Koray Düzgören

Koray Düzgören

Kontrgerilla’nın Doğan Öz cinayeti ile yüzleşmeden...

42 yıl sonra, Diyarbakır, Suruç, Ankara katliamlarının arkasında da devlet içindeki karanlık güçlerin izleri aranıyor. Türkiye artık gerçekleri öğrenmek istiyor!

Bu yazıya, 42 yıl önce bir kontrgerilla saldırısıyla katledilen döneminin önemli savcısı Doğan Öz’ün cinayet dosyasını anlatan bir kitaptan söz etmek amacıyla başlamıştım. 

Çünkü bu cinayeti ve sonrasını yakından izlemiş ve 80 öncesi faili meçhul cinayetler konusunda birçok yazı yazmıştım.

Bu cinayet ve yıllarca süren davası bizi oldukça çarpıcı bir şekilde, devlet içindeki kontrgerilla yapılanması gerçeği ile yüzyüze getirmişti.

Ama tam yazıyı yazmaya başladığım sırada Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Meclis’te, bakanlığının bütçesi tartışılırken bazı eleştiriler üzerine yaptığı ilginç açıklamayı okudum.

Bakan, çözüm sürecinin bitirilmesini, IŞİD’in Suruç, Ankara, Antep ve İstanbul Havalimanı’nda yaptığı katliamlara bağladı.

Ve HDP’li Tülay Hatimoğulları’nın, çözüm süreciyle ilgili açıklamaları üzerine şunları söyledi:

" (..) Devlet bütün şefkatini göstermiştir, bütün sabrını göstermiştir, demiştir ki, ‘gelin, bu terörü bitirin, hep beraber oturalım, konuşalım, danışalım, bu işi çözelim.’ Fakat ne oldu? Antep, Ankara Gar, İstanbul Havalimanı, Suruç… Yani yüzlerce kişiyi katlettiler, cevap bu oldu. Bunun üzerine ne oldu? 24 Temmuz’daki bu katliamlardan sonra gerçekten çok büyük çaplı, o ana kadar tespit ettiğimiz terör hedeflerinin hepsi vuruldu, 24 saat, 48 saat vuruldu havadan."

Bakanın, halen bazılarının davaları süren bu katliamlarla ilgili garip açıklaması büyük tepki uyandırdı.

Çünkü belli ki bakan da, iktidarın bu konuda başından beri ileri sürdüğü, ‘kokteyl terör’ kavramına sarılarak katliamlarda devlet içindeki yapıların sorumluluğunu örtbas etme çabası içindeydi.

KOKTEYL TERÖR KANDIRMACASI VE GİZLENEN GERÇEKLER

Katliamların IŞİD militanları tarafından yapıldığı ortaya çıktı ama yakalanan militanları yönlendiren, kullanan ve koruyanlarla ilgili herhangi bir gerçek ortaya çıkarılmadı, bu konuda devletin rolünü tartışma çabaları hep engellendi.

Nitekim, Akar’ın gerçekleri perdelemeye, saptırmaya yönelik bu çabasına 10 Ekim

Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu’ndan tepki geldi.

Kamuoyunun bu sözleri ‘şaşkınlıkla’ karşıladığını belirten komisyon, bu çabanın, "Devleti yönetenlerin buna dair hiçbir delil bulunmadığı halde, aradan geçen 5 yılda halen ısrarla ‘kokteyl terör’ kandırmacasıyla kamuoyunu yanlış yönlendirmeye çalıştıklarını gösteren yeni bir örnek olmaktan başka bir anlam taşımadığını" açıklaması yaptı. 

Avukatlar komisyonu, katliamların gerçek faillerinin ortaya çıkarılmasının engellenmesine izin vermeyeceklerini de ekledi.

Biz her dönem bu ve benzeri açıklamaları duyarak bugünlere geldik.

42 yıl önce Doğan Öz cinayeti ve diğer faili belli ama asıl failleri hep devletin karanlık dehlizlerinde gizli kalmış olan katliamlar, kıyımlar…

Ama bir gün gerçeklerin mutlaka ortaya çıkacağı inancını hep taşıdık. 

Cinayetten 30 yıl sonra, 2008 yılında bu konuyla ilgili yazdığım bir yazının başlığı şöyleydi:

"Türkiye"nin bazı şeyleri öğrenmeye hakkı var"

Özetle şöyleydi yazı:

"Savcı Doğan Öz, 24 Mart 1978 günü sabahı evinin önünde arabasının içinde öldürüldü. Olayın görgü tanıkları vardı. Daha sonra katil zanlısı olarak İbrahim Çiftçi isimli ülkücü yakalandı.

Çiftçi aynı zamanda 7 TİP’li gencin öldürüldüğü Bahçelievler katliamının da sanığıydı... Suçunu itiraf etmesine ve cinayetin 8 tane görgü tanığı olmasına rağmen Çiftçi, Askeri Yargıtay Daireler Kurulu''nca 7’ye karşı 8 oy çokluğu ile suçsuz bulundu. Alt mahkeme de esas mahkemenin bu kararına uymak zorunda olduğunu ileri sürüp beraat kararı verdi.

Doğan Öz, çok önemli davaları takip etmekle ünlenmiş bir savcıydı.

1977 yılında o zamana kadar hazırlanmış en cesur kontrgerilla raporunu zamanın başbakanı Bülent Ecevit’e sunmuştu.

Öldürülmesinin esas sebebinin bu rapor olduğu düşünülüyor.

SAVCI DOĞAN ÖZ’Ü HEDEF YAPAN KONTRGERİLLA RAPORU

Doğan Öz raporunda o dönemde cereyan eden terör olaylarının bir değerlendirmesini yaptıktan sonra şu iddialara yer vermekteydi:

"Şunu öncelikle bilmekte yarar var: Bütün bu çatışmalar içinde (Şiddet olaylarını ve o dönemdeki sağ-sol çatışmalarını ifade ediyor) askeri ve sivil güvenlik güçleri vardır.

Kontrgerilla, Genelkurmay harp dairesine bağlıdır.

Kontrgerilla il ve ilçelerde seferberlik işlemini yürüten kurum olarak askerlik şubelerince yönetilmektedir. Bu konuda en çok, aşamalı eğitimden geçen astsubaylar kullanılmaktadır.

Sivil güvenlik güçleri içinde de MİT elemanları ve şube görevlileri kullanılmaktadır."

Rapordan bir süre sonra Doğan Öz, cinayete kurban gitti.

Cinayet davasının görüldüğü Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi, hepsi de bir üst mahkemede bozulan dört idam hükmü verdi.

Mahkeme son kararında Çiftçi için dördüncü kez idam cezası verdikten sonra, o güne dek sürekli idam isteminde bulunan Başsavcılık, onama kararına itiraz edip hükmün bozulmasını ve Çiftçi’nin tahliyesini istedi.

Askeri Yargıtay Daireler Kurulu da bu talebe uyarak Çiftçi kararını bozdu.

Bu karara direnmeyen 1 No’lu Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi ise sanık Çiftçi’nin beraatine karar verdi.

Daha sonra Sezen Öz (Eşi), davanın niçin beraatle sonuçlandığını anlayabilmek amacıyla dosyayı incelerken dönemin Başbakanı Bülent Ulusu’ya yazılmış bir dilekçeyle karşılaştı.

Bu dilekçede avukatları, müvekkillerinin Milli Savunma Bakanlığı’nda bir dosyası bulunduğundan söz etmekteydiler.

Sezen Öz bu konuda tevsii tahkikat (Tahkikatın genişletilmesi) talebinde bulundu. Sözü edilen dosyanın getirilmesi istendi.

Ama talep reddedildi.

Doğan Öz davasını bu şekilde sonuçlandıran dosyadaki bu belge hangi kuruma aitti? İbrahim Çiftçi kimin hesabına çalışıyordu?"

Kuşkusuz bu sorunun cevabı artık biliniyor.

O belgede Çiftçi’nin, devletin bir kurumunun adamı olduğu yazıyordu. Yani Doğan Öz’ü devlet içindeki kontrgerilla katletmişti.

Bu çok önemli cinayetin dosyasındaki bu ve diğer belgeleri, diğer ayrıntılarıyla birlikte genç gazeteci arkadaşım Berivan Tapan’ın Tekin Yayınları’ndan çıkan ‘Savcı Doğan Öz’ü vurdular’ başlıklı kitabında göreceksiniz.

Zaten başlığın altındaki satırda da ‘Bir kontrgerilla cinayeti’ yazıyor.

Kitabı okuyunca sanıyorum nasıl bir ülkede yaşadığınızı daha iyi anlayacaksınız.

Belki de "Türkiye, başta Doğan Öz davası olmak üzere geçmişteki bu cinayetler, katliamlar ve kanlı olaylarla yüzleşmeden esenliğe kavuşamaz" diyeceksiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi