Kobanê Davası’nda 'PYD talimatı' da asılsız çıktı

Kobanê Davası’nda 'PYD talimatı' da asılsız çıktı
Kobanê Davası’nda PYD’nin HDP’ye gönderdiği ve 'talimat' içerikli olduğu ileri sürülen maildeki metnin, mail üzerinden birçok kişiye gönderildiği ortaya çıktı.

IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen eylemler gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 21’ tutuklu 108 isim hakkında açılan Kobanê Davası’nın 7’inci duruşması bugün görülecek. Nisan ayından bu yana devam eden duruşmalarda, avukatlar defalarca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesinin 22 Aralık 2020’de verdiği "derhal tahliye" kararını hatırlatarak, tüm tutuklular yönünden tahliye kararının verilmesini talep etti. Ancak mahkeme, AİHM’in kararı sonrası ortaya çıkan kimi delillerin olduğunu ve bunların yok sayılamayacağını iddia ederek talepleri reddetti.

MA'nın Zemo Ağgöz'ün haberine göre, mahkemenin sonradan ortaya çıktığını ileri sürdüğü deliller, gizli tanık Mahir ve tanık Kerem Gökalp’in, HDP’nin MYK ve Parti Meclisi (PM) toplantılarına "KCK Türkiye Sözcüleri"nin de katıldığına yönelik beyanları ve Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) HDP’ye gönderdiği "talimat" içerikli "acil çağrı" başlıklı mail iddiası oldu.

MESAJ BİRÇOK KİŞİYE GÖNDERİLDİ

Mahkemenin ret gerekçelerine karşı avukatlar, PYD’den geldiği söylenen mesajın o dönem sadece HDP’ye değil, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) de aralarında bulunduğu birçok siyasi parti ve kişiye gönderildiğini belirterek, bunların tespit edilmesini talep etti. Mahkeme, tespit edilmesi yönündeki talebi kabul etti ve birçok yere yazı yazdı. Yazılara henüz cevap gelmedi ancak avukatların beyanların doğrulayacak şekilde PYD’nin olduğu ileri sürülen söz konusu mesajının birçok sitede yayınlandığı, birçok kişiye gönderildiği ve mesajın Kürdistan Ulusal Kongresi’ne (KNK) ait olduğu ortaya çıktı. 

Mahkemenin AİHM kararlarını ret gerekçeleri üzerine araştırmalar yapan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden ihraç edilen Barış Akademisyeni avukat Cenk Yiğiter, yaptığı araştırmalar üzerine ortaya çıkardığı hususları Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı.

NORVEÇLİ PARLAMENTERE DE GÖNDERİLMİŞ

PYD tarafından HDP’ye gönderildiği iddia edilen mailin bir sayfalık çağrı metni olduğunu dile getiren Yiğiter, "Kobanê’nin IŞİD tehlikesi karşısında acil çağrı konulu ve durumu anlatıyor, ‘Kobanê zor durumda, IŞİD’lilerin elinde güçlü silahlar var fakat Kobanê’yi savunan güçlerin elinde bunlara cevap verebilecek yeterlilikte silah yok’ diyen ve acilen dünya kamuoyunu çağıran bir metin. Metin aslında KNK’ye ait. pydeuropa.info adlı bir hesap. Adından anlaşıldığı kadarıyla Avrupa’da PYD’yle ilgili bilgilendirme, kamuoyuna ulaşma üzerine açılmış bir hesap. Bu hesap KNK’nin metninin aynısını almış ve birçok yere göndermiş. Gönderdiği yerlerden biri de Nazmi Gür. Nazmi Gür de o dönem HDP’nin Dış İlişkiler Komisyonu Üyesi. Ama başka yerlere de gönderilmiş. Örneğin Norveç'te bir parlamenterin de bilgisayarına gitmiş aynı mail" dedi.

WEB ÜZERİNDEN YAYILDI

Web arşiv taraması yaptığında, aynı metnin KNK’nin 6 Ekim 2014’teki sayfasında da olduğuna dikkat çeken Yiğiter, "KNK sonradan domain (internet adresi) değiştirmiş ve şimdiki domaini Türkiye’de de erişime açık. 6 Ekim 2014 tarihindeki bu metin orada duruyor. Hatta bunun ne kadar yayıldığını göstermek adına bir takım forumlarda insanlar tartışıyor ve birileri aynı metni kopyalayıp o foruma yapıştırmış. Hatta İngiltere'de Yunanca yayın yapan Eaeyopıa adlı derginin Ekim 2014 tarihli sayısında aynı metin yer alıyor. Aslında 6 Ekim’de bu metin hem web üzerinden yayılmış, hem mail üzerinden birçok insana gitmiş, şuanda bile çok basit taramalarla buna ulaşabiliyoruz. Ortada çok özel bir talimat mailinden bahsetmenin mümkün olmadığı açıkça ortaya çıkıyor bu durumda" ifadeleri kullandı.

 KCK SÖZCÜLERİ İDDİASI

AİHM kararına ret gerekçesi olarak sunulan 2 tanık ifadesi üzerinden MYK toplantısına "KCK Türkiye Sözcüleri"nin katıldığı iddiasına dair Yiğiter, "Tanıkların ifadelerine baktığımızda, sadece ‘KCK sözcülerinin katıldığını biliyorum’ şeklinde. Onun dışında, kaç kişinin katıldığı, kod adlarının ne olduğuna dair bir bilgi vermemişler. Ya da ‘adını bilmiyorum eşkali şöyle biri katıldı’ şeklinde dahi bir ifade yok ortada. İki tanığın ayrı zamanlarda alınmış beyanları da tıpa tıp aynı, öyle ki imla hataları dahi aynı. Ama bu ifadeler çok büyük iddialar. Oysa MYK toplantısı Eğitim Sen Genel Merkezi’nde yapıldı. Ankara KCK davasına dair hazırlanan 2011 tarihli iddianamede KESK’lilerin sendikal toplantıları kriminalize ediliyor ve Eğitim Sen Genel Merkezi’nde ortam dinlemesi yapılmış. Şimdi HDP MYK’sına mademki KCK sözcüleri katıldı, birkaç yıl önce ortam dinlemesi yapılan yeri mi seçtiler? İşin başka bir komikliği de bu. O gün o toplantıyı yapanların en ufak bir çekinceleri olsa, gidip ortam dinlemesi yapılan bir yeri tercih etmezler. Aslında bu durum o gün yapılan toplantının ne kadar rutin, olağan olduğunu gösteriyor" şeklinde konuştu.

Mahkemenin tutukluluğa devam kararlarında hala bu iki konuyu gerekçe olarak gösterdiğini anımsatan Yiğiter, "Bu kararların da altı bomboş kalıyor, aynı zamanda iddianame de tamamen dizi senaryosuna dönüşüyor" vurgusu yaptı.

‘SONUCU DEMOKRASİ GÜÇLERİ BELİRLEYECEK’

Davada kesinleşmiş bir mahkumiyet kararının çıkmasının imkansız olduğunu dile getiren Yiğiter, "Mahkeme heyeti de heyeti değiştiren üstteki irade de bizler de bunun farkındayız. Ama bu mahkeme, bir siyasal amaç işlevi görüyor. 6 yıl sonra ortaya çıkan bir dava var. Seçimden önce, HDP MYK’sını bu kadar büyük suçlarla suçlayan bir mahkeme kararının çıkması, siyasi iktidarın elini güçlendirir. Kapatma davasına da buradan bir basınç üretmek istiyorlar. Ama bu davayı kumpas haline getirenler de ne olacağını bilmiyor. Bir yerde ellerinde patlar mı patlamaz mı belli değil. Sadece hızlandırmak istiyorlar. Ama davanın nereye evrilececeğini de belirleyecek olan toplumsal muhalefet, demokrasi güçlerinin basıncı olacak. Davayı boşa çıkarmak için yapacağımız her şey çok anlamlı olacak ve sonucu da bu belirleyecek. Dava aynı zamanda, Türkiye’de yasal zeminde siyaset yaparken sürekli tehdit altında olacağı anlamına da geliyor. Bu durum HDP ile de kalmayabilir. Bu HDP açısından değil, Türkiye demokrasisi açısından çok tehlikeli bir süreç" dedi.

Öne Çıkanlar