Koray Düzgören

Koray Düzgören

İçinden çıkamayacağınız bir sandık kurulsa ne olur?

CHP’nin hedefi önümüzde, hangi değişen yasalara göre yapılacağı belli olmayan bir seçime, HDP’ye yönelik şiddeti görmezden gelerek sükûnet içinde gitmek mi?

HDP, HDP’liler ve onları destekleyenler yürüyor.

Yeni bir demokrasi hamlesi bu…

Sadece HDP’ye, HDP’lilere ve demokrasi mücadelesi veren kesimlere yönelik insanlık dışı baskı, şiddet ve zulme karşı değil…

AKP-MHP-Devlet Koalisyonu yönetimine ve bu yönetimin faşizan uygulamalarına karşı çıktığı için iktidarın hedefi olan her kesim ve herkes için bu yürüyüş.

HDP, Anayasa'nın işlemediği, hukukun yok sayıldığı bu süreçte vekillerin milletvekilliklerinin düşürülmesine, belediyelere kayyım atamalarına, seçme-seçilme hakkının ciddi şekilde kısıtlanma ve yok edilme çabalarına karşı böyle bir eylem planladığını açıkladı. 

Bu yürüyüşle, toplumsal ve siyasal muhalefetin, bütün Türkiye için demokrasi, özgürlükler, hukukun üstünlüğü ve adalet konularında bir tutum alması gerektiği vurgulanacak.

Bu ayın başında HDP, 9 maddelik bir deklarasyon açıklayarak toplumsal ve siyasal muhalefetin asgari demokrasi talepleri zemininde buluşması için çalışmaların sürdürüleceğini duyurmuştu. 

Amaç, bir demokrasi ittifakının oluşturulmasıydı.

HDP'nin yürüyüş kararı almasının ardından yürüyüş güzergâhındaki Bursa, Adana, Bitlis, Hakkari, Kırklareli, Edirne, Kocaeli, Sakarya, Van ve Tekirdağ illerinde şehir giriş çıkışları kısıtlandı. HDP'nin 3 gün sürecek sivil toplum örgütleri ve halkla buluşma etkinliklerinin yapılacağı İstanbul'da da Valilik ve Hıfzıssıhha Meclisi Haziran ayı sonuna kadar 15 gün boyunca kentte eylem yapılmasını ve başka şehirlerden eylem yapmak için gelenlerin giriş çıkışını yasakladı.

HALK SAĞLIĞINI KORUMAK ADINA HDP’YE YASAK VE ŞİDDET

Bu yasaklamanın gerekçesi, korona salgını…

Devlet, halk sağlığını korumak için HDP’nin yürüyüşüne yasaklar ve engellemeler getirmiş! İster inanın ister inanmayın...

Buna karşılık bütün devlet aygıtı bu yürüyüşler için seferber edildi. Tekme, tokat, biber gazı serbest. 

HDP’nin bu son derece meşru ve demokratik çağrısı ve eylemleri, terörist bir kalkışmaymış gibi kamuoyuna sunuldu, sunuluyor.

İktidar Koalisyonu’nun büyük bir panik ve korku içinde olduğu anlaşılıyor. 

Kentlere giriş çıkışların kapatılması, yasaklamalar ve olağanüstü güvenlik önlemleri eşliğinde HDP’li vekillere, parti yöneticilerine, parti üyelerine ve destek veren halka yönelik şiddet uygulamaları ibretlik sahneler oluşturuyor.

Bütün mesele HDP’nin toplumun değişik partileri, kuruluşları ve kesimleriyle temasını engellemek.

Oysa biraz da salgın koşulları nedeniyle sembolik bir yürüyüş bu. Ama her kesimi kapsadığı için de anlamı büyük.

Edirne’den ve Hakkari’den Ankara’ya doğru yürünecek. (Dün başlayan yürüyüş bütün engellemelere rağmen devam ediyor.) 

Yürünüyor ve herhalde yürünecek ama içinde bulunduğumuz koşullarda bu öyle kolay bir eylem değil. 

İktidar koalisyonu, devletin bütün olanaklarını kullanarak bu yürüyüşü engellemeye, engelleyemezse sabote etmeye çalışıyor.

Saray’ın TV’leri ve propaganda aygıtları bir ağızdan tezvirat ve karalama kampanyası sürdürüyor.

HDP ve yürüyüş hakkında, HDP’nin temsil edilmediği programlarda yargısız infazlar yapılıyor. En seviyesiz iddialar ve afaki söylemler hiçbir utanma endişesi taşımayan bazı satılık müptezel ağızlar tarafından dile getiriliyor.

Önceki gece Saray’a biat etmiş satılık kanallardan biri olan Haber Türk’teki tartışma programında olduğu gibi bazı aykırı sesler çıksa da fark etmiyor.

HDP’nin olmadığı programlarda HDP’nin tartışılmasının en azından ayıp olduğunun bir katılımcı tarafından dile getirilmesi, TV gazeteciliği adına yeni bir katliama imza atan program sunucusu tarafından normal bir yayın faaliyeti olarak nitelendirilebiliyor.

Bu arada programda belki de partisi adına bulunan CHP Milletvekili Gürsel Tekin’in bu tartışmalar sırasında önüne bakmakla yetinip konuyla ilgilenmediğini de burada hatırlatalım.

KILIÇDAROĞLU MECLİS’TE HDP YÜRÜYÜŞÜNDEN SÖZ ETMEDİ

CHP’nin bu yürüyüşe yaklaşımı da bu tutuma uygun.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu dünkü Meclis konuşmasında HDP’nin yürüyüşüne hiç değinmedi ve HDP’lilere yönelik vahşi saldırılara ilişkin iki laf dahi etmedi.

Sanki bu olaylar, ana muhalefet partisini hiç ilgilendirmiyor ya da başka bir ülkede cereyan ediyor... 

Üç yıl önce gerçekleştirdiği Adalet Yürüyüşü’nden söz etmekle yetindi. 

"Biz niçin yürüdük?" sorusunu sorup yanıtladı. Belki de HDP’nin yürüyüşüne bir göndermeydi bu...

"Bu ülkede haksız yere hapislerde çürüyen kardeşlerimiz için, kalemini satmayan gazeteciler için, hiçbir kişisel beklenti içinde olmaksızın 83 milyonun adalet talebi için yürüdük. Biz bu memlekette 83 milyon için yürüdük. Hâlâ aynı noktada mıyız? Hayır, o ilk adımımızdı. Bu mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz!"

Aynı Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde bir röportajında, Adalet Yürüyüşü’nün tekrarlanmasının söz konusu olmadığını, ortamın buna uygun olmadığını söylemişti. 

Hangi mücadeleyi nasıl sürdüreceğini bilemiyoruz tabii…

Ancak CHP üst yönetiminden tweet’lerle bazı tepkiler geldi. Söz gelimi CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel şunları söyledi:

"HDP’nin yürüyüşünün engellenmesi ve yapılan müdahale, anayasal bir hakkın kısıtlanmasıdır. Bu yaşananlar polis devleti algısını güçlendirmekte, demokrasiyi ve hukuk devleti ilkelerini zedelemektedir."

Özel’in rahatsızlığı, HDP’lilere yönelik uygulanan şiddetten ziyade, ülkenin polis devleti algısının güçleniyor oluşundan geliyor. "Bu görüntüler ülkenin algısını bozuyor" demek istiyor. 

İkinci tepki CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen’dendi:

"Anayasa m.34 ‘Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.’ Anayasa ‘HDP hariç herkes’ demediğine göre bu nedir?"

Gökçen de meseleyi anayasa ve hukuka uygunluk meselesine indirgemiş. O kadar…

"Hoş olmuyor bu ihlaller" demek istiyor.

Bu muhabbeti fazla uzatmaya gerek yok.

CHP’nin resmî tutumu belli...

Önümüzde yapılıp yapılmayacağı, yapılırsa ne zaman ve hangi değişen yasalara göre yapılacağı belli olmayan seçime HDP yürüyüşü gibi tahriklere kapılmadan, sükûnet içinde sandığın kurulmasını beklemek.

Peki, iktidarın sandıktan sadece kendisinin çıkmasını sağlayacak tedbirler almasına karşı ana muhalefetin bir planı var mı?

İçinden çıkamadıktan sonra sandığın kurulmasını beklemek neye yarar!

Fotoğraf: Kurtuluş Arı

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi