HDP'den 'kapatma davası' açıklaması: AKP'nin de altına dinamit döşeniyor

HDP'den 'kapatma davası' açıklaması: AKP'nin de altına dinamit döşeniyor
Partilerine dönük açılan kapatma davasına ilişkin açıklama yapan HDP'li Ümit Dede, 'O dönem yürütülen faaliyetlerin hiçbiri sadece HDP tarafından yürütülen faaliyetler değildi' dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, HDP'ye yönelik açılan kapatma davasında dün tebliğ edilen mütalaa ve hukuki sürece ilişkin parti Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi.

Hem iddianamenin hem mütalaanın hukuka aykırı olarak elde edilmiş itirafçı beyanlarının oluşturduğunu belirten Dede, "Buradan HDP’ye kapatma kararı çıkmaz ama buradan AKP’ye seslenmek istiyorum hem Kobani Kumpas Davasında hem de kapatma davasında AKP’nin de altına dinamit döşeniyor. O dönem yürütülen faaliyetlerin hiçbiri sadece HDP tarafından yürütülen faaliyetler değildi. Bizzat Erdoğan’ın koordinasyonunda Kamu Güvenliği Müsteşarlığı’nın MİT’in asker ve sivil bürokrasinin katılımıyla yürütülen bir süreçti. Bu sürecin yargılama konusu yapılması Türkiye açısından demokrasi açısından olduğu kadar AKP açısından da tehdit barındırıyor." dedi.  

Ümit Dede'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"800 sayfayı aşkın bir iddianameden sonra savcının mütalasının 41 sayfa gibi bir hacme sıkıştırılmış olması dikkat çekici bir husus. Mütalaayı inceledik. İncelememiz devam edecek. Savunmamızı da Anayasa Mahkemesinin bize verdiği süre içerisinde tamamlayacağız." 

15-16 bölümünde savcı uzun uzun PKK'yi anlatmış. Bunu okuyan herhangi biri geçen süreçten haberdar değilde bu davanın HDP'nin kapatılma davası değil de PKK'nin kapatılma davasıymış hissine rahatlıkla ulaşabilir. Amaç bir algı yaratmak."  

Anayasa Mahkemesine sunduğumuz ön savunmamıza cevap veriyor. İddia makamı olmaktan savunma makamında kendisini bulmuş. Savcının bizim ön savunmamızda dile getirdiğimiz hususlara ilişkin cevap verme telaşı bunu başaramamış olması dahi bizim en başından beri ifade ettiğimiz gibi bu davanın hukuki değil siyasi bir dava olduğu gerçeğini çırılçıplak ortaya koyuyor"

İDDİANAMENİN ANAYASA MAHKEMESİ'NE VERİLDİĞİ TARİHLER

"İddianamenin Anayasa Mahkemesine verilme tarihlerinin bile özellikle seçildiğini belirtmiştik. İlk iddianamenin Anayasa Mahkemesine verilme tarihi 17 Mart'yı, MHP Genel Kongresinden bir gün önce. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı MHP kongresine bu iddianameyi yetiştirebilmek adına acele etmişti. Koşar adım MHP Kongresine giderken yakalanmıştı. Tabi yakalanmıştı derken bunu yakalayan bir tek biz değildik. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı çok acele ettiği için iddianamesinde bir çok eksiğin olduğu, bu iddianameyle bir kapatma davası açılamayacağını Anayasa Mahkemesi belirtti, ifade etti."

"Bu davanın açılması talimatını veren Devlet Bahçeli'nin kendisiydi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da bu talimat doğrultusunda bu iddianameyi hazırladı."

"İkinci iddianamenin verildiği tarih ise 7 Haziran'dı. 7 Haziran biliyorsunuz HDP'nin ilk girdiği seçimdi ve Türkiye'de seçim dengelerini değiştirdiği ve AKP'yi ilk defa iktidardan düşürdüğü seçimdi. Özellikle 7 Haziran seçimine denk getirildiğini biz iddia ediyoruz. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı mütalaada 'Hayır öyle bir şey yok. Bu tesadüfidir' diyor. Oysaki biz biliyoruz ki sırf 7 Haziran'a yetiştirebilmek için savcı eksik bir şekilde iddianameyi Anayasa Mahkemesine sundu ve sonradan 10 gün sora diğer eksiklikleri tamamladı."

"SAVCININ CAN SİMİDİ İTİRAFÇI BEYANLARIDIR"

"Savcının bu davada bir bütünen can simidi itirafçı beyanlarıdır. Biz daha öncede Anayasa Mahkemesine sunduğumuz talep dilekçesinde ve ön savunmamızda ayrıntılı olarak belirttik; bu itirafçı beyanlarının tamamı hukuka aykırı bir şekilde elde edilmiştir. Bir siyasi partinin kapatma davası itirafçıların beyanları üzerine oturtulması bunun üzerine inşa edilmesi aslında savcının nasıl bir acziyet içerisinde olduğunun nasıl aciz kaldığının, HDP'nin odak haline geldiği konusunda somut delil bulamama konusunda ne kadar zavallı bir durumda olduğunu göstermesi açısından önemlidir" 

"Mütaalada geçmiş dönemlerde ve şu anda eş genel başkanlık görevi yürüten arkadaşlarımız, yine partide çeşitli görevlerde bulunan bir kısım arkadaşlarımızın konuşmalarına yer verilmiş mütaalada. Fakat bu aynen yandaş basının yaptığı gibi savcı da mütalaasında bunlara yer verirken önünü arkasını keserek, cümleleri cımbızlamak suretiyle konuşmayı bağlamından koparacak ve Anayasa Mahkemesi üzerinde bir algı operasyonu oluşturacak biçimde mütalaasına koymuş. Aynı durum iddianamede de söz konusuydu. Ki bu haliyle bile herhangi bir hukukçunun ilk değerlendirmesinde, ilk okumasında tüm bu konuşmaların düşünce ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu ve dönemin koşulları içerisinde -çünkü çoğunluğu barış sürecinde söylenmiş sözler- değerlendirildiğinde barışın önünü açan, müzakerenin önünü açan başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye'nin onlarca yıldır birikmiş toplumsal sorunlarını, bu çerçevede demokrasi içerisinde çözmek adına, demokrasinin önünü açmak adına söylenmiş dile getirilmiş konuşmalardır."

"Dikkat çekmek istiyorum mütalaanın 10. sayfasında savcı HDP'nin neden odak haline geldiğini sözüm ona açıklamış. Sadece 10. sayfadaki savcının değerlendirmesini okuduğunuzda dahi Savcı sözüm ona HDP'nin odak haline geldiğini iddia ederken, aslında HDP'nin neden kapatılmaması gerektiğini ya da neden bu dava kapsamında HDP hakkında bir kapatma kararı verilemeyeceğini kendisi çok açık net bir şekilde ifade etmiş." 

"Mütalaada yer verilen bir çok eylem, söylem, fiil HDP kurulmadan önce gerçekleşmiş olan eylem veya fiillerdir. Veya HDP'nin siyasal yaşamına başladığı ve devam ettirdiği ama HDP tarafından HDP'liler tarafından gerçekleştirilmemiş fiil ve eylemler iddianameye sanki bunlar HDP tarafından gerçekleştirilmiş gibi konulmuş. Bunu savcı bilemeyecek durumda değil. Bunların dosyaya konulmuş olması da yine bu algı operasyonunun bir parçası."

'AKP’NİN DE ALTINA DİNAMİT DÖŞENİYOR'

"Savcının, çözüm ve barış süreci olarak değerlendirilen süreçte gösterilen çabaları kriminalize etme çabası var. Biz o dönemde çıkarılan yasa kapsamında yürütülen faaliyetlerin yargılama konusu yapılmayacağını ön savunmamızda söylemiştik. Bundan da öte uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan barış hakkı faaliyetleri yargılama konusu yapılamaz. Tam tersine barış için mücadele etmenin güvence altına alınmış temel bir hak olduğunu ifade etmiştik. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının neden o dönemin yargılama konusu yapılması gerektiğini söylemiyor. Buradan HDP’ye kapatma kararı çıkmaz ama buradan AKP’ye seslenmek istiyorum hem Kobani Kumpas Davasında hem de kapatma davasında AKP’nin de altına dinamit döşeniyor. O dönem yürütülen faaliyetlerin hiçbiri sadece HDP tarafından yürütülen faaliyetler değildi. Bizzat Erdoğan’ın koordinasyonunda Kamu Güvenliği Müsteşarlığı’nın MİT’in asker ve sivil bürokrasinin katılımıyla yürütülen bir süreçti. Bu sürecin yargılama konusu yapılması Türkiye açısından demokrasi açısından olduğu kadar AKP açısından da tehdit barındırıyor. 

SORUNLAR ÇÖZÜLMESİN DİYE YARGILAMA YAPILIYOR

Burada hedeflenen HDP ve HDP’li siyasetçiler değil. Barış ve müzakere döneminde yapılan faaliyetleri yargılama konusu yaparak bundan sonra hiç kimse bu süreci yürütmesin bu çatışma devam etsin, şiddeti reddeden yöntemlerle Türkiye halklarının sorunları çözmeye cesaret edilmesin diye yargılama konusu yapılıyor. 

HDP DÜŞMAN OLARAK GÖRÜLÜYOR

Bizim de ön savunmamızda altını çizdiğimiz hususlar vardı. Avrupa hukuk sistemine tabiyiz. Daha önce verilen kapatma davalarına ve kararlarına ilişkin AİHM’in verdiği sayısız kararlar var. Bu kararlarda sadece Refah Partisi kararı aleyhe bir karar diğerlerinde ise kapatma kararının hukuka uygun olmadığını söyledi. Bunlardan en önemlisi de DTP konusunda verilen karardı. Savcı verdiği mütalaada da siyasetçiler de ısrarla ‘Herri Batasuna’ kararını örnek gösteriyorlar. ‘Herri batasunanın’ ETA’yı  eleştirmediği ve kınamadığı için o kararın verildiğini savunuyor ki gerçek bu değil. Bir taraftan savcı AİHM’in bir kararına uzun uzun atıf yaparken öte yandan diğer AİHM kararlarını tümden görmezden geliniyor. Bir taraftan İspanya'da verilen bir karar HDP kapatma davasına gerekçe gösteriliyor öte yandan AİHM kararlarından hiçbiri bahsedilmiyor. CMK’ya göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bir iddianame hazırlarken ya da mütalaa sunarken sanığın lehine de olan delilleri sunması gerekiyor. HDP lehine olan hususları mahkemenin gözünden kaçırıyor kötü niyetle hareket ediyor düşmanca hareket ediyor. Bu da savcının tarafsız ve bağımsız bir şekilde hareket etmediğinin aksine HDP’yi düşman olarak gördüğünü ve bununla mütalaayı ortaya koyduğunu gösteriyor. 

HUKUKİ TEMELİ YOK

Sadece HDP kapatma davasında değil genel olarak bir suçlama yönelttiğinizde bunun 3 kriteri içermesi gerekiyor. Biri kanuniliktir. Bir diğeri demokratik toplum gerekliliğidir. Demokratik toplumda HDP’nin kapatılmalı mıdır kapatılmaması mıdır? Son olarak meşru amaç çok önemlidir. Bir kişi fiiliyle bir tehdit oluşturuyorsa bu kişinin eylemini engellemek meşru bir temele dayanıyorsa bir anlam ifade edebilir. Hukuki bir temeli olmayan bu davanın meşru bir temeli olduğu ileri sürülebilir mi?

REDDEDİLEN TALEPLER

Dün AYM’nin bize tebliğ ettiği 3 karar var. Bunlarla ilgili sizleri haberdar etmek isterim. Bu kararlardan biri şu AYM siyasi yasak istenen 451 kişiye iddianameyi tebliğ etmeyi ve yazılı savunmalarını almalarını kabul etmişti. Biz ön savunmamızı verdikten sonra bu kişilerin savunmaları alındıktan sonra mütalaanın verilmesinin doğru olduğunu söylemiştik. Eğer bu yapılmış olsaydı savcı mütalaasında birçok hatasını da düzeltecekti. AYM bu talebimizi reddetmiş.  Biz AYM’nin bu kararının hukuka uygun olmadığını düşünüyoruz. Eğer savcının kişilerin savunmasını okumasına gerek yoksa savunma yapmasına da gerek yoktur. Savcının okunmasına gerek yok biz okuyacağız diyor mahkeme o zaman savcıya ne gerek var. Yargının 3 temel ayağı var. Bu ayaklardan herhanginin birinin eksik olması o yargılamanın adil yargılama olmaktan çıkarır. AYM kararının hem savunma hakkının kısıtlamaya yönelik bir eksik yaratacağını hem de savcının mütalaasının da eksikliğe yol açacağını ifade etmek isteriz.

İHSASI REY NİTELİĞİNDEDİR

800 küsür sayfalık iddianamenin 4’te 3’ü kişilerin eylem ve söylemlerine yönelik yani onlar hakkında yürütülen soruşturmalara yönelik. Savcı en çok bunlara güveniyor. Biliyorsunuz İrfan Fidan daha önce savcılık yapmış ve ardından AYM üyesi olarak belirlemiştir. İrfan Fidan’nın bu iddianamede yer alan 40’ı aşkın dosyanın da savcısıdır. Eğer bir hakim soruşturma aşamasında savcı ya da bilirkişi olarak dahil olmuşsa o hakim o davaya bakamaz bu emredici hükümdür. Biz de İrfan Fidan’ın savcı olarak bu dosyaya müdahil olmasından kaynaklı önüne gelen dosyalara ilişkin karar vermiş iddianame hazırlamış. İhsası rey niteliğindedir.

Ben bağımsız tarafsız olarak bu olayı inceleyeceğim demesini böyle bir şey dese biz bunu kabul etmeyiz. Öncesinde de fikir belirtmiş. Şu anda hakim olarak HDP’ye kapatma davasına hakim olarak katılmasını AYM’nin güvenirliliğini de zedeleyecektir. Biz İrfan Fidan’ın bu davaya katılmaması gerektiğini istemiştik AYM bu talebi de red reddetmiş. Bu dosyada siyaset yasağı olan bazı arkadaşlarımızın avukatları AYM’ye başvurarak, müvekkilleriyle ilgili iddialara ulaşamadıklarını çünkü bunların bir kısmı fezleke. Size tebliğ edilmesi mümkün değil. TBMM’de fezlekeleri kişilere avukatlarına göndermiyor diğer taraftan gizlilik kararı olduğu için ulaşamadıkları dosyalar olduğunu belirtiyorlar.  O yüzden müvekkilleriyle ilgili dosyalara ulaşmak için fezlekelerin kendilerine ulaştırılmasını istiyorlar. Biz de bunların bize tebliğ edilmesini istemiştik. Savunmayı etkin olarak kullanmak için. AYM bu talebi de reddetmiştir. 

SAVCI İDDİALARINA DAİR BELGELER DOSYA DA YOK

Bakın verilen her karar gerekçeli olmak zorundadır mahkemeler karar verirken dosya içerisinde bulunan tarafların ulaşabildiği delilleri sadece esas alabilir. AYM bizim talebimizi reddederken AYM diyor ki bunlar zaten dosyada da yok. Dolayısıyla dosyada olmayan bir şeyi ben size gönderemeyiz. Bu şu demek savcı iddianamede yer verdiği iddiaların kanıtını dosyaya sunmamıştır. AYM dosyayla sunulmamış delilleri esas alamayacaktır. Aksine bizim ulaşmamıza dokunmamıza izin vermediği delilleri esas alarak bir hüküm kurarsa o hüküm geçersiz olacaktır. Biz AYM’nin bu belgelere dayanarak hüküm kurulamayacağı bir kanaat bizde oluştu.

HERKES HDP ÇEVRESİNDE KENETLENMELİ

Sizlerin de dikkatinizi çekmiştir. Uzun süredir bir sessiz varken bir anda bu mütalaa bize tebliğ edildi. Biz AYM’nin yazılı savunmalarının bekleyeceğini düşünüyordu. Biz aynı noktaya geliyoruz bu dava hukuki bir dava değil, iddianamelerin AYM’ye verildiği tarih de rastgele seçilmiş bir tarih değildir. Dün itibariyle mütalaanın bize tebliğ edilmesi de rastgele yapılan bir durum değil. Bir süredir Semra Güzel vekilimiz üzerinde toplumda algı operasyonu yapılıyordu ve algı operasyonunun bir parçası olarak HDP’nin kapatma davasına ilişkin mütalaa bu ortam içerisinde bize tebliğ ediliyor ikisi arasında bir bağ kurarak bu yargılama süreci yürütülüyor. Biz kapatma davasını öğrendiğimiz ilk andan itibaren ısrarla şunu belirttik. HDP’ye yönelik açılan bu kapatma davası sadece AYM koridorlarında hazırlanan bir dava değil. Topyekün iktidarın en güçlü şekilde muhalefet yürüten HDP’yi etkisiz hale getirme çabasıdır. Güçlü bir avukat ekibimiz var ve güçlü bir savunma hazırlığımız var bu konuda kendimize güvenimiz tam. Fakat bu davanın savunmasını ‘Bütün toplumla halklarımızla birlikte yapacağız’ dedik. Demokratik çevrelerle hukukun üstünlüğüne inan çevrelerle birlikte yürüteceğiz. Sadece bizim büromuz AYM koridorlarıyla bu davanın görüleceği yer değil. Şimdiye kadar yanımızda olan bütün çevreleri HDP’yi savunmaya davet ediyoruz."

Öne Çıkanlar