Konu sadece HDP’li Deniz Poyraz’ın öldürülmesi değil

Konu sadece HDP’li Deniz Poyraz’ın öldürülmesi değil
ARTI TV'de ekrana gelen 'Söz Sırası' programının konuğu hukuçu Fikret İlkiz oldu.

Fikret İLKİZ


ARTI GERÇEK- Geçen hafta İzmir HDP İl Binasına tasarlayarak bir saldırı gerçekleştirildi ve gerçekleştirilen bu saldırıda Deniz Poyraz katledildi. Bir başka anlatımla, bir kere daha alçaklar, bir kere daha katiller kazandı.  Bunu sormak lazım, "neden acaba" diye sormak lazım. Siyasal cinayetleri durdurmak istiyorsak ve bir daha asla bu tür cinayetler olmasın diyorsak aslında geçmişe bakmak ve Türkiye’nin ikliminde neler olup bittiğini bir kez daha gözden geçirmek lazım. 

Biliyorsunuz cinayet herkesin gözü önünde gerçekleşti, herkes gördü. Hatta yakalanan katil, "bir silah ne kadar mermi alıyorsa o kadar sayıda insanı öldürmek istediğini" söyledi. Ve bunun ardından ısrarla tek başına olduğunu vurguladı. "Neden acaba böyle bir vurgulama yapıyor" diye düşünecek olursanız, hatırlayın eskiyi, 90’lı yılları. 

Hatırlarsanız yavaş yavaş geldiler, kimse sesini çıkartmadı, kimse ses çıkartmadığı için de hızla örgütlendiler. Devlet içine çöreklendiler, yuvalandılar ve kötülükleri bu toplumun en büyük zehri oldu. Herkesi hak ihlaline alıştırdılar. Katilliklerine hak verenlerin sayısı ve katilliklerine hak verenlerin duygularıyla, onların başarı dilekleriyle beslendiler. Cinayetlerini örtbas ettiler. Zorla kaybetmelerde, gerçekten zorla kaybedilenlerin sayısı arttı. Yargısız infazlara mümkün olduğu kadar yargıyı karıştırmadılar.

Kurşun atanlar makbul ve devlet için uygun insanlar sayıldı ve adalet arayanlar adaletin kapısında süründürüldü. Toplum uyutuldu, yaşananların üzerine sünger çekildi, devlet tarafından da "üstün hizmet madalyaları" dağıtıldı. Biriktirdiler aslında. Neyi biriktirdiler?  Cezasızlığı biriktirdiler ve cezasızlık bizim yaşamımızın aslında bir parçası haline geldi. 

Hatırlayın ya da tanımın üzerinde bir kez daha düşünelim. Bir ihlalin faillerinin suçlanmalarına, alıkonulmalarına, yargılanmalarına ve suçlu bulundukları takdirde uygun şekilde cezalandırılmalarına dair cezai, hukuki, idari veya fiili her türlü olanaksızlık cezasızlıktır. Yani suçlanmayacaklar, yargılanmayacaklar eğer suçlu bulunurlarsa, yargılanırlarsa bile uygun şekilde cezalandırılacaklar; cezai, hukuki, fiili bütün olanaksızlıklar önlerine serilecek ve cezasızlık giderek iktidarlardan iktidarlara devredilen bir alışkanlık haline gelecek. 

Susurluk Kazası’nı hatırlayın, 3 Kasım 1996 tarihindedir. Susurluk Kazasına karışan, devlet içinde çöreklenmişler hakkında verilen cezanın tarihi 12 Şubat 2001’dir. Yakın geçmişimizde, 90’lı yılların bu tür cezasızlık örneklerine baktığınız zaman, bir davanın iddianamesi 13 yılda hazırlanabilmiştir.  Eylemlerin ardından 26 yılda karar verilebilmiştir. Verilen kararlar cezasızlıktır, zaman aşımıdır ve beraat kararlarıdır. 

O halde herhangi bir insan hakkı ihlali bir sonrakine davetiye çıkarır, suça özendirir ve nefrete alıştırır. Nefret söyleminin hüküm sürdüğü en küçük bir tartışma düşmanlaştırır insanları ve sonuçta katiller görevlendirilir. Bilirler, bir cinayet işledikleri zaman hiçbir şey olmayacaktır. Ve dolayısıyla cezasızlık duvarlarını örmeye katkıda bulunabilmek için görev bile beklemezler. Kendiliklerinden bir tuğla koymak için yarışırlar. 

Böyle baktığınız, değerlendirdiğiniz zaman devlet içinde güvendikleri ve kendilerine arka çıkacak ağabeylerin varlığını bilirler. Korunup kollanacaklardır. İşte bu aslında cezasızlıktır. Deniz Poyraz biriktirilmiş ve bu biriktirilme sonucunda öldürülmüştür. Bu açıkça adaletin kopması ve insan haklarının çürümesidir. Cezasızlık insan haklarını çürüten en önemli olay ve en önemli politikadır. O halde bütün bu politikaların ortadan kaldırılmasını ve bu politikaların ortadan kaldırılmasıyla adalete olan inancın kaybolmasını önlemek lazım. 

O zaman konu sadece HDP’li Deniz Poyraz’ın öldürülmesi, HDP İzmir İl Binasına saldırı değildir. Bu basit bir cinayet değildir. Bu faili belli, siyasal bir cinayettir. O zaman gördüklerimizden hepimiz sorumluyuz. Hukukun üstünlüğünü, adaleti sağlamak için susmamalıyız. Cezasızlığı ortadan kaldırmak için elimizden geleni ardına koymamalıyız. Öfkelenmeliyiz. Nefret söyleminden nefret etmeliyiz. Ve geleceğimize, demokrasinin olmazsa olmazı insan hakları, hukuk ve adalet için demokrasiye sahip çıkmanın vaktidir. Hukuk işe yarasın, faili belli cinayetler bir daha olmasın diyorsak...  

 

Öne Çıkanlar