Celal Başlangıç

Celal Başlangıç

Kötü bir iktidarı ancak gerçekler alaşağı edebilir!

Halk gerçekleri öğrenmesin diye Saray’a bağlı savcılardan hâkimlere, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’ndan Basın İlan Kurumu’na uzanan dev bir cezalandırma mekanizması kurulmuş.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), bir programa katılan konuğun kullandığı ifadeler nedeniyle Halk TV’ye para cezası vermişti.

Kanal, verilen cezanın iptal edilmesi istemiyle dava açtı.

RTÜK bu davayla ilgili olarak mahkemeye öyle bir savunma gönderdi ki, tam da bugünkü Saray iktidarının medyaya bakışını yansıtıyor bire bir.

"Medyanın iktidarın yıkılmasına sebep olabilecek, ekonomik kararlara hükmedebilecek, daha açık ifade ile istediğini başa getirebilecek, istediğini alaşağı edebilecek derecede önem arz ettiği bir durumda, her program konuğunun medya kanalı ile istediğini söyleme özgürlüğünden bahsetmek asla mümkün olmayacaktır."

Açıkça, televizyona çıkan muhaliflerin, bunlara yer veren bağımsız kanalların söz söyleme özgürlüğü yok, diyor RTÜK.

Bu kurulun medyaya bakışı doğal olarak bağlı olduğu Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, dolayısıyla Saray’ın medyaya bakışındaki kodları gösteriyor bize.

Saray’a bağlı olmayan medya iktidarın yıkılmasına sebep olur…

Saray’a bağlı olmayan medya ekonomik kararlara hükmeder…

Saray’a bağlı olmayan medya istediğini başa getirir, istediğini alaşağı eder…

Kafa aynen bu.

Muhaliflerin ve bağımsız medyanın gerçekleri dile getirmemesi, dile getirdiklerinin geniş kitleler tarafından duyulmaması; gerçekleri dile getiren muhaliflerin, bunları yayınlayan Saray’a biat etmemiş medyanın en ağır biçimde cezalandırılması üzerine kurulu dev bir mekanizma oluşturmuş iktidar.

Bu dev mekanizmanın bir ucunda Saray’a bağlı savcılar ve hâkimler, diğer ucunda da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, RTÜK ve Basın İlan Kurumu (BİK) var.

Sırf, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un, izinsiz çivi bile çakılmaması gereken Boğaziçi Öngörünüm Bölgesi’ndeki evinin yanındaki arsaya kaçak olarak yaptırdığı pergola ve barbekünün İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yıkılması olayı bile bu çarkın nasıl işlediğini apaçık ortaya koyuyor.

CHP Üsküdar İlçe Başkanı Suat Özçağdaş’ı kaçak yapının fotoğraflarının çekilmesiyle görevlendirdiği için olayı ortaya çıkartan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında "suç işlemeye tahrik, suçu ve suçluyu övmek" suçlamasıyla dokuz aydan 10,5 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame düzenlendi.

Bu iddianame bu Ocak ayının başında Anadolu 13. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.

Bu kabulün üzerinden daha 20 gün geçmeden, önceki gün yine çekilen bu fotoğrafla ilgili olarak "özel hayatın gizliliğini ihlale azmettirme" suçlamasıyla yeni bir iddianame hazırlandı; Kaftancıoğlu’nun bu kez de iki yıldan altı yıla kadar hapsi isteniyor.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun’la ilgili haberi yayınlayan Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Hazal Ocak, foto muhabiri Vedat Arık, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Olcay Büyüktaş Akça ve Yazı İşleri Müdürü İpek Özbey hakkında "terör örgütlerine hedef gösterme" suçlamasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştı.

İstanbul Anadolu 8. Sulh Ceza Hâkimliği ayrıca "koronavirüsle mücadele döneminde Avrupa ülkeleri başarısız olurken Türkiye’nin başarısını sekteye uğratmak ya da gizlemek" gerekçesiyle habere erişim engeli getirmişti.

Bütün unsurları doğru olan habere vesile olanların, yayınlayanların başına gelenler bunlarla sınırlı almadı.

Bir de BİK, Cumhuriyet Gazetesi’ne 35 gün ilan kesme cezası verdi ve o tarihte bu süre kurumun ceza tarihinde bir rekordu. Ama bir süre sonra BİK kendisine ait bu rekoru kıracaktı!

Bu arada BİK’i denetleme görevinin de Altun’un başında olduğu Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na bağlı olduğunun da altını çizelim.

Sıra geldi Evrensel Gazetesi’ne…

Altun’un Boğaziçi Görünüm Bölgesi’nde yaptıklarına tepki gösteren CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in konuyla ilgili açıklamalarına "CHP’li Özel’den Altun’a izinsiz inşaat tepkisi" başlığıyla yer veren Evrensel Gazetesi’ne BİK beş günlük ilan kesme cezasını yapıştırdı.

Özel, bu ceza üzerine verdiği demeçte Saray’ın muhalefeti ve bağımsız medyayı susturmak için kurduğu dev mekanizmanın röntgenini çekmişti adeta:

"Fahrettin Altun’un gerçek niyeti, ana muhalefet partisinin grup başkanvekilinin yaptığı bir açıklamanın haberleştirilmesini engellemek ve fiilen kontrol altına alamadığı basın kuruluşlarını baskıyla, cezayla kontrol altına almak. Muhalefet milletvekillerini fezlekelerle, muhalefet belediyelerini kayyımlarla ve engellemelerle yıldırmaya çalışanlar gazetecilik yapan basın kuruluşlarını da ilan ve reklam baskısıyla çalışamaz hale getirmeyi amaçlamaktadır."

 Elbette Evrensel’in "Altun’un pergolası" cezası bununla da sınırlı kalmayacaktı.

Gazetede "Cumhuriyet kaçak villa haberi nedeniyle ifadeye çağırıldı" başlığıyla yayınlanan haber nedeniyle BİK bu kez de Evrensel’e üç günlük ilan kesme cezası verecekti.

Anlaşılan, denetiminde olduğu Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun’un adını geçiren bütün bağımsız gazetelere BİK cezayı basıyordu.

Ama Evrensel’in cezaları bunlarla da sınırlı değil.

Gazetenin zaten Eylül 2019’dan bu yana uygulanan ilan ve reklam durdurma cezası var.

O tarihte BİK; yaptığı denetimlerde, okurların dayanışma amacıyla birden fazla gazete almasını, Evrensel’i cezalandırma gerekçesi olarak gördü.

Bu cezadan sonra Evrensel’in yeni cezaları da birikiyor. Henüz süren bu ceza bugün kaldırılsa bile Evrensel, şimdilik 93 gün boyunca ilan alamayacak.

Evrensel’in Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat dünkü "Basın İlan Kurumunun ilan ahlakı" başlıklı yazısında ilginç veriler yayınladı.

BİK’in tirajı 50 binin altındaki gazetelere Kasım 2020 ilan dağıtım tablosuna göre Cumhuriyet 132, Birgün 115, Doğru Haber 398 bin lira almış.

Aralık 2020’de de bu üç gazeteye ilan dağılımı şöyle:

Cumhuriyet 42 bin TL, Birgün 50 bin TL, Doğru Haber 199 bin TL.

Doğru Haber’in resmi ilan geliri Cumhuriyet ve Birgün’ün toplamını kimi ay birkaça katlıyor.

Adını pek duymamış olabilirsiniz, "Kim bu Doğru Haber Gazetesi" diye sorabilirsiniz.

Doğru Haber, genel başkanı kısa bir süre önce Saray’a çıkarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşen HÜDA PAR’a yakınlığıyla biliniyor.

Bir de Birgün Gazetesi var…

O da Evrensel gibi Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun’un izinsiz inşaatıyla ilgili Cumhuriyet çalışanlarına başlatılan "terör soruşturması"nı ve CHP Grup Başkanvekili Özel’in konuyla ilgili açıklamalarını yayınladığı için 23 günlük ceza almış Basın İlan Kurumu’ndan.

Aynı haberden iki ceza almayı bile başarmış bir gazete Birgün!

"Ekmek eylemine gazlı saldırı" haberi nedeniyle polisi aşağılamaktan 15, jandarma kuvvetlerini aşağılamaktan 10 gün resmi ilan kesimi cezası vermiş BİK.

Birgün’ün, BİK’in verdiği cezalarla ilgili 2020 yılı sonunda yaptığı değerlendirme çarpıcı:

"BİK neredeyse yılın üçte birinde gazetemizde yer alan haberleri, kullanılan dili ya da fotoğrafı gerekçe göstererek resmi ilan cezası uyguluyor."

Bağımsız gazetelerin durumu bu. Gelelim Saray’a biat etmeyen televizyonların durumuna…

RTÜK’ün CHP kontenjanından seçilen Üst Kurul Üyesi İlhan Taşçı’nın hazırladığı rapora göre Saray’a biat eden yandaş kanallara yalnızca 400 bin lira para cezası verilirken, iktidarın eleştirildiği bağımız kanallara tam 25 katına denk düşen 10 milyon liralık ceza kesilmiş.

Taşçı’nın raporuna göre, "sahibinin sesi" olarak yayın yapan A Haber, Kanal 7, TV Net, TGRT Haber’le ilgili bir yıl boyunca hiçbir dosya görüşülmemiş ve hiçbirine ceza verilmemiş.

2020 boyunca 102 bin 500 başvuruyla RTÜK’e en çok şikâyet edilen kanal olan ATV hakkında ise Üst Kurul gündemine yalnızca iki dosya alınmış. Kurul, bu kanala bir kez "Türkçenin kaba kullanımından" uyarı yaptırımı, bir kez de "ailenin korunması"na aykırılıktan 400 bin TL idari para cezası vermiş.

Buna karşılık TELE 1’e 16 idari para cezası, sekiz gün boyunca iki program durdurma ve bir kez de beş günlüğüne ekran karartma olmak üzere 19 ceza…

Halk TV’ye 12 kez idari para cezası, 10 gün boyunca iki program durdurma, beş günlüğüne ekran karartma olmak üzere 15 yaptırım…

KRT’ye üç kez idari para cezası…

Fox TV’ye dokuz kez idari para cezası, bir kez de üç ana haber bültenin durdurulması…

İşte Saray’ın kendisine biat etmeyen medyayı cezalandırmak için kurduğu dev mekanizma bu.

Muhalif siyasetçiler, bağımsız medya, gerçek gazeteciler gerçekleri söylemesin, yazmasın diye Saray’a bağlı savcılar tarafından yazılan iddianamelerle ağır hapis cezasıyla karşı karşıya bırakılıyor.

Hâkimler, iktidarı eleştiren, gerçekleri ortaya koyan haberlere erişim engeli getiriyor anında. Hatta bir mahkemenin kararına bile bir başka mahkeme erişim engeli koyuyor. Erişim engeli konulduğuna dair haberlere de bir kez daha erişim engeli getiriliyor.

Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nca denetlenen Basın İlan Kurumu tarafından bağımsız gazeteler ilan durma cezasıyla boğulmak isteniyor.

Muhalif seslere yer veren, iktidara eleştiri yönelten, gerçekleri söyleyen televizyon kanalları Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Radyo Televizyon Üst Kurulu tarafından para cezası ve yayın durdurma, ekran karartma yağmuruna tutuluyor.

Saray’a bağlı olmayan medyanın iktidarı yıkmasından korkuyorlar…

Saray’a bağlı olmayan medyanın ekonomik kararlara hükmetmesinden korkuyorlar.

Saray’a bağlı olmayan medyanın istediğini başa getirip istediğini alaşağı etmesinden korkuyorlar.

Aslında Saray iktidarı muhalif siyasetçilerin gerçekleri söylemesinden, bağımsız gazetelerin ve televizyonların gerçekleri dile getirmesinden, halkın gerçekleri öğrenmesinden çok korkuyor.

Eninde sonunda halk gerçekleri öğrenmesin diye Saray’a bağlı savcısından yargıcına, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının denetlediği Basın İlan Kurumu’na, Kültür ve Turizm Bakanlığına, dolayısıyla Beştepe’nin emrinde olan Radyo Televizyon Üst Kurulu’na uzanan dev bir cezalandırma mekanizması kurulmuş.

Biliyorlar ki kötü iktidarları ancak gerçekler iktidardan alaşağı eder!

Korkunun ecele faydası yok.

Çünkü gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Celal Başlangıç Arşivi