İmamoğlu’nun ‘gazeteci’ tercihi siyasetini anlatıyor

İmamoğlu’nun ‘gazeteci’ tercihi siyasetini anlatıyor
İmamoğlu’nun tercih ettiği 'gazeteciler' bir dönem Türkiyesi’nin tüm kirini-pasını temsil eden isimler.

+GERÇEK - Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olmak istediği, bunun için kendisine yakın işinsanları üzerinden kimi medya sitelerini satın aldığı, güçlü gördüğü isimlerle yakın ilişki kurmaya çalıştığı bir sır değil. Bu açıdan Meral Akşener’e yakın bir strateji izliyor. O da gazetecilerle düzenli yemekler, geziler düzenleyerek medya ile ilişkisini sıcak tutmaya çalışıyor.

İmamoğlu’nun durumu biraz daha farklı. Çünkü tercih ettiği kesim bir dönem Türkiyesi’nin tüm kirini-pasını temsil eden isimler. Her zaman gücün ve güçlünün yanında olmuş, gazeteciliği kişisel zenginleşme aracı olarak görmüş, derin devletle ilişkisi sayesinde kendisine yer açmış "gazeteciler."

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın Rize gezisi için bu tarz isimler tercih edip, iptal edilen seçim de dahil olmak üzere kendisine destek olan, hak ve hukuk mücadelesi veren muhalif ve bağımsız medyadan kimseyi davet etmemesi aslında medyayla ve toplumla nasıl bir ilişki kuracak olduğunun açık göstergesi.

Baskı altındaki medya ile "kirli" medya arasında toplumun haber alma özgürlüğü açısından fark yoktur. "Kirli" medya, gazeteciliği bir zenginleşme aracı, villa, lüks villa sahibi olma vasıtası olarak görür. Siyasetçi ve iş insanıyla vıcık vıcık ilişki kurmayı esas alır. 

Rıza Zarrap’la içli dışlı olmuş, bu şahsiyetten zarfla para aldığı iddiaları ayyuka çıkmış olan tiplerle, Hrant Dink, Ahmet Kaya ve Orhan Pamuk’u hedef gösterip ölüm listelerine koyduranlarla içli dışlı olmakta bir sakınca görmemesi, nasıl bir yolun yolcusu olduğunun açık göstergesidir.

Bu hırs ve tavrı, altılı masa etrafındaki liderlerin "Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme" geçiş konusunda vardığı mutabakata ters düşen bir kimliğin göstergesidir, çünkü başkanlık yetkilerini yeni sisteme geçiş için kullanacağı şüphelidir. Masa etrafındaki liderlerin de bunun farkında olduğu ve Türkiye’yi çürüten başkanlık sistemin tasfiye için görev yapacak bir ismi tercih edecekleri biliniyor.

Ancak muhalefetin bu tavrı, Türkiye’nin içinde bulunduğu bataktan çıkmasının kolay olmayacağının açık göstergesi. Çünkü yüzü eski veya yeni olması fark etmeden aktörlerin neredeyse tamamı demokrasi, hak ve hukuk mücadelesinden çok, devlet pastasından pay alma kavgasına girişmiş bulunuyor.

Demokrasi sözü veren siyasi aktörler, bunu dünün en kirli isimleri bir araya gelerek, onlarla aynı fotoğraf karesine girmekte bir sakınca görmeyerek yapamaz. İmamoğlu, Karadeniz gezisindeki tercihleriyle kötü bir sınav vermiş ve açıkçası sınıfta kalmıştır.

Türkiye yeni bir siyasi düzen kurmakla yetinemez, yeni bir medya da yaratmak zorunda. Bunu kirlenmiş, zenginleşmek uğruna her rezilliği yapmış isimler üzerinden yapamaz. Ülkenin geleceği için söylenecek tek söz şudur: "Bana hangi gazetecileri tercih ettiğini söyle, sana nasıl bir siyasetçi olduğunu söyleyeyim…"

Öne Çıkanlar