Göç İzleme Derneği Eş Başkanı Kanbal: Türkiye'de mülteciler her türlü gayrîinsani davranışa maruz kalıyor

Göç İzleme Derneği Eş Başkanı Kanbal: Türkiye'de mülteciler her türlü gayrîinsani davranışa maruz kalıyor
Kanbal, evrensel insan haklarının en temel konularının başında gelen yaşama ve barınma hakkını kullanamayan mültecilerin gittikleri ülkede ayrıca baskıya ve zulme maruz kaldığını söyledi.

Yağmur KAYA


ARTI GERÇEK- Göç İzleme Derneği, 20 Haziran Dünya Mülteci Günü dolayısıyla Şişli'de basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ve çok sayıda sivil toplum örgütleri temsilcileri katıldı. 

Açıklamada konuşan HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm İzmir'de katledilen Deniz Poyraz'ı anarak sözlerine başladı. Gülüm, "Bugün dünyada kapitalist ülkeler sanki mülteciler için gerçekten bir şey yapmak istiyor gibi bir takım açıklamalar yapıyorlar. Şunu çok iyi biliyoruz ki mültecilik, insanların yerlerinden, yurtlarından edilmesi bu kapitalist sistemin sonucu olarak sermaye gruplarının çıkarı için gerçekleşiyor. Savaşlar sermaye gruplarının çıkarları için. Ekonomik zorluklar, baskılar, işçilerin haklarının sömürülmesi sermayenin çıkarları için" dedi. 

Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine göre dünyada yaklaşık 82 milyon 400 bin mülteci bulunduğu  söylenen Göç İzleme Derneği Eş Başkanı Kamile Kandal, yine BM Yüksek Komiserliğine verilerine göre ise Türkiye de yaklaşık 3 milyon 600 bin kayıtlı Suriyeli mültecinin yanı sıra, 330 bin diğer ülkelerden mülteci bulunduğunu söyledi.

Yurdundan göçmek zorunda kalan insanların, göç ettikleri ülke, şehir ya da bölgeye de yaşam şartlarından kaynaklı ekonomik, kültürel, toplumsal, siyasi ve hukuki zorluklar yaşadığına dikkat çeken Kandal, göçmen kadınların bu hak ihlallerinin çok daha fazlasına maruz kaldığını vurguladı. Kangal, sermaye yanlısı devletlerin, nükleer santraller kurarak ve savaş için nükleer füzeler üreterek ekolojk yıkıma sebep olduğunu bununda pek çok insanın topraklarını terk etmek zorunda kalan bir diğer neden olduğunu söyledi. 

'YAŞAMAK ZORUNDA KALABİLİRİZ'

Kandal, iç savaşlar bir yana, küresel askeri ve sermaye gücünü elinde bulunduran dünya devletlerinin kendi ekonomik ve askeri gücünü yerleştirmek için bizzat kendi askerleriyle veya bölge devletlerini kullanarak çıkardıkları savaşlarda binlerce insan yurdunu terk etmek zorunda kaldığını ve "Ya da komşu, bölge ülkelerinin kendi çıkarları için kendi sınırlarını aşarak komşu veya bölge ülkelerinde çıkardıkları savaşlar sonucu topraklarını, ülkelerini terk etmek, komşu ülkere sınırlara göç etmek, sığınmak, iltica etmek zorunda kaldılar. Toplu halde veya ailecek göç edenlerin, toplumların yaşamak zorunda kaldıkları göçmenlik ve mültecilik halini, durumunu, statüsünü bir gün biz de yaşamak zorunda bırakılabiliriz. Kendimiz bu durumu veya statüyü yaşamasak da bu meseleye hak savunucuları, hukuki savunucular olarak bakmak ve duyarlı olmak, bunun için mücadele etmek, çalışmak zorundayız" diye ekledi.

Mevsimlik işçilerin durumuna da dikkat çeken Kandal, mevsimlik işlerin yoksul bölgelerden insanlar olduğu ve bu işçilerin genelde inşaat işçileri, Kürt işçiler olduğunu vurguladı. Mevsimlik işçilerin kötü çalışma koşullarının yanı sıra ırkçı davranışlara da maruz kaldığını ifade eden Kandal, Sakarya'da fındık toplamaya giden Mardinli Demir ailesine yönelik ırkçı saldırıyı da bu duruma örnek olarak gösterdi. Sakarya'da ırkçı saldırının ne ilk ne de son olduğunu söyleyen Kandal konuşmasına şu sözlerle devam etti: 

'MEVSİMLİK İŞÇİLER IRKÇI SALDIRIYA MARUZ KALIYOR'

"Karadenizde fındık işçilerine, bazı şehirlerde Kürt inşaat işçilerine ırkçı saldırılar oldu. Demir ailesi Mardinli Kürt bir aile idi 16 kişi çalışmak için Mazıdağından kalkıp yola  çıkmışlar bu saldırı ile karşılaşmışlardı. Ege de, Çukurova da, Karadenizde mevsimsel tarım işçileri çoğunlukla Kürtlerden oluşmakta. Yoksulluk halklar arasındaki eşitsizliğe de dikkat çekilmesi gereken bir durumiken ve işçi sınıfının da sorunu ele alırken ırkçılık temelinde de ele alması gerekmektedir. Buna ek olarak  son yıllarda emek sömürüsüne siyahilerin de maruz kaldığını, Rize de çay toplarkenki görüntüleri ile şahit olduk."

KOŞULLARI TÜRKİYE'DE ÇOK DAHA KÖTÜ

Kambal, güvencesiz, kayıt dışı çalışan mültecilerin sorunlarının bir işçi sınıfı sorunu olduğunu vurguladı. Türkiye'de göçmen ve mültecilerin çok daha kötü koşullarda yaşadığını belirten Kanbal, ülkede milyonlarca insanı koruyacak yasal bir düzenleme olmadığı gibi, mültecilerin çok kolay keyfi bir şekilde sınırdışı edilebilme tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna dikkat çekti. 

'İNŞAAT, TARIM SEKTÖRÜ EN FAZLA SÖMÜRÜLDÜKLERİ ALAN'

"Toplumda Suriyelilere yönelik devlet onlara bütün imkanları sunuyor gibi gerçek ile ilgisi olmayan suni bir algı, suriyelilere karşı cidd bir düşmanlık, nefret söylemi üretiyor. Türkiyede bir zaman sonra işşiszizlik yoksulluk, hayat pahalılığı, kiraların yüksek olması suç oranı gibi yaşanan bütün sorunların kaynağı Suriyeliler olarak görülüyor ve bundan dolayı ırkçı saldırılara maruz kalıyorlar" diyen Kanbal, mültecilerin haklarının en fazla sömürüldüğü iş alanalrimim Başta inşaat, hizmet, tarım sektörü olmak üzere en yoğun çalıştıkları alanlardan biri de tekstil ve ayakkabı sektörü olduğunu belirtti. 

Mültecilerin sorunlarının çözümü noktasında demokratik kitle örgütlerine, sendikalara büyük görev düştüğünü söyleyen Kandal, mültecilerin hakları için mücadele etmenin bir insan hakları mücadelesi olduğunu söyledi. Mülteci işçilerin her türlü hak gaspının yanı sıra, insanlık dışı muamelelere de maruz kaldığı ve özellikle kadın işçilerin ucuz iş gücü olarak görüldükleri gibi her türlü gayrîinsani davranışların da hedefi olduğunu belirtti. 

'TACİZE, DÜŞÜK ÜCRETE, SUÇLAMALARA MARUZ KALIYORLAR'

Suriyeli mülteci kadınların yanı sıra Özbekistan, Kırgısiztan, Türkistan gibi ülkelerden Türkiye'ye gelen kadın sayısının da bir hayli fazla olduğuna dikkat çeken Kandal, "Suriyeli, Özbek, Türkmen... Bu kadınlarla konuştuğunuz zaman yaşadıklarının sadece emek sömürüsü olmadığını görüyorsun. Evlerde çocuk ve yaşlı bakımı yaparken maruz kaldıkları hırsızlık suçlamalarını ve  sanayide çalışırken yaşadıkları tacizleri ve kötü muameleyi de anlatmaktadırlar. En fazla istedikleri erkeklere eşit ücret almak, işten atılma tehlikesi ile karşı karşıya kalmamak, saygı görmek ve cinsiyetçi küfürlere maruz kalmamak. Çalışmak için olsa da, savaştan kaçıp gelse de bu işçi kadınların yaşadıkları, maruz bırakıldıkları cinsiyetci, eril ve erkek egemen güç, sistemin kendisi" dedi. 

Kürt sorununa da değinen Kandal, Kürt Halkının da devlet politikaları nedeniyle topraklarını terk etmek zorunda kaldığına vurgu yaptı ve "Kimi zaman iç göç, kimi zaman zorunlu göç, kimi zaman, zorla yerinden edilme deriz ne dersek diyelim, bu topraklarda, Kürt illerinde 6 bin 500 köy boşaltıldı, evler yakıldı, 4 milyona yakın insan kendi topraklarından, köylerinden göçmek zorunda kaldı. Ama ne devlet ne de biz göçmen diyemeyiz, yerleşik halktır Kürtler ve yüzyıllardır tarihsel kökleri vardır. Fakat yaşam koşullarını, ekonomik koşullarını iyileştirmek için, gittikleri yerlerde özellikle de batı metropollerinde toplumsal, kültürel ve hizmet anlamında hiç yardımcı olmamıştır devlet kurumları binlerce insana" diye ekledi. 

'MÜLTECİ MESELESİ GÖRMEZDEN GELİNEMEZ'

Kandal konuşmasını şu sözlerle noktaladı: "Ekololoji karşıtı, sermaye yanlısı kapitalist ve erkek egemen sistemlerin yarattığı bir sonuç olarak göçmen ve mültecilik meselesi, hiçbir ülkenin, hiçbir devletin, uluslararası toplumun görmezden gelemeyeceği kadar büyüdü ve ülkelerin, devletlerin, toplumun kapılarını zorluyor. Ekoloji ve iklim mücadelesi, kadın özgürlük mücadelesi, yoksullukla mücadele yanı sıra göçmen ve mültecilik mücadelesi de dünyada en başat mücadeleler olarak büyüyor. Çünkü dünyanın kaynakları tükeniyor ve insanlar barış içinde, eşit bölüşüm içinde ve doğa ile ekolojik hayatla uyumlu yaşamak zorunda kalacak. Burada bize ve bizim gibi sivil toplum örgütlerine, demokratik topluma, siyaset üretenlere düşen ise göç ve mültecilik sebeplerini ortadan kaldıracak çözümler, öneriler sunmak ve hayata geçirilmesi için mücadele etmek düşüyor."

Öne Çıkanlar