Halk TV'ye çıkan Karaca, iki kesimden linç yediğini anlattı: Normallik cesaret gerektiriyor

Halk TV'ye çıkan Karaca, iki kesimden linç yediğini anlattı: Normallik cesaret gerektiriyor
Nihal Bengisu Karaca, kendisine yöneltilen eleştirilere yanıt verdi.

Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca, AKP'ye muhalif olan Halk TV'de yayımlanan programa çıkması nedeniyle muhalif ve iktidardaki her iki kesim tarafından linç edildiğini belirterek kendisini savunan bir yazı kaleme aldı. "Halk TV’ye çıktım, çünkü kutuplaştırılmış olan toplum için anomali kabul edilse de özünde normal olan bu." diyen Karaca, normalliğin cesaret gerektirdiğini söyledi.

Nihal Bengisu Karaca, 2013'teki Gezi eylemleri sırasında hükümete yakınlığıyla bilinen isimlerin yaydığı ve daha sonra 'Kabataş yalanı' olarak haber için "Gezicilerin başörtülü anneye saldırı görüntüleri var" demişti.

Karaca'nın "Halk TV’ye çıkmak" başlığıyla yayımlanan yazısının bir kısmı şöyle:

Cuma gecesi davet üzere Halk TV’de Seda Selek’in modere ettiği İsmail Saymaz, Hakan Çelenk ve Hilmi Hacaloğlu’nun daimi konuk olduğu programa katıldım. Kendi yazdıklarımı, tezlerimi orada da anlattım. Problemsiz, akıcı bir yayın oldu.

Yayının sonlarına doğru vay nasıl Halk TV’ye çıkarsın, gerçi doğru ya sen hainsin diyenlerle, Halk TV nasıl bu ismi ekrana çıkarır, yazıklar olsun küreselcilerin oyunu bu, Kabataaaaş diyen iki karşıt grubun el birliğiyle yaptığı lince konu olduğumu öğrendik.

AK Parti'ye sıkı sıkıya biat etmiş kitle sanki Halk TV’ye çıkmamışım da dinden imandan vatandaşlıktan çıkmışım gibi davranırken, Halk TV’ye "son kale" gibi sıkı sıkıya bağlanmış bir kitle ağza alınmayacak hakaretler ve ipe sapa gelmez komplo teorileri sıralayarak hem şahsıma saldırdı hem de kanala ‘surda gedik açtınız’ siteminde bulundu.

Ulusalcı ve laikçi arkadaşlar, kanal sizin, sakin olun. Kendine solcu diyen ama mevcut rejim ne isterse onu yapan arkadaşlar, kanal sizin, sakin olun.

Maalesef bu ülkede başörtülü bir kadın yazar olmak böyle. Bir kitle Erdoğan’ı neden az destekledin ya da desteklemedin diye hesap sorar, çünkü onlara göre başka bir varoluş biçiminiz olamaz, sizi o var etmiştir.

AK Parti iktidara gelmeseydi hala ikinci sınıf vatandaştın diye söze başlar ve herhangi bir bireysel tavrınız, kendi iradeniz olmaması gerektiğini ima eder. Gözünde çapak var demeye kalmaz dışlanır taşlanırsınız ki bunu yaşadım. İtiraz ederseniz hain dönek diye devam ederler ki bunu da yaşadım.

Muhalefetin bir kesimi de önce vaktiyle Erdoğan'ı desteklediğin için özür dile, sonra Gezi eylemleri sırasına bir başörtülü kadının dayak yediğine inandığın için özür dile, sonra çözüm sürecinde akil insanlar heyeti üyesi olduğun ve Kürtlerle barış projesine inandığın için özür dile, sonra yağmur duasına inandığın için özür dile ya da boşver çünkü her koşulda Erdoğan sonrası yargılanacaksın şeklinde bir kafada olmaktan "memnun"durlar.

Her iki grubu da iyi tanıyorum ve her ikisi için de üzülüyorum.

Zira ülkeyi uçurumun kenarına getiren aksiyon-reaksiyon zincirini daim kılıyorlar, birbirlerini besleyerek ortadaki makul alanı daraltıyorlar.

Her iki gruba karşı da on yıllardır hem kadın olma, hem başörtülü kadın olma, hem köşe yazarı olma halleri üzerinden ‘kendim olarak varolabilme’ mücadelesi veriyorum.

Mevcut rejimi daha da otoriter kılma konusunda aslında tam müttefik olan her iki gruba da neyi ne zaman neden yaptığım konusunda hesap verecek değilim. İzinlerine, bağışlayıcılıklarına bel bağlama gibi bir ihtiyacım yok.

ENDİŞELİ MUHAFAZAKARLIKLA NEREYE KADAR, CESARET DE LAZIM DEDİM

Halk TV’ye çıktım, çünkü kutuplaştırılmış olan toplum için anomali kabul edilse de özünde normal olan bu.

Aynı mahalleden gelmeyen aynı müktesebattan gelmeyen farklı düşünce ve yaşam tarzlarına sahip yorumcular ara sıra taraflardan birinin kurduğu bir platformda bir araya gelebilmeli ve medenice konuşabilmeli.

Demokratik pratikler böyle gelişir. Bu ‘normal’ her iki kampın marjinalleri tarafından unutturulmaya çalışılıyor. Ciner Medya Grubu gibi direnenler de türlü badirelere maruz bırakılıyor.

Normalliğin cesaret gerektirdiği bir ülkede yaşıyoruz. Bunun da farkındayım.

Muhaliftir ya da değildir, bu ülkede herkese yer var, olmalı demek bile cesur bir iş oluyır artık.

Oysa, insanları birbirine bağlayan bir şeyler kalmalı. Bütün köprülerin atılmasında, bütün bağların koparılmasında biz artık aynı milletin evlatları değiliz ön kabulünü perçinleyen sinsi bir zehir var. Memnun musunuz bu durumdan?

Evet bazıları memnun.

Kendi kutbunu mabed bellemiş ve canhıraş mevzisini savunan memnunlar taifesinin parçası değilim ve olmadığımı göstermek için bu daveti kabul etmekte sakınca görmedim.

Doğru bir şey yaptığımdan da zerrece kuşku duymuyorum.

Çünkü mevcut rejimin yapıp ettiklerinden olumsuz olarak etkilenen kesimlerle iktidar partisine inanmış yıllarca oy vermiş belki hataları eksiklikleri görmekle beraber hala tercihini o yönde kullanacak kesimlerin birbirinden nefret etmeye zorlanmasından bıktım.

Öne Çıkanlar