HDP'li Paylan'a yöneltilen 'PKK'yi terör örgütü görüyor musun?' sorusu bu kez Cüneyt Özdemir'den geldi

HDP'li Paylan'a yöneltilen 'PKK'yi terör örgütü görüyor musun?' sorusu bu kez Cüneyt Özdemir'den geldi
Cüneyt Özdemir'in 'PKK'yi terör örgütü olarak görüyor musunuz? sorusuna bir programda tam 3 kez yanıt veren HDP'li Garo Paylan, bu histeri halini Artı Gerçek'e değerlendirdi.

Emre ÜNSALLI


ARTI GERÇEK - HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan, Meclis'te gündeme getirdiği sorunlara yanıt yerine verilen 'PKK'yi terör örgütü olarak görüyor musunuz?' sorusu bu kez gazeteci Cüneyt Özdemir'den geldi.

Cüneyt Özdemir'in programına katılan HDP Milletvekili Garo Paylan, gündeme ilişkin soruları yanıtlarken Özdemir'in üç kez üst üste sorduğu bu soruya karşı verdiği, "Onu bir sonuç olarak görüyorum. Ülkenin demokratik bir ülke olmaması, hakların tanımlanmaması, seçilmişlere darbe vurulması, belediyelere kayyım atanması, aynı 12 Eylül darbesinde olduğu gibi, işkenceler sonucu Diyarbakır Cezaevi'nde işkence yiyenler gibi... Ondan sonra demokratik kanallar açılmış olsaydı bu meseleler çözülebilirdi. Ama çözülemediği için şiddet sarmalına girdiğimizi düşünüyorum" yanıtı, Özdemir, tarafından 'PKK'nin meşrulaştırılması' olarak nitelendirildi.
 


PAYLAN, ÖZDEMİR'İN NİTELENDİRMESİNE İTİRAZ ETTİ

Bu nitelendirmeye itiraz eden Paylan, "Neden meşrulaştırmak olsun ki? Biz HDP'yiz ve HDP olarak diyoruz ki, demokrasi kanalları açık oldukça, meseleleri demokratik kanallardan çözdüğümüz sürece bütün meselelerimizi çözebiliriz. Ama siz, diyelim ki ben Hakkari'den yürüyüşten geldim. Eş Genel Başkan ve 30 milletvekili oraya gittik. Dedik ki biz bir demokratik yürüyüş yapacağız. Bu nedir anayasal bir haktır değil mi?  Bu ülkenin seçilmişlerinin Eş Genel Başkanı gidip, 'Demokratik hakkımızı kullanacağız' diyor. Buna karşı binlerce asker ve polis silahlı insanlar bizi engelledi. TOMA'larla, panzerlerle bizi yürütmediler. Şimdi bunu gören vatandaş ne yapıyor, "Ben bu ülkenin vatandaşıyım, benim seçilmişlerim var, anayasaya göre de her vatandaş önceden haber vermeden yürüyüş hakkına sahiptir' diyor.

3 yıl önce sayın Kemal Kılıçdaroğlu İstanbul'dan Ankara'ya yürüdü. Bizde Edirne'den, Hakkari'den Ankara'ya demokrasi yürüyüşü yapalım dedik. Engelliyorlar, baskılıyorlar, şiddetle karşılık veriyorlar. Bunun sonucu ne oluyor Cüneyt bey? 'Ben bu ülkenin vatandaşı acaba değil miyim?', 'Niye bana ayrı bir hukuk uygulanıyor?' Niya bana düşman hukuku uygulanıyor?' deniyor ve inanın orada öfke başlıyor" yanıtı verdi.

HDP Milletvekili Garo Paylan'ın yanıtının ardından Cüneyt Özdemir, 'Dediklerine katılabilirsiniz, katılmayabilirsiniz ama ben her şeyi konuşarak çözmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bırakın ambargo uygulamayı onlara daha çok yer vermeli daha çok ekranı açmalıyız. Bunlar demokrasinin olmazsa olmazları" sözleriyle programın Garo Paylan'lı bölümünü sonlandırdı."

'BU TEZAHÜR AYNI ZAMANDA BİR SIĞLIĞIN GÖSTERGESİ'

Meclis'te ülkenin her sorunu dile getirip yanıt beklerken bu soruyla geçiştirilen HDP milletvekillerinden Garo Paylan, en son gazeteci Cüneyt Özdemir'in programında karşı karşıya kaldığı bu histeriyi Artı Gerçek'e değerlendirdi. Bu soruyla, siyasi iklimin, iktidarın ve milliyetçi siyasetin baskılarıyla muhatap olduklarını belirten Paylan, bu durumun aynı zamanda bir sığlığın görüntüsü olduğunu söyledi:

"Bu soru iktidarın ve diğer milliyetçilerin bir basınç kurması nedeniyle soruluyor. Tabi ki bu mevcut siyasetin bir sonucudur.  Öyle değerlendirmek lazım. Tabi bu yapılan gazetecilik değil, bu kadar gündem varken bunu konuşmak ama tabi ki bir gazetecinin bu soruyu sorma hakkı vardır. 'Bu soruyu soramazsınız' diye çıkış yapamazsınız.

'BU SORUYLA SİYASET ALANINI TIKIYORLAR'

Siyasi iklim her şeyi belirliyor. Herkes bir korku ikliminde yaşıyor. Gazetecilerde tekleştirilebiliyorlar. Ve kendilerini tırnak içinde söylüyorum 'aklamak' için de böyle saldırılar yapıyorlar. Biz Meclis'te milletvekillerine milletin yoksulluğu ile ilgili konuşuyoruz, 'Siz terör örgütü diyor musunuz' diye cevap veriyorlar. Bütün siyaset alanını tıkayan bir cümle olarak kalıyor. 'Terör örgütü diyor musun demiyor musun?' noktasına hapsetmek için yapılan bu sığ duruma gazeteciler de katılıyorlar. Bu aslında bu tezahür bir sığlığın bir görüntüsü. Tabi ki biz siyasetçiyiz, her türlü soruya muhatap olabiliriz ama herkesimn de bu sorumluluk içinde olması gerekiyor. Gazetecilerin bu tip hedefleştirmelere payanda olmaması gerekiyor. Ama bu tabiki gazetecilik sorumluluğunu yatsımıyor. Biziim 'Bir gazeteci bu soruyu soramaz' noktasında olmamamız gerekiyor."

Öne Çıkanlar