Barolara genel kurul genelgesi, TBB seçimlerinde Feyzioğlu'nun ihtiyaç duyduğu delegeler için mi?

Barolara genel kurul genelgesi, TBB seçimlerinde Feyzioğlu'nun ihtiyaç duyduğu delegeler için mi?
Baroların genel kurul yapmasını erteleyen genelgeyi hukukçular değerlendirmeye devam ediyor.

ARTI GERÇEK- Çoklu Baro yasasının 15 Temmuz'da yürürlüğe girmesinin ardından ancak iki ay sonra ihtiyaç duyulan iki bin imza toplanarak İstanbul 2 No’lu Baro kuruluşuna ilişkin "irade" ortaya çıkabildi. 

Söz konusu listede Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın avukatları Özel ve İnal, TÜRGEV üyesi Bozkurt ile AKP’de siyaset yapmış isimler var. 2 bin 41 avukatın yer aldığı listede, MHP kanadından ise 300’e yakın avukatın üye olduğu öğrenildi. Ancak İstanbul Barosu'na henüz resmi olarak başvurulmuş değil. 

ARTI TV'ye bağlanan İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, ikinci baro için, "Tam da şu anda siyasetin göbeğine düşen, siyasetin içine düşen bir baro örneği ile karşı karşıyayız" yorumu yaptı.

Avukatların siyasi görüşlerinin kendisini ilgilendirmediğini belirten Durakoğlu konuşmasında, "İkinci baro kurulunca benim belki hayırlı olsun demem gerekiyor ama hayırlı olmayacağını biliyorum. Ama sonuç itibariyle değerlendirmem gerekirse ikinci baro ihtiyacının neden ortaya çıktığı gerçekliğinin siyasal bir çerçevede biçimlendiğini söyleyebilirim. ‘Baro kendi başına siyaset yapıyor’ demişlerdi. Siyasetten uzaklaştırmanın yöntemi olarak ikinci baroyu konuşmuşlardı. Tam da şu anda siyasetin göbeğine düşen, siyasetin içine düşen bir baro örneği ile karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı.

'DAHA ÇOK İKTİDARIN YANINDA YER ALACAK'

Her ne kadar ikinci baronun kurulduğu ilan edilsede resmi bir başvurunun kendilerine ulaşmadığını kaydeden Durakoğlu insan haklarının savunulmasını geriye götürecek bir adım atıldığının altını çizerek, "Şöyle bir endişe taşıyorum bütün bunların dışında; ikinci baro özü ve sonucu itibariyle bu ülkede yaşanmakta olan yargı yetmezliğine ilişkin bakış açılarında daha çok iktidarın yanında yer alacak. Belki de yetmezlikleri söylemekten çekinecek, belki de bilerek söylemeyecek. Ya da İstanbul Sözleşmesi’nde olduğu gibi kadına karşı şiddet ve kadın cinayetleri ortaya çıktığında bunları görmezlikten gelecek. Tarikat yurtlarında çocuk istismarlarını bilmeden konuşabilecek ya da bu işin fıtratında olduğunu söyleyebilecek. Bir anlamda insan hakları mücadelesi yapmayan hatta yapılan insan hakları mücadelesini bir ölçüde geriye götüren, bunları görmezden gelen bir yapı ortaya çıkabilecek.  Ancak bütün bunlara rağmen avukatlık mesleğinin ifade ettiği anlamı değerlendirdiğimde başka bir noktaya ulaşılabileceği kanısında değilim" şeklinde konuştu.

'KANUN HÜKMÜ BİR GENELGEYLE KALDIRILDI'

Durakoğlu, İçişleri Bakanlığı'nın baroların genel kurul yapmasını erteleyen genelgesini de değerlendirdi. Salgın nedeniyle endişelerin baro içinde de var olduğunu belirten Durakoğlu, bu endişeyi anlamlı bulurken, kanun maddesinin genelge marifetiyle askıya alınmasını ise son derece tehlikeli olduğunu kaydetti.

"Doğrusunu isterseniz bizim meslektaşlarımız arasında da özellikle pandemi ortamı içerisinde böyle bir tehlikenin varlığını işaret edenler vardı. Hatta gönderdikleri mazeret dilekçesinde işaret etmişlerdi. Nasıl olması gerektiğini belki oturup konuşabilirdik" diyen Durakoğlu, "Bu düzenlemeyi konuşurken galiba başka şeyleri de konuşmak gerekiyor. Bunlardan birincisi baroların genel kurulları kanunla düzenlenmiştir. Ekim ayının birinci ikinci haftasında yapılması kanunla zorunlu hale getirilmiştir. Oysa Cuma günü yayımlanan İçişleri Bakanlığı genelgesi, kanun hükmünü bir genelgeyle kaldırıyor. Bu son derece tehlikelidir. Eğer yasamanın yetkisi içerisinde bulunan bir düzenlemenin bakanlık tarafından yapılabileceği noktasına gelmişsek hukuk devleti olgusunun mutlaka sorgulanması gerekir. Bu bizim hukuk algımızın nereye geldiğini gösteren basit bir ciddiyetsizlik olmanın ötesinde özellikle hukuksallık açısından değerlendirilmesi gereken bir noktadır, bunu vurgulamak lazım" sözlerini kullandı.

Genel kurul ertelemesini manidar bulan Durakoğlu, ikinci baronun bu nedenle zaman kazanarak Türkiye Barolar Birliği'nin(TBB) Genel Kurulu'na katılmasına olanak sağladığını, bunun ise istifası istenen mevcut TBB Başkanı Metin Feyzioğlu'nun ihtiyaç duyduğu delege sayısına yardımcı olacağını belirtti.

'TBB GENEL KURULU'NA KATILMALARINA OLANAK YOKTU'

Durakoğlu konuşmasında, "İkincisi getirilen düzenleme itibariyle biraz evvel konuştuğumuz çoklu baronun olanaklarıdır. Belki başka illerde kurulması için zaman dilimi elde edilmiştir. Ekim ayının içerisinde baroların genel kurullarının yapılması Aralık ayı içerisinde de Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu’nun yapılması kanunun gereği olduğu için kurulmuş olan ikinci baro bu süreyi kaçırdı. Bir ay evvel ilan vermesi gerekiyordu. Dolayısıyla artık Ekim ayı içerisinde genel kurulunu yapmasına olanak yok. Bu nedenle Aralık ayı içerisindeki TBB Genel Kurulu’na katılmasına olanak yoktu. Ama şimdi yapılan uzatma ona böyle bir olanak verecek gibi görünüyor. Böyle bir sonuçta ortaya çıktı. Bunun bir başka anlatımı da aralık ayı içerisinde TBB Genel Kurulu’na, Sayın Metin Feyzioğlu’nun ihtiyaç duyduğu kadar delegenin de katılması anlamına geliyor" dedi.

'YSK'NİN BİR BAŞKA FİYASKOSU'

Yüksek Seçim Kurulu'nun(YSK) kararına da değinen Durakoğlu, "YSK bir ilçe seçim kurulunun başvurusu sonucu verdiği kararda baroların genel kurulunun yapılmamasına ama siyasi partilerin devam eden kongrelerinin yapılmasına karar verdi. Bu pandeminin avukatlardan bulaşabileceği ya da avukatlara bulaşabileceği ama siyasi partilerde görev yapanlara bulaşmayacağına dair bir ironi yapmamıza neden olabilir. Ama daha ötesinde YSK gibi bir organın yasa hükmünün genelge ile değiştirilmesi konusunda kendisini hiçte bağlı görmemesi, tamamen İçişleri Bakanlığı genelgesine uygun davranmayı kendisine görev edinmesi gibi bir konumu tercih etmiş olması bizim açımızdan son derece önemlidir.  Bizim genel kurul yapıp yapmamamızın da ötesinde milli iradenin tecellisini teslim eden bir kurumsallığa demokrasiyi ne kadar teslim edeceğimiz, gelecekte ardı ardına gelecek soruları da gündeme getirecektir. Oy pusularını mühürsüz de olsa kabul eden, İstanbul seçimlerini usulsüz şekilde iptal eden YSK’nin bir başka fiyaskosundan başka bir şey değildir" şeklinde konuştu.

Öne Çıkanlar