'Komedyenler avukattan mütalaa alarak sahneye çıkıyor'

'Komedyenler avukattan mütalaa alarak sahneye çıkıyor'
Komedyen Fırat Aksal: Artık eskisi gibi, siyasi figürleri komedi mizanseni haline dönüştüremiyorsunuz. Birçok komedyen arkadaşım avukattan mütalaa alarak sahneye çıkıyor.

Leyla ÖZKAYNAK


Türkiye’deki mizah algısı, otosansür, komedyenlerin yaşadığı sorunlar ve artan linç kültürü üzerine komedyen Fırat Aksal ile söyleştik.

'KOMEDİ İNSANLARI AŞAĞILAMAZ, İNSANLARIN UZUN SÜREDİR AŞAĞILANDIĞINI ANLATIR'

Tiyatro ve komedi yolculuğunuz nasıl başladı? 

Sahne merakım hep vardı. Profesyonel oyunculuğa 2015’te Ankara Şehir Tiyatroları’nda başladım. 2018’e kadar eğitimime ve tiyatroya orada devam ettim. Gün geçtikçe siyasi kaygıların sanatın önüne geçmeye başladığını fark ettim. Oyunlar artık Ankara’nın eski belediye başkanı Melih Gökçek’in talimatıyla yapılıyordu. Bu durum bende rahatsızlık yarattı. Böyle bir şeyin içinde yer almak istemediğim için oradan ayrıldım. 2018’de İstanbul’a taşındım. Aynı yıl Apartman Sahne’yle tanıştım. Şu an tiyatroya burada devam ediyorum. 

Stand up kafamda hep vardı. 2019 yılında BKM stand up yapmak isteyenler için Yeniler Gecesi adlı bir format duyurdu. Bir video ile başvurdum ve seçildi. Açık mikrofon çok güzel geçti. Ben o zamana kadar açık mikrofonların yapıldığını bile bilmiyordum. (Gülüyor) 

Ardından Apartman Sahne’nin doğaçlama tiyatro ekibinin yaptığı açık mikrofonları sunmaya başladım. İlk o zaman içeriklerimi seyirlik hale getirmeye başladım diyebilirim. 

'SİZDE KÜRTLÜK VAR MI?'

"Diyarbakırlıyım diyorum ‘Sizde Kürtlük var mı?’ diyor… Bu esmer, kıllı overdose Kurdish profilim hiç mi done vermedi?" 

"Ben de isterdim Balkanlar’dan göçtük Selanik Kürdüyüm falan demek…"

"Bu arada aşırı Kürtlükten ölünüyor."

Şakalarınız geçtiğimiz günlerde sosyal medyada gündem oldu ve eleştirildi. Sizce tepkilerin kaynağı neydi? Durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Tacize varan yorumlar aldım. Ancak sadece Kürtlerle ilgili şaka yapmıyorum. Bazen ülkücülerle, bazen agnostiklerle ilgili oluyor şakalarım. Gösterinin tamamını izlemeyip bir dakikalık videodan karalama kampanyası çıkarmak mertçe dövüşmek değil. 

Bu, Kürt meselesinin sadece siyasi değil, toplumsal bir problem olduğunun da somut bir örneği. Toplumsal problemlerin hepsinde bireyin etkisi oluyor. Belki de bireysel sorumluluktan kaçmak istediğimiz için bu meselenin konuşulmasından rahatsız oluyoruzdur. 

‘KADIKÖY’DE ANLATTIĞIMI KAYSERİ’DE ANLATAMIYORUM’

Peki her şeyin şakası yapılabilir mi? Linç edilme korkusuyla otosansür uyguluyor musunuz?

Her şeyin şakası yapılabilir ama hiç kimse, her şeyin şakasını "her yerde" yapamaz. Sahnede otosansür olmadığını düşünmüyorum. Toplumun kendisi zaten bir baskı aygıtı. Topluma uyumlanma sanatçıyı otosansüre sürüklüyor. Yaptığım stand up setlerini Kadıköy’de anlattığım gibi Kayseri’de anlatamıyorum. Her humor her yere uygun olmayabiliyor. Bence Türkiye’de hiçbir komedyenin, istediğim şeyi istediğim gibi söylerim gibi bir konforu yok. Buna Cem Yılmaz da dahil. 

Güldüğümüz şeyler aslında bir trajedi mi?

Stand up yaparken ana kaynağım trajedi oluyor. George Orwell’in dediği gibi ‘Komedi insanları aşağılamaz, uzun süredir aşağılandıklarını hatırlatır.’ Sahnedeyken hep bunu hatırlatmaya çalışıyorum. Ait olduğum etnisiteye karşı bir özeleştiri değil yaptığım. Bu etnisitenin varlığıyla bir derdi olan güruhun, bizleri gördüğü yerden olayları değerlendirmeye, ve bunun ne kadar acınası olduğunu belirtmeye çalışıyorum.

Komedyen Pınar Fidan’ın Alevilerle ilgili yaptığı şaka yankı uyandırmıştı. Aleviler dahil, toplumun birçok kesimi yapılan şakaya tepki göstererek Fidan’ı sosyal medya lincine maruz bıraktı. Fidan,  "Yanlış anladınız ben de Aleviyim" diye açıklama yapmak zorunda kaldı. Bu cevap bende şöyle bir soru oluşturuyor. Öznesi olmadığınız şeyin mizahı yapılamaz mı? Mizah sadece güldürmek için mi yapılır? 

Herkes kendini ait hissettiği zümre üzerinden şaka yapıyor olsaydı, sanatsal üretimi çok daraltmış olurduk. Pınar Fidan olayı sahneye çıkan bütün komedyenlerin üzerine pay biçmesi gereken ve sahiplenmesi gereken bir konu. Pınar’ın bakış açısı o kadar akılcı ve iğneleyiciydi ki bırakın iktidarı, muhalefeti bile rahatsız etti. Öyle ki, CHP’li siyasetçi Eren Erdem, Pınar Fidan’ı hedef gösterenlerin başını çekerek, karalama kampanyasının yapı taşlarından biri haline geldi.  Eren Erdem Pınar Fidan’dan özür dilemeli. Yapması gereken binlerce görev varken, toplumu iyileştirmek için gecesini gündüzüne katan insanları hedef alarak kurban edecek kadar pervasız olması çok vahim. 

‘İNSANLAR YAPTIĞI ŞAKADAN BİLE HAPİS YATIYOR’

Komedyenlerin başına gelen olaylar aslında Türkiye tarihinde yeni şeyler değil. Buradan hareketle Türkiye’deki mizah kültürünün geldiği aşamayı nasıl yorumlarsınız? Sizce halkımız ve yönetenler şakadan anlıyor mu? 

Artık eskisi gibi, siyasi figürleri komedi mizanseni haline dönüştüremiyorsunuz. Birçok komedyen arkadaşım avukattan mütalaa alarak sahneye çıkıyor. Komedyen Emre Günsal'a 20 Dakika gösteri için 3 Yıl 5 ay hapis cezası verildi mesela. Komedi bütün toplumsal değerleri sorgulayabiliyor olmalı. Bu ülkede insanlar yaptığı şakadan bile hapis yatıyor. Komedyenlerin yaptığı hiçbir espride art niyet yok. 

‘BAKANLIĞIN TİYATROLARA VERDİĞİ DESTEKLE ELEKTRİK FATURASINI BİLE ÖDEYEMEYİZ’ 

Tiyatrolara yeterince destek verilmediği malum. Tiyatrocular neler yaşıyor? Sanat karın doyuruyor mu? 

Tiyatrocuların durumu hiçbir zaman iyi değildi ama daha da kötüye gidiyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tiyatrolara sağladığı destekle Moda Sahnesi elektriğini bile ödeyemez. Bakanlığın tiyatrolara senelik verdiği destekle Baba Sahne 2 aylık doğal gazını ödeyemez. Düşünün, o kadar komik destekler veriliyor. Bir tiyatronun elektriğini ödeyemeyecek hale gelmesi hepimizin dert etmesi gereken bir mesele. Moda Sahnesi belki o parayı ödeyebilirdi ama böyle bir mücadele biçimi geliştirerek topluma bilinç kattılar. 

Son olarak, Apartman Sahne bu süreçte nasıl bir mücadele biçimi geliştirdi?

Her tiyatronun mücadele yöntemi farklı olabiliyor. Biz elektrik faturasını ödemeyerek değil ama bütün kaynakları zorlayarak; bir oyun daha çıkartarak, bir atölye sınıfı daha kurarak, yani aslında yaptığımız şeyde ısrar ederek direniyoruz. Pandeminin en azılı dönemlerinde dişimizi tırnağımıza takarak açık kalan tek tiyatro bizdik. Bir şekilde faaliyetlerimizi bırakmama güdüsü burayı ayakta tutan bir unsur oldu. Tiyatroları yalnız bırakmasınlar. 

Öne Çıkanlar