Hukuk devleti bir yana hukuki alan bile kalmadı

Hukuk devleti bir yana hukuki alan bile kalmadı
AKP/MHP hükümetinin hukuk dışı ve Anayasa'ya yönelik ihlallerini açıkça savunabilecek tek bir Anayasa hukukçusu dahi yoktur.

Feyzi ÇELİK*


Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin Erdoğan ve Bahçeli için hiçbir önemi kalmadı. 2016 yılından beri tutuklu bulunan HDP eş genel başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları ve binlerce HDP’li yetmiyormuş gibi Yürütme/Yasama/Yargı iş birliği ile birçok HDP’li milletvekili hakkında fezlekeler Meclis'e yağmaya başladı. 

Fezlekeler henüz komisyona gelmeden Erdoğan, AKP’nin İstanbul Kongresi'nde "Eller hemen iner kalkar" diyerek Meclis Başkanı'na ve AKP grubuna talimatını vermiş oldu. Meclis Başkanı Mustafa Şentop da anında bu talimata uyacağını söylemekle kalmadı, Anayasa Mahkemesi kararını yerine getirmeyen kurumlara, "Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır" diyen Anayasa Mahkemesini de eleştirdi. Diğer konularda ve dokunulmazlık konusunda Anayasayı hiçe sayan AKP/MHP hükümetine en büyük destek Millet ittifakında yer alan İyi Parti'den geldi. İyi Parti Meclis Grubu yetkilisi Yavuz Ağıralioğlu

"Biz HDP'yi problemli görüyoruz, terörün gölgesinde görüyoruz.  Dolayısıyla TBMM'de bu üslupla siyaset yapmalarını uygun bulmuyoruz. 'Evet' diyeceğiz" diyerek, 2016 yılında dokunulmazlıkların kaldırılmasına destek veren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, "Dokunulmazlıkların kaldırılması Anayasa ve Hukuka aykırı ama evet oyu vereceğiz" şeklindeki tutumunu akla getirdi. CHP yetkilileri dokunulmazlık konusunda net bir şey söylememiş olsalar da ortağı İyi Parti’nin Erdoğan’la paralel düşünmesi Erdoğan’ın millet ittifakını bölmede başarılı olduğunu göstermesi bir yana milletvekili dokunulmazlığı ile ilgili olarak Anayasa’da bulunan "Türkiye  Büyük  Millet  Meclisindeki  siyasi  parti  gruplarınca,  yasama  dokunulmazlığı  ile  ilgili görüşme  yapılamaz  ve  karar alınamaz." Şekindeki Anayasa 83/son maddesine aykırılık teşkil ediyor. Erdoğan’ın, "Eller hemen iner kalkar" ile Yavuz Karaalioğlu’nun "Evet diyeceğiz" demiş olması Anayasa'daki bu kuralı ihlal ediyorlar. Başka bir deyişle Anayasa'yı ihlal ediyorlar. 

AKP/MHP hükümetinin hukuk dışı ve Anayasa'ya yönelik ihlallerini açıkça savunabilecek tek bir Anayasa hukukçusu dahi yoktur. Meclis başkanı Anayasa profesörü Mustafa Şentop’un Anayasa hukukçuluğu yönü de yoktur. Tarafsızlık yeminine dahi sadık kalmadığını tutum ve tavırlarıyla ortaya koyuyor. 

AKP/MHP’nin hukuka aykırılıklarına hukuki kılıf getirmek Anayasa hukuku konusunda uzmanlığı bulunmayan Mehmet Uçum ve Özlem Zengin gibi avukat hukukçulara düşmüş gibi görünüyor. Onların hukuka bakış açıları Nazi Almanya'sındaki hukukun Nazi politikalarına araç edilmesi durumunu akla getiriyor. Onlara göre, "Egemen" olan Erdoğan’dır. Egemen’in sözü Anayasa ve hukukun üstündedir. Tıpkı Hukuk bilgi ve donanımını Nazi Almanya'sının hizmetine sokan Carl Schmitt’in gayet iyi açıkladığı sözünü anmakta yarar vardır: "Egemen ...büyük(hukuk) makinasının mühendisi, radikal biçimde bir tarafa itildi. Makina şimdi kendi kendine çalışıyor". 

Hukuk yoktur. Türkiye giderek Nazi Almanya'sının ötesine doğru gidiyor. Milletvekili dokunulmazlığının elbirliği ile kaldırılması girişimi en üst düzeyde dahi hukukun kalmadığının en bariz örneğidir. Nazilerin 1933’de iktidara gelişine kadar geçen yıllarda Almanya’da hukuk pratiği ile iştigal etmiş olan seçkin hukukçu Franz Neumman, Amerika’da sürgünken Almanya’yı gözlemleyerek  şöyle yazmıştı: "Göz önünde bulundurulması gereken binlerce teknik kural olsa da, Almanya’da hukuki bir alan yoktur". (Roger Cotterrrell, Hukuk Biliminin Politikası s. 202). Neumman’ın bu gözlemi Erdoğan Türkiyesinin durumuna ne kadar da benziyor. Eksiği yok, fazlası var. 


* Avukat

Öne Çıkanlar