'Hayata Dönüş Operasyonu devlet eliyle faili meçhul olarak tarihe geçti'

'Hayata Dönüş Operasyonu devlet eliyle faili meçhul olarak tarihe geçti'
'Ümraniye Cezaevi Hayata Dönüş Operasyonu' davasını Artı Gerçek'e değerlendiren avukat Gülizar Tuncer, davanın devlet eliyle faili meçhul bırakıldığını söyledi.

Emre ÜNSALLI


ARTI GERÇEK - Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerinin F tipi hücre sistemine ve tecrit uygulamasına direnmek için 20 Ekim 2000'de başlattıkları açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerine karşı, 19 Aralık'ta, 20 cezaevine on bin asker ve polisle yapılan, operasyonda 2'si asker 30'u tutuklu 32 kişi yaşamını yitirmiş, yüzlerce kişi yaralanmıştı.

Devlet tarafından 'Hayata Dönüş Operasyonu' adı verilen ancak saldırılara Bora ve Atmaca adı takılan ve Alp Ata Akçaöz, Umut Gedik, Rıza Poyraz, Ercan Polat, Ahmet İbili, Muharrem Buldukoğlu ve Haydar Akbaba adlı 6 mahpusun hayatını kaybettiği Ümraniye Cezaevi'ndeki saldırılara ilişkin 15 yıldır süren davanın karar duruşması 3 Aralık'ta İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Ümraniye Cezaevi davasında verilen kararda yargılanan askerler, 'kanıt bulunamadığından' gerekçesiyle beraat ettirilirken mahpusların ölümü ise 'faili meçhul' kaldı.

AVUKAT TUNCER: ÜMRANİYE KARARINA ŞAŞIRMADIK, BAYRAMPAŞA DAVASINDAN DA  FARKLI BİR SONUÇ ÇIKMAYACAK  

Ümraniye Cezaevi'ndeki Hayata Dönüş Operasyonu davasının kararını Artı Gerçek'e değerlendiren dava avukatlarından Gülizar Tuncer, yargılanan askerlere 'kanıt yokluğu' gerekçesiyle verilen beraat kararına şaşırmadıklarını hatta bekledikleri bir karar olduğunu belirtti. Tuncer, halen devam etmekte olan Bayrampaşa Cezaevi davasından da farklı bir sonuç çıkmayacağını belirtti:

"Yargılamayı yürüten mahkemenin, özellikle de son süreçte oluşturulan heyetin yıllardır kovuşturmanın genişletilmesine yönelik tüm taleplerimizi istisnasız biçimde reddederek bir an önce davayı karara bağlamak istemesi ve müdahil vekilleri olarak bize yönelik her celse sert tartışmalara yol açan olumsuz tavrından da sonuç belliydi aslında. Ayrıca bugüne kadar 19 Aralık 2000 tarihinde, 20 cezaevine yönelik olarak gerçekleştirilen ve adına 'Hayata Dönüş' adı verilen merkezi operasyonla ilgili olarak yürütülen ve sonuçlanan tüm davalarda zamanaşımı ve beraat kararı çıktı. Halen devam etmekte olan Bayrampaşa davasında da farklı bir sonuç çıkacağını sanmıyorum.

Cezaevlerinde yaşanan katliamlarla ilgili olarak açılan bütün dava dosyalarında, yargılamaların başında henüz iddianame hazırlanırken, sanık konumundaki askerler hakkında 'işkence' suçlaması yerine 'kötü muamele', 'taammüden' veya 'kasten adam öldürme' yerine 'faili belli olmayacak şekilde adam öldürme' suçlamaları yöneltilerek hem suçlamanın niteliğinde hem verilecek cezalarda hafifletici unsurlar kullanılmakla kalmayıp aynı zamanda zamanaşımı uygulanacak şekilde yargılamalar uzun yıllara yayılarak bilinçli biçimde sürüncemede bırakılır. Nitekim 765 sayılı TCK2nın 456/2 ve 457/1. maddeleri uyarınca yaralama ve 245/1. Maddesi uyarınca kötü muameleden ötürü açılan kamu davası zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmış oldu."

'SANIKLAR, İŞLEDİKLERİ TÜM SUÇLARDAN 'MEŞRU MÜDAFA' GEREKÇESİYLE CEZALANDIRILMIYOR' 

Avukat Gülizar Tuncer, sanıkların işledikleri tüm suçların kanunun emrini yerine getirdikleri ve meşru müdafaada bulundukları' gerekçeleriyle aklandıklarını belirtiyor:

"Ancak bütün bunlardan daha da önemlisi faili belli olmayacak şekilde adam öldürme suçu açısından, sanıkların her zaman 'kanunun emrini yerine getirdikleri' ve 'meşru müdafaada bulundukları' gerekçesiyle, zaten suç işlemiş olsalar da cezalandırılmamalarıdır ki bu dosyada da 07.10.2019 tarihli savcılık mütalaası bu yöndeydi. Son duruşmada da aynı mütalaa tekrarlandı. Ancak mahkeme cezasızlık öngören bu maddelere sığınmaya dahi ihtiyaç duymadı ve TCK 463. maddeyle ilgili olarak 'sanıkların faili belli olmayacak şekilde kasten adam öldürme suçunu işlediklerine dair aleyhlerinde mahkumiyetlerine yeterli her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığından ayrı ayrı beraatlerine' kararı verdi."

HAYATA DÖNÜŞ OPERASYONU, HAKİM ELİYLE FAİLİ MEÇHUL OLARAK TARİHE GEÇTİ

Avukat Gülizar Tuncer, mahkemenin verdiği kararla sonuçlanmak yerine hakim eliyle faili meçhul olarak tarihe geçen Ümraniye'deki 'Hayata Dönüş Operasyonu' davasında, kamu görevlilerinin yeraldığı pek çok katliamda olduğu gibi yargının bir kez daha devlet adına cuç işleyenleri koruduğunu ifade ediyor. Ancak Tüncer'e göre, her ne kadar da karartma ve yok edilmeye çalışılsa da olay yeri inceleme raporları ve kamera görüntüleri gerçeği açık biçimde ortaya koyuyor:

"Verilen bu kararla, bir cezaevi katliam dosyası daha sizin de belirttiğiniz gibi bir faili meçhul davası olarak tarihe geçiyor. Sanıkların kamu görevlisi olduğu pek çok katliam dosyasında, yargısız infaz, işkence vb. dosyalarda olduğu gibi bu davada da yargı organları devlet adına suç işleyenleri korudu, kolladı, açıkça onlardan yana olacak biçimde taraflı davranarak ceza almalarını engelledi. Nasıl ki katliamlar bir devlet politikasıyla yargı eliyle gerçekleştirilen bu cezasızlık politikası da bir devlet politikasıdır ve birbirini tamamlamaktadır.

Ancak bizler çok iyi biliyoruz ki yargılamanın başlangıcından beri olayı aydınlatmaya, maddi gerçeği ortaya çıkarmaya dönük taleplerimizi sürekli biçimde reddetseler de dava dosyasında delilleri karartmaya, yok etmeye çalışsalar da eldeki mevcut deliller; olay yeri inceleme raporları, balistik incelemeler, otopsi raporları, kamera görüntüleri, tanık anlatımları, hatta bazı sanıkların anlatımları bu suçların işlendiğini ve sanıkların cezalandırılmaları gerektiğini açık biçimde ortaya koymaktadır."

'ÖLEN ASKER OPERASYONDA GÖREVLİ DEĞİLDE MAHPUSLARLA BİRLİK GİBİ GÖSTERİLİYOR'

Operasyon sırasında öldürülen Jandarma Uzman Çavuş Nurettin Kurt’un operasyonu yapan askerlerce öldürüldüğü, davanın gerekçeli kararıyla kesinleşmişti. Avukat Gülizar Tuncer bu durumu "Karardaki gerekçeler, Uzman Çavuş Nurettin Kurt sanki operasyonda görev yapmak üzere değil de mahpuslarla birlikte hareket ediyormuş gibi gösteriyor" diye özetlerken durumun vehametini de gün yüzüne çıkarıyor:

"Jandarma Uzman Çavuş Nurettin Kurt’un operasyonu yapan askerlerce öldürüldüğü, yukarıda anılan davanın gerekçeli kararı dışında, dün karar çıkan dava dosyasındaki delillerle de açıkça ortada olmasına rağmen böyle bir karar verilmiş olması da şaşırtıcı değil, hatta savcılık makamı mütalaasında bu askerin ölümüyle ilgili olarak da diğer sanık askerlerin "kanunun emrini yerine getirdikleri" ve "meşru müdafaada bulundukları" iddiasında bulundu. Yani sanki bu asker oraya diğer askerler gibi içerdeki mahpuslara karşı operasyonda görev yapmak üzere gelmemiş de mahpuslarla birlikte hareket etmiş gibi.. Bunun dışında zaten Nurettin Kurt’la ilgili olarak düzenlenen otopsi raporu, balistik incelemeler, olay yeri inceleme raporu vb. deliller bu askerin diğer askerlerce vurulduğunu açıkça ortaya koymaktaydı. Daha da önemlisi, olay günü Ümraniye Cezaevi Koruma Birliği Bölük Komutanı olan Uğur Pamukçu, 02.03.2007 tarihli duruşmada verdiği ifadesinde "A blokta bulunan Halkalı Komando Taburu elemanları tarafından ateş açılması üzerine, E Blokta bulunan uzman jandarma Nurettin Kurt başından isabet alması neticesi vefat etti" diyerek her iki blokta bulunan askerlerin karşılıklı ateşi sonucu öldüğünü açıkça belirtmiştir."

KARAR İSTİNAF MAHKEMESİNE TAŞINACAK

Dava avukatlarından Gülizar Tuncer, 'Hayata Dönüş Operasyonu'nun Ümraniye Cezaevi davasında mahkemenin aldığı kararı, yapacakları başvuruyla istinaf mahkemesine taşıyacaklarını söylüyor.

Öne Çıkanlar