Mehmet Ağar Adalet Bakanı'yken alınan Danıştay kararı

Mehmet Ağar Adalet Bakanı'yken alınan Danıştay kararı
Artı TV'de ekrana gelen Söz Sırası programının konuğu TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı oldu.

Şebnem KORUR FİNCANCI


ARTI GERÇEK- Bugün "Söz Sırası"nda sizlerle söz hakkımızdan, ifade özgürlüğümüzden söz etmek istiyorum. Bu söz hakkımıza nasıl engel olunduğunu, ifade özgürlüğümüzün ortadan kaldırıldığını yayınlanan bir yönetmelikle bir kez daha görmüş olduk. Tabii tanıklıklarımız onunla sınırlı değil ama biraz bu yönetmelikten ve biraz da geçmişten söz etmek istiyorum. 

Yönetmelik, "Aile hekimliği ödeme ve sözleşme yönetmeliği" ve bu yönetmelikte ceza puanları verilecek bir takım davranışlar tanımlanıyor. Bu davranışlardan birisi de kamu göreviyle ilgili sosyal medyada paylaşımda bulunmak. Şimdi, kamu göreviyle ilgili sosyal medyada paylaşımda bulunmanın bir suç olarak tanımlanması, ceza puanıyla cezalandırılması, aslında bizim sesimizi kısmaya, bizi sindirmeye, korkutmaya yönelik bir yaklaşım. 

Çünkü 50 ceza puanı verilen bu davranış tekrarlandığında da sözleşme feshinden söz ediliyor. Yani zaten güvencesiz hale getirilmiş birinci basamak sağlık çalışmalarını daha da derinden sarsacak ve güvencesini tümüyle ortadan kaldıracak bir uygulama, söz konusu olan ve tam da söz hakkımız, ifade özgürlüğümüz üzerine. 

Burada, geçtiğimiz günlerde TTB Aile Hekimliği Kol Başkanımız, maskelerin niteliğiyle ilgili paylaşımda bulunmuştu sosyal medyada. Bu maskelerin ara katmanının olmadığı, aslında bu ara katmanın tam da koruyucu katman olduğu gözetilerek bu maskelerin nasıl alındığı, kaynakların neden israf edildiğine ilişkin sorular yöneltmişti ve bununla ilgili hızla bir soruşturma başlatılmıştı. 

Kime? Bu niteliği uygun olmayan maskeyi alanlara, ihaleye girenlere değil elbette. Hakikati bizimle paylaşan Aile Hekimliği Kol Başkanımıza. Tabii burada TTB olarak biz, bu bilginin kamuoyuyla paylaşılması ve bu soruların yerinde bir şekilde sorulmasıyla ilgili meslektaşımızla beraberiz, bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Çünkü yurttaşın hakikate ulaşmasının önünde de bir engel bizim sözümüzün kısıtlanması, ifade özgürlüğümüzün ortadan kaldırılması. 

Bunları bugünlerde izlerken aklıma 90'lı yıllar geldi. 90'lı yıllar zor yıllar, Türkiye için; baskıların olduğu, faili meçhullerin yaşandığı ve hakikatin gene gözden kaçırılmaya çalışıldığı dönemler. Adli Tıp Kurumu'nda görev yapıyorum o yıllarda ve Mehmet Ağar da kısa bir dönem Adalet Bakanlığı yapmıştı. O dönem, ciddi bir kadrolaşmaya gidiyor Adli Tıp Kurumu'nda ve bu kadrolaşmanın siyasi saiklerle yapıldığı ve liyakate dayalı olmadığına ilişkin bir basın açıklaması yaptık biz. 

İstanbul Tabip Odası Genel Sekreterliği görevini yürütüyorum o dönemde, aynı zamanda Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanıyım, dolayısıyla hem doğrudan uzmanlık alanımızı ilgilendiren hem de hekimliği ilgilendiren bir alanda bir basın açıklaması. Öyle kurumun önünde filan da değil, kurumun içine girerek, kurumun başkanının yanına çıkarak basın mensuplarıyla beraber ve bu basın mensupları aklınıza gelebilecek, bugün asla bizi görmeyen, yanımıza uğramayan basın organlarının mensupları bir yandan da. Onlar da canlı yayın yapıyorlar ve biz basın açıklamamızı orada yaparak, sorular sorarak kurum başkanına, herkesin bu olaydan haberdar olmasını ve böyle bir kadrolaşmanın aslında hepimizin yaşamını etkileyeceğini ifade ediyoruz. 

Tabii ki soruşturma açmakta ve ceza vermekte gecikmiyorlar. Görevden alınıyorum ben ve karşı dava açıyoruz. Sonunda, Danıştay'dan çıkan çok önemli bir karar var. Bu Danıştay kararırında, Tabip Odası Genel Sekreterliği görevi ve Adli Tıp Uzmanları Derneği, yani uzmanlık derneği meslek örgütünün başkanlığını yürütüyor olmam nedeniyle uzmanlık alanımla, mesleğimle ilgili bir açıklama yaptığım ve aslında tam tersine görevimi yerine getirdiğimin dikkate alınması gerektiği belirtiliyor ve beni yeniden göreve iade ediyor bu Danıştay kararı. 

Yanlış hatırlamıyorsam 1996 yılıydı çünkü tam da Mehmet Ağar'ın Adalet Bakanlığı yaptığı dönemdi, 25 yıl yani bir çeyrek yüzyıl geçmiş. Çeyrek yüzyıl önce Danıştay demokratik kitle örgütü görevinin, meslek örgütü görevinin bizi aslında ödev vererek yurttaşları bilgilendirmeye çağırdığını ifade edebiliyor. Bugün ise ne yazık ki karşımıza böyle bir yönetmelik, yeni cezalandırma biçimleri ve güvencesizliği derinleştirilmesini karşılıyor. 

İşte ifade özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmak istedim Söz Sırası'nda. İfade özgürlüğü aynı zamanda bizim hakikate erişme hakkımız. O yüzden bütün yurttaşlar olarak ifade özgürlüğünün yanında durmak gerekiyor. Bu yönetmelik kabul edilebilir bir yönetmelik değil. Dolayısıyla TTB olarak da bizim sesimiz kısan, hakikati dile getirmemizin önünde engel olan tüm çabalara karşı duracağımızı bir kez daha hatırlatmış olayım...

Öne Çıkanlar