Kaybolan Darbe Araştırma Komisyonu Raporu ve CHP'nin muhalefet şerhi... (2)

İlk hata sanırım Reşat Petek’in komisyon başkanı seçilmesiyle yapılıyor, çünkü kendisi milletvekili seçilmeden önce TV programlarında Fethullah Gülen’in en büyük savunucularından birisi.

Dünkü yazıya Aziz Nesin’in bir deyişinden bahsetmiştim, madem öyle yine onun başka bir deyişiyle devam edeyim: "Tembelin çalışma günü yarındır" Bu deyiş benim yüzümden ortaya çıktı, o yüzden ne kadar övünsem azdır. Orta 2’de ikmale kalmıştım, sanırım İngilizce ve matematik harici bütün derslere çalışmam gerekiyordu. Tarih, coğrafya, edebiyat, fizik, kimya, biyoloji derslerini çalışacağım, nerede mi, yazlık tatilde, denize 50 metre mesafede. Babam hergün soruyor nasıl gittiğini, ben de "Yarın başlayacağım" diyorum ama o "Yarın" hiç gelmedi ve ben de sınıfta kaldım. Bunun üzerine bu deyişi uydurdu babam.

Mecliste bu komisyon kurulacak ama AKP esas olarak ne yapsa sınıfta kalacağından bitürlü oluruna gitmiyor ve aynı benim sözümona babamı kandırdığım gibi meclisi kandırıyor ve işi uzatıyor. İlk hata sanırım Reşat Petek’in komisyon başkanı seçilmesiyle yapılıyor, çünkü kendisi milletvekili seçilmeden önce TV programlarında Fethullah Gülen’in en büyük savunucularından birisi. Bence savunmasında sorun yok ama bu görevde suçlayacak ve suçlarken de kendi yaptıklarını sümen altı yapacak.

Bundan sonrasını CHP’nin muhalefet şerhinden bazı bölümler alarak devam edeceğim, Kemal Kılıçdaroğlu 17 Ağustos 2017’de bir açıklama yapıyor ve şöyle sonlandırıyor: "Bugün 17 Ağustos, MHP, HDP ve CHP araştırma komisyonuna üyelerini verdiler, üye vermeyen sadece Adalet ve Kalkınma Partisi. Şimdi şu soruyu sormak zorundayım Binali Beye: Neden arkadaş, siz bu araştırma komisyonuna milletvekili görevlendirmiyorsunuz? Hangi gerekçeyle görevlendirmiyorsunuz? Bunu araştıracaksak, buyurun araştıralım."

Rapordan: Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışı üzerine AKP 19 Ağustos 2016 tarihinde zorlamayla komisyon üyelerini belirlemiş ve TBMM Genel Kurulu’nda yapılan seçim işlemi ile Komisyon kurulabilmiştir. Ancak bu seferde TBMM’nin tatile girecek olması "bahanesiyle" Komisyonun çalışmaya başlaması Ekim 2016 ayına ertelenmiştir. TBMM İçtüzüğü’nün tatil ve ara verme sırasında komisyonların çalışması başlıklı 25. maddesi uyarınca hangi komisyonların tatil ve ara verme sırasında çalışacağı, Başkanın teklifi üzerine Genel Kurulca tespit edilmektedir. İçtüzüğün açıkça imkân tanımasına rağmen AKP Komisyon’un çalışmasını kasten istememiş ve bunu sandalye sayısı çoğunluğu ile sağlamıştır. Bir başka 4https://www.chp.org.tr/Haberler/11/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglunun-17-agustos-2016-tarihli[1]tbmm-chp-grup-toplantisi-konusmasi-26322.aspx663 deyişle, Adalet ve Kalınma Partisi’nin üyelerinin birbirinden dahi şüphe ettiği süreçte ihtiyaç duyduğu "stratejik zaman kazanma" çabası ile Komisyon TBMM’nin tatilde olduğu gerekçesiyle çalıştırılmamıştır. Milletimize yönelen, insanların yaşamlarını kaybettiği darbe girişimi karşısına konulan gerekçe "meclisin tatile girmiş olması" olarak gösterilmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, tatilin bahane olarak ileri sürülmemesi gerektiğini, bu sürecin ivedilikle ve titiz bir araştırma ile neticelendirilmesi gerektiğine dair ısrarlı görüşlerimiz yok sayılmıştır.

Rapordan: EMEKLİ EMNİYET GENEL MÜDÜR YARDIMCISI CEVDET SARAL – 2003 yılıydı, AK PARTİ iktidara gelmişti. Ankara’da Yeni Şafak gazetesinin patronu Ahmet Bey’le oturduk, sohbet ediyoruz. Dedim ki Ahmet Bey’e: "Böyle böyle bir manzara var. Siz yani seçimi kazandınız, AK PARTİ’nin plan ve projeleriyle birlikte uzun bir iktidar hayatı gözüküyor. Bu süre içerisinde muhalefetle bir problem yaşamazsınız ama önünde sonunda bu cemaatle kavga edeceksiniz. Bu kanaatimi ve düşüncemi Sayın Başbakana arz etme şansın olursa arz et." dedim ben ona. Ahmet Bey de "Olur. Bir görüşmede ben Başbakana bu düşünceni ifade ederim." dedi. Sonuçta Ahmet Albayrak tekrar Ankara’ya geldiğinde, Ahmet Bey’le görüştüm. Sayın Başbakanın bu konuyla alakalı -yani o gün Başbakan, bugün Cumhurbaşkanımız- kanaatini bana Ahmet Albayrak "Başı kıble gören insandan bize zarar gelmez. Ahmet Bey, o kadar da endişeli olma." şeklinde iletince, ben, meselenin benim açımdan kapandığını, artık bundan sonra bizim cemaatin aleyhinde herhangi bir faaliyette bulunma şansımızın olmadığını düşündüm. 17 Aralıktan sonra cemaatin devlet nezdinde ne kadar tehlikeli bir davranış olduğunu bütün siyasi mekanizma görüp algılayınca biz de konuşma özgürlüğüne o zaman kavuştuk. Bunu ifade etmek istedim yani.

Rapordan: 2.7.4. İlker Başbuğ (3 Kasım 2016 / Toplantı No: 12) Araştırma Komisyonunda AKP-Cemaat işbirliğinin Türkiye’yi bugünkü sorunlar sarmalına taşıdığına ilişkin beyanlar her oturumda giderek gündemin ana unsuru haline gelmeye başlamıştır. Bu öne çıkışın en yüksek düzeye ulaştığı oturumlardan biriside eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un dinlendiği 3 Kasım 2016 tarihli 12. Komisyon toplantısı olmuştur. İlker Başbuğ’un konuşmasında öne çıkan hususlar şu şekildedir; - "Genelkurmay Başkanlığım döneminde 2008 yılında MİT’ten (Emre Taner müsteşardı) Fetullah Gülen cemaatiyle ilgili rapor istedim. Bir süre sonra bir rapor verdi. Yaklaşık 100 sayfaydı. Raporu verirken, ‘Komutanım bunu size gayri resmi veriyorum’ dedi. Benim için önemi yoktu. Raporda Fetullah Gülen cemaati ile ilgili genel bilgiler vardı. Kimdir bunlar, TSK’ya nasıl sızıyorlar, bir bilgi yoktu. Sadece polislerle ilgili isimler vardı. 8-9 polisin ismi vardı, en tepedeki isim de Ali Fuat Yılmazer’di. Polislerin isimlerini Başbakan’a verdim." - "Genelkurmay Başkanı olduğum dönemde Başbakan’a ‘Bugün bize yarın size’ dedim. Bana, ‘Komutanım siz bunları çok büyütüyorsunuz’ dedi. Büyütüyoruz çünkü çok ciddi bir tehlike.

Rapordan: Araştırma Komisyonunun TBMM Genel Kurulu tarafından kabul edilen resmi kuruluş önergelerindeki amaçlarını yerine getirebilmesi için mutlaka dinlenmesi gereken kişilerin başında Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar, Başbakanlık MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Başbakan Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yer almaktaydı. Çünkü adı geçen kişiler görevleri gereği bu hain kalkışma girişiminin hem öncesi hem de sonrasında en yakın tanıkları ve –kendi tanımlamalarıyla– muhatapların başta gelenleriydiler. AKP’li üyeler de başlangıçta bu taleplerimize karşı çıkmadıkları gibi hazırladıkları kendi listelerinde MİT Müsteşarını dinlenecek kişiler arasında göstermişlerdir. Başlangıçta gelen bazı tanıkların, özellikle E. Genelkurmay Başkanları ve E. MİT Müsteşarı Sayın Emre Taner’in açıklamalarından olağanüstü rahatsız olan AKP’li Komisyon Üyeleri Komisyon çalışmalarının verimliliğini düşürecek şekilde bir tutum takınmıştır. Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı gibi; Komisyonda dinlenecek isimleri belirleme yetkisi TBMM İçtüzüğü’ne aykırı bir biçimde Komisyon Başkanlığı’na verilmiş olduğu için dinlenmesini önerdiğimiz isimler hakkında oylama bile yapılmamıştır. AKP’li üyelerin tutumu ile dinlenmesi gereken başta Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı olmak üzere olayın içinde olan en önemli tanıkların dinlenilmesi engellenmiştir. Bu bariz eksiklik yüzünden Komisyon’un çalışmasını sakatlayan AKP’li üyeler, asıl tanıkları çağırmamakla kalmamış bu sefer de resmen davet edilmemiş kişileri diğer üyelere danışmadan davet etmeye başlamıştır. Bu konuda o kadar abartıya gitmişlerdir ki, gerçeğin aydınlatılmasına hiçbir katkıları olmayacak ve sosyal medya aracılığıyla CHP’ye açıkça küfredecek kadar ahlaki değerlerinden yoksun kişileri bile Komisyon’a davet etmişlerdir. (Rapor)

Evet, CHP’nin bu muhalefet şerhi CHP milletvekilleri Zeynel Emre, Aykut Erdoğdu, Sezgin Tanrıkulu ve Aytun Çıray tarafından kaleme alındı. Yukarıda alıntıladığım kimi raporlar bile bu işin önce neden geciktirildiğini, sonra da kaybolduğunu çok iyi aydınlatıyor. Aziz Nesin’le başladım, Nasrettin Hoca’yla bitireyim, kazan kayboldu inanan yok.

Yarın: HDP Muhalefet şerhi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Nesin Arşivi