'Teselli bulabileceğim tek şey, yaşadıklarımın yargıdaki sorunlarla yüzleşilmesine katkıda bulunmasıdır'

'Teselli bulabileceğim tek şey, yaşadıklarımın yargıdaki sorunlarla yüzleşilmesine katkıda bulunmasıdır'
Üçüncü Gezi davasının bugün görülen altıncı duruşmasında yine karar çıkmadı. Kavala son savunmasını yaptı. Duruşma 25 Nisan'a ertelendi.

Yağmur KAYA


+GERÇEK- Gezi Parkı Davası’nın bugün görülen duruşmasında, bin 634 gündür cezaevinde tutulan Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı ve iş insanı Osman Kavala’nın da aralarında bulunduğu 9 sanık, esas hakkındaki mütalaaya karşı son savunmalarını yaptı. Mütalaada, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi hakkında ise darbeye teşebbüs suçunu "yardım eden sıfatıyla" işledikleri gerekçesiyle 20 yıla kadar hapis cezası istendi. Mütalaada ayrıca yurt dışında bulunan sanıklar Henri Barkey, Pınar Öğün, Can Dündar, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, Mehmet Ali Alabora, Yiğit Aksakoğlu ve İnanç Ekmekçi hakkındaki dosyanın ayrılması talep edildi. Davanın bugün görülen duruşmasında kararın çıkması bekleniyordu. Ancak Mahkeme Başkanı Mesut Özdemir duruşmayı bitirdi. Davaya 25 Nisan Pazartesi günü devam edilecek.

Karar duruşmasında 4 Mart tarihinde açıklanan mütalaa ile savcılık davanın tek tutuklu sanığı Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala ve Mimarlar Odası ÇED Danışma Kurulu Sekreteri Yüksek Mimar Mücella Yapıcı'nın 'Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasını istedi. Diğer sanıklar Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden ve Yiğit Ali Ekmekçi'nin ise ''Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etme'' suçlamasıyla 15'er yıldan 20'şer yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.

DURUŞMA BAŞLADI

Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekci ve sanık avukatları duruşma salonunda hazır bulunuyor. Duruşma kimlik tespitiyle başladı. Tutuklu Osman Kavala duruşmaya Ses ve Bilişim Sistemi ile (SEGBİS) katıldı.

'DAYAK YEDİĞİM İÇİN DARBE YAPMAKLA SUÇLANIYORUM

Yargılanan isimlerden Tayfun Kahraman, "Hükümet politikalarını protesto etmek hükümeti yıkmak değildir. Dayak yiyerek darbe olmaz, biz dayak yedik. Bugün de dayak yediğim için darbe yapmakla suçlanıyorum" dedi. 

Mahkeme yarım saat aranın ardından  Tayfun Kahraman'ın savunmasıyla devam etti. Yargılanan isimlerden Yiğit Ali Ekmekçi şu savunmada bulundu: "Savcılığın hayal mahsulu bütün suçlamaları reddediyorum, akla mantığa aykırı girişimlere son verilmesini talep ediyorum."

Ali Ekmekçi'nin ardından 1734 gündür tutuklu olan Osman Kavala konuştu. Kavala, AİHM kararının ardından davanın hızla karara bağlanmasına karar verildiğini, gerekçesiz birleştirilen dosyaların ayrıldığını, ikinci iddianamenin kullanım süresi sona erdiğini hatırlatarak, "İkinci iddianame benim tutuklanmam için hazırlanmıştı. bir Bunu yapmak için de Gezi protestolarına katılan binlerce kişi itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor" diye konuştu. 

Kavala savunmasında, "Gezi protestolarının kamuoyu gözü önünde gerçekleştiğinden o dönem bu protestoların bir darbe girişimi olduğuna yönelik komplo teorisi tutmadı, hükümet de bu komployu benimsemedi. Yoksa Başbakan kendisini devirmek isteyenlerle görüşür müydü?" diye devam eden Kavala, "Keza George Soros da 2015’de Türkiye’ye geldiğinde hükümet yetkilileri ile görüşmüştü. 

Gezi'nin dışarıdan yönetildiğine dair delil gösterilemedi.80 ile yayılan protestoları yönlendirdiğim iddiası akla uygun değildir, sadece poğaça ve eczaneden alınmış maskelerle gittiğim Gezi’nin maddi ihtiyaçlarını karşıladığım iddiası saçmalıktır" dedi.

ALTINAY: HER İKİ KURUMDA DA DEĞİLDİM

Esas hakkındaki savunmasını yapan yargılanan isimlerden Hakan Altınay, "İddia makamının esas hakkında mütalaasını okuduğunu ve  dehşet içinde kaldığını söyledi. İddia makamının görüşü, verilen birçok yargı kararını ve en temel gerçekleri tekrar tekrar görmezden geliniyor diyen Altınay, "İddia makamı bana ve eylemlerine dair suçlamalarımı mütalaanın 55-56 sayfasında 600 kelimede ifade etmiş. İddia makamı benim Açık Toplum'da danışma kurulu ve yönetim kurulu başkanlığı, Anadolu Kültür'de yönetim kurulunda olduğumu söylüyor. Her ikisinde de değilim. Yıllardır farklı farklı heyetler 'suç bulamadık' diyor. İki kurumda görevde değilim, imza yetkim yok, ama hala bu iddialar dile getiriliyor. İnsanın aklını yitirmesi işten değil. Sayın hakim nasıl yol alacağız? Hakikati nasıl tespit edeceğiz?" dedi.

YAPICI: GEZİ DARBEYLE ANILAN SOMUT GERÇEKLİĞE DAYANMIYOR

Esas hakkında savunmasını yapan Mücella Yapıcı, "Arkadaşlarım ve Gezi'ye katılan milyonlarca yurttaştan biri olarak bir şeyler söyleyeceğim. Niyetinizi ve korkularınızı biliyor ve bu beyhude çabaları reddediyorum. Çünkü bizler Gezi'yi yaşadık ve biliyoruz. Gezi direnişi bu ülke tarihinin en demokratik, yaratıcı, eşitlikçi ve en kapsayıcı barışçıl kitlesel hareketidir. Birlikte konuşup karar vermenin, yaşamın her türlüsüne sahip çıkmanın duvar yazısı olmuştur. Zira bu iddianameler ve ithamlar bir zümrenin eseriyken, o gerçekliğin şahidi milyonlardır. Gezi Direnişi’ni suçla, terörle, darbeyle, kalkışmayla anılan bir eyleme dönüştürme çabası hiçbir delile, tanıklığa ya da başkaca bir somut gerçekliğe dayanmıyor" dedi.

Suçlamaların temelsiz bir yorumdan ibaret olduğunu söyleyen Yapıcı, "Siz de biliyorsunuz çünkü dersini gördüğünüz hukukun kabul edebileceği tek bir delil, ispat bulamadınız, yaratamadınız da. Gezi Direnişi’nin demokratik hak ve ifade özgürlüğü çerçevesinde son derece meşru ve anayasal bir zeminde gerçekleştiği hakikatin ta kendisi" diye konuştu.

MATER: ÇOK SENARYO OKUDUM AMA SONU BU KADAR DEHŞETLE BİTEN METİN OKUMADIM

Çiğdem Mater, mahkeme heyetini işaret ederek, "Sizler hukuki ve ahlaki olarak bağlı olduğunuz ve savunmak zorunda olduğunuz Anayasaya aykırı davranamazsınız. Bir sinemacı olarak çok senaryo okudum ama bu kadar sonu şaşırtan bir metin okumadım" dedi. 

ATALAY: BU, YARGILAMA FAALİYETİ DEĞİLDİR

Avukat Can Atalay yaptığı savunmada, "Sayın yargıç bu bir yargılama faaliyeti değildir. Sizi heyetinizdeki yargıçları tanımam şahsi bir hususum yoktur, ama ağır cezada yargılanan biri olarak bunu demek zorundayım bu bir politik bir faaliyettir. Sizin her fırsatta Gezi’yi diline dolayan Recep Tayyip Erdoğan’ın kararını uygulamak zorundasınız.

Bu mütalaa adına emperyalizm diyemeden bizi emperyalizmle işbirliği ile suçluyor. Otpor, Sırp bir şahsın ismi falan geçiyor. Tüm iddia tek bir telefon konuşmasına bağlı. Avukatım ‘dinleyin ses kaydını’ dedi. Dinlemediniz. Edip Şahiner bunu diyebilir. O AKP taşra teşkilatında bir memur. O der ama siz diyemezsiniz.Gezi direnişi neden bu kadar dehşetli tehlikelidir? Neden arka arkaya verilen beraat kararlarına karşı fethullahçıların delilleri rafta duruyor?" dedi.

GEZİ DAVASI ÖNCESİ BASIN AÇIKLAMASI YAPILDI

Basın açıklamasını Mimarlar Odası Başkanı Esin Köymen okudu. Köyman açıklamada şunları ifade etti:

Gezi Direnişi Anayasal bir zeminde gerçekleştiği yargı kararlarıyla iki kez tescil edilmesine rağmen, hukuka ve gerçeğe aykırı, tümüyle mesnetsiz iddialarla, üçüncü kez yargılanmak isteniyor. Toplumsal muhalefetin en temel hak ve talepleri suç unsuru gibi gösterilmek, barışçıl direnişin tarihsel ve meşru gerçekliği ısrarla çarpıtılmak, karalanmak isteniyor.

İstedikleri sadece bu değil. Gezi’nin Haksızlığa, adaletsizliğe, keyfiliğe, dayatmaya, baskıya karşı direnmenin adı olduğu, bir parktan tüm ülkeye ve dünyaya yankılanan; kente, doğaya, yaşama sahip çıkanların hep bir ağızdan, bir arada söyledikleri şarkı olduğu unutturulmak isteniyor.

Niyetinizi ve korkularınızı biliyor, bu beyhude çabalarınızı reddediyoruz!                       

Çünkü Gezi’yi yaşadık, biliyoruz!

‘GEZİ DİRENİŞİ TÜM BERRAKLIĞIYLA, TÜM HAKLILIĞIYLA VAR OLMAYA DEVAM EDİYOR’

Gezi, bu ülke tarihinin; demokratik, barışçıl, yaratıcı, katılımcı, kapsayıcı, ve kitlesel hareketidir. Hep birlikte konuşup karar vermenin, fikri ve hayatı paylaşmanın, yaşama her boyutu ile sahip çıkmanın duvar yazısı olmuş halidir. Ölümcül polis şiddetine karşı her şehirde yankılanan barışçıl ve haklı tepkinin adıdır. 9 yıl geçti, ancak Gezi Direnişi tüm berraklığıyla, tüm haklılığıyla var olmaya devam ediyor.

Ama bugün, tüm dünyada kabul gören bu haklılığa rağmen, Taksim Dayanışması’ndan kent, demokrasi ve hukuk emekçisi arkadaşlarımız Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman ve Can Atalay’ın da aralarında yer aldığı itham edilenlerin şahsında, ülkemizin 80 kentinde Gezi’ye katılarak anayasal haklarını kullanan, demokrasiye güç vermiş milyonlarca yurttaşımız bir kez daha haksızca yargılanmak isteniyor. Daha önce iki kez aynı ithamlar karşısında haklılığı ispatlanan Mücella Yapıcı hakkında müebbet, Tayfun Kahraman ve Can Atalay hakkında onlarca yıl hapis talep ediliyor. 2017 yılından bu yana özgürlüğü gasp edilen Mehmet Osman Kavala hakkında müebbet isteniyor.

‘GERÇEKLERİ ÇARPITMANIZA İZİN VERMEYECEĞİZ!’

Dokuz yıl, üç dava, onlarca duruşma boyunca söylediğimizi yeniden tekrarlıyor, yıllardır süren hukuksuzluk ve gerçekliği çarpıtma ısrarına inat tekrar söylüyoruz: Gezi’yi kirletemezsiniz! Gezi Direnişi’ni suçla, terörle, darbeyle, kalkışmayla anılan bir eyleme dönüştüremezsiniz! Gezi Direnişi’ni bir kez daha yargı marifetiyle karalama çabanız boşunadır! Gerçekleri çarpıtmanıza izin vermeyeceğiz! Sipariş senaryolarınızla, milyonlarca insanın, demokratik hak ve talepleri için, parklarda, meydanlarda, sokaklarda; özgürlük, demokrasi ve insanca yaşam için ortaya koyduğu direnişi kirletmenize izin vermeyeceğiz!

‘BU ÜLKENİN EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK VE ADALET UMUDUNU KİRLETMENİZE İZİN VERMEYECEĞİZ!’

Abdocan’ın, Mehmet’in, Ethem’in, Medeni’nin, Hasan Ferit’in, Ali İsmail’in, Ahmet’in ve Berkin’in düşlerinin kirletilmesine izin vermeyeceğiz. Çünkü haklıyız! Gezi Hep Haklı!

Gezi Direnişinin tarihsel gerçekliği, hayali senaryolara dayanan suçlamalarla, insanları iddianame bile olmadan aylarca, yıllarca tutuklu bırakmakla, tarafsızlığı çoktan tartışmalı hale gelmiş mahkemelerin zorlamasıyla değiştirilemez.

Bu akıl ve hukuk dışı dava derhal geri çekilmeli, kurgu ithamlarla yargılanmak istenen arkadaşlarımız hakkındaki iddialar düşürülmeli, somut hiçbir delil olmadığı halde siyasi bir tutsak olarak tutukluluğu devam eden Mehmet Osman Kavala derhal serbest bırakılmalıdır. Gezi sürecine dair dava edilmesi, yargılanması gereken birileri varsa, amansızca ve kural tanımadan kullandıkları şiddetle Gezi’nin çocuklarının düşlerini, geleceğini çalarak ölümlere ve yüzlerce yaralanmaya neden olanlardır.

Ülke tarihinde bir onur sayfası olarak yer alan Gezi Direnişi’ni, bu ülkenin geleceğine sahip çıkan demokrasi ve özgürlük çığlığını karalama çabasından artık vazgeçin.

Bu ülkeye birgün demokrasi gelecekse, onca baskı ve şiddete rağmen kısamadığınız seslerin Gezi’deki yankısından gücünü alacaktır. 2013’ün Haziran’ında Gezi Parkı’ndaki o rengarenk dayanışmacı anlayışı sahiplenen tüm yurttaşları, özgürlük ve demokrasi talebiyle ülkemizin geleceğine umut olan tüm kurumları, "terör", "darbe", "dış güçlerin oyuncağı" gibi asılsız ithamlarla lekelenmek istenen Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaya çağırıyoruz.

'DEMOKRASİNİN YOLU GEZİ'YE SAHİP ÇIKMAKTAN GEÇİYOR'

Çünkü yaşam alanlarını savunanların, mühendislerin, mimarların, şehir plancılarının, doktorların, gazetecilerin, avukatların, öğrencilerin, akademisyenlerin, emekçilerin, kadın hareketinin, LGBTİ+'ların bireylerin yanında hep birlikte kol kola girip baskılara karşı direnmeye devam etmenin yolu, kısacası demokrasinin yolu Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaktan geçiyor."

DURUŞMA ERTELENDİ

Davanın bugün görülen duruşmasında kararın çıkması bekleniyordu. Ancak Mahkeme Başkanı Mesut Özdemir duruşmayı bitirdi. Davaya 25 Nisan Pazartesi günü devam edilecek.

Öne Çıkanlar