Kadınlar ayakta: Bu ülkede yaşam hakkımız için idareci erkeklerle savaşımız var

Kadınlar ayakta: Bu ülkede yaşam hakkımız için idareci erkeklerle savaşımız var
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü: Bu ülkede sokakta, meydanlarda bir savaş yok belki ama bu ülkede kadınların yaşam hakkı için idareci erkeklerle savaşımız var.

İstanbul Sözleşmesi feshinin sadece hukuki değil aynı zamanda politik bir mücadele olduğuna dikkat çeken kadın örgütleri, hem Meclis'te hem de sahada çalışmayı sürdürecek. Özellikle sosyal medya "miting alanına" çevrilecek, siyasi partiler ile yakın temas kurulacak.

Türkiye, 2011'de imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi'ni onaylayan ilk ülke olmasına karşın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kararı ile sözleşmeden bir gece yarısı ansızın ayrıldı.

AKP başta olmak üzere bazı cemaat ve tarikat grupları tarafından sözleşmenin, "aile yapısına zarar verdiği ve içindeki bir maddede yer alan 'toplumsal cinsiyet' ifadesiyle "LGBT+ları normalleştirdiği" savunulsa da İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetin önlenmesi, şiddet mağduru kişilerin korunması ve taraf ülkelerin bu yönde politikalar üretmesini amaçlıyor.

Türkiye’nin 2014’te yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılmasını, kadın hakları mücadelesinde önemli bir kazanımın geri alınması olarak yorumlayan kadın örgütleri, sözleşmeye atıf da yapılan 6284 sayılı kadına yönelik şiddeti önleme yasasının da akıbetinin tehlikede olduğunu belirtiyor.

Sözleşmenin feshine ilişkin CHP başta olmak çok sayıda siyasi parti ve baro Danıştay’da dava açarken, Türkiye nüfusunun yarısını yani 42 milyon kadını ilgilendiren konuda kadın örgütlerinin izleyeceği yol haritası ise merak ediliyor.

SİYASİ PARTİLERDEN RANDEVU İSTENECEK

Duvar’dan Müzeyyen Yüce’nin haberine göre kadınlar, sözleşmenin feshi kararı sonrası Türkiye’nin dört bir yanında "Kararı geri çek, sözleşmeyi uygula" sloganıyla alanlara çıkarken, sokak eylemlerinin bundan sonra da artarak devam edeceği ifade ediliyor.

Mücadelenin henüz bitmediği, hatta yeni başladığı mesajı verilirken, toplumda İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin yaratılan, "aile yapısını bozuyor", "eşcinselliği normalleştiriyor" algısına karşı gerçeğin anlatılması ve sözleşmenin hukuksuz fesih edildiğine ilişkin de yerel bazda il il çalışmalar yapılacak.

Öte yandan sosyal medya mecraları ‘miting alanına’ çevrilecek, kadınlar tarafından "İstanbul Sözleşmesi Yaşayacak" denilerek sözleşmenin feshinin geri çekilmesi için kamuoyu oluşturulacak. Kadın örgütleri, siyasi parti temsilcilerinden de randevu talep ederek destek isteyecek.

'HİLAFET İSTİYORUM DİYEN DÜŞÜNCEYE HİZMET EDEN İKTİDAR ANKARA SÖZLEŞMESİ YAPAMAZ'

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, kadın mücadelesinin devam edeceğini söyledi.

İstanbul Sözleşmesi aleyhinde konuşan kişi ve kurumlara karşı dava açmayı sürdüreceklerini belirten Güllü, AKP Genel Başkan Yardımcısı Fatma Betül Sayan Kayan’ın, "İstanbul Sözleşmesi yerine Ankara Sözleşmesi hazırlığındayız" ifadelerine de tepki gösterdi.

Güllü, "Ana sayfalarında veya köşelerinde 'hilafet istiyorum' diyen düşünceye hizmet eden bir iktidar bana Ankara Sözleşmesi yapamaz. Bu ülkenin yeni bir sözleşmeye değil, var olan sözleşmede kadının yaşam hakkını korumaya ihtiyacı var. Önceki gün bu ülkede 7 kadın öldürüldü. O 7 kadının öldürülmesinin vebali bu kararı alanların boynundadır. Bu ülkede sokakta, meydanlarda bir savaş yok belki ama bu ülkede kadınların yaşam hakkı için idareci erkeklerle savaşımız var" dedi.

‘SÜREÇ, KORUMANIN TAMAMEN ORTADAN KALDIRIMASINA DOĞRU GİDİYOR’

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılmasıyla birlikte 6284 sayılı yasanın da tehlikeye düştüğüne dikkat çeken Güllü, "6284’ün ana dayanağı İstanbul Sözleşmesi’dir. Önce İstanbul Sözleşmesi, sonra 6284, nafaka hakkı derken süreç tamamen korunma sisteminin ortadan kaldırılmasına doğru gidiyor" diye konuştu.

'TÜRKİYE SÖZLEŞMEDEN ÇEKİLSE DE MUHAREBE DAHA BİTMEDİ'

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav ise "Türkiye sözleşmeden çekilse de muharebenin daha bitmediği" görüşünde.

İstanbul Sözleşmesi feshinin sadece hukuki değil aynı zamanda politik bir mücadele olduğuna dikkat çeken Kav, bundan sonra da direnişlerinin süreceğini ve yol haritalarını kadın kurullarında görüşerek belirleyeceklerini dile getirdi.

Sözleşmeden tek bir kişinin imzasıyla çıkıldığını, TBMM’nin bu süreçte işlevsiz bırakıldığını ifade eden Kav, bu aşamada siyasi partilere de büyük görev düştüğünü söyledi. Kav, kentler başta olmak üzere çok sayıda mücadele alanında da "savaşacaklarını" belirterek, "Bu hepimizin mücadelesi. Herkes kendi üzerine düşen görevi yapmalı" dedi.

'42 MİLYON KADININ HAYATI ÜZERİNDEN SOĞUKKANLI BİR ŞEKİLDE PAZARLIK YAPILDI'

İstanbul Sözleşmesi yerine Ankara Sözleşmesi tartışmalarına değinen Kav, "Uluslararası sözleşme yerine 'yerli ve milli sözleşme' yapılamaz. 42 milyon kadının hayatının bu kadar soğukkanlı bir şekilde seçim ittifaklarına feda edilmesi kabul edilemez. Yani 42 milyon kadının hayatı üzerinden pazarlık yapıldı" şeklinde konuştu.

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar