Kılıçdaroğlu: Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz

Kılıçdaroğlu: Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz
CHP İstanbul İl Kongresi'nde konuşan Kılıçdaroğlu '100 yıl sonra bugün geldiğimiz noktada demokrasinin ağır yaralar aldığını görüyoruz' dedi.

CHP'nin 37'nci Olağan İstanbul İl Kongresi, "Tek yön iktidar" sloganıyla Haliç Kongre Merkezi'nin yanına kurulan çadırda toplandı. Seçimlerde 677 il delegesi oy kullanacak. Delegelerin oylarıyla CHP İstanbul İl Başkanı, yönetim kurulu, disiplin kurulu ve kurultay delegeleri belirlenecek. Seçilenlerin iki yıl süreyle görev yapacağı kongrede, mevcut başkan Canan Kaftancıoğlu tek aday.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun da katıldığı kongrede divan başkanlığına Altan Öymen seçildi. Öymen açılış konuşmasında, "Öyle bir yere geldik ki, artık demokrasiye savunma değil yeniden kurma zamanı. Bunun ilk adımı da İstanbul’da atıldı" dedi.

Kongrede konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun '5 temel sorunumuzu 4 ayaklı bir strateji ile çözeceğizé dediği açıklamasından satır başları şöyle:

"Hiç endişe etmeyin. Yeni bir çığır açtık. Kararlı adımlarla devam edeceğiz. Yürüdüğümüz yol hak yoludur. Adaleti bulacağız. Bu ülkeye huzuru kardeşliği getireceğiz.

Yeni bir siyaset anlayışı ile yola çıktık. Hiç kimseyi ötekileştirmeden. İnsansa başımızın üstünde yeri var dedik. Bütün o sorunları çözmeye talibiz dedik.

Dünyaya, insana, kainata bakışımız farklıdır. Sevgi, barış kardeşlik üzerine kuruludur. Bu yolla gelecek Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz. Kararlılığımız var.

Hiçbir zaman yapamaz mıyız diye endişeye kapılmadık. İnanıyorsak yapacağız, gerçekleştireceğiz. Söylediğimiz her sözün arkasında kapı gibi duracağız. Nasıl yapacağımızı da anlatacağız. Bu yıl TBMM'nin açılışının 100. yılı. 100 yıl önce TBMM açıldı. Sizleri o günün heyecanına taşımak istiyorum. İşgal altındaki bir ülkede 100 yıl önce bir grup insan idealleriyle yola çıktı. Kavgaysa kavga dediler. 100 yıl sonra burada aynı heyecanı yaşatmak zorundayız.

100 yıl önceki koşullar çok daha zordu. Bugünkü koşulların da zorluğunu biliyorum. Önemli olan zorluğu başarmaktı. TBMM açıldığında özünde demokrasi vardı.100 yıl sonra bugün geldiğimiz noktada demokrasinin ağır yaralar aldığını görüyoruz. Bizlere düşen bir görev var: Bireysel beklentilerin tamamen ötesine çıkmak zorundayız.

'5 TEMEL SORUNUMUZ VAR'

Birinci tespitim şu: Sorunları iyi saptayamayan geleceği inşa edemez. Gittiğimiz her yerde, ortamda rahatlıkla söyleyebilirsiniz: Türkiye'nin 5 temel sorunu var. 5 temel sorunumuzun birincisi demokrasi. En temel sorunlardan birisi. Düşüncesini açıkladı diye insanlar hapse atılamaz. İnsanlar üniversitelerden atılamaz.

Özgürce yazı yazabilmeli. Yargı bağımsızlığı, medya özgürlüğü olmalı. Demokrasi dediğimiz olguyu kendi iç dünyamızda da kurmalıyız. Demokrasi dediğimiz olguyu kendi iç dünyamızda da kurmalıyız. Bir kuşağı yok ettiğimizin kaç kişi farkında acaba? Her bakana göre eğitim politikasının değiştiğinin kaç kişi farkında? Eğitimin bir ulusa başarı kazandırdığını kaç kişi biliyor? Bize düşen görev bunları anlatmaktır.

3. sorunumuz dış politika. Barış üzerine inşa edilen bir politika bugün bireysel kin ve intikam alma noktasında. Barışı değil savaşı önceleyen bir dış politika. Bunun sonuçlarını 82 milyon beraber yaşıyoruz 3 milyon 600 bin Suriyeli ile birlikte. Arkasından 1 milyon daha gelecek. Onların arkasında elleri silah tutan terörist gruplar gelecek. Asıl kargaşayı o zaman yaşayacağız.

Böyle bir dış politika tarihimizde olmadı. Bunu da anlatacağız. Her kentte neredeyse göçmen var. Onların sorunları var. Sorunlara kayıtsız kalmayan kitleler var.

4. büyük sorunumuz toplumsal barış. Sağlamak zorundayız. Hiç kimsenin kimliğinden, yaşam tarzından, inancından ötürü ötekileştirilmesini istemiyoruz. Hiç kimse kimliğini, inancını, yaşam tarzını kullanarak siyaset yapmamalıdır.  Ben anne babamı seçme özgürlüğüne sahip değilsem bunun siyaseti olamaz.

İnanç Allah ile kul arasındaysa hiç kimse bu alana müdahale edemez. Siyaset toplumun sorunları çözmek zorundadır. Hiç kimse kimliğinden yaşam tarzından inancından ötürü ötekileştirilemez buna müdahale etmeliyiz.

5. büyük sorumuz ekonomi. Hepimiz yaşıyoruz, daha iki gün önce Hatay'da valilik binasının önünde kendisini yakan vatandaş gördük. İşsizim, çocuklarım aç diyor kendisini yakıyor.

'NASIL OLDU DA VİCDANLARIMIZ BU KADAR KÖRELDİ?'

Üzen nedir biliyor musunuz? Hala iktidar kanadından bu olayı 'ucuz siyasi manevra' olarak yorumlayan insanlara üzülüyorum. Anne baba nedir biliyor mu acaba? Hepimizin vicdan taşıdığını bilmemiz gerekiyor? Nasıl oldu da vicdanlarımız bu kadar köreldi?

Nasıl oldu da kendisini yakan bir insana karşı bu kadar kayıtsız kaldık? Milli Kurtuluş savaşını veren bir toplum nasıl olur da akıl dağılması sürecine girer.

Bu yükü, bu acıyı çözecek olan bizleriz. Kim olursa olsun onun sorunlarını çözmek için kararlıyız. İktidar olacağız bütün bunların tamamını çözeceğiz.

Sorunları anlatmak kolay yaşıyorsunuz. Sadece Hatay'da kendisini yakmadı vatandaş. Meclisin duvarının dibinde de yaktı. Onlarca kişi var sesini duyurmaya çalışan.

Asıl soru: Bütün bu sorunları nasıl çözeceğiz. Beş temel sorunu yazacaksınız cebinizin bir tarafında olacak. Dış politikadaki yanlış içeride işsizliği doğurabilir, ekonomide daralmalara yol açabilir. Ekonomide yanlış aldığınız bir karar Türkiye'nin ekonomide geriye gitmesine yol açabilir.

'DÖRT AYAKLI BİR STRATEJİ İLE SORUNLARI ÇÖZECEĞİZ'

Nasıl çözeceğiz bu sorunları: Dört ayaklı bir strateji ile bütün bu sorunları aşacağız.  1. ayağımız: Kesinlikle bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi kadın erkek eşitliğini, yargı bağımsızlığını medya özgürlüğünü getireceğiz.

Kanada'da Güney Kore'de Japonya'da ne varsa, demokratik standartlar açısından ne gerekiyorsa tamamını yapacağız. Üniversitelerde her türlü düşünce özgürce tartışılacak.

Farklı düşüncelerden korkan bir toplum sağlıklı bir gelecek inşa edemez.  Demokrasisi gelişmemiş hiçbir ülke büyümemiştir. Gelişmek, dünyada saygınlık kazanmak istiyorsanız demokrasinizi geliştireceksiniz. Demokratik bir parlamenter sistemi yeniden inşa edeceğiz. Eskiye döneceğiz değil.

Tamamen darbe hukukundan arınmış bir demokratik parlamenter sistemden söz ediyoruz. 12 Eylül, 20 Temmuz sivil darbesinin olduğu bir hukuku kabul etmiyoruz. İkinci ayağı: Üreten Türkiye. Fabrikada, tarlada, üniversitelerde üretmelidir Türkiye. Sinemadan tiyatroya, öyküden şiire kadar.

21. yüzyılda iki büyük güç olduğunu herkes kabul ediyor. Silahlı gücünüz ve kültür gücünüz vardır. Eserleriniz dünyanın her tarafına ulaşıyorsa sizden güçlü bir toplum yoktur. Üretimin önündeki bütün engelleri kaldırmak zorundayız.

Türkiye ürettiği zaman işsizlikle mücadele edecektir, saygınlık kazanacaktır. Yozgat'ın kokulu mercimeği varsa biz dünyadan mercimek ithal ediyorsak önce Yozgatlıların oturup düşünmesi lazım.

'AİLE SİGORTASINI YETERİ KADAR ANLATAMADIK'

Her şeyimiz var. Olmayan vatandaşı, üreticiyi düşünen siyasi irade. Bu iradeyi birlikte inşaa edeceğiz. Türkiye her alanda üretecek. Bir şeye daha ihtiyacımız var. Ürettiğiniz katma değeri hakça bölüşmezseniz orada sorun çıkar. Üçüncü ayak: Hiç kimsenin aç ve açıkta küçlü bir sosyal devlet inşaa etmek zorundayız.

Bir sitemimi söyleyeyim, öz eleştirimi yapayım: Aile sigortasını yeteri kadar anlatamadık.

Hedef ne: Kişinin doğumundan ölümüne kadar açlığın ve yoksulluğun olmadığı bir toplum inşaa etmek.

İşsizliğin, açlığın olduğu bir toplumda huzuru bulamazsınız. Sosyal devlet yardım ederken onun yoksulluğunu afişe etmeyecek. Sosyal devleti bütün kurum ve kurallarıyla inşaa etmek zorundayız.

Dördüncüsü: Sürdürülebilirlik. BBütün bu çabaları sürdürülebilir kılmanız lazım. Sürdürülebilir kılmazsanız devletin içten içe çürüdüğünü görürsünüz.

Bütün yol arkadaşlarımın şu örneği bütün toplantılarda vermelerini isterim: Devlet bakidir, siyasi partilere devleti geçiçi olarak yönetmeleri için oy verirler. Siyasi partiler ve devlet arasında önemli farklar var. Devlette şef olmak için üniversiteyi bitirmek, şeflik sınavını kazanmak zorundasınız.

Daire başkanı olmak için kamuda en az 7 yıl çalışmak, birikim deneyim sahibi olmak zorundasınız. Bakan olmak için iki şeye ihtiyaç var: Savcılıktan iyi hal kağıdı, ilkokul diploması. Devleti ayakta tutan liyakattir. Siz devletin içindeki liyakatı bozarsanız devlet içten içe çürümeye başlar."

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar