Kobanê Davası: Tutuklu yargılanmasının nedeni 'Bekar olmak'

Kobanê Davası: Tutuklu yargılanmasının nedeni 'Bekar olmak'
Kobanê Davası kapsamında yargılanan Zeynep Ölbeci, tutukluluk devam kararında "Bekar olması"nın gerekçe gösterilmesini hatırlatarak bunun yargılanması ile ilişkisini sordu.

Kobanê Davası’nda savunma yapan siyasetçi Zeynep Ölbeci, tutukluluk devam kararlarında yer alan "bekar olmak" gerekçesini hatırlatarak, "Evlenmememin 38 kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanmamla ne alakası var? Bekar bir kadını tehdit olarak mı görüyorsunuz" diye sordu.

IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davasının 12’nci duruşması verilen aranın ardından Sincan Cezaevi Kampüsü duruşma salonunda görülmeye devam ediyor.

HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu ve Gazeteci Hüseyin Aykol’un da katıldığı duruşmada çok sayıda avukat ve izleyici yer aldı.

ÖLBECİ’NİN EVDE OLMAMASI TUTUKLAMA GEREKÇESİ OLDU

Verilen aranın ardından savunmasına devam eden Kürt siyasetçi Zeynep Ölbeci, sözlerine HDP’nin geçmişte siyaset yürüttüğü DTP gibi kapatılmak istendiğini hatırlatarak başladı ve şöyle devam etti: "Tutuklandığım güne kadar siyasi çalışmalarıma devam ettim. 15 aydır hakkımda devam eden tutuk devam kararları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHM) aykırı bir durumdur. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı tarafında başlatılan soruşturmada hakkımda herhangi bir gözaltı kararı yoktu ancak Kobane Davası adı altında 27 Ekim 2020’de beni gözaltına almak için Adıyaman’daki evime gitmiş. O dönem İstanbul’da siyasi çalışmalarımın içindeydim. Benim hakkımda soruşturma olduğunu bilmediğim için çalışmalarıma devam ettim. Zaten bir marketin önünden gözaltına alındım. Sonrasında 27 Ocak’ta SEGBİS aracılığıyla mahkemeye katıldım. Benim hakkımda verilen tutuklama kararı kanun dışıdır. Polislerin evime baskın yaptığı gün benim orda olmamam tutuklanma gerekçesi olarak sunuldu. Ben aktif siyasetin içinde olduğum için o gün evimde değildim. O an evde bulunmamam olağanüstü bir durum değildir."

‘TUTUKLULUK İÇİN HERHANGİ BİR DELİL YOK’

Gizli tanık ULAŞ’ın iddialarının tutukluluk devam kararı için yeterli olmadığını belirten Ölbeci, mahkeme heyetinin de bu nedenle yeni tutuk devam gerekçeleri ürettiğinin altını çizdi. Bunun hem Anayasa Mahkemesi hem de AİHM kararlarının ihlal ettiğini söyleyen Ölbeci, tutukluluk için güçlü şüphelerin oluşması gerektiğini ifade etti ve dosyada gizli tanık beyanları da dahil olmak üzere herhangi bir delil olmadığını vurguladı.

"Delilleri kaybetmem mümkün değil" diyen Ölbeci, gizli tanık ifadelerini değiştirme şansının da olmadığını belirterek, bu nedenle tutukluluğunun ölçüsüz ve temelsiz olduğunu kaydetti.

‘İKTİDARIN ZORUYLA REHİNE OLARAK TUTULMAKTAYIZ'

Ölbeci devamında şu ifadelere yer verdi: "İktidar sözcüleri birçok kez bu dava hakkında talimat niteliğinde açıklamalarda bulundular. Mahkeme heyeti bu açıklamalar karşısında hiçbir şey yapmadı. Bu açıklamalara karşı duracağına onların isteklerini yerine getirdi. Sahte suçlar ile hazırlanan iddianame ve iktidarın zoruyla rehine olarak tutmaktayız. Bugüne kadar gizli tanıklar yüzünden tutuklu olmam gösteriyor ki amaç gerçeği ortaya çıkarmak değildir. Asıl amaç Kürtleri, Alevileri, sosyalistleri ve kadın mücadelesi yürütenleri baskı altında tutmaktır. Gizli tanıklar hepimiz için benzer şeyler söyledi. Herkes için PKK üyesi dedi ancak altını doldurmadı. Mahkeme heyeti bu beyanları kendine göre yorumluyor ve karar veriyor. Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden dosyam, bu davada tutuk devam gerekçesi olarak gösterildi. Bu dava 7 yıldır devam ediyor ve tutuksuz olarak yargılanıyorum. Ne zaman gerek duyulsa mahkemeye gittim. Bu hukuksuzluk göstermektedir ki: bu mahkeme siyasi saiklerle karar veriyor."

'BOZUK HARD DİSK YOLLANDI'

Bir buçuk yıl önce tutuklandığını hatırlatan Ölbeci, iddianamenin kendisine ulaştığında cezaevinde imkansızlıklarla okumaya çalıştığını ifade etti. Ölbeci, "Bu imkansızlıkların içinde 3530 sayfa iddianameyi okuyamadım. Binlerce klasör dosyanın araştırmasını nasıl yapayım? Bana gelen hard disk bozuktu. Bu konudaki bütün arayışlarımdan sonra sorun ortadan kalktı. Bakırköy Cezaevi, mahkemeye ‘sizin göndermiş olduğunuz hard diskler açılmıyor’ diye bir yazı gönderdi fakat mahkeme heyeti bunu hiç göz önünde bulundurmadı. Daha sonra mahkeme bize şöyle bir yazı gönderdi: ‘Eğer savunma yapmayacaksanız, biz de susma haklarını kullandılar diye belirtiriz.’ Bizlere bunun gibi birçok baskı biçimleri uygulandı" diye konuştu.

‘KADIN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN MÜCADELE EDİYORUM’

Dünyadaki tüm kadın mücadelelerinin kendisi için değerli olduğunu aktaran Ölbeci, "Kadın haklarını savunma çalışmalarımda bütün feminist örgütler, çevreci kadınlar, Müslüman feminist kadın örgütler ya da radikal feminist kadınlar, benim için bir ilham kaynağıdır. Kadının binlerce yıllık tarihinin anlamak istiyorum ve bugünün şartlarına göre kadın mücadelesini yükseltmek istiyorum. Kadının demokratik siyaset içerisinde yer alması için yıllardır emek veriyorum. Kadın sorununun muhafazakar ve cinsiyetçi yöntemlerle çözüleceğine inanmıyorum.  Demokratik ve eşitlikçi kadın haklarını savunmaya devam edeceğim. Bunun gerçekleşmesi için yeni, etkili ve yaratıcı politikalar arıyorum. Kadın özgürlüğü için mücadele ediyorum. Bu nedenle siyasetin içindeyim. Toplumda en çok ezilen, yargılanan ve baskılanan sınıf kadındır" dedi.

‘DEMOKRATİK SİYASET VARLIĞINI KADININ VARLIĞINDAN ALIR’

Bir kadın olarak siyasette yer almasının kolay olmadığının altını çizen Ölbeci, buna rağmen geri adım atmadığını söyledi. Ölbeci şöyle konuştu: "Bazen acılar çektim ancak vazgeçmedim. Bu mücadelemde fark ettim ki kadının varlığı örgütlenme ile var olur. Demokratik siyaset varlığını kadının varlığından alır. Kadının toplum içinde yer alması, nefes alabilmesi ve özgür bir şekilde siyasette yerini sağlamlaştırabilmesi için siyaset yaptım. Bundan sonra da imkanım olursa mücadeleme devam edeceğim. Bu ülkede her gün kadınlar öldürülüyor, şiddete maruz kalıyor. Kadının bedeninin işgal edilmesine, kimliğinin küçülmesine karşı mücadele ettim. Yıllarca bu saldırıları teşhir ettik. Ataerkil sisteme karşı durduk.

ÖLBECİ’NİN TUTUKLULUK GEREKÇESİ: BEKAR OLMAK

Bu yargılamanın başlangıcından bugüne anlamadığım bir nokta var. Tutuk devam gerekçemde bekar olmam yer aldı. Bekar bir kadını tehdit olarak mı görüyorsunuz? Bunun yerine her gün kadınlara yapılanlara bakın. Yediğimiz yemekten, giydiğimiz kıyafete, gülüşümüze kadar yaptığımız her şey erkeklerin taciz ve tecavüz gerekçesi oluyor. İnsan haklarının içinin bu kadar boşaltıldığı başka bir dönem daha var mıdır, kadın yaşam hakkının bu kadar tartışıldığı başka bir dönem var mıdır bilmiyorum. Benim evliliğim bu mahkemenin neden sorunu oluyor? Bunu anlamak zor ve ne diyeceğimi bilmiyorum. Bu ülkede tüm insanların güven içinde yaşaması için hepimizin sorumlulukları var. Ben de kendi bilgime göre bunu yapmak için çabalıyorum, yaptım da. Birçok kampanya çalışmalarında yer aldım. ‘Kimsenin namusu değiliz’ kampanyasında da yer aldım. O çalışmalarda hata yapmayayım diye sosyolog ve psikologların seminerlerine katıldım. Kadınların farkındalığı için birçok panele katıldım. Halk içinde çalışmalarını yürüten uzmanların bizlerle paylaşımlarında en çok etkilendiğim konu çocuk evlilikleriydi. Siz bunu sosyolojik bir durum olarak görmüyorsunuz, bu konuyla ilgilenmiyorsunuz ama benim evliliğimle ilgileniyorsunuz. Evlenmememin 38 kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanmamla ne alakası var?"

Son olarak 15 aydır delilsiz bir şekilde tutuklu olduğunu söyleyen Ölbeci, "Gerekli görürsem ileride savunmama devam edeceğim. Bu hakkım saklı kalsın" diyerek tahliyesini talep etti.

Savunmanın ardından mahkeme başkanı Ölbeci’ye 7 Ekim 2014 tarihinde Gaziantep’te bir araca gerçekleştirilen taşlı ve sopalı saldırıyı hatırlatırken "Taş atanları tanıyor musunuz" diye sordu. Ölbeci, "O gün Adıyaman’da olduğumu daha önce de söylemiştim. Tanımıyorum" dedi. Başkan, sonrasında Ölbeci’den o dönemde kullandığı telefon numarasını teyit etmesini istedi. Ölbeci, mahkeme başkanının, "KCK içerisinde herhangi bir görev aldınız mı? Kandil’e gittiniz mi? Askeri ve ideolojik eğitim aldınız mı? KCK Türkiye kadın yapılanması içerisinde yer aldınız mı?" sorularına "Hayır" cevabını verdi.

İDDİANAME KAPSAMI DIŞINDA SORULAR!

Daha sonra söz alan Ölbeci müdafi Avukat Ali Bozan, yöneltilen soruların Ölbeci hakkında devam etmekte olan başka bir davayla ilgili olduğunu belirterek müvekkiline iddianame kapsamı dışında soru sorulmamasını talep etti. Talebin ardından ara karar kuran mahkeme başkanı, siyasetçiler hakkındaki delillerin değerlendirilmesi gerektiğini söyleyerek talebi reddetti ve sorularına devam etti. Mahkeme başkanının "DTK içerisinde faaliyet yürüttünüz mü, üye misiniz?" sorusuna "Üye değilim ama tüm çalışmalarına imzamı atarım" diye cevap veren Ölbeci, geçmişte zaman zaman DTK toplantılarına da katıldığını söyledi.

AVUKATIN UYARISI DİKKATE ALINMADI, SORULARA DEVAM EDİLDİ

Sonrasında Avukat Ali Bozan söz aldı ve Perşembe günü detaylı savunma yapacağını belirtti. Bozan, mahkeme heyetinin mevcut iddianame kapsamında sorabilecekleri bir soru olmadığını ifade ederek, bu nedenle başka dosyalardan soru üretildiğine dikkati çekti. Bozan ayrıca Ölbeci’nin cevap vermek istememesine rağmen mahkeme üyesinin ısrarlı sorularına devam etmesine de itiraz etti. Bozan, "Eldeki dosyaya delil olarak sunmaya çalıştığınız diğer dosyada Ölbeci 7 yıldır tutuksuz yargılanıyor" diye ekledi.

‘20 YILDIR KADIN DÜŞMANI POLİTİKALAR DEVAM EDİYOR’

Bozan’dan sonra konuşan Avukat Figen Alp, AKP iktidarının 20 yıldır kadın düşmanı politikalara devam ettiğini ifade ederken, bu politikaların en çok Kürt kadınlarına karşı uygulandığını belirtti. Alp, "Kadınlar gördükleri baskı ve zulümler sonrası siyasete girmeye başladılar ve özgün yapılarını oluşturmaya başladılar. 1991 genel seçimlerinde Leyla Zana ilk Kürt kadın vekil olarak adaylığını koymuştur. DEP’e kadar olan legal Kürt siyasi yapıları içerisinde kadının yeri yetersizdi fakat sonrasında hem nicelik hem de nitelik bakımından artış olmuştur. O dönemden sonra Kürt kadınları hiç bir zaman siyasetten uzak kalmamışlardır" dedi.

'KAYYIMLARIN İLK HEDEFİ KADINLAR OLDU'

HDP’deki eş başkanlık sistemine değinen Alp, eş başkanlık sisteminin iktidar tarafından hedef alındığını söylerken nedenini ise eşit temsiliyetin iktidarın zihniyetine aykırı olmasını işaret etti. İktidarın kadın kazanımlarına en belirgin saldırılarının belediyelere atanan kayyımlarla birlikte geldiğini aktaran Alp, "Kayyımlar, belediye bünyelerindeki kadın kurumlarını kapattı ve müdürlüklere erkekleri atadı. Aleni bir biçimde kadın çalışanları tehdit olarak gördüler ve baskıları kabul etmeyen kadınları ise işlerinden kovdular. Kürt halkı, kayyım darbesine rağmen 31 Mart seçimlerinde yeniden halk iradesiyle belediyeleri kazandı. Tespit edilen yıkımlar üzerine çalışmalar başlatıldı, yeniden inşa süreci başladı ancak sonrasında ikinci kez kayyımlar atandı. İkinci kayyımın da ilk hedefi yine kadın kurumları oldu" diye konuştu. Alp, son olarak kadın mücadelesi içerisinde olduğunu belirttiği Zeynep Ölbeci’nin tahliyesini talep etti.

‘DEMOKRATİK ÇÖZÜM MÜMKÜNDÜR’

Sonrasında söz alan TJA Aktivisti Ayla Akat Ata, Kürt kadın hareketinin illegalize edilmeye çalışıldığını vurgularken, mahkeme salonunda da kadınların illegalize edilmesine izin vermeyeceklerini söyledi. Mahkeme başkanına "neden bizi yargılıyorsunuz" diye soran Ata, "Bu ülkenin farklı düşünene ihtiyacı var. Yaşamaya izin vermeyen düzenine itirazımız var. Her iki tarafın cenazesini de taşımak istemiyoruz. Kürt kadın hareketi bugün ‘ben varım ve demokratik çözüm mümkündür’ diyen hareketin tam da merkezindedir. Biz gerçeğiz" dedi.

"Şiddet yeniden şiddet üretiyor" diyen Ata, çözümsüzlüğün derinleştiğini ve bunun herkes açısından çok büyük zararlar doğuracağını kaydetti. Ata, şunları söyledi: "Bizim ise şiddete teşvik eden hiçbir açıklamamız, faaliyetimiz yok. Ben şiddeti durdurmak için vuruldum. Dünyanın gözü önünde iki taraf arasında kaldım ve vuruldum" diye belirtti. Halklar için kurtuluşun barışta olduğuna vurgu yapan Ata, çözüm sürecinin kendisi için kutsallık ifade ettiğini söyledi ve "İktidar süreci buzdolabına kaldırdık dedi ama o süreç dolapta öldü" diye ekledi.

Duruşma yarın devam edecek.

 

Öne Çıkanlar