HDP’nin tutumu Erdoğan dönemine son noktayı koydu

Asıl mesele 10 yıl sonra yeniden anti-demokratik bir dönemin kapısının açılmasına engel olacak temelleri atmakta. Türkiye’nin pansumana değil, ameliyata ihtiyacı var.

CHP’nin gerek yönetimindeki Ulusalcılar, gerekse İYİ Parti ile işbirliği, Kürt meselesinde cesur ve kararlı adımlar atmasına engel oluyor. 2002’nin AKP’sinin yanına bile yanaşamıyor ancak bu tablonun artık sürdürülmez olduğunu da görüyor.

Dışarıdan yüksek faizle borçlanan iktidar Suriye, Irak ve yurtiçinde Kürtlere karşı amansız bir savaş sürdürüyor. Savaşın gerek toplumsal gerekse ekonomik faaliyeti ülkeyi bir felakete sürüklüyor. Sağduyu sahibi herkes gerek başkanlık sisteminin gerekse savaş durumunun son bulması gerektiğinde hemfikir.

Millet İttifakı taban ve partilerinin "Kürt hassasiyeti"ni bilen Erdoğan ve Bahçeli, HDP ile işbirliğini önlemek için her şeyi yaptı. HDP’yi pişkince terörle özdeşleştiren bu zihniyet, Avrupa’dan sonra Amerika’da da Ülkü Ocakları’nın bir terör örgütü olarak görülmesi ve bu grubun iktidar ortağı olduğunu gerçeğini görmezden geldi.

Batılı hukuk devletlerinin nezdinde YPG değil ama iktidarın ortağı MHP’nin yan kuruluşu teröristtir ve Avrupa’da muhalifleri hedef alan suikast ve saldırı eylemleri gerçekleştirmektedir. Tüm dünyanın gördüğü bu gerçeğin geniş toplum kesimleri tarafından görülmesi gerekir.

Kürt düşmanlığı üzerine kurulu sistem, bir yandan Kürtleri baskı altına alma, susturma, gerekirse imha etme çabalarını sürdürürken diğer yandan sandık gerçeğinin farkında. Kürtler için artık "Yalancı Çoban"a dönüşen Erdoğan’ın MHP ile işbirliği içinde açmaya çalışacağı hiçbir paketin kıymeti-i harbiyesi olmayacaktır, çünkü Kürtler artık onun iktidar uğruna herkesle işbirliği yapıp her renge bürüneceğini bilmekte ama gerçek kimliğini de tanımaktadır: Türkçü ve İslamcı Abdülhamid karikatürü.

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun "Kürt meselesini HDP ile Meclis’te çözeriz" açıklamasına Kürt Siyasi Hareketi’nin tepkisi AKP-MHP rejimini şaşırttı. Millet İttifakı ile HDP arasında temel ilkeler üzerinde uzlaşma çabası, Cumhur İttifakı’nın işini çok zorlaştırdı çünkü araştırmacı İbrahim Uslu’nun da işaret ettiği gibi, dengeler tamir edilemeyecek kadar bozuldu:

"Şu an için Cumhur İttifakı’nın ve Millet İttifakı’nın içinde olmayan yaklaşık 20 puanlık bir oy havuzu var. Bunlardan yüzde 12’si HDP, yaklaşık yüzde 5’i DEVA ve Gelecek Partisi, yüzde 3’ü de diğer partileri içeriyor. HDP dışında diğerleri AKP ve CHP’den kopanlar. Şimdi bu 20 puanın Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci turda kime gideceği sorusu önemli. HDP’nin açıklamalarına baktığımızda bu 12 puanın Millet İttifakı’na gelme olasılığı bugün itibarıyla iyice yükseldi."

Tüm dünyada yükselen doğalgaz fiyatlarının Türkiye’ye etkisi, artan kur nedeniyle yıkıcı olacak. Halkın bu sene çok ağır bir kış geçireceği açık bir gerçek. Kalem oyunlarıyla, marketlere tehdit ve baskıyla tırmanacak enflasyon yoksulluk ve açlığı daha da artıracak. Bunun anlamı, iktidar bloğun her geçen gün oy kaybına uğraması olacak.

Artık görünen gerçek, Erdoğan’ın sandık hileleri ile seçimi kazanma şansının kalmadığıdır. Böyle bir tabloda yapabileceği tek şey, son bir çılgınlıkla sandığı ortadan kaldırmak olabilir ama bu da bildiğimiz Türkiye’nin sonu anlamına gelecektir.

Başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere kimi kurumların son dönemde aldığı tavır, buna izin verilmeyeceği yolunda. Ancak unutmamak gerekir ki, SADAT’ı ile, emniyet teşkilatıyla, Ülkü Ocakları ile AKP-MHP rejimi paramiliter bir yapı oluşturmayı başardı. MİT’in organize ettiği kontr-gerilla elemanı sayısı ise bilinmiyor bile.

Yaptıklarının hesabını vermekten, iktidarı kaybetmek korkan bu nedenle her türlü çılgınlığı yapmaya hazır bir blok oluştu Türkiye’de. İktidardan uzaklaşsa bile tehdit olmaya, huzuru bozmaya ve çatışma çıkarmaya hazır bir blok bu.

Görünen tablo, Millet İttifakı’nın Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığında cumhurbaşkanlığı seçimine gireceği. Erdoğan’ın seçimi Kılıçdaroğlu’na karşı kaybetmesi kendisi açısından daha travmatik olacaktır çünkü "para kazanmayı bilmeyen bir memur" olarak görmektedir Kılıçdaroğlu’nu. İbrahim Uslu’nun tespitiyle bu yarışta tablo şöyledir:

"DEVA ve Gelecek Partisi’nin bütün bu yaşananlardan sonra tekrardan Cumhur İttifakı’nı desteklemeyeceğini biliyoruz. Muharrem İnce’nin partisinin ve diğer partilerin de ikinci turda Cumhur İttifakı’na oy vermesi düşük görünüyor. Benim gördüğüm şu an iki ittifakın da oy oranları eşit ama kimin potansiyeli daha yüksek dediğimizde, Cumhur İttifakı dezavantajlı durumda."

Uslu kibarlığından dezavantajlı demiş ama gerçek Erdoğan dönemimin kapandığını gösteriyor. Asıl mesele bugünden yarını planlamakta, 10 yıl sonra yeniden anti-demokratik bir dönemin kapısının açılmasına engel olacak temelleri atmakta. Türkiye’nin pansumana değil, ameliyata ihtiyacı var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ergun Babahan Arşivi