Erdal Doğan yazdı: İstanbul Barosu seçim sonuçlarının anlattıkları

Erdal Doğan yazdı: İstanbul Barosu seçim sonuçlarının anlattıkları
'İstanbul Barosu geçmiş mücadelesi ile bu değişim ve dönüştürme gücüne sahiptir. Bu güçlü çıkışı ile diğer meslek örgütlerine ve ülkenin demokratikleşmesine de öncü olabilir.'

Gazete Karınca'dan Erdal Doğan'ın İstanbul Barosu seçim sonuçlarını değerlendirdiği yazısı şöyle:

Hafızamıza güvenerek soruyorum hatırlarsanız belki; çok yoğun tartışmalar, protestolar ardından Meclis’ten geçen avukat sayısının 5 bini aştığı illerde 2 bin avukatın imzasıyla, birden fazla baro kurulmasının önünü açan yasa, Temmuz 2020’de yürürlüğe girmişti. Yeni yasa kapsamında ilk baro İstanbul’da kuruldu. Toplanan 2 bin imza 24 Eylül 2020’de Barolar Birliği’ne teslim edilerek, İstanbul 2 No’lu barosu tüzel kişilik kazandı. İstanbul’un ardından Ankara’da da 2000 üye ile 2. Baro tüzel kişiliğini kazandı. Fakat mevcut barolardan kopma asgari kurulma sayısının çok ötesine geçmedi. Çoklu barolar yasası üye çoğunluğu çok olan baroların barolar birliğine göndereceği delege sayısının avukat oranını temsilinde de adaletsizliği yasallaştırdı ve pratiğe geçirdi.

Pandemi için toplu cenaze törenleri, Ayasofya’nın camiye dönüştürme mitingi, Akp il kongreleri sorun değildi ama baroların seçimli olağan genel kurullarının yapılması çok büyük riskti ve o yüzden ertelenip durdu. Bu nedenle bir yıl gecikmeli olarak İstanbul Barosu seçimli genel kurul toplantısı nihayet 16-17 Ekim 2021 tarihinde gerçekleştirdi. Şimdi 1 nolu olarak adlandırılan 150 yılı aşkın tarihi geçmişli İstanbul Barosu 52.049 üye sayısı ile halen dünyanın en büyük barolarından.

Peki üye sayısının çokluğu ve baronun büyüklüğü, bu büyüklüğünün üyesi avukatlara, temsil ettiği halkın haklarını temsildeki etkisi aynı oranda paralel biçimde midir? Elbette ki değildir!
Üye sayısı daha az olan baroları hem üyesi avukatları hem de halkın temel hak ve özgürlükleri için daha aktif olabildiğini gördük ve görebiliyoruz.

Anayasa, Avukatlık Kanunu, Havana Kuralları avukatlara çok önemli sorumluluklar yüklemekle beraber yetkiler de tanımaktadır. Savunmanın dokunulmazlığının dayanağı da avukatların temsil ettiği hakkın özü olan kişi hak ve özgürlüklerini koruma ve gerçekleştirmesinin maddi varlığı ve ruhundan alır. Çok zaman unutulan bu misyon olmazsa olmazın gerçek omurgasını da zedelemektedir.

İstanbul Barosu son seçimine 6 grup girdi. Bu gruplar içinde yakın görüşteki grupların ayrı grup altında girmesinin de artık anlaşılır bir yanı kalmadığı son seçimlerde bir kez daha somutlaşmış oldu. Mesela Çağdaş Avukatlar Grubu ile Özgürlükçü Demokratlar Avukatlar Grubu.

Son seçim sonuçlarına gelecek olursak ve tablo bize neyi gösteriyor?

Seçimde oy kullanan üye sayısı 26.497 avukat.

En son açılan 131 sandığa göre grupların aldıkları gayri resmî sonuçlara göre oy dağılımı şöyle:

Avukat Hakları: 5994
Bağımsız Avukatlar : 956
Çağdaş Avukatlar: 1687
İstanbul Milliyetçi Avukatlar: 1109
Önce İlke Çağdaş: 8503
Önce İlke Yükseliş: 6107
Özgürlükçü Demokrat: 1674
Geçersiz Oy: 467

Bu sonuca göre toplam kullanılan oy sayısı: 26497

26497 avukatın katılımı 52.049 üyeli bir baronun yarısına denk düşmektedir ki bu çok düşük bir oran ve katılımdır!

Baro üyelerinden genç, yaşlı avukatları baro seçimi heyecanlandırmıyorsa, yarısı oy kullanmıyorsa seçime katılan her grubun çok ciddi düşünmesi gereken bir tablodur! Tabi bu tabloda gözetilmesi gereken en önemli verilerden biri de son 3 yılda artan genç avukat üye sayısına rağmen hiçbir grup çekim merkezi olamamış ve yine artan üye sayısına rağmen grupların aldıkları oy oranı geçmiş seçim dönemlerine göre giderek daha azalmış oluşudur! Nedeni niçini düşünülecek mi yoksa hal budur deyip kaderle yola mı çıkılacak?

Daha da önemlisi resmî olmayan seçim sonucuna bakıldığında Önce İlke Çağdaş Grubu adına Av. Mehmet Durakoğlu başkanlığında girdiği liste 8503 oyla yeniden yönetim kurulu ile baro yönetimini yeniden kazandı.

Geriye kalan 5 grubun aldığı oy ise toplamda 17.527 oy. Bu kadar seçmen avukatın oyu ne İstanbul Barosu yönetim kurulunda ne de barolar birliğinde hiçbir temsil hakkı olmayacak çünkü yok kabul ediliyor. Burada geçersiz sayılan belki içlerinde büyük kısmı protesto oyu olan 467 oydan ise hiç bahsetmiyoruz.

Sonuç binlerce irade sahibi avukatın seçimi çöpe gitmiş oldu yine, yeniden..

Çarşaf listeyi savunan görüşler kendisine yakın görüşteki kişilerle çalışmayı savunmaktalar.

Seçime katılanların yaklaşık yüzde 70 i ise baro yönetiminden yine dışlanmış oldu.

hem finans kapitalizmin fütursuz gelişimi hem de ekonomik ve siyasal bu gelişmelere bağlı olarak devlet ve devletler grubunun giderek demokratikleşme ilkelerinden uzaklaşarak daha otoriter ve faşizan yönetimlere yerine bıraktıkça avukatlık mesleği de diğer birçok mesleklerden belki daha çok baskıya, dezenformasyona uğramakta kendisine yabancılaşmakta, deotonloji kurallarından hızla uzaklaşmaktadır.

Yaklaşık 17 yıl boyunca İstanbul Barosu’nun hemen hemen her hafta yapmak zorunda kaldığı ve yoğun ilginin olduğu avukatlık meslek içi eğitimlerde etkin müdafilik ve sanık hakları dersi verirken yukarıdaki tespiti her geçen yıl daha fazla tanık oldum. Şunu da not etmem gerekir ki geçmiş dönemde CMK servisinden sorumlu yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan Av. Mehmet Durakoğlu etkin müdafilik, sanık hakları ve avukatların eğitimi için oldukça ilgiliydi.

Sonuç olarak sözü fazla uzatmadan bu yazının yazılma nedeni bir çağrı. Ve bu çağrı kıymetli üstatlara ve meslektaşlarıma. Baro seçim sistemi sonucunda çıkan sonuca göre baro yönetimini yeniden düzenlememiz acil şart. Bunu daha az üye sayısına sahip barolar eğilim yoklamasına göre yapıp, seçime öyle gitmekteler.

Yönetim dışında bırakılan on binlerce avukatın baro yönetim ve işleyişinden ötelenmesi hem demokratik toplum yapısını bozmaktadır hem de mesleğin gelişimini, etkililiğini, denetimini azaltmaktadır.
Haliyle halkın hak arama hak ve özgürlüğüne darbe vurmaktadır. Bir baro mevcut anti-demokratik seçim yasasına göre bile TBMM deki temsilden bile daha anti demokratik bir tablo sergilemesi hiç mi rahatsız etmez bizleri.

Avukatlık hukukunun temel ilkeleri bellidir buna uyulsa bile asgari düzeyde ortak demokratik siyasal anlayışta buluşulur. O başka bu başka değildir. Doğrudan demokrasinin temelleri meslek, sendika, dernek gibi yapılardan başlar.

İstanbul Barosu geçmiş mücadelesi ile bu değişim ve dönüştürme gücüne sahiptir. Bu güçlü çıkışı ile diğer meslek örgütlerine ve ülkenin demokratikleşmesine de öncü olabilir. Az kendine güven ve cesaretle avukatlık mesleğini hak ettiği konuma getirmek ve halkın güvencesi olması mümkün. Ayrıca her yönetimin hatırlattığı gibi "avukatların efendisi yoktu köle de çalıştırmadılar". Aynı şekilde avukatların ne komutanı vardır ne de askerleri. Bağımsız olabildikçe avukat avukattır.

Öne Çıkanlar