İnsan Hakları Haftası'nda Türkiye: OHAL kalıcılaştı, hak ihlalleri arttı

İnsan Hakları Haftası'nda Türkiye: OHAL kalıcılaştı, hak ihlalleri arttı
Diyarbakır Barosu, İnsan Hakları Haftası'nda Türkiye’nin hak ihaleleri verilerini açıkladı: Toplum kutuplaştırıldı, OHAL rejimi kalıcılaştı, hak ihaleleri arttı.

Remzi BUDANCİR


ARTI GERÇEK - Diyarbakır'da 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası etkinlikleri başladı. Hafta boyunca panel, film gösterimleri gibi etkinliklerle insan hak ve özgürlüklerinin önemine değinilecek. Etkinlikleri İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, Diyarbakır Barosu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği, Hak İnisiyatifi Derneği Diyarbakır Temsilciliği ve Diyarbakır Tabip Odası (DTO) ortaklaşa düzenliyor.

10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası etkinlikleri Diyarbakır'da, kayıp yakınlarının eylemlerinin yasaklandığı Koşuyolu Parkı'nda bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde yapılan basın açıklamasıyla başladı. Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın, açıklamasına 28 Kasım 2015 tarihinde Dört Ayaklı minare önünde silahlı saldırı sonucu öldürülen Tahir Elçi'yi anarak başladı. Etkin bir soruşturma yapılmadığını belirten Aydın, dosyanın 'faili meçhule' bırakılmak istendiğini söyledi.

'İKTİDAR TOPLUMU KUTUPLAŞTIRDI'

Ülkede yaşanan hak ihlallerine değinen Aydın, "İfade ve örgütlenme özgürlüğü, iktidarın otoriter politikaları ve siyasi vesayet altına girmiş yargının kararlarıyla adeta yok edilmeye çalışılmaktadır. Kendisi gibi düşünmeyen hemen her toplumsal kesimi baskı altına alan siyasi iktidar, çok renkli olan toplumumuzu birbirine karşıt iki kutup halinde oturtma ve böylece idareyi kolaylaştırma politikası gütmektedir. Toplumsal hayatı militarist politikalarla yapılandırarak bunu yaygın ve sistematik bir hale dönüştürmektedir" ifadelerini kullandı.

2015'TEN BU YANA YAŞANAN HAK İHALALLERİ

İktidarın güvenlikçi politikalarını sürdürdüğünü, devam eden silahlı çatışma ortamında ise binlerce insanın hayatını yitirdiğini ifade eden Aydın, 2015 yılından bu yana yaşanan hak ihlallerini sıraladı:

- Özellikle 2013-2015 yılları arasında 'çözüm süreci' adıyla başlatılan sürecin, toplumsal yaşamımızda yarattığı pozitif etkileri yakından hissederken, 2015 yılının ikinci yarısından itibaren çatışmalı ortama dönülmesi ile barış umudunun nasıl yerle bir edildiğine şahitlik ettik.

- 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen askeri darbe teşebbüsünün bastırılmasının ardından ilan edilen ve üç aylık periyotlarla uzatılan OHAL, 2 yıl aradan sonra yani 19 Temmuz 2018 tarihinde kaldırıldı. OHAL resmiyette kalmış olmasına rağmen 7145 sayılı kanunla OHAL uygulamaları 3 yıl uzatılmıştır.

OHAL DÖNEMİ: 130 BİN KİŞİ İHRAÇ EDİLDİ, 160 BASIN-YAYIN ORGANI KAPATILDI

- OHAL rejiminde; yayınlanan Kanun Hükmünde Kararnamelerle 130 bini aşkın kamu personeli ve akademisyen ihraç edildi. 160 basın-yayın organı süresiz olarak kapatılarak mal varlıklarına el konuldu. Onlarca gazeteci tutuklandı, yine onlarcası hakkında soruşturma ve davalar açıldı, bu davalarda sırf mesleklerini yaptıkları için gazetecilere hapis cezaları verildi. İfade ve örgütlenme hürriyeti, Valilikler ve Kaymakamlıklarca alınan yasaklama kararlarıyla bir bütün olarak baskı altına alındı. İnsan hakları, hukuk, çocuk, kadın, yoksullukla mücadele odaklı hak savunuculuğu faaliyetleri yürüten yüzlerce dernek ve vakıf, haklarında hiç soruşturma bulunmaksızın 'Terör örgütleri ile ilişkili oldukları' gibi çok soyut gerekçelerle kapatıldı.

BELEDİYELERE KAYYIM ATANDI, SEÇİLMİŞLER TUTUKLANDI

- 95'i DBP'li belediyeler olmak üzere 102 belediyeye kayyum atandı, DBP'li belediye eş başkanları kayyum atamaları sonrası haksızca tutuklandı. Ülkenin ikinci muhalefet partisi olan HDP'nin Eş Genel Başkanları da dâhil olmak üzere 15 milletvekili tutuklandı. HDP'li kimi vekillerin vekilliği düşürülürken, kimi vekillere çeşitli hapis cezaları verildi.

DEMİRTAŞ KARARI

- AİHM ve AYM'nin vermiş olduğu ihlal kararları sonrasında siyasilerin yapmış oldukları açıklamalar ile mahkemelerin bağımsız karar verme yetkisi tamamen ortadan kaldırılmıştır. Yakın tarihte AİHM'in, HDP'nin önceki eş genel başkanı Selahattin Demirtaş hakkında vermiş olduğu ihlal kararı akabinde Cumhurbaşkanı'nın kararı eleştiren açıklamaları sonrasında yerel mahkeme ihlal kararına uymamış, sayın Demirtaş'ın tutukluluğunun devamına karar verilerek Anayasanın 90. maddesi açık bir şekilde ihlal etmiştir. Anayasa ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ile güvence altına alınmış olan demokrasinin vazgeçilmezi serbest seçimler ve seçmen iradesi adeta hiçe sayılmıştır.

CEZAEVLERİ: MAHPUSLAR FİZİKİ İŞKENCE GÖRÜYOR

- OHAL ilanı ve uygulama süreciyle paralellik gösteren hapishane ihlalleri, sürgünler, sağlık hakkı, işkence ve kötü muamele, disiplin soruşturmaları, tecrit etme, haberleşme, iletişim, aile görüşü haklarının kısıtlanması gibi konularda açığa çıkmıştır. Mahpusların mektup aracılığıyla ve gerekse de yakınlarının insan hakları örgütlerine bizzat yaptıkları başvurularda, sevkler sırasında çıplak arama ve fiziki işkence, tek kişilik hücrelerde tecrit etme, kelepçeli tedavi, hastane ve revire çıkarılmama gibi yaşanan mağduriyetleri ifade etmişlerdir.

'LEYLA GÜVEN'İN YERİ HAPİSHANE DEĞİL, MECLİS'TİR'

- Hükümlü mahpus statüsünde bulunan Abdullah Öcalan'ın 27 Temmuz 2011'den bu yana avukatlarıyla, yine kendisinin ve aynı hapishanede bulunan 3 siyasi mahpusun aileleriyle 104 haftadır görüştürülmemesi insan hakları ihlalidir. Öcalan'a yönelik sürdürülen tecrit uygulamalarını protesto etmek amacıyla Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan DTK Eş Başkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine girmiş, açlık grevi 10 Aralık itibariyle 33. güne girmiş bulunmaktadır. Leyla Güven'in yeri hapishane değil meclistir. Kendisinin serbest bırakılmasını talep ediyor ve taleplerini Meclis çatısı altında sürdürmesini bekliyoruz.

CUMARTESİ ANNELERİ

- Ülkenin karanlık dönemlerinde çocuklarını kaybeden ve onlardan bir daha da haber alamayan Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri'nin yürütmüş olduğu adalet ve hakikat, geçmişle yüzleşme mücadelesi de bu dönemde siyasi iktidar tarafından engellenmek istenmiştir. 20 yıldan fazla bir süredir şiddetsiz devam eden Cumartesi Anneleri'nin eylemleri hakkında verilen yasaklama kararının kaldırılması ve ailelerin yürütmüş olduğu bu adalet mücadelesinin desteklenmesi, geçmişle yüzleşmenin sağlanması gerekmektedir.

ASKERİ OPERASYONLAR, ÖZEL GÜVENLİK BÖLGESİ UYGULAMASI

- Kırsal yerleşim bölgelerini de kapsamına alan yüzlerce bölge askeri operasyonlar yapılacağı gerekçesiyle özel güvenlik bölgeleri ilan edilmiş, yine pek çok kez sokağa çıkma yasakları ilan edilmiştir. Yasakların ilan edildiği kırsal yerleşim alanlarında yaşayan insanlar, doğal ve rutin hayat akışını sürdürememekte ve mağduriyetler yaşamaktadır. Kırsal araziler ve ormanlık bölgelerde çıkan yangınlarda, maddi kayıplar meydana gelmiştir. Sağlık ve eğitime erişim sorunları ortaya çıkmıştır. Askeri operasyonlar sırasında güvenlik güçleri tarafından yerleşim alanlarına yapılan baskınlarda ise sivillere işkence ve kötü muamelede bulunulmuş, haksız gözaltı işlemleri gerçekleşmiştir.

KADINA YÖNELİK ŞİDDET: DOSYALAR YARGI ELİ İLE SÜRÜNCEMEDE BIRAKILIYOR

- Kadınlara yönelik şiddet ve katliamlarda, 2018 yılında devam etti. Kadınlara yönelik hak ihlallerindeki artış, mevcut hukuki düzenlemelerin hayata geçirilemediğini ve kadını yeterince koruyamadığını göstermektedir. Kadına yönelik şiddet, cinsel taciz ve cinsel saldırı dosyalarında etkili soruşturmalar yürütülmedi. Çok sayıda dosyanın yargı eliyle sürüncemede bırakıldığına, hala kadına yönelik şiddet davalarında erkek failin haksız tahrik, iyi hal indiriminden yararlandırıldığına tanıklık etmekteyiz.

- Çocuklara yönelik şiddet ve hak ihlalleri, bu süre içerisinde devam etti. Şiddet sonucu katledilen çocukların yanı sıra yurt, okul gibi kapalı kurumlar başta olmak üzere toplumsal yaşamda çocuklara yönelik artış gösteren cinsel istismar vakaları dikkat çekmektedir.

700'DEN FAZLA ÇOCUK CEZAEVİNDE

- Şiddet sonucu katledilen çocukların yanı sıra, çatışmalı ortamların varlık gösterdiği bölgelerde sahipsiz bırakılan patlayıcılar sonucu da çocuklar yaralanıyor ve yaşamlarını kaybediyor. Türkiye'de 0-6 yaş arasındaki 700'ü aşkın çocuğunun annesiyle birlikte cezaevinde bulunuyor olmasına tanıklık ediyoruz. Türkiye'de çocukların haklarını güvence altına alan koruyucu yasaların yetersizliği ve uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmediği görülmektedir.

Açıkladıkları verilen oldukça geniş olduğuna dikkat çeken Aydın, Türkiye'yi taraf olduğu Birleşmiş Milletler Evrensel Beyannamesi yükümlülüklerini yerine getirmeye davet etti.

Öne Çıkanlar