‘Kobane davasının miladı 6-8 Ekim olayları değil ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ sözü’

‘Kobane davasının miladı 6-8 Ekim olayları değil ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ sözü’
Demirtaş’ın avukatı Karaman’a göre, Kobane davası için milat 6-8 Ekim olayları değil, Demirtaş’ın ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ sözü. Davanın temeli ise Ankara TEM’in bir yazısıyla atıldı.

Derya OKATAN


ARTI GERÇEK- HDP eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında olduğu 108 sanıklı Kobane davası 26 Nisan’da başlayacak. 

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı 3 bin 530 sayfalık iddianameye göre, 28’i tutuklu 108 sanık hakkında, 38’er yıl müebbet ve binlerce yıla varan hapis cezaları isteniyor. 

HDP, duruşma öncesi kamuoyunu bilgilendirme amacıyla çeşitli çalışmalar yürütürken, Selahattin Demirtaş özelinde ayrı bir çalışma yürütülüyor. Başak Demirtaş, Av. Mahsuni Karaman ve HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, bir grup gazeteciyle zoom üzerinden bir araya gelerek, davaya dair soruları yanıtladı. 

Geçtiğimiz günlerde de "3.530 sayfalık 6-8 Ekim Kobani iddianamesindeki Selahattin Demirtaş’a yönelik suçlamalar ve gerçekler" başlıklı bir kitapçık yayımlanmıştı. 

Kitapçığa göre, iddianamede Demirtaş’a yönelik suçlamalar üç temel noktaya dayanıyor. Bunlar, 30 Eylül 2014 tarihli konuşması, açık ve gizli tanık beyanları ile Twitter paylaşımları. 

Demirtaş’ın 30 Eylül 2014’de, Kobane’den dönüşte, Mürşitpınar Sınır Kapısında yaptığı konuşma , 6-8 Ekim olaylarını başlatan çağrı olarak kabul ediliyor. Tanık ifadelerinde, Demirtaş’ın örgütten talimat alarak bu konuşmayı gerçekleştirdiği iddia ediliyor.

Demirtaş’ın avukatları, konuşmadan 4 cümlenin cımbızlanarak, bağlamından koparıldığını belirtiyor. Konuşmanın tamamına bakıldığında tanık beyanlarının çürütüldüğü ifade ediliyor. Öte yandan, Demirtaş’ın aynı konuşması daha önce suç olarak değerlendirilmemişti. Avukatları, "Demirtaş gerçekten bir talimat doğrultusunda çağrıda bulunmuş olsaydı o dönemde hakkında soruşturma açılırdı" diyor. 

Suçlamaların dayanaklarından bir tanesi de açık ve gizli tanık beyanları. Ancak tanık beyanları, Demirtaş tutuklandıktan sonra alındı. 

Tanık ifadelerinin tarihleri iddianamede yer almıyor. 

Öte yandan tanık beyanlarında çelişkiler bulunuyor. 

Gizli tanık Mahir, KCK Türkiye Sözcülüğü isimli bir grupta bulunduklarını iddia ettiği kişilerin Demirtaş’a talimat verdiklerini ileri sürüyor. Tanık Kerem Gökalp ise DBP eski Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek’in örgüt yönetiminden aldığı talimatları Demirtaş’a ilettiğini iddia ediyor. 

Talimatın kaynağında çelişkiler bulunurken, avukatlar, Demirtaş’ın çözüm sürecinde devletin bilgisi dahilinde KCK üst yönetimiyle görüşmeler yaptığını hatırlatarak, "KCK yönetimi Demirtaş’a bir talimat verecek idiyse, talimatı bu yüz yüze görüşmelerde vermek yerine araya iki aracı koymuş olmaları mantığa aykırıdır" diyor. 

Ayrıca tanık beyanlarında bilgi değil tahmin ve yorumlar bulunuyor. 

İddianamede, Selahattin Demirtaş’a ait olduğu iddia edilen bir Twitter hesabından paylaşılan üç adet tweete de yer veriliyor. Twitter kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle kapatılan hesap, Demirtaş’a ait değil. Avukatları, hesabın gerçek olup olmadığı kontrol edilmeden iddianameye eklenmesine karşı çıkıyor. Delil uydurulduğunu belirtiyor. 

BAŞAK DEMİRTAŞ: SADECE HUKUK MÜCADELESİ DEĞİL HAKİKAT MÜCADELESİ DE YÜRÜTÜYORUZ

Gazetecilerle sohbet toplantısında açılış konuşmasını yapan Başak Demirtaş, HDP’lilere ve Selahattin Demirtaş’a yönelik suçlamaların sadece mahkemelerde değil, basında da yapıldığını söyledi. "Selahattin her konuşulduğunda sürekli yalanlar söyleniyor" diyen Başak Demirtaş, şöyle devam etti:

"Hatta daha ileri gidiliyor, iftiralar atılıyor. Bir algı kampanyası yürütülüyor. İktidar sözcüleri yargıya talimat niteliğinde beyanlarda bulunuyor ve Selahattin’in yargılaması devam ederken hüküm kuruluyor. Biz sadece bir hukuk mücadelesi yürütmüyoruz, aynı zamanda bir hakikat mücadelesi de yürütüyoruz. Bugüne kadar bu yalanlarla baş etmeye çalıştık. Yol da kat ettik, özellikle son Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararıyla birlikte Selahattin’in siyasi nedenlerle cezaevinde tutulduğunu tescilledik. Ama Türkiye’de tarafsız ve bağımsız bir yargıdan söz etmek mümkün değil. Dolayısıyla tek başına haklı olmak yetmiyor. Türkiye toplumunun büyük bir bölümü bu hakikatleri bilmiyor. Çünkü hükümet bütün olanaklarını kullanarak bir algı kampanyası yürütüyor. Selahattin ve HDP’lilerin tutuklanmasına dayanak olan 3 bin 500 sayfalık iddianamenin hukukla alakası yok." 

Toplantıda Av. Mahsuni Karaman ve Av. Ümit Dede, davanın nasıl ortaya çıktığı ve iddianame hakkında detaylı bilgiler paylaştı. 

AV. KARAMAN: DAVANIN MİLADI 6-8 EKİM OLAYLARI DEĞİL ‘SENİ BAŞKAN YAPTIRMAYACAĞIZ’ SÖZÜ

Av. Mahsuni Karaman, "Siyasi ve hukuki sorumluluk flu bir alana girdi. İktidar, muhatabını yargı eliyle linç edebiliyor" dedi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu hakkında hazırlanan fezlekeleri de bu kapsamda değerlendirdi. Karaman, "Siyaseten rakip olma hali bir şekilde kriminalize edilmek istenirse bu çok kolay yapılıyor" diye ekledi. 

Av. Karaman, Kobane davası için miladın 6-8 Ekim olayları değil, Demirtaş’ın "Seni başkan yaptırmayacağız" sözü olduğunu söyledi. 

Av. Karaman, şöyle konuştu:

"Fırat’ın doğrusuna hapsolmuş bir Kürt siyasi hareketi söz konusu iken Fırat’ın batısına geçen Demirtaş öncülüğünde bir siyasal hareketten bahsediyoruz. O siyasal hareket, öyle bir noktaya geldi ki, tek adam olacağım diyen kişiye ‘seni başkan yaptırmayacağız’ dedi. Bu davanın miladı, 6-8 Ekim değildir. Bu olaylar 2014’de oldu. Birkaç ay sonra Dolmabahçe mutabakatı açıklandı. Peki, neden oradan yürümedi? Çünkü bir ay sonra Demirtaş’ın ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ çıkışı vardı. Ondan sonra ipler koptu. HDP, 7 Haziran’da AKP’nin tek başına iktidar olmasını engelledi. Sonra da süreç buraya kadar geldi."

Demirtaş’ın Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ana davasındaki fezlekelerden birisinin 6-8 Ekim Kobane olayları olduğunu hatırlatan Av. Karaman, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan bu fezlekede hukuksal sorumluluğun, HDP MYK’sının attığı tweet üzerine "halkı suç işlemeye tahrik" olduğunu aktardı.  

‘11 HAZİRAN 2018’DE DÜĞMEYE BASILDI’

Sonrasında 16 Nisan 2017 referandumu ve 2018 seçimlerinin geldiğini belirten Karaman, şöyle devam etti:

"Bu dönemde Bahçeli ve Erdoğan’ın başını çektiği Cumhur İttifakı şunu söyledi; ‘52 kişinin katili Demirtaş.’ O zamana kadar Türkiye pozitif hukuku, mevzuatı, hatta yargısı dahi Demirtaş’ı ölümlerden sorumlu tutmamıştı. Ama Erdoğan, ‘cinayetlerden sorumlu kişi, katil’ gibi sözleri nedeniyle aslında şunu söylüyordu: ‘Bu iş bu dosya ile yürümüyor, Demirtaş hakkında hazırladığınız dosya zayıf bir dosya.’ Zaten AİHM de sonrasında bu tweetlerde suç unsuru tespit etmedi. O konuşmalardan sonra yargı bu talimatı ilmek ilmek dokudu. 11 Haziran 2018’de düğmeye basıldı. Bugün 108 kişinin dahil edildiği bu soruşturma dosyasının kararı o gün verildi. 

‘AYM’NİN TAHLİYE YÖNÜNDE EĞİLİMİ VARDI’

"Bu tarih şu açıdan önemli. Demirtaş cumhurbaşkanı adayı idi. Biz Anayasa Mahkemesi’ne tahliye için başvurmuştuk. Aldığımız duyumlara göre AYM’nin tahliye yönünde eğilimi vardı. Erdoğan dışındaki tüm adaylar ‘Bu Türkiye demokrasisinin ayıbıdır, aday dışarda olmalı’ diye beyanlar veriyordu. Ama Erdoğan 11 Haziran’da Demirtaş’ın idamından bahsetti. Yetmedi, ‘ne demek bir terörist yargılanıyorken, aday olabilir’ dedi. Aynı gün Demirtaş sosyal medya hesabından '24 Haziran’a kadar bu tweetimin altına, Selahattin Demirtaş olarak yaptığımı iddia ettiğin ‘53 kişinin katledilmesi sözde talimatımı’ paylaşırsan söz veriyorum, senin lehine Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekileceğim' diye meydan okudu. O gün itibariyle Demirtaş’la ilgili bu dosyanın savcısı (Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı) bütün il savcılıkları ve il emniyet müdürlüklerine yazılar yazarak, (Demirtaş hakkında) TCK 302, yani ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ve insan öldürmeden elinizde ne varsa gönderin dedi. Soruşturma dosyasında bu yazışmalar var. Bu davanın mayası, 26 Ekim 2018’de Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nün gönderdiği yazıyla atıldı. Yazıda, ‘Bugüne kadar yürütülen soruşturmanın isabetsiz olduğu, 6-8 Ekim Kobane olaylarının 30’u aşkın kişinin ölümüne sebep olduğu, Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın yargılanması gerektiği, HDP MYK’sının da arkasında olduğu, dolayısıyla HDP’nin kapatılması gerektiği…’ belirtiliyordu. Ve bu yazı üzerine bu noktaya kadar geliyor."

Karaman, Kobane davasıyla, HDP’nin kapatılma davasına bir zemin oluşturmaya çalışıldığını da sözlerine ekledi. Karaman, "HDP’nin kapatılması meselesi bu dosya üzerinden tasarlanmış bir şey. İhtiyaca göre ısıtılıp toplumun önüne konulan bir mesele" dedi.

Karaman, davanın olaylardan 6 yıl sonra açılmasını "Müflis tüccar eski defterleri karıştırır" sözleriyle açıkladı ve ekledi: "Erdoğan ve Devlet Bahçeli ittifakı eriyip yok olmasaydı böyle bir dava olabilir miydi?" 

Av. Karaman, iddianame için de "3.530 sayfa, korkunç bir sayfa sayısı. ‘Demek ki çok suç işlediler’ algısı yaratmaya çalışıyorlar. İddianamenin 3000 sayfasını olaylarla ilgili evraklar oluşturuyor. Olay anlatımlar, il il ilçe ilçe bazlı tasnifler. 108 kişi ile suçlama kısmı 350 sayfa. Kişi başına 3 sayfa ancak düşer" diye konuştu. 

DEDE: SAVCI TALİMATLA GİZLİ TANIK İFADESİ TOPLADI

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Av. Ümit Dede ise dosyadaki tanık ifadelerinin Demirtaş ve Yüksekdağ tutuklandıktan sonra dosyaya eklendiğine dikkat çekti. 
Soruşturma başladığından beri sekiz savcının değiştiğini anlatan Dede, tanık ifadelerinin dosyaya nasıl eklendiğini şöyle anlattı:

"Ankara Adliyesinin en gözde savcıları bunlar. Süreleri dolunca sonrakine devretmiş. 2018 seçimleri döneminde Ahmet Altun isimli bir savcı atanıyor ve dosyada bir hareketlilik başlıyor. İmzasız ve tarihsiz bir belge giriyor dosyaya. Ahmet Altun bunlarla ilgili bilgi toplanmasını talep etmeye başlıyor. Bu arada, Ahmet Altun’un HSK kararnamesi ile İzmir’e tayini çıkıyor, fakat ataması iptal ediliyor ve tekrar dosyayı alıyor. 

"Ahmet Altun, il savcılıklarına yazı yazarak, gizli tanık ve itirafçı bulunmasını istiyor. Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, şüphelisi olmadıkları dosyaya hiçbir yeni delil olmadan ekleniyor ve tutuklanıyor. Sonra gizli tanık beyanları alınıyor. Bu hukuksuzluk dosyada bütün arkadaşlarımız için geçerli."

‘MHP’YE YAKIN OLDUĞUNU TAHMİN EDİYORUZ’

Bu arada, Mahsuni Karaman, savcı Ahmet Altun için "MHP’ye yakın olduğunu tahmin ediyoruz" ifadelerini kullandı.

Ümit Dede, 3 bin 500 sayfalık iddianame için "yalanlarla dolu bir iddianame" dedi. Bazı örnekler verdi. Eski milletvekili Ayla Akat Ata’nın Urfa'dan Diyarbakır’a giderken yolda silahlı sivil kişiler tarafından alıkonulup tehdit edildiğini, suç duyurusunda bulunmasına rağmen işlem yapılmadığını ve iddianamede yer almadığını söyledi. Dede, "Kendisi müşteki ve mağduru olduğu olayın sanığı olarak suçlanıyor" dedi. 

Dönemin MYK üyesi Prof. Beyza Üstün hakkındaki tek delilin evinde bulunan bir kitap olduğunu, Berfin Köse hakkında da kimlik tespiti dışında bir cümle dahi olmadığını belirtti. 

Dede, ölümlerden HDP’nin sorumlu tutulduğunu ancak, olaylarda 27 HDP’linin yaşamını yitirdiğine de dikkat çekti. 

Av. Karaman da yaşamını yitiren HDP’liler konusunda Antep, İzmir ve Adana’da üçer dosya bulunduğunu, sadece soruşturma numarası alınıp herhangi bir işlem yapılmayan soruşturmalar olduğunu söyledi.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ NE DÜŞÜNÜYOR? 

Gazetecilerin, Demirtaş’ın davaya nasıl baktığı sorusu üzerine Başak Demirtaş, "Selahattin hukuki mücadele yürütülmesi gerektiğini ancak bununla sonuç alınmayacağını düşünüyor. Bu işin mutlaka siyasetle çözüleceğini düşünüyor, bu da ilk seçimde iktidarın gönderilmesi ile mümkün olacak. Durum hukuki olsaydı zaten AİHM kararı gereğince bırakılmış olurdu" diye konuştu. 

AHMET DAVUTOĞLU’NUN TANIKLIĞI: AÇIKLAMA YAPMALARINI BEKLERİM

Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ davalarında dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun tanık olarak ifade vermesi talep edilmiş ancak mahkemece reddedilmişti. Bir gazetecinin "Bu süreçte bir açıklama bekliyor musunuz?" sorusu üzerine Başak Demirtaş, "Bir açıklama gelirse tabii ki iyi olur. Sorun hukuk sisteminin aldığı yara ile ilgili. Açıklama yapmalarını beklerim ama takdir onların tabii" yanıtını verdi. 

‘ÇÖZÜM SÜRECİ SORUŞTURMA KONUSU OLMAMALI’

Kobane davasında çözüm sürecindeki faaliyetlerin de yer aldığı hatırlatılarak, HDP’nin bu konudaki tavrının sorulması üzerine Ümit Dede, "Yaşananlar Kürt sorununu demokratik yollarla çözümünü açmaktı. Kürt sorununun çözümü için çaba sarf eden hiç kimse suç işlememiştir. Bunlara ilişkin bir soruşturma olmamalı. Bugün de aynı imkânlar olsa HDP’liler olarak görev alırız" yanıtını verdi.

DURUŞMA NASIL İLERLEYECEK?

Toplantıda duruşmaların nasıl ilerleyeceğine dair de bilgi verildi. 

Duruşmalar Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki duruşma salonunda görülecek. Edirne ve Kandıra Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP’li siyasetçiler duruşmaya SEGBİS ile katılmak istiyor. Sebahat Tuncel ise bizzat duruşma salonunda bulunmak istiyor. Sincan Cezaevi’nde tutuklu olanlar ise duruşma salonunda hazır bulanacak. 

FETÖ davalarında sanıkların duruşma salonuna getirilme biçimlerinin burada da yaşanıp yaşanmayacağı konusunda Ümit Dede, "Buna izin vermeyiz" dedi.  

Pandemi koşulları nedeniyle HDP, halka genel bir çağrı yapmayacak. HDP’lileri, çok sayıda avukat savunacak. Ümit Dede, yanlarında olmak isteyen çok sayıda avukat olduğunu açıkladı. 

Yurt içinden ve yurt dışından heyetlerin de katılması bekleniyor. 

İddianamede yüzlerce müşteki de bulunuyor. Bunlardan bazılarının haberleri dahi olmadan iddianameye girdikleri basında yer almıştı. Ümit Dede’nin verdiği bilgiye göre, mahkeme, müştekilerin bulundukları illerde beyanlarının alınması için talimat yazdı. 

Kobane davası için özel bir heyet atandı. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, elindeki dosyalara bakmaya devam edecek. İkinci heyet ise sadece Kobane davasına bakacak. Av. Mahsuni Karaman’ın verdiği bilgiye göre, heyet 45 günlük duruşma planlıyor. Ancak Karaman, 2-3 günlük bir duruşma beklediklerini söyledi. 

Avukatlar, ilk duruşmada, dosyanın kapatılmasını talep edecek.

Öne Çıkanlar