Gerçeklikten kopma durumu: Erdoğan-Margaret Brennan söyleşisi

Ben kendi adıma, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu manzaradan çok büyük üzüntü duydum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için NewYork’a gittiğinde Amerika’nın ünlü televizyon kanalı CBS’in çok önemli bir gazetecisi Margaret Brennan’ın "Face the Nation" programına çıktı.

Tüm okurlara naçiz önerim bu söyleşiyi internetten bulmanız, indirmeniz ve mutlaka saklamanız; bulacağınız söyleşinin Türkçe çevirisi de var.

Margaret Brennan önemli bir gazeteci, üniversite eğitimini önemli bir Amerikan üniversitesi Virginia Üniversitesinden "Dış politika ve Ortadoğu" bölümünde yapmış, yan dal olarak da Arapça derecesi var.

Ürdün’de Yarmuk Üniversitesinde yüksek lisans yapmış, uluslararası ilişkiler konusunda da Niagara Üniversitesinden doktora derecesini almış (2015).

Söyleşide gazeteci Margaret Brennan Erdoğan’a Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlalleri, hapisteki gazeteciler ve Erdoğan’ın açtığı hakaret davalarını soruyor.

Erdoğan burada (Türkiye) söyleşilerini hep meslek etiğini tümüyle ayaklar altına almış gazetecilerle  yaptığı için bu tür sorular kendisine muhtemelen çok ters geliyor ve Amerikalı gazeteci Margaret Brennan’a çok ilginç yanıtlar veriyor. 

Brennan Erdoğan’a temel insan hakları ihlalleri konusunu sorduğunda Erdoğan mealen şöyle yanıt veriyor:
"Temel hak ve özgürlüklerde, insan haklarında bizim hiçbir sorunumuz yok, Türkiye buralarla (ABD) mukayese edilemeyecek kadar özgür bir ülkedir.

Düşünebiliyor musunuz, Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye için özgürlükler alanında mesela ifade özgürlüğünde ABD ile mukayese edilemeyecek kadar özgür bir ülke diyebiliyor.

Konunun standart bir adab-ı muaşeret ve siyasi adab-ı muaşeret kuralı ihlali olabileceğini bir kenara koyalım ve kanımca çok önemli olan bir noktaya değinelim.

Erdoğan gerçekten bu ifadesini inanarak mı dile getiriyor?

Bu sorunun yanıtı evet ise durum Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerçeklikler dünyasından marazi anlamda koptuğunun bir göstergesidir.

Yok, bu söylediğine inanmıyor ama orada kendisine gerçek bir gazeteci olarak soru soran Brennan’a ve CBS’in "Face the Nation" programı üzerinden ABD’ye, Türkiye’ye, dünyaya bir mesaj vermek istemiş ise bu mesaj çok yanlış bir mesaj çünkü söylediklerinin baştan aşağı yanlış (yalan demek istemediğim için bu ifadeyi kullanıyorum) olduğunu herkes biliyor.

Kaç para maaş(lar?) aldığını bilmediğim İletişim Başkanı Altun’un bu duruma baştan müdahale etmemesi de çok vahim bir görev kusuru.

Brennan Erdoğan’ın vatandaşlarına açtığı hakaret davalarını sorduğunda da Erdoğan "Bu söylediklerinize inanıyor musunuz?" diye bir gazeteciye yanıt verebiliyor (adab-ı muaşeret).

Erdoğan muhtemelen söylediklerine inanmayan gazetecilerle çalışmaya alışmış.

Brennan tüm bu konular hakkında uluslararası kurumları referans gösterdiğinde de Erdoğan "Bu uluslararası kurumlara inanmıyorum" diyebiliyor.

Erdoğan’ın açtığı hakaret davalarının yirmi sekiz bine dayandığı meselesi bizim Adalet Bakanlığı istatistiklerinde görülüyor, iyi ki Brennan "Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığından aldım bu sayıyı" demedi çünkü muhtemelen Erdoğan bu durumda da "Onlara da inanmıyorum" diyebilecek idi.

Gazeteci Brennan "Bu verilerin büyük bölümünü ABD resmi kurumlarından alıyorum" dediğinde de Erdoğan "Sizi de aldatıyorlar" ifadesini kullanıyor.

Aldatılan CBS çalışanı gazeteci Margaret Brennan, aldatan ABD resmi kurumları.

Durumu daha doğrusu Türkiye Cumhurbaşkanlığı kurumunun ekranlarda durumunu düşünebiliyor musunuz?

Ben kendi adıma, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu manzaradan çok büyük üzüntü duydum. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi