Koray Düzgören

Koray Düzgören

HDP’yi kapatıp, Demirtaş’ı zindana gömeceğiz ama biz Avrupa’lıyız!

HDP’nin kapatılmak istendiği ve Demirtaş hakkında AİHM’nin verdiği kararın uygulanmadığı bir süreçte AB üyeliğinden söz etmenin bir karşılığı bulunmuyor.

Bir gün arayla iki haber başlığı …

Dünkü haber iktidarın Saray kanadından:

"Bizim yerimiz Avrupa, biz Avrupalıyız!

Önceki günkü iktidarın MHP kanadından:

"HDP mutlaka kapatılacak! Yargıtay dava açmazsa biz başvuracağız!"

İster önce birini, sonra diğerini okuyun.

Ya da isterseniz tam tersini yapın! Fark etmez...

Bir süredir, aslına bakarsanız Biden’ın ABD başkanlık seçimini kazanmasından sonra diyelim, iktidarın söylemi birden 180 derece çark etti…

Trump hariç ABD ve Avrupa düşmanlığından, Macron’a yönelik en ağır hakaretler dahil Fransayla kapışma söylemlerinden, Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ı ezme niyetleri eşliğinde açıklanan Navtex’lerden ve bütün Avrupa’ya kafa tutan mesajlardan birden bire -Biden’ın seçilmesiyle- vazgeçildi.

"Vazgeçildi" sözünü lafın gelişi söylediğimin herhalde farkındasınız.

Türkiye devleti öyle kolay kolay bir şeyden vazgeçmez.

Bir meseleyi çıkmaza sokunca ya da şartlar dayatınca aldığı kararların, attığı adımların yanlış olduğunu bildiği halde sonuna kadar direnir. "Zararın neresinden dönülse kârdır" da demez.

Ve ancak o mesele içinden çıkılmaz bir hal alınca, kangrene dönüşünce geri adım atmak zorunda kalır. Bu arada iş işten geçmiş, ülke büyük zararlara uğramış, bu yanlışların faturası yeni nesillere kesilmiş olur, fark etmez...

Bu iktidar da nihayet bu devlet paradigmasının çıkardığı bir iktidar...

Zoru gördü mü, şartlar dayattı mı kolayca vazgeçer. Vazgeçmiş gibi yapar. "Sonra nasılsa fırsatını bulur, bildiğimi okurum" der ve geri adım atar. Atmasa da atıyormuş gibi yapar. En iyi bildiği şey, ‘Şark kurnazlığı’ dır.

Karşısındaki rakipleri, dostları, düşmanları, muhatapları bunu yemezlermiş, inanmazlarmış ya da ciddiye almazlarmış hiç farketmez…

Örnek mi? İşte Doğu Akdeniz macerası…Yunanistan, Kıbrıs Cumhuriyeti, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa ve hatta bütün Avrupa Birliği ile kapışıldıktan sonra gelinen nokta bu…

Mutlak yalnızlık ve çaresizlik…

Savaş ve araştırma gemilerinin limanlara çekilmesi, Avrupa’ya barışçı sıcak mesajlar verilerek yapılan diyalog çağrıları…

Nedeni malum…

Dış yardıma, yabancı yatırıma muhtaç, üretime dayalı olmayan, borçla çalışan bir yarım yamalak ekonomi ile yayılmacılık hayalleri kuramaz, fütuhatçılık oynayamazsınız. Sermayesine muhtaç olduğunuz o ülkelere kafa tutamazsınız. Nitekim Avrupa, yaptırımların daha ucunu gösterince ve buna AB ile ortak çalışmaya kararlı Biden’ın etkisi de eklenince sonuç ortada. İktidar birden bire Avrupa’ya yöneldi, geleceğini Avrupa’da arar oldu!

Neyse, lafı uzatmayalım konumuza dönelim.

HDP’Yİ KAPATMA HESAPLARI VE ‘MİLLİ MUHALEFET’

Yukarıdaki haberlerden ikincisi koalisyon ortağı MHP’nin lideri Devlet Bahçeli’nin, "HDP’nin derhal kapatılması" ile ilgili yeni çağrısıydı.

Geçtiğimiz yılın son günlerinde hatırlarsanız Devlet Bahçeli, Selahattin Demirtaş’a ilişkin AİHM nihai kararını eleştirirken, "HDP’nin hemen kapatılması ve kapısına kilit vurulması" gerektiği çağrısı yapmıştı.

Çağrının gerçek muhatabı olan ortağından bu konuda pek olumlu sinyaller gelmeyince AKP’den çıkan karşı sesleri de hedefine alarak bu talebini yinelemişti.

Tam da o günlerde, iktidarın Saray kanadından Avrupa’ya ilişkin güzellemelere, diyalog çağrılarına ve gerginlikleri yumuşatma peşrevlerine başlanmıştı.

Bu yaklaşım çerçevesinde yapılan tartışmalarda, "Canım, şimdi tam da Avrupa ile ilişkilerimizi düzeltmeye çalışırken, bir de parti kapatarak AB’nin Venedik Komisyonu ilkelerini ihlal eden bir ülke olmayalım" denilmişti. Bunun yerine hazine yardımlarını kesmek, milletvekillerini cezalandırmak gibi farklı formüller üzerinde durulmuştu. (Bu konuya 03.01.2021 tarihli yazımda değinmiştim)

Bahçeli bundan iki hafta sonra, iktidarın Avrupa Birliği büyükelçileri ile düzenlediği toplantıdan da tam bir gün önce, yeni bir çağrı yaparak HDP’nin kapatılması sürecinin başlatılmasını talep etti.

Saray yönetiminin Avrupa’ya sıcak mesajlar verdiği toplantı arefesinde, bu kez vites büyüterek, Cumhuriyet Başsavcılığını göreve çağırdı.

HDP hakkında hızla kapatma davası açılmasını istedi. Açıklamada, "Aksi halde MHP gereğini yapacak" denildi.

Bu sözlerin bir bakıma, Saray yönetimini HDP’yi kapatma davası açması için zorlamayı amaçladığı ortada. Çünkü davayı açacak olan Cumhuriyet Başsavcısı’na bu talimatı verecek olan zaten doğrudan Erdoğan olacak.

Eğer Erdoğan harekete geçmezse, bu sefer Siyasi Partiler Kanunu’nun 100’üncü maddesinin verdiği yetkiyle MHP dava açılması talebinde bulunabilecek.

Bahçeli, açılacak HDP davasında Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilen 6-8 Ekim olaylarına ilişkin evlere şenlik iddianamenin esas alınmasını istiyor.

Bahçeli’nin daha doğrusu devlet içindeki odakların esas amacı,

Kürtlerin bütün siyasi kazanımlarının geri alınması. HDP’nin legal siyaset alanından kopartılıp tümüyle kriminalize edilmesi isteniyor. Ayrıca Kürt seçmenlerin partisiz kaldığı bir ortamda dikensiz gül bahçesi misali, yapılacak seçimlerde yine iktidar olabileceklerinin hesabını yapıyorlar.

Sadece bu da değil. Aslında bu hamle, tümüyle muhalefeti yok etmek ya da yeniden dizayn etmek ‘Majestelerinin muhalefeti’ni, yani ‘yerli ve milli muhalefeti’ oluşturmak gibi bir niyeti de taşıyor.

Geçtiğimiz günlerde Erdoğan, bu niyetini açıkça ifade etmişti. "Muhalefeti kurmak da bize düşüyor" demişti.

HDP KAPATILARAK AB İLE İLİŞKİLER NASIL DÜZELECEK?

İktidar ortağı Bahçeli’nin HDP’yi kapatma konusundaki kararlılığına rağmen Erdoğan’ın AB büyükelçileri zirvesinde verdiği mesajlar ise hayli ilginç.

AKP Genel Başkanı konuşmasında, AB'nin Türkiye'yi üyeliğe kabul etmesinin ‘ontolojik bir tercih’ olacağını öne sürdü ve "Brexit ile beraber artan belirsizlik ancak Türkiye'nin AB'de yer almasıyla giderilecektir" iddiasında bulundu.

Ve arkasından da ülke olarak uzun vadeli bakış açısıyla, olumlu gündem oluşturmak ve ilişkilerimizi tekrar rayına oturtmak için hazır olduklarını söyledi. "Avrupalı dostlarımızın da aynı iradeyi sergilemesini bekliyoruz." dedi. Şu sözler de çok enteresan:

"Düzenli olarak Türkiye-AB zirvelerini ve üst düzey diyalog toplantılarını da tekrar başlatmakta fayda görüyoruz."

Avrupalılar 18 yıl boyunca Erdoğan’dan bu ve benzeri lafları çok duydular.

Şimdi çok zor ve sıkışmış bir durumdan kurtulma çabasındaki Erdoğan’ın bu sıcak mesajlarının bir karşılığının olmadığını kendisi dahil herkes biliyor.

AB ülkelerinin, yumuşama ve diyalogdan söz eden Erdoğan’ın ülkede izlediği politikadan habersiz olmasını beklemek komiklik olur. Onlar da bu mesajın aslında Biden yönetimine yollandığının tabii ki farkındalar.

Hele de ülkenin üçüncü partisi HDP’nin kapatılmak istendiği ve eski genel başkanı Selahattin Demirtaş hakkında AİHM’nin verdiği kararın uygulanmadığı bir süreçte bu laflarla değil Avrupa gemisi, peynir gemisi bile yürümez?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi