Kobanê Davası çağrısı: Hukuk kırımına karşı mücadele edelim

Kobanê Davası çağrısı: Hukuk kırımına karşı mücadele edelim
HDP'li Ümit Dede, Kobanê Davası’nda mahkemenin savunma hakkı kısıtlaması yönünde karar aldığına işaret ederek, ‘Herkesi hukuk kırımına karşı mücadele etmeye çağırıyoruz’ dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, yarın 13’üncü grup duruşmaları başlayacak olan Kobanê Davası’na dair partinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Dava yargılamasının bir yılı geride bıraktığını ifade eden Dede, "Devlet Güvenlik Mahkemelerinde (DGM), sıkıyönetim mahkemelerinde görülmemiş bir yargılama biçimiyle bir yılı aşkın süredir arkadaşlarımız yargılanmaya çalışılıyor. Elbette bu yargılamanın adil olmayacağı daha soruşturma aşamasındayken yaşananlardan tarafımızca gözlemlendi" ifadelerini kullandı.

‘KUMPAS DAVASI ADIM ADIM ÖRÜLDÜ"

Mezopotamya Ajansı’nda yer alan haberde HDP’li Dede, "2014’te yaşanan olaylara ilişkin aradan 4 yıl geçmesine ve dosyada görevlendirilen 5 savcı değişmesine rağmen kalem dahi oynatılmamış iken 2018 seçimlerinde Erdoğan’ın Kobanê olaylarını seçim malzemesi yapması üzerine dosyaya özel olarak atanan Ahmet Altun adlı savcının 2019 yılında dosyaya gizlilik kararı vermesi ile birlikte Kumpas davası adım adım örüldü. Elbette AİHM Büyük Dairesi’nin Selahattin Demirtaş’ın başvurusu üzerine verdiği ihlal kararı ve HDP’nin o dönem atmış olduğu tweetin suç unsuru taşımadığına ilişkin belirlemesi ardından Erdoğan’ın ‘biz de hamlemizi yapar, işi bitiririz’ söylemi soruşturmanın şekillenmesinde önemli bir yer tuttu" diye konuştu.

‘BİR HAFTADA KABUL EDİLEN İDDİANAME’

2020’de 3 bin 530 sayfa iddianame ve 200’ü aşkın klasörle savcının soruşturmayı mahkeme heyetine gönderdiğini hatırlatan Dede, "Tensip tutanağındaki ifadesiyle mahkeme heyeti o gün Bahtiyar Çolak başkanlığında oluşan mahkeme heyeti iddianameyi titizlikle okuduğunu bir hafta içinde okuduğunu belirtti iddianameyi kabul kararı verdi. Soruşturma aşamasında dosyalar tarafımıza ulaştıktan sonra İçişleri Bakanlığı’nın talimatıyla soruşturma yürütüldüğü dosya içerisinde unutulan belgelerle açığa çıktı. Siyasetçilerin yaptığı açıklamalar davayı yönlendirdi. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin adil bir yargılama yapabilmesinin tek koşulu iddianameyi iade etmesiydi. Fakat Bahtiyar Çolak başkanlığındaki mahkeme heyeti iddianameyi kabul etti" diye kaydetti.

‘MAHKEME BAŞKANI ALELACELE YARGILAMAYI BAŞLATTI’

Dede, yargılamanın Nisan 2021’de başladığına işaret ederek, "Nisan ayında mahkemenin ilk gününde adil bir yargılama olmayacağını, olağanüstü koşullarda olağanüstü bir yargılama yapılacağını ilk gününde gözlemledik. Sincan Cezaevi Kampüsündeki duruşma salonunun binasının çatı katlarında keskin nişancılar duruşmaya katılacak avukat ve izleyicileri üç aramadan geçiren yüzlerce kolluk mensupları bizi karşılayan manzara oldu. Duruşma salonunda ise avukatların oturması gereken sıralara jandarmaların oturtulduğunu gördük. Mahkeme başkanı alelacele yargılamayı başlattı" ifadelerini kullandı.

‘MAHKEME HEYETİ BAŞKANI ÇETE ÜYESİ’

 Yargılama aşamasında yaşanan hukuksuzluklara değinen Dede, şunları söyledi: "Avukat ve siyasetçilerin protestoları altında kimlik tespiti yapmadan, iddianame okunmadan, yargılanan arkadaşlarımızın neler olduğunu öğrenemeden yürütülen yargılamada daha ilk günden bu yargılamanın nereye tekabül edeceği ortaya çıktı. Mahkeme tensip kararında 45 gün kesintisiz yargılama yapacağını ifade etmişti. Bugüne kadar Türkiye hukuk tarihinde 45 gün kesintisiz yargılama yapılması yaşanmış değildi. Bu hem yargılanan arkadaşlarımız açısından kötü muamele ve işkence yasağına tekabül ederken, avukatlar içinde davayı takip edememeleri ve görevlerini yerine getirememeye dönük bir alınan bir karardı. Bu kararları alan mahkeme heyeti başkanın ilerleyen aşamalarda bir çete üyesi olduğu, bu çete faaliyetlerini sürdürürken MİT’i, Süleyman Soylu kendisine referans gösterdiğini etkin pişmanlıktan faydalanması ardından ifadelerinden öğrendik.

‘ÇETE ÜYESİNİN İŞLEMLERİ HUKUKİ SAYILIR MI?’

 Mahkeme başkanının bahsettiği bu isimler sıradan isimler değil. Bürokrasi de önemli kurumlar. Fakat davayı ilgilendiren bir boyutu daha var. İsmi zikredilen bu kurumlar bu davada arkadaşlarımızdan şikayetçi olduğunu belirtmiş, müşteki pozisyonda oturuyorlar. Yargılamayı yapan mahkeme başkanının referans aldığını söylediği kurum ve kişiler bu davanın şikayetçi olduğu ayan beyan ortada iken bu mahkeme başkanın yaptığı işlemlerin hukuki olduğunu kabul etmek mümkün müdür? Tarafsız, bağımsız yargılama yaptığını kabul etmek mümkün müdür? Dolayısıyla mahkeme başkanın bir çete üyesi olduğu açığa çıkmasıyla birlikte onun tarafından yapılmış bütün işlemlerin yok hükmünde sayılması gerekir. Oysa ki yargılamaya Bahtiyar Çolak’ın başkanlığındaki heyette üye olarak yer alan hakimlerin başkanlığı ve üyeliğinde yargılamaya devam edildi. Bahtiyar Çolak’ın yaptığı işlemler hukuka uygun kabul edildi.

‘DURUŞMA SONA ERDİKTEN SONRA ARA KARARI ÖĞRENDİK’

Her ne kadar Bahtiyar Çolak görevden alınmış, çete üyesi olduğu ortaya çıkması ile heyet değişse de yargılamanın Bahtiyar Çolak varmış gibi devam ettiği, Bahtiyar Çolak’ın yargılamaya avukatlara, yargılanan arkadaşlarımıza tavrı nasıl ise onun yerine geçen heyet tarafından devam ettirilmiştir. Son duruşmada mahkeme yargılanan arkadaşlarımızın savunmalarını bir gün ile kısıtlama yönünde ara karar aldı. Duruşma sona erdikten sonra ara kararı öğrendik.

‘ALTUN, GİZLİ VE AÇIK TANIK AVINA ÇIKTI’

Yargılanan her bir arkadaşımız ve avukatları 3 bin 530 sayfalık iddianame ve bununla birlikte birleşen iddianamelere, 324 klasör ile başlayan ve gelinen aşamada binlere ulaşan klasörden oluşan dosya kapsamında bir gün savunma yapmasını istemek, aslında siz savunma yapmayın demekle eşdeğer oluyor. Mahkeme bu ara kararı neden aldı? İlk günden beri yargılanan arkadaşlarımızın ısrarla savunma yapmasını isteyen mahkeme ne oldu da savunma kısıtlanmasına dönük ara karar aldı. Sizlerin de bildiği üzere HDP’nin o dönemde attığı tweet AİHM Büyük Daire tarafından suç unsuru taşımadığı tespit edildi. Bunun üzerine Ahmet Altun, gizli ve açık tanık avına çıktı. Bütün savcılıklara, emniyet müdürlüklerine müzekkere yazdı, en nihayetin de buldu. Savcı Altun’un bu dosya kapsamında güvendiği en önemli delillerden olan açık tanıklar geçtiğimiz celse dinlendiler, yargılanan arkadaşlarımızı tanımadıklarını, 6-8 Ekim’de yaşanan olaylarla yargılanan arkadaşlarımızın bağı olduğuna dair bilgiye sahip olmadıklarını belirttiler.

‘İTİRAZLARIMIZ ÜZERİNE MÜŞTEKİLER MAHKEME SALONUNDA DİNLENMEYE BAŞLANDILAR’

Mahkeme heyeti müşteki beyanlarını mahkemede, bizlerin huzurunda değil, bulundukları illerde bizlerden habersiz olarak dinleniyordu. İtirazlarımız üzerine müştekiler mahkeme salonunda SEGBİS ile dinlenmeye başlandılar. Nasıl ki gizli tanıklar arkadaşlarımızı tanımadıklarını, yaşanan olaylarla ilgili bilgileri olmadığını ifade ettiyse, dinlenen bütün müştekilerde arkadaşlarımızdan şikayetçi olmadıklarını, uğradıkları zararlarında arkadaşlarımızla bir bağı olmadığını ifade ettiler.

‘SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASINA DÖNÜK ALINAN ARA KARARDIR’

Müşteki ve tanık beyanlarıyla kumpasın iyiden iyiye açığa çıktığı bir ortamda mahkeme heyeti bu kez hakikatin ortaya çıkmasını engellemek adına, 6-8 Ekim’de yaşanan olaylarda yaşanan zararlara sebep olanların kimler olduğunun açığa çıkmasını engel olmak adına savunma hakkını kısıtlamak, dosyayı karar aşamasına getirme derdindedir. Yargılamanın başladığı günden bugüne kadar mahkemenin aldığı hukuksuz kararların her biri bu ülkenin hukuku adına bir kara lekedir. Ancak mahkemenin aldığı en tehlikelisi savunma hakkının kısıtlanmasına dönük alınan ara karardır.

‘SİYASİ İKTİDAR VESAYETİ ALTINDAKİ YARGI İLE SİYASETİ DİZAYN ETME ÇABASI İÇİNDE’

Bunun ülkenin içinde bulunduğu siyasal atmosferle doğrudan yakından ilgili olduğunu düşünüyoruz. Osman Kavala, Canan Kaftancıoğlu ve Gezi Davası’nda verilen kararlar ardından Kobanê Kumpas Davası’nda da bir karar verilmek üzere seçime gidilmek isteniyor. Siyasi iktidar vesayeti altındaki yargı ile siyaseti dizayn etme çabası içinde. Yargılanan arkadaşlarımız, avukatlar ve HDP olarak yaşanan hukuksuzluklara karşı nasıl direndik ve mücadele ettiysek, bundan sonrada mücadelemizi sürdüreceğiz. Fakat siyasi iktidarın emellerine ulaşamaması, iktidarını uzatmak adına vesayeti altındaki yargı ile operasyonlarına karşı durulması adına avukatlara, hukuk kurumlarına, demokrasi güçlerine Sincan Cezaevi Kampüsü’nde devam eden hukuk kırımına karşı mücadele etmeye, bu mücadeleyi yürüten yargılanan arkadaşlarımızın yanında olmaya çağırıyoruz."

Öne Çıkanlar