Hüseyin Cevahir'in entelektüel yanı ve Kürt meselesi

Hüseyin Cevahir'in entelektüel yanı ve Kürt meselesi
Hüseyin Cevahir‘in entelektüel yönü onu edebiyatla buluşmasını da sağladı. Daha lise yıllarında arkadaşlarıyla birlikte edebiyat dergisi çıkardı.

Erdal BOYOĞLU


Hüseyin Cevahir ismini ortaokul sıralarında duydum. Gazetelerde bedenine sıkılan onlarca kurşunu gördüm. Devletin kötülüğünü sorguladığım günün tarihi 1 Haziran 1971’di.

Cevahir hakkında hiçbir şey bilmeyen biri olarak gazetelerdeki o görüntü hep gözlerimin önüne geliyordu. Hüseyin Cevahir ismi beynime kazınmıştı. Devrimci mücadeleye sempati duymam, devrimcileri sevmem Hüseyin Cevahir’in ismiyle oldu. 

Mahallemize açılan lokalde Cevahir ismini çok sık duyar oldum. Devrimcilerle tanıştıktan sonra ‘‘Mahir Hüseyin Ulaş Kurtuluşa Kadar Savaş‘‘ sloganı yürüyüşlerde en sık attığım slogandı. Hüseyin Cevahir’in mücadelesini ve düşüncelerini merak ediyordum.

Siyasal düşüncelerime ideolojik yön veren ‘’Küba Devrimi Üzerine’’ ve ‘’Bütün Yazılar’’ kitapları teorik olarak siyasal görüşüme yön verdi.

 

ANNESİNDEN KATLİAM ÖYKÜLERİ DİNLEYEREK BÜYÜDÜ

Hüseyin Cevahir 1945 yılında Baba Mansur Ocağı'nın bulunduğu Dersim'in Mazgirt ilçesine bağlı Muhundu, şimdiki adı Darıkent olan beldeye bağlı Şöbek (Yeldeğen) köyünde dünyaya gelir. Babası Düzgün Cevahir, Baba Mansur Ocağı'ndan annesi Fatoş ise "Kureyşan" Ocağı'ndandı. Katliamla azalan nüfuslarına bir ferdin eklenmesi bütün köyü sevince boğdu.

1937-38 Dersim Soykırımının üzerinden çok zaman geçmemişti. Resmi rakamlara göre 13 bin, resmi olmayan rakamlara göre ise 70 binin üzerinde Dersimli çoluk-çocuk, yaşlı-genç demeden katliama uğradı; binlercesi de tren vagonlarına doldurularak, aç-susuz Türkiye’nin çeşitli illerine gönderildi. İşte böyle bir zamanda Cevahir annesinden Dersim katliamında yapılan zulmü dinleyerek büyüdü. Annesinden kızılbaş kültürünü öğrendi. İnsana dair merhameti, paylaşmayı, her ne olursa olsun umutla yaşamayı. İlk okulu Muhundu’da ortaokulu Pülümür’de, liseyi Erzincan Lisesi’sinde bitiren Cevahir; İstanbul Tıp Fakültesi’ni kazandı. Ailesi, arkadaşları ve Şöbek köylülüleri Cevahir’i İstanbul’a yolcu etti. Babası Düzgün Cevahir de ‘Bozatlı Xızır bir civan yolladım sen koru‘ diyerek uğurladı. 

İstanbul Tıp Fakültesi’nde üç yıl okudu. Okulda başarılıydı ama doktor olmak istemiyordu.

Cevahir; bilginin doğası, kapsamı ve kaynağı ile ilgilenen bir entelektüeldi.

Siyasal Bilgiler okumak istiyordu. Üniversite imtihanlarına tekrar girdi ve Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni kazandı. Ankara’ya gitti. Siyasetin kalbi orada atıyordu. Siyasal’da Mahir Çayan, Yusuf Küpeli vardı. Sol hareketin tanınmış simaları da siyasaldaydı.

 

ERZİNCAN LİSESİ’NDE ‘YİNE O‘ İLE YENİ BİR BAŞLANGIÇ

Hüseyin Cevahir‘in entelektüel yönü onu edebiyatla buluşmasını da sağladı. Daha lise yıllarında arkadaşlarıyla birlikte edebiyat dergisi çıkardı. Lisenin müdürü dergiyi toplatınca yeniden bir dergi çıkarmak istediler. Okul arkadaşı Hüseyin Ayık yaptığım bir görüşmede o dönem yaşananları bana şöyle anlatmıştı:

Erzincan Lisesi’nde duvar gazetesi çıkardık Hüseyin Cevahir önderliğinde. Müdür Hidayet Pasin gazeteyi kaldırdı. Bir süre sonra tekrar bir duvar gazetesi hazırladık. Gazetenin adını Hüseyin Cevahir verdi. ‘‘ Yine O‘‘ Eskisi anlamına gelen bir gazete çıkardık. 

Çapa Tıp Fakültesi’ni okurken Edebiyat dergilerine yazmaya başlamıştı. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne geçmesiyle birlikte; ‘Yeni Eylem (Aylık edebiyat dergisi-Nisan 1968), Yordam Dergisi ve Aydınlık Sosyalist Dergi'de yazılar kaleme aldı.

Dönemin tanınmış edebiyatçısı Fazıl Hüsnü Dağlarca, Haluk Aker gibi bilinen ve tanınan yazarların öyküleri üzerine eleştiri yazıları yazdı. Yazılar eleştirmenlerin ve okuyucunun dikkatini çekti. Eleştiri yazılarında kendine özgü bir dilin yaratıcısı oldu. Edebiyatta yeni bir dil ve eleştiri anlayışı geliştirdi. Hüseyin Cevahir’in , yazınsal ve siyasal metinleri, ''Kalın Çizgileriyle Edebiyatımızın Dünü, Siyasal İçerikli Metinleri, Doğu Anadolu Raporu, Küba Devrimi ve Yeni Oportünizm üzerine'' yazıları daha geniş incelenebilinir.

Edebiyatla uğraşan yoldaşları arasında olan işkenceyle öldürülen şair Arkadaş Zekai Özger de vardı. Hüseyin Cevahir’in bilgisine ve yoldaşlığına çok değer verirdi. Herkesin bildiği şiiri ‘’Alnında Dağ Ateşi’’ni, Cevahir için yazmıştı. Ahmet Kaya ve Ersen de şarkı olarak yorumladı. 

Alnında dağ ateşi ısıtan dostum

Yüzünü kanla yıkıyan dostum

Senin uyurken dudağında gülümseyen bordo gül

Benim yüreğimi harmanlayan isyan olsun

Şimdi dingin gövdende uğultuyla büyüyen sessizlik

Ellerimde patlamaya sabırsız mavzer olsun

 

71 ASKERİ DARBESİYLE SİYASAL YAŞAMINDAYENİ BİR EVRE BAŞLADI

Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne gelmesiyle daha aktif bir politik mücadelenin içine hızla girdi. 60’lı yılların ortalarında tüm devrimciler Türkiye İşçi Partisi’ni (TİP) desteklemektedir. Mücadelenin öncülüğünü o yıllarda devrimci öğrenci gençliği arasında yapar. Adını bu yıllardan itibaren duyurmaya başlar.

TİP ile başlayan siyasal sürecinde belirli bir zaman sonra bir kopuş yaşadı. TİP siyasi olarak gelişen sınıf mücadelesine hem teorik olarak hem de pratik olarak cevap olamadığı için bir grup arkadaşı ile birlikte TİP‘ten ayrıldı. Mahir Çayanlar ile birlikte Milli Demokratik Devrim çizgisinde olan Mihri Belli etrafında yan yana geldiler. Daha sonra oradan da ayrılarak Türkiye Halk Kurtuluş Partisi – Cephesi (THKP-C) kurdular.

Cevahir‘in, Türkiye devriminin sorunları ve teorik konularını önemseyen, sürekli okuyan ve araştıran bir özelliği vardı. Devrimci haraketin, örgüt anlayışı, parti programı, çalışma tarzı üzerine yoğun bir araştırması oldu. Devrimci Gençlik(Dev Genç) yeterli değildi. Devrim Staratejisi üzerine politik atılım gerekiyordu. Öğrenci hareketi ile halkı buluşturan bir atılıma ihtiyaç vardı. Bunun için işçilerin köylülülerin arasında, Grev çadırlarında, gecekondu evlerinde, demokratik kitle örgütlenmelerinde yer aldı. O dönem gelişen devrimci dalgadan rahatsız olan egemenler 12 Mart 1971 askeri darbesini devreye soktu. Darbe ile birlikte devrim mücadelesi yer altına kaydı. Bu süreç Cevahir’in devrimci yaşamında ve eyleminde yeni bir evre başlatmış oldu.

 

TEORİYİ YAŞAYARAK OLUŞTURDU

Cevahir, sosyalizmi tamamlanmış, mükemmel ideal bir toplum modeli olarak görmezdi tersine sosyalizmin proleteryanın geliştirdiği mücadelenin tabiatı, şartları ve bundan çıkan genel hedeflerin kavranılmasından yola çıkılarak kurulacak bir sistem olarak görürdü.

Cevahir’in amacı bilimsel sosyalizm pratiğini sadece entelektüel birikime hapsetmek değildi. Tam tersine özellikle mücadelenin örgütlenmesi için emekçilerle sıkı sıkıya bağlar kurulması için bu fikri geliştirmek istiyordu. İşçiler, köylüler ve öğrenciler arasında okuduklarını ve öğrendiklerini siyaset sosyolojisi ışığında bilimsel bir temel kazandırmanın derdindeydi.

 

VÜCUDUNDAN 83 KURŞUN ÇIKARDILAR

71 askeri darbesiyle birlikte demokratik kitle örgütlerin siyaset yapma olanakları ortadan kalktı. Bununla birlikte devrim stratejilerinde silahlı mücadelenin önemi giderek artmaya başladı. Cevahir de Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı ve Oktay Etiman ile ilk eylemlere başladılar. Eylemler sonucu aranmaya başladılar. Bir ihbar sonucu İstanbul Maltepe’de kaldıkları evden ayrılmak zorunda kaldılar. Daha sonra sığındıkları evin etrafı 29 Mayıs‘ta kuşatıldı. 51 saat süren kuşatma sonrası Cevahir bir keskin nişancı tarafından öldürüldü. Mahir çayan ise yakalanmamak için kendi silahıyla yaşamına son vermek istedi. Yaralı kurtuldu. Cevahir’in vücuduna ölümünden sonra bile onlarca kurşun sıkıldı. Babası Düzgün Cevahir tam 83 kurşun saydığını ifade etmişti. Cevahir öldürüldüğünde 26 yaşındaydı.

 

‘70 yaşına geldim, Cevahir hala gelecekmiş gibi hissediyorum‘

Yoldaşları, dostları ve arkadaşlarının en samimi içten sevgilisiydi, bilge gülüşlü devrimcisiydi. O dönemin devrimci önderleri ve aydınlarıyla da tanışıyorlardı. Onu en iyi tanıyan yoldaşlarından biri de 68 kuşağının devrimci önderlerinden Oktay Etiman‘dı. Onunla yaptığım görüşmede Cevahir‘in öldüğüne hiçbir zaman inanmadığını söylemişti

" Kendi bireysel tarihimde ve örgütümüzün tarihinde en fazla sevdiğim arkadaşlardan Hüseyin Cevahir benim için çok önemlidir. Cevahir Türkiyelidir, Dersimlidir. Kısa zamanda bizim aramızda temayüz etmiş, sevilmiş, sayılmış bir arkadaşımdır. Biz ona Hüseyin’den çok ‘Cevahir’ derdik. Bu onun hem dünya görüşünden, hem arkadaşlarına bakışından, hem hayata bakışından kaynaklanıyordu. Ama Cevahir’in gözleri biraz daha farklı ışıldardı. Bu ışıltının arkasında Dersim gibi bir yöreden gelmiş olması, kırsal hayatı biliyor olması, kendi halkının yaşadığı kırım tarihini bilmesi ve buna duyarlı olması, kapitalizme emperyalizme karşı duran arkadaşım olması var. Ben annemin babamın öldüğünü içselleştirmiş durumdayım ama ben Hüseyin Cevahir’in öldüğünü halen de içselleştirmiş değilim, 70 yaşına geldim, sanki bulunduğum bir yerde kapı açılacak ve Cevahir hala gelecekmiş gibi hissederim... Son Elrom eyleminde yeşil bir elbise almıştık ona. Çünkü elinde çiçekle gelecekti. Şimdi o hâliyle hatırlıyorum. O yüzden öldüğüne hâlâ inanamıyorum." 

 

‘BEN BİR KÜRT MARXİST LENİNİSTİYİM‘

Cehavir’i, Türkiye devrim hareketinde özgün kılan en önemli yanlarından biri de Kürt soruna olan duyarlılığı. Hüseyin Cevahir’in Kürdistan konusunu araştıran ve rapor haline getiren bir görevi vardı. Parti tarafından Doğu Anadolu bölge sorumluluğuna getirildi. Bölgede yapılan Doğu Mitingleri‘ne de katılmıştı. Raporu hazırlama sürecinde buralarda yaptığı çalışmalardan beslendi. Hazırladığı raporun bir kısmı dergilerde yayınlandı. Bu özelliğiyle kemalizmin tekçi ulus yapısını eleştiren devrimci önderlerden biri olarak öne çıktı. ‘’Ben Türk ve Kürt halklarının ortak kurtuluş mücadelesine inanmış bir Kürt Marxist Leninistiyim’’ diyen Cevahir’in ‘Orta Doğu Devrimci Çemberi’ üzerinden Orta Doğu halklarının ortak kurtuluş mücadelesi değerlendirmesi çok önemlidir. (Bakınız ‘Küba devrimi üzerine’ kitabı)

 

ANKARA‘DA CEZAEVİNDE APE MUSA İLE KUCAKLAŞTILAR

Hüseyin Cevahir’in Kürt sorununa olan duyarlılığı onu o döneminin Kürt aydınlarıyla da buluşturdu. Bu aydınlardan biri de Musa Anter’di. Ape Musa, yazdığı yazıdan dolayı tutuklanınca yolları Ankara’da cezaevinde buluşur. O sırada Cevahir, İrfan Uçar ve İlhami Aras ile birlikte tutukludur. Ape Musa cezaevi bahçesinde tesadüfen gördüğü Cevahir ile ilgili anılarını şöyle anlatır :

Sabahleyin bahçeye çıktık. Hüseyin Cevahir beni gördü boynuma atıldı, öpüştük. Kendisi ve on iki Dev-Genç’li arkadaşı da tutukluydu. Öğlen ve akşam yemeklerini beraber yemeğe başladık. Bir kaç böyle yedik Hüseyin’e dedim ki,’’ Kardeşim, siz talebesiniz, bu yemekleri para ile alıyorsunuz. Halbuki bizim üçümüzünde parası var; ne diye bizden para almıyorsunuz?’’ Hüseyin böyle düşünmüş olmama sevindi, mahçup mahçup gülümserek, ‘’Ağabey, paramız da vallahi bir günlük kalmıştı; ne yapcağımızı bilmiyorduk’’, dedi. Ben Tarık Canip’ten bir miktar para aldım kendim de üstüne ekleyerek Hüseyin’e verdim.

(...) Hapishanede uzun kalmadık. On beş gün sonra tahliyemize karar verildi. Ayrılırken, hem biz, hem de Hüseyin ve arkadaşları ile tüm tutuklulur cidden çok üzüldük‘‘ 

Musa Anter. Hatıralarım. Sayfa 208.

Ape Musa ayrıca bu kısa zaman içinde Kürt sorunu ile ilgili ortak bir metin hazırladıklarını da söyler:‘‘O ara ODTÜ’de Deniz Gezmiş’in de başını çektiği bir panel düzenlenmişti. Panelde, Kürd meselesinin nasıl ortaya konması gerektiği konusunda görüşlerimizi sordular. Biz Hüseyin ile beraber bir yazı hazırladık. Panelde alkışlar arasında okundu ve kabul gördü." 

 

CEVAHİR BİZİM İÇİN HEP 26 YAŞINDA

68lilerin yaşamlarıyla yüzleşmeliyiz. Bıraktığı anılardan iyi sonuçlar çıkarmayı hedeflemeliyiz. O günler ve o düşler duruyor. Cevahir bizim için hep 26 yaşında kaldı. Yaşanması olanaklı olan sevgi keşke geçmiş zaman olmasa. 68 önderlerinden Hüseyin Cevahir, edebiyatta, sanatta, siyaset sosyolojisinde yüreğimizde bilincimizde yaşamaya devam ediyor. Cevahir’in anısına saygı ve sevgiyle.

 

Yazının ilk bölümü:

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar