Her şey 'devrim'den sonra oldu!

Biz 'az'ların temsilcileriyle, böyle ara sıra çağrılınca ya da işler çok karışınca görüşülür.

Dönüp dönüp dünyadaki yok olmakta olan diller listesine bakıyorum bu aralar. Batı Ermenicesi de dahil olmak üzere Türkiye'de 100 yıl önce konuşulan birçok dil var orada.

Niye acaba?

Hep bu coğrafyadan.

Ermeni, Rum, Süryani ve Musevi dini önderleri ile vakıf yöneticileri yine yıllık geleneksel devlet erkanı görüşmelerini yaptılar geçtiğimiz haftalarda.

Biz 'az'ların temsilcileriyle, böyle ara sıra çağrılınca ya da işler çok karışınca görüşülür.

Genelde de; 

24 Nisanlar'da,

Heybeliada Ruhban Okulu konusu kızışınca;

Yıllar sonra topraklarına geri dönen bir Süryani kaybolunca;

Mardin'deki Deyrulzafaran manastırı ve toprakları söz konusu olunca;

Veya AB'den iyi not veya suskunluk gerekince olur bu görüşmeler.

Birkaç hafta önce Meclis İnsan Hakları Komisyonu İstanbul'a gelerek bazı toplum temsilcilikleri ile görüşmeler yapmıştı. Eminim o komisyon 'biz'lerin çok iyi haklara sahip olduğunu, her konuda iyi ilişkilere sahip olduğumuzu ve kültürümüzü, dilimizi iyi bir şekilde koruduğumuzu yazacak ve söyleyecektir.

Bu kez Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisi'nde oldu görüşmeler.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın katıldığı toplantıda vakıfların sorunları dinlendi bir kez daha.

Sanki yıllarca yazılan raporlar boşunaydı.

Yıllardır tekrarlanan sorunlar bir kez daha kulakları doldurdu.

Diğer kulaktan da çıktı tahminen.

Çünkü alınmak istenen zaten alınmış, yazılmak istenen zaten yazılmış, verilmek istenen mesaj çoktan eline yazılıp verilmişti temsilcilerin.

Kalın'ın sözleriydi onlar 'biz'lerin değil:

"Siz belki azsınız ama bu ülkenin her taşında iziniz var."

"Tüm kışkırtmalara rağmen devleti şikayet eder bir tutum takınmadınız bunu takdirle karşılıyoruz"

DIŞİŞLERİNDEN ADALET BAKANLIĞINA TERFİ

Toplantıya bir de Adalet Bakanı katıldı. Aslında 'biz'lere Türkiye'nin hangi pencereden baktığının bir kanıtı o da. Daha önceleri dışişleri bakanlığı veya AB Bakanlığı düzeyinde bir 'dış mihrak' olan 'biz'ler belli ki 'adli' bir terfi almışız.

Zaten birkaç hafta önce de bir 'insan hakkı sorunu' olarak görüldüğü için bu komisyon gönderilmişti herhalde İstanbul'a.

Bunlar tahminen 10-11 Aralık öncesinde AB görüşmeleri öncesinde vitrin görüşmeleriydi. İşe yarar mı bilinmez. Avrupa artık 'biz'leri insani olarak o kadar da önemli bir hadise olarak görmüyor zira. Dağlık Karabağ'daki tavırdan anlayabilirsiniz.

'Biz'ler AB'nin gözünde de "Kınama" ve "endişe duyma" cümleleriyiz.

DEVRİM OLMUŞ KAÇIRMIŞIZ...

Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Kalın ve Adalet Bakanı Gül'ün toplantıda özellikle bir tarihe 2008'e vurgu yaptıklarını Agos'un haberlerinden öğreniyoruz.

Kalın'dan:

"2008 yılında çıkan Vakıflar Yasası ile de biliyorsunuz tarihi, DEVRİM niteliğinde bir değişiklik gerçekleşmiş ve vakıflarımıza ait mülkler, taşınmazlar kendilerine iade edilmişti, bu sürecin önü açılmıştı. Bu konuları ve geçtiğimiz 18 yıl içinde atılan adımları değerlendirdik. Bugün ve bundan sonra yapılacaklarla ilgili de önümüze çıkan yeni sorunlar, sınamalar, meydan okumalar nelerdir, bunları birlikte değerlendirme imkanımız oldu."

Engellerin kalktığı konusuna değinirken aslında bu engellerin zaten var olan iktidar tarafından önce konduğunu belirtmekte fayda var.

Bir de DEVRİM'i kaçırmışız. O da bizim hatamız.

2008'de yapılan devrimden sonra malların iade edildiğinden söz ediyor Kalın.

2007- 2011 yılları arasında cemaat vakıflarının el konulan onlarca malı ile ilgili AİHM'ye gönderilecek dosyalar hazırlanıyordu.

Ne oldu o mallara?

Başta Yedikule Ermeni Hastanesi olsun birçok vakfın 1936 beyannamesi ile el konular arsalarının iadesi için hükümet vakıflarla anlaşmaya çalışıyordu o sıralar.

Ne oldu o arsalara?

Ayasofya da Devrim'den sonra cami oldu hatta.

Sanasaryan Han vardı Eminönü'nde, hatırladınız mı?

Mülkiyeti Ermeni toplumuna ait olan ancak Hazine’ye devredilen Sanasaryan Han için dava açılmıştı. 2017'de Yargıtay malların Vakıflar Genel Müdürlüğüne iadesini öngörmüştü.

DEVRİM'den sonra yani.

2020 başında Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Eminönü'ndeki Sanasaryan Han için 2017'de aldığı kararın tam tersi yönünde bir karar almış ve hanın Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ait olduğuna hükmetmişti.
DEVRİM'den sonra yani.

Sonra ne oldu.

Hatırlatayım:

Agos, 2 Ocak 2020

'Vakıflar Genel Müdürlüğü, Ermeni toplumunun Hazine’ye devredilen mülklerinden Sanasaryan Han’ı restorasyon karşılığında kiralamaya hazırlanıyor. 28 Ocak’ta yapılacak ihalenin tahmini bedeli 27 Milyon 48 bin TL.'

İhale tabii ki basına kapalı yapıldı ve Gapsan-Eserler adlı şirket kaptı ihaleyi.

Başka teklif var mıydı bilinmez.

Ama her şey DEVRİM'den sonra oldu...

Taşlardaki 'biz' izler silinirken herkes baktı.

 

Not: Bu arada tüm Artı Gerçek okuyucularına "Parev – Բարեւ".

Düzensiz yazıdan düzenli yazıya geçmenin zamanıydı...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aris Nalcı Arşivi