İsveç Çocuk Koruma sistemine karşı Müslüman Kardeşler ve Türkiye'den ortak kampanya

İsveç Çocuk Koruma sistemine karşı Müslüman Kardeşler ve Türkiye'den ortak kampanya
İsveç Çocuk Koruma Sistemi, Müslüman Kardeşler ve Türkiye’nin de içinde olduğu bir kampanyanın hedefine oturtuldu.

İsveç Çocuk Koruma Sistemi bir süredir müslüman çocukları kaçırma, zorla ateist veya hristiyan yapma gibi Siyasi İslamcı komplo teorilerinin hedefinde. Aileleri tarafından kötü muamele gördüğü iddia edilen çocukların devlet koruması altına alınması bu tartışmanın başlıca ateşleyicisi oldu.

Batı’ya göç eden müslümanların gittikleri topluma uyum sorunları yaşamaları başta Müslüman Kardeşler olmak üzere Siyasi İslamcıların ve ırkçı siyasetçilerin hedefi haline gelmelerine neden oluyor. Hany Ghoraba, son dönemde ateşlenen ve Türkiye’nin de bir şekilde içinde olduğu bu tartışmayı Investigative Project sitesi için yazdı:

İsveç'in çocuk koruma sistemi, İslamcıların karalama kampanyasının son hedefi. İslamcı web siteleri ve videolar, istismar ve ihmal endişeleri nedeniyle ailelerinin evlerinden alınan çocukların devlet tarafından kaçırıldığını ve beyinlerinin yıkandığı iddialarıyla dolu.

Müslüman Kardeşler din adamı Mohamed Al Sagheer geçen ay Türkiye merkezli Channel 9'a verdiği röportajda, "Bu Müslüman çocuklar ailesinden mahrum bırakıldıktan sonra ya ateist ya da Hristiyan olacaklar" iddiasında bulundu.

İsveç'in Gençlerin Bakımı veya LVU yasası 1990'dan beri yürürlükte. Sosyal hizmet uzmanlarına, "çocuğun sağlığına veya gelişimine yönelik önemli bir zarar riskine dayanarak çocukları evden çıkarma yetkisi" veriyor. Resmi İsveç hükümeti raporlarına göre, 2020 yılında devlet tarafından  üstlenilen 9034 çocuk bakımı vakası var. Bu çocuklardan kaçının Müslüman olduğu ise belli değil.

Son zamanlardaki birçok vaka, İslam Devleti (IŞİD) işbirlikçilerinin çocuklarını içeriyor.

Yakın zamanda "Çocukları Kaçırmayı Durdurun" etiketiyle Arapça bir sosyal medya kampanyası viral oldu. İsveç'in İslamcı Hizb-ut Tahrir şubesi de bu kampanyaya katılarak, yasayı "İslam'a ve Müslümanlara karşı düşmanlık ve nefret politikası" olarak nitelendirdi...

Söylenti, diğer İslamcı kurumlar ve Müslüman Kardeşler aracılığıyla geniş çapta yayıldı. Devlet korumasında olan çocukların, anne babalarına artık, Müslümanlara yasak olan domuz eti yiyen ateistler olduklarını söylediği iddiası gündeme getirildi.

Radikal Filistinli din adamı, "İsveç'te şu anda çocuklara karşı olanlara sessiz kalamayız. Dört yıl bir çocuğun beynini yıkamak, kimliğini silmek ve ailesine geri dönmemesinse ikna etmek için yeterlidir. Vallahi bu yürek parçalayıcı" yorumunda bulundu. Magdy al-Moghrabi, oğlu evden alınan bir adamın hikayesini kendi versiyonuyla anlattı.

Müslüman Kardeşlere ait olduğuna inanılan İslamcı web sitesi Shoun Islamiya (İslami İşler), bir dizi makale ve video aracılığıyla İsveç makamlarının Müslüman çocukları kaçırdığını ve hatta köleleştirdiğini iddia eden söylentileri yaymakta baş rol oynadı.

Shoun Islamiya, televizyon izlemekten yurtdışında eğitim görmeye kadar batı yaşamının tüm biçimlerini reddeden makalelerle anti-Semitizm'e kadar Batı'ya karşı nefret ve kışkırtmayı yayıyor. Radikal web sitesi makalelerinin çoğunun ana konusunu Batı'nın neden Müslüman nüfusu sınırlamak istediği gibi komplo teorileri oluşturuyor.

İSVEÇ YASALARINI VE SOSYAL HİZMETLER KURMUNU SAVUNDU

İsveç Psikolojik Savunma Ajansı'nda (MPF) Operasyon Müdürü Mikael Tofvesson, kampanyanın geçen ay "keskin bir şekilde tırmandığını" ve "yorum bölümlerinde artık yetkililere yönelik terörist saldırılar veya tehditler için çağrılar yapıldığını" söyledi.

İsveç, radikal İslamcı imamların iddialarını dezenformasyon olarak nitelendirdi. İsveç Dışişleri Bakanlığı, Çocuk Kurumu aleyhine Stockholm ve Göteborg’de protesto gösterileri düzenlendiği sırada, sosyal hizmetleri de kararlarını da güçlü bir şekilde savundu.

Bakanlık açıklamasında, "İsveç sosyal hizmetleri çocukları kaçırmıyor. İsveç'teki tüm çocuklar, BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme de dahil olmak üzere İsveç mevzuatı uyarınca eşit olarak korunur ve bakılır" denildi.

Pew Araştırma Merkezi'nin 2017 tarihli bir raporu, 10 milyonluk İsveç'teki Müslümanların yüzdesinin, toplam nüfusun yaklaşık yüzde 8,1'ini oluşturduğunu, yani ülkede 800 binden fazla Müslümanın yaşadığı tahmininde bulunmuştu. Müslümanların sayısı o zamandan beri daha da arttı.

İsveç, 1960'ların sonlarından bu yana Batı dünyasında göçmenlerin en büyük durak yerlerinden biri olmuştu, ancak yetkililer yeni göçmenlerin bazılarını İsveç toplumuna entegre etmede sorunlarla karşılaştı. Bu, durum ülkenin 900 binden fazla yeni göçmen aldığı 2011-2021 yılları arasındaki on yılda daha zorlu hale geldi.

İngiltere merkezli Mısırlı yazar Nervana Mahmoud, Terörizm Araştırma Projesi'ne verdiği demeçte, "İslamcılar Batı toplumlarına entegre olamamalarını ve Avrupa yasalarına saygı göstermeyi reddetmelerini İsveç'i çocuklarını kaçırmakla suçlayarak bir karşı saldırı kampanyası yürüterek gizliyorlar. Gerçekte, İsveç'in yaptığı şey, yasalarını ülkelerinde yaşayanlara uygulamaktır" diye konuştu.

Dezenformasyon kampanyasına "çocukları dövmek, çocuklarını okulda diğer Müslümanlara vaaz vermeye teşvik etmek, reşit olmayan evlilikleri savunmak gibi [kötü] davranışlarını açığa vurarak" karşı çıkılmalıdır.

Kampanyanın önemli bir ayağını yeni kurulan Nyans Partiet (Nüans Partisi) oluşturuluyor. 2019 yılında Türk asıllı İsveçli siyasetçi Mikail Yüksel tarafından kurulan parti, Türkiye'nin İslamcı hükümeti ve aşırı sağcı bir Türk grubu olan Bozkurtlar ile yakın ilişkisiyle biliniyor.

Yüksel, hükümetin çocuk koruma hizmetlerine karşı düzenlenen protestolara katıldı ve kampanyaya damgasını vuran dezenformasyonun varlığını kabul etmesine rağmen İsveçli yetkililerin ayrımcılık yaptığı konusunda ısrar etti.

Yüksel, Anadolu Ajansı'na verdiği demeçte, "Sosyal hizmetler kurumunun İsveçli bir aileden çocuk alma gerekçesi ile Müslüman ve göçmen bir aileden çocuk alma gerekçesi aynı değil. Müslüman ve göçmen aileler için korkunç önyargılar devreye giriyor" iddiasında bulundu.

Ancak İsveç'teki tüm Müslümanlar bu nefret kampanyalarını desteklemedi. İsveç İmam Konseyi ve Birleşik İslam Dernekleri, nefret kampanyasını kınadı ve Müslümanları buna uymamaya çağırdı:

"İmamlar, nefret söyleminin yayılmasını önlemek için ellerinden gelenin en iyisini yapmalı, toplumda ekilen nifak tohumları hakkında takipçilerine bilgi vermeli ve olumlu değişime yapıcı bir şekilde nasıl katkıda bulunabileceklerini anlatmalıdır."

Oysa İsveç, çocuk bakımında küresel bir öncü olarak kabul edilmekte. 1979'da dünyada çocuklara yönelik her türlü bedensel cezayı kaldıran ilk ülke oldu.

İsveç, yeni göçmenleri kendi toplumuna entegre etme konusunda hâlâ zorluklarla karşı karşıya ve İslamcı gruplar yanlış bilgi yaydıkça bu görev daha da zorlaşıyor. Bununla birlikte İsveç, dezenformasyona dayalı kısır İslamcı söylentilere maruz kalan ilk ülke değil ve kesinlikle son da olmayacak.

Öne Çıkanlar