HDP'li Temelli: Erdoğan’ın Diyarbakır gezisi aceleye getirilmiş bir gezi

HDP'li Temelli: Erdoğan’ın Diyarbakır gezisi aceleye getirilmiş bir gezi
HDP'li Temelli 'Erdoğan’ın Diyarbakır gezisi aceleye getirilmiş bir gezi. Çünkü söylediği şeyler son dönemlerde kendini tekrar etmekten öteye geçemedi' dedi.

ARTI GERÇEK- AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Diyarbakır gezisinin nedenlerine ilişkin konuşan HDP önceki dönem Eşbaşkanı ve Van Milletvekili Sezai Temelli, gezinin iktidarın yaşadığı meşruiyet krizi ile ilişkili olduğunu belirterek, "Şu an iktidara baktığımızda her açıdan acze düşmüş bir iktidar var, çoklu kriz ortamı var, yönetememe sorunu var. Ama bunlardan öte bir meşruiyet krizi yaşıyor iktidar. Son seçimlerde bu kriz derinleşti. Özellikle Diyarbakır’a gitmesinin nedeni bu krizi aşmaya yönelik çabalardan kaynaklı" ifadelerini kullandı.

ARTI TV’de yayınlanan Ustura programında Ahmet Nesin’in konuğu olan HDP Van Milletvekili Sezai Temelli, Erdoğan'ın Diyarbakır gezisini değerlendirdi.

Sezai Temelli'nin açıklamaları şu şekilde oldu:

'ACELEYE GETİRİLMİŞ BİR GEZİ'

Erdoğan’ın Diyarbakır gezisi aceleye getirilmiş bir gezi gibi görünüyor. Çünkü söylediği şeyler son dönemlerde kendini tekrar etmekten öteye geçemedi. Zaten Diyarbakır’a gitmeden de söylediği şeylerdi bunlar. Diyarbakır özelinde Kürt halkının beklentilerine yönelik bir şey dile getirmedi. Bu aceleyle neden Diyarbakır’a gitti, bir gövde gösterisi ihtiyacı duydu. Çünkü gerçekten şu an iktidara baktığımızda her açıdan acze düşmüş bir iktidar var, çoklu kriz ortamı var, yönetememe sorunu var. Ama bunlardan öte bir meşruiyet krizi yaşıyor iktidar.

‘KENDİ MEŞRUİYETİNİ KURTARMAYA ÇALIŞIYOR’

Son seçimlerde bu kriz derinleşti. Özellikle Diyarbakır’a gitmesinin nedeni bu krizi aşmaya yönelik çabalardan kaynaklı. Çünkü bu krizin temel nedeni Kürt meselesindeki çözümsüzlükten kaynaklanıyor. Bu krizi çözme konusunda çözüm sürecini sonlandırıp, masayı devirdiği günden bu yana herhangi bir adım atmadı. Bu süreç sonunda yine Diyarbakır’a giderek fakat son yıllarda sürdürdüğü siyasette ısrar ederek kendi meşruiyetini kurtarmaya çalışıyor.

‘BU GEZİNİN HİÇBİR KIYMETİ YOK’

Aslında Kürt halkının çok net bir yanıtı vardı kendisine ekranlardan görünmese de, özellikle çözüm sürecini sonlandırması, çöktürme planlarının peşinde koşması ve son dönem iktidarını MHP ile birlikte çözümsüzlük üzerine kurması bu gezinin aslına hiçbir kıymeti olmadığını bize gösterdi.

Zorbayla baskıyla toplumu kontrol altına almaya çabalıyor. Buradaki en kritik meselelerden biri Kürt meselesi olduğu için apar topar Diyarbakır'a gidiyor. Burada mesela çözüm sürecine karşı bir dil kullanıyor. HDP’ye düşmanca yaklaşıyor. Kürt halkına yaklaşımında hâlâ belli bir özgürlükler üzerinden değil kısmi haklar üzerinden hele hele de ekonomik projeler üzerinden meseleyi çözme kaygısı gösteriyor. Bu da bize şunu gösteriyor devletin o rasyonalitesinden kopuş değil, pekiştirme derdinde. Bir kez daha bunu sürdürebilme ömrünü uzatma derdinde.

‘HDP’NİN TABELASINI İNDİRMEK HDP’NİN KAPATILACAĞI ANLAMINA GELMEZ’

HDP uzun zamandır gündemde ve hakkında çok şey söyleniyor. Fakat biz de her seferinde şunu anlatıyoruz HDP siyasetini diğer partilerin bakış açısıyla anlamaya çalışmak aslında anlamamaktır. HDP, bu ülkede halkların, farklı inançların, emekçilerin, kadınların var olduğu aslında bütün sosyolojik farklılıkları içinde barındıran bu çokluğun partisidir. Bu fikriyat tutmuştur. Dolayısıyla HDP’nin tabelasını indirmek HDP’nin kapatılacağı anlamına gelmez.

‘KAPATMA DAVASI TAMAMEN SİYASİ BİR MANEVRADIR’

HDP ve bu fikriyat yoluna devam eder. Sadece Kürt meselesi değil. Çünkü Kürt meselesi partiler üstü bir mesele, hatta günlük siyasetin üstünde bir mesele. Onun siyaseti belli, nasıl çözüleceği belli. O kendi aksında, yolunda yürümeye, mücadele etmeye devam edecektir. Çünkü HDP de ortaya koymuş olduğu paradigmasıyla Türkiye’deki bütün toplumsal kesimlere ulaşmasıyla aslında artık bu toprakların bu coğrafyanın kalıcı bir siyasi hattını var etmiştir. Kapatma davası bu yüzden boş gösterendir, tamamen siyasi bir manevradır. Yine bu iktidarın aczini gösteriyor.

Temelli, devamında devletin Kürt politikasına ilişkin şunları söyledi:

‘ERDOĞAN TEKÇİLİK SİYASETİ, DEVLET RASYONALİTESİNİN İFADESİ’

"Şunu çok net söyleyebiliriz ki Türkiye’de devlet dediğimiz mesele aslında kendince bir rasyonaliteye oturuyor. Bu rasyonalite Erdoğan’ın o son zamanlarda dile getirdiği tekçilikle çok anlamlı bir ilişki içinde. Yani Erdoğan tekçilik siyasetinde bir devlet rasyonalitesinin ifadesinden başka bir şey değil. Bu kurucu akılda saklanan bir versiyon.

Türkiye’de devlet dediğimiz mesele bir kurumlar organizasyonun çok daha ötesinde bir fikri inşa ile karşımıza çıkıyor. Hükümetler bu anlamıyla belli kendi özgünlüklerini ve kendi siyasetlerini korumakla beraber, hükümet olma ya da hükümette kalma süreçlerini tam da bu devlet rasyonalitesiyle kurdukları ilişkiyle sağlayabiliyorlar.

‘IRKÇI VE MEZHEPÇİ ANLAYIŞ KENDİNİ KORUYOR’

Bugün muhalefetiyle iktidarıyla baktığımızda, devlet dediğimiz meselenin aslında hükümetleri de kapsayacak birçok yapıyı, işte bürokrasi gibi birçok yapıyı da içinde barındıracak kapsamlı bir aslında ilişkiler ağı karşımıza çıkıyor. Bu ilişkiler ağında belirleyici olan toplumsal gerçeklikle hep çatışma halinde olan Türk-İslam sentezi olarak da bir dönem adlandırılan ama Türkçü yani bir yanıyla ırkçı bir yanıyla da mezhepçi bir anlayışın olduğu yapının kendini koruduğunu görüyoruz. Bu birçok bürokratik alana yansıdığı gibi ilginçtir, sivil toplumda da bu şekilde bir karşılık bulabilen yani kendi meşruiyetini bizzat sivil toplumdan da alabilen bir kültürün de üzerinde yükseliyor.

‘DEVLETİN RASYONALİTESİ TOPLUMSAL GERÇEKLİKLE BARIŞIK DEĞİL’

Türkiye Cumhuriyeti’nin rasyonalitesi budur. Bu rasyonalite her şeyden önce toplumsal gerçeklikle, tarihsel gerçeklikle ve bu coğrafyanın sosyolojisiyle barışık değildir tam tersi bunun üzerinde bir mühendislik hesabıyla kendisini biçimlendirmeye çalışan ve dayatan, dolayısıyla da siyasete fazlasıyla müdahale eden bir devlet anlayışının hâkim olduğunu söyleyebilirim.

 

Öne Çıkanlar