" dedi. 

'DEVLET ELİYLE ÜNİVERİSTESİTELER TAHAKKÜM ALTINA ALINIYOR'

Öğrencilerin yaşamlarına yönelik tüm bu saldırıların YÖK’le de sınırlı kalmadığını belirten Özgür, "Devletin tüm mekanizmalarıyla gençliğe dayattığı baskı ve saldırılarda senelerce araç haline getirilmiş, YÖK’ün işlevleri de değişiyor. Devlet politikalarıyla üniversiteyi dönüştürmenin aracı olan YÖK’ün işlevi sınırlandırılarak bugün doğrudan devlet emriyle üniversiteler tahakküm altına alınıyor.

'BARINAMIYORUZ' DİYENLER DEVLETİN BEKASI İÇİN TEHLİKELİ OLUYOR'

Bugün bu tahakküm doğrudan kayyım rektörlerle oluşturulmaya çalışılıyor. Üniversitenin ÖGB’si polisle; üniversitenin kayyımı siyasi iktidarla kol kola girmiş bizi susturmaya çalışıyor. Artık kayyıma karşı gelenler iktidara da karşı geliyor, 'barınamıyoruz' diyerek kampüslerine çadır atan öğrenciler devletin bekası için tehlike oluyor. Kayyıma karşı ses çıkarınca iktidarları sarsılmış olacak ki Boğaziçi’nde arkadaşlarımız Berke ve Perit tutuklanıyor. İtü’de yurt sorununa karşı bir araya gelen öğrenciler güvenlik tarafından yaka paça atılıyor. Kadın cinayetlerinin arttığı ve devletin failler hakkında herhangi bir yaptırım uygulamadığı şu günlerde kayyım rektör Naci İnci öğrenciler hakkında 6284 yasasını kullanarak koruma çıkartıyor. İstanbul Üniversitesi’nde devrimci öğrencilere yönelik faşist saldırılarla devrimci mücadelenin önü kesilmeye çalışılıyor" diye konuştu. 

Devletin, üniversitelileri kontrol altında tutmak için işlettiği politikalarıyla; çıkar ilişkilerini sağladığı savaş politikaları üzerinden gençleride bu savaşların bir aracı haline getirmek istediğini vurgulayan Özgür, şunları söyledi:

'HAKLARIMIZ VAR'

"Üniversiteyi şirketleştiren, öğrenciyi müşterileştiren piyasacı saldırganlık karşısında 'Haklarımız var!' diyerek sesini yükselten tüm üniversitelileri hedef haline getiriyor. Pandemi sürecinde milyonlarca üniversitelinin eğitim hakkı gasp edilirken 'Okuyamıyorsanız, dondurun!' diyerek bir kez daha üniversitelilere vaat edebilecek herhangi bir şeylerinin kalmadığını göstermiş oluyorlar.

'TÜM BASKILARA RAĞMEN ÖRGÜTLENMEYE DEVAM EDECEĞİZ'

Bizler tüm bu baskı politikaları ve saldırılar karşısında üniversitelerde okumaya, tartışmaya, eyleme ve örgütlenmeye devam ediyoruz. Gençlik, YÖK’ü de egemenleri de üniversiteden kapı dışarı edene kadar mücadelesine devam edecek. Çünkü biz bugün okumak için geldiğimiz şehirlerde yaşayacak yer bulamıyorsak, aldığımız burs-kredi yemekhane zammına yetmiyorsa sesimizi her zamankinden daha fazla yükselteceğiz. Yaşadığımız coğrafyada servetini katlayarak 6.4 milyar dolara yükseltenler varken çalışmak zorunda kalarak iş yerlerinde katledilen de yaşamına son veren de biz oluyorsak öfkemizi büyüteceğiz. Bize dayattıkları bu büyük geleceksizliğe karşı geleceğimizi ve özgürlüğümüzü kazanmak için devlet eliyle kurulan bu ablukayı dağıtacağız! YÖK, üniversitelileri teslim alamayacak!

'TÜM ÖĞRENCİLERİ MÜCADELEYİ BÜYÜTMEYE ÇAĞIRIYORUZ'

Öğrenci hareketinin kampüslerden meydanlara büyüttüğü kararlı mücadele tarihinden günümüze, biz değil miyiz üniversiteler bizimdir diyerek sokaklarda binler olan? Biz değil miyiz kapatılan kulüplerimize, elimizden alınmaya çalışılan kampüslerimize sahip çıkarak aylardır her alanı üretimlerimizle, tüm renklerimizle dolduran? Kampüs kampüs dayanışmalar kurduk, haklarımız ve özgürlüğümüz için direnişe geçtik. Geleceğimizden, özgürlüğümüzden, üniversitelerimizden vazgeçmeye niyetimiz yok! Tüm öğrencileri bir adım daha almaya geleceğimiz ve özgürlüğümüz için mücadeleyi büyütmeye, örgütlenmeye çağırıyoruz."

Öne Çıkanlar