Koronadan kurtulan Nilgün Uluocak: Azıcık üşütsem hasta mıyım korkusu yaşıyorum

Koronadan kurtulan Nilgün Uluocak: Azıcık üşütsem hasta mıyım korkusu yaşıyorum
Nilgün Uluocak koronavirüs tedavisi gördükten sonra iyileşse de salgının yarattığı kötü psikolojiyi atlatamamış: “Şimdi azıcık üşütsem ağrı hissetsem hemen bir hastalık korkusu yaşıyorum.”

Rıfat DOĞAN


ARTI GERÇEK- İstanbul’da yaşayan Nilgün Uluocak, evli ve iki çocuk annesi. Koronavirüs tedavisi gördü, beş kilo birden verdi. Eski sağlığına yavaş yavaş geri dönen Uluocak yaşadıklarını "karanlık günler" olarak tanımlıyor.

Tüm dünyayı etksi altına alan koronavirüs (COVİD-19) pandemisi Türkiye’de yayıldığı mart ayından bu yana ciddi bir artış gösterdi. Salgının yayıldığı günlerde alınan tedbirlerin yetersiz kaldığı eleştirileri sıkça yapıldı. Bu eleştirilerden biri de hastanelerde test sayısının ilk zamanlarda az yapılıyor olmasıydı. İstanbul, salgın sürecinde en fazla etkilenen illerin başında geliyor. 16 milyonluk şehirde salgının ilk sürecinde hastane koridorlarında bekleyen hastaların yoğunluğu basına da yansımıştı. O günleri yaşayanlardan biri de Nilgün Uluocak. Nilgün, Bakırköy Sadi Konuk Hastanesi’ndeki hastaların çaresizce sedye üzerinde, yer olmayanın da test için ayakta beklerken görüntüsünü çeken ve sosyal medyada duyuran isimdi.

YÜKSEK ATEŞLE HASTANE HASTANE KORONAVİRÜS İÇİN KOŞUŞTURMACA

O günleri anlatan Uluocak, hastaneler arasında yüksek ateşle dolaşmış: "Ben üç gün ateşli evde yattım. Ateşim o süre zarfında çok yükseldi. 40 dereceye kadar çıktı. aşırı halsizlik, sırt ağrısı yaşadım. Üç gün bekledik ancak üçüncü günün sonunda sırt ağrım dayanılmaz olunca hastaneye gitmek istedim. Ben daha önce de zatürre geçirdiğim için yine ilaç verirler ve gönderirle diye düşünyordum. Bahçelievler’de bir özel hastaneye gittik. Doktor yüksek ateşi görünce beni hemen göndermeye çalıştı. Sağlık Bakanlığı’nın daha bu özel hastanelerle ilgili genelgesi çıkmamıştı. Dediğim gibi doktor bana "sen git devlet hastanesinde test yaptır" dedi. Aklımıza Sadi Konuk geldi, en yakın hastane de oydu zaten."

Uluocak’ın gittiği Sadi Konuk Hastanesi, 300 bin test kitinin gönderildiği belirtilen bu nedenle koronavirüs şüphelisi hastaların metrelerce kuyruk oluşturduğu bir hastaneydi. O sırada bir buçuk saat beklemek zorunda kalan Uluocak uzun bir bekleyişin ardından PCR testine girdi, yine uzun bir bekleyişin ardından tomografisi çekildi.

ÖĞLEN GİRDİĞİ HASTANEDE GECE 10’DA İŞLEMLERİ BİTİREBİLDİ

Ateşli ve bitkin bir halde hastanede oradan oraya dolaşan Uluocak için o anlar katlanılamaz olmuş: "Bir yandan bırakıp gitmek istiyorsun bir yandan da ya şüpheliysen düşüncesiyle gidemiyorsun. Evdekileri riske atma durumu var. Daha kötü olursam düşüncesi var."

Uluocak’ın "Öğlen gittik hastaneye, akşam 10’da bütün kontrollerimizi bitirebilmiştik" sözleri yaşanan yoğunluğun kanıtı gibi. 10 saat süren zaman diliminde yapılan iki şey vardı: PCR testi ve tomografi çekimi. Günün sonunda tomografi soncunda koronavirüs olduğunu öğrenen Uluocak’a yatış verilmişti  verilmesine ancak hastanede yeterli yatak olmadığı için başka bir hastaneye nakli gerekiyordu. Yeni bir bekliyişti bu. Uluocak, 112 ambulansıyla nakil beklemeye başlamıştı.

KORONAVİRÜS ALANINA GİRİLDİ Mİ ORADAN ÇIKIŞ YOK

Onun gibi başka bir hastaneye nakil bekleyen yüzlerce hasta vardı, kimisi sedyede kimisi ayakta. Kaçmasınlar diye de kapısına güvenlik dikilen adına koronavirüs hastalarının bekleme alanı denilen bir yerdi. Uluocak beklediği yeri şu sözlerle tanımlıyor: "Biri kaçmak istedi ancak güvenlikler izin vermedi. Oraya bir girdin mi çıkamıyorsun, öyle bir durum var." Yoğunluk sağlık çalışanlarının çalışma koşullarını da zorulaştırıyordu, bir hastayla hemşirenin tartışması halen Uluocak’ın aklında: Yüz hasta vardı ve bir hemşire bir ara bir hastayla tartıştı ve "ben hangi birinizle uğraşayım" dedi. Öyle bir kalabalık vardı.

‘İÇ KARARTICI BİR DURUMDU, KORKTUM’

Uluocak beklerken konuştuğu teyzenin kendisine söylediği "üç gündür buradayım ve başka bir hastaneye nakledilmeyi bekliyorum" sözleri anımsarken "İç karartıcı bir durumdu. Korktum" diyor. O da bu durumu başka çaresi kalmadığı için sosyal medyadan paylaşmış, öyle ki hastanedeki uzun kuyruklar, koridordaki yoğunluk her yere haber olmuş, saatlerce gelmeyen 112 ambulansları da o haberlerden sonra bir anda hasta almaya başlamıştı. Uluocak ertesi güne kadar hastanede bekleyeceğini düşünürken, paylaştığı görüntünün etkisinin kendisine kadar yansıyacağını belki de düşünmemişti. O da gece saat üç sularında Taksim İlk Yardım Hastanesi’ne nakledilmişti.

‘İLK ÜÇ GÜN ÇOK ZOR GEÇTİ’

Uluocak’ın tedavi süreci yedi gün sürmüş. Tedavi sürecinde doktor ve hemşirelerin çok ilgi gösterdiğini belirten Uluocak, "Sadi Konuk’ta da doktorlar ve hemşireler elinden geleni yapıyordu ancak sistem kötüydü, bir anda yığılma olmuştu. Onların da yapacağı bir şeyi yoktu" diyor.

İlk üç günü anlatırken "çok zordu" diyen Uluocak ilaçların etkisiyle baş dönmesi ve mide bulantısı
yaşamış ancak dördüncü gün artık iyileşmeye başlamış. Uluocak yedi günün sonunda bulguları azalmaya
başlayınca taburcu edilmiş.

‘TEST YAPTIRAMADIĞIMIZ İÇİN HASTALIK YENİDEN ORTAYA ÇIKAR MI BİLEMİYORUZ’

Taburcu olduktan sonra 14 gün karantinada kalan Uluocak, zaman zaman sırt ağrıları yaşasa da artık daha iyi. Tam olarak iyileştiği konusunda ise şüpheleri var çünkü bir daha test yapılmamış. "Hastalar iyileşince tekrar test yaptırıyoruz" söyleminin de aslında gerçek olmadığını belirten Uluocak, bu yüzden tedirgin ancak korktuğu için tekrar hastaneye de gitmek istemiyor: "Test yaptıramadığımız için yeniden ortaya çıkar mı? yine yakalanır mıyız bilemiyoruz. Tedirgin de oluyorum halen pozitif miyim, negatife döndüm mü diye. Öte taraftan hastaneye de gitmek istemiyorum, yeniden oralara girmek beni daha fazla endişelendiriyor."

EŞİ DE ÜCRET ÖDEYİP TEST YAPTIRDI

Bu süreçte eşi Barış kendi imkanlarıyla özel bir hastanede ücret vererek test yaptırmış ancak onun sonucu negatif çıkmış. Uluocak’ın iki çocuğu ve aynı apartmanda temasta olduğu kayınvalidesi de var. Onlara ise test yapılmamış. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı’nın hastanede yatan insanların yakınlarının temas öykülerini dinleyip onlara test yapıldığı yönündeki açıklamalarını da inandırıcı bulmayan Uluocak, Sadi Konuk’ta durumu anlattığı doktorların kendisine "bulguları var mı?" diye sorduğunu onun da hiçbirinde bulgu olmadığını söylemesi üzerine "gerek yok, bulgu yoksa test yapmıyoruz" dediklerini aktarıyor.

‘SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMLARIMI GÖRMESİN DİYE OĞLUMU ENGELLEDİM’

Uluocak en fazla çocukları için endişeleniyor, o yüzden tedavi sürecinin ilk zamanlarını çocuklarına anlatmamış. Öyle ki oğlu sosyal medyayı çok takip ettiği için Sadi Konuk’tan yaptığı paylaşımı görmesin diye oğlunu da engellemiş. Çocuklarının her gün ölüm sayılarına baktığını belirten Uluocak, iyileştikten sonra durumunu onlara anlatmış. Onlar da annelerinin iyi olduğunu görünce rahatlamışlar. Uluocak sürecin onlar için de korkutucu olduğunu söylüyor.

‘AZICIK ÜŞÜTSEM, AĞRI HİSSETSEM HASTALIK KORKUSU YAŞIYORUM’

Uluocak iyileşse de hastalığın psikolojik etkileri devam ediyor. Takip ettiği bir salgına yakalanmanın psikolojisini "çok kötü bir durum yaratıyor. Daha kötü olacak mıyım, nefes darlığı yaşayacak mıyım, yoğun bakıma alınacak mıyım" sözleriyle anlatan Uluocak, o günleri hep korku içinde geçirdiğini, aklında sürekli ölüm duygusu olduğunu söylüyor. Karanlık günler olarak tanımladığı tedavi sürecinde hatırladığı sağından solundan boğulurcasına öksüren insan sesleri ve ‘nefes alamıyorum’ diyerek bağıranların yalvarışları da onu psikolojik olarak kötü etkilemiş. Uluocak bu psikolojik etkinin bir sonucu olarak "Şimdi azıcık üşütsem ağrı hissetsem hemen bir hastalık korkusu yaşıyorum" diyor. O yedi günde beş kilo veren Uluocak, tedavi öncesine göre zayıflamış ama daha sonra yavaş yavaş toparlanmış. 

Öne Çıkanlar