Hitler'le aynı ağzı kullanan Abdülkadir Selvi...

İnsanların bikısmı tam olarak inanmadıkları düşünceleri ve kişileri savunurken sanırım daha beter bir duruma geliyorlar.

LGBT-İ’lerin yasal hakları daha doğrusu ceza olmaktan çıkması ilk olarak Fransa’da gerçekleşiyor. Osmanlı’da Osmanlı Ceza Kanunnamesini Fransızlardan aldığı için Osmanlı’da da ceza olmaktan çıkıyor 1958 yılında. Cumhuriyet kurulduğunda bu konuda bir değişiklik yapılmadığından Türk Ceza Kanunu’nda da yer almıyor.

Osmanlı yönetiminin esasında bu konuya ilginç bir bakış açısı var, o dönemde müşteriye çıkanlara "Hîz oğlanı" deniliyor ve diğer esnaf gibi bir de "Defter-i Hîzan" adı altında defter tutuyorlar. Padişahın sefere çıkmasından önce yapılan resmi geçitlerde "Hîz oğlanlar da bulunurdu. Osmanlı bununla da yetinmiyor, savaşa giderken bir de "Civelek Taburu" kuruluyor ve Yeniçeriler tarafından sahipleniyorlar.

Nedense Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin protestosuyla beraber LGBT-İ konusu tekrar gündeme geldi. Doğal olarak iktidar bu konuda eleştirmiyor, bana göre böğürüyor. İktidar böyle tavır alınca Hürriyet Gazetesi yazarımsısı Abdülkadir Selvi de boş durur mu, hemen Boğaziçi’ni yazarken LGBT-İ’lere de çatmış "Boğaziçi Üniversitesi’nin LGBT ile DHKP-C, TKP-ML gibi terör örgütlerinin içine sızdığı eylemlerle, Kâbe resmine hakaretle değil, bilimle anılması gerekiyor. Çünkü Oxford da Harvard da Yale de terör örgütleriyle aynı fotoğraf karesinin içine girmek istemezler." diye.

Ne yalan söyleyeyim, Selvi’nin Erdoğan’ı savunacağım diye yaptığı saçmalıkları artık normal ve saçma bulmaya başlamıştım ama bu konuya yaklaşımı beni uzun süredir ilk kez şaşırttı, gerçekten kendisinden bu kadarını beklemiyordum. Sanırım insan beyni tam olarak çözülene kadar bizler şaşırmaya devam edeceğiz, tam çözülmüş halini de benim görmem olanaksız.

İnsanların bikısmı tam olarak inanmadıkları düşünceleri ve kişileri savunurken sanırım daha beter bir duruma geliyorlar. İnandıkları düşünce yada kişiden daha fazla ve bir anlamda da daha beter olmaya çalışıyorlar. Geçenlerde AKP milletvekili Mahir Ünal da aynı şeyi yaptı, Erdoğan İzmir’e suyu kendilerinin getirdiği saçmalığını yapınca, kendisi de bir programda, "Bardağın içindeki suyu bırakın, bizden önce bardak yoktu" deyiverdi. Saçma adamdan daha saçma, faşistten daha faşist olma yarışı var son yıllarda, Erdoğan konuştuktan sonra konuşan AKP’lilere bakın, daha fazla saçmalanak uğruna daha komik duruma düşüyorlar.

Osmanlı döneminden sonra bir de Almanya’ya baktım, 1920’lerde Almanya LGBT-İ konusunda dünyanın en özgür ülkelerinden birisi, bilhassa Berlin. Ne zaman ki Adolf Hitler iktidara geliyor Nazi Partisi tarafından hedef tahtası durumuna getiriliyorlar. 1933 yılından başlayarak gey organizasyonları yasaklanıyor, cinsellik üzerine kitaplar yakılıyor. Geyler Holokost Kurbanları içerisinde öldürülenler arasında ikinci sıradaydılar.

Bugünlerde iktidarın böğürerek tartıştığı bu konu bana Nazi Almanya’sını anımsattı. Esasında Almanya’yı örnek almamın tek nedeni Hitler ve Nazi dönemi değil. Almanya erkekler arası cinsel ilişkiyi 1871’de ceza maddesi durumuna getirirken, ancak 1994’te kaldırıyor, (Bu arada Nazi Yasasının sürümü Doğu Almanya’da 1967’de, Batı Almanya’da 1969’da kaldırıldı) yani Hitler sonrası hemen düzelmiyor ve bu süre zarfında 140 bin erkek hüküm giyiyor. Mesela 2. Dünya Savaşı sorası zulmedilen yada ceza gören eşcinsellere tazminat ödenmedi. Nazi döneminde öldürülen geylerle ilgili ilk tören 1985 yılında yapılıyor, hükümet 2002 yılında özür diliyor ve Nazi döneminde ceza gören bütün geyleri affediyor. Bu arada onca kısırlaştırılan insanlara af getirmek ne anlama geliyor, bunu da anlamak zor.

Osmanlı, Almanya ve günümüz Türkiye’sindeki bu tartışmalara bakınca Abdülkadir Selvi’yle Hitler arasında çok da fark göremedim.

En iyisi yazıyı Nedim’in Divan’ından bir bölümle bitireyim:

bir safa bahşedelim gel şu dil-i nâşâde
gidelim serv-i revanım yürü sadabâd'e
işte üç çifte kayık iskelede amade
gidelim serv-i revanım yürü sadabâd'e.

gülelim, oynayalım, kâm alalım dünyadan
mâ-i tesnim içelim çeşme-i nev-peydadan
görelim âb-ı hayat aktığın ejderhadan
gidelim serv-i revanım yürü sadabâd'e

geh varıp havz kenarında hirâman olalım
geh gelip kasr-ı cinan seyrine hayran olalım
gâh şarkı okuyup gâh gazelhan olalım
gidelim serv-i revanım yürü sadabâd'e

izn alıp cuma namazına deyu mâderden
bir gün uğrulayalım çerh-i sitem-perverden
dolaşıp iskeleye doğru nihan yollardan
gidelim serv-i revanım yürü sadabâd'e

bir sen ü bir ben ü bir de mutrib-i pakize-eda
iznin olursa eğer bir de nedim-i şeyda
gayrı yâranı bugünlük edip ey şuh feda
gidelim serv-i revanım yürü sadabâd'e

Türkçesi

gel, şu neşesiz gönüle bir sefa verelim;
yürüyen selvim (selvi boylum) yürü! sa'd-abad'a gidelim.
işte üççifte kayık iskelede hazır;
yürüyen selvim, yürü! sa'd-abad'a gidelim.

gülelim, oynayalım, dünyadan arzumuzu alalım,
yeni yapılmışçeşmeden tesnim suyu (cennetteki bir su) içelim;
ejderhadan hayat suyu aktığını görelim
yürüyen selvim, yürü! sa'd-abad'a gidelim.

kah gidip havuz kenarında dolaşalım
kah gelip kasr-ı cihan'ı seyr ile hayran olalım
kah şarkı okuyalım, kah gazel okuyalım
yürüyen selvim, yürü! sa'd-abad'a gidelim.

annenden cuma namazına diye izin alıp,
zalim felekten bir gün çalalım,
iskeleye doğru gizli yollardan dolaşıp,
yürüyen selvim, yürü! sa'd-abad'a gidelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi