Memur-Sen Kadınlar Komisyonu: ‘Şiddetin’ sebebi İstanbul Sözleşmesi’ni savunanlar

Memur-Sen Kadınlar Komisyonu: ‘Şiddetin’ sebebi İstanbul Sözleşmesi’ni savunanlar
Memur-Sen toplumsal cinsiyet, şiddet ifadelerinin kanun ve sözleşmede geçmesinden rahatsız.

Memur-Sen Kadınlar Komisyonu İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunla ilgili rapor hazırladı. Rapora göre erkek şiddetinin artması sözleşmeyi savunanlardan kaynaklanıyor. 6284 yerine ise ‘toplumsal cinsiyet’ kavramının olmadığı "Şiddetle Topyekün Mücadele Yasası" öneriliyor.

‘EN BÜYÜK ENGEL SÖZLEŞMEYİ KOŞULSUZ SAVUNANLAR’

Memur-Sen Genel Merkezi’nde düzenlenen tanıtım etkinliğinde konuşan Memur-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın, "İstanbul Sözleşmesinin şiddetle mücadelede ön kabullerinden parametrelerine değin birçok hususta sorun çözmek yerine, yeni sorunların üretme potansiyelini belirtmemiz gerekiyor" dedi.

Sözleşmenin sağlıklı bir biçimde tartışılmasının önündeki en büyük engelin sözleşmeyi savunan kadın örgütleri olduğunu öne süren Aydın, "En büyük engel Sözleşmeyi dogmalaştıran, tabulaştıran, sloganlaştıran kesimlerdir. Sözleşmeyi koşulsuz savunan ve bunu politik bir kimlik olarak öne çıkaranlar, sözleşme aleyhinde görüş bildirenleri şiddeti makul görmekle, itham etmektedir. Biz, tüm bu zaaflara rağmen, uluslararası bir sözleşmenin ülke gündeminde içerik itibarı ile tartışılmaya başlanmasını olumlu ve gerekli görüyoruz" ifadelerini kullandı.

72 SAYFALIK RAPORDA SADECE BİR SAYFA OLUMLU BULUNDU

Memur-Sen yetkilileri 72 sayfalık raporda sözleşmenin "olumlu ve olumsuz yönleri ile çözüm önerileri yer alıyor" diyor. Buna karşın, İstanbul Sözleşmesi'nin olumlu yönleri sadece bir başlık altında, bir sayfada inceleniyor. Bu bölüm de, sözleşmenin 'ideolojik alt metninin' sorgulanması gerektiği vurgusuyla bitiyor.

6284 sayılı kanunun ilga edilmesini ve İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi savunulan raporun sonuç bölümünde şu ifadelere yer veriliyor: "Sözleşme’nin feshi ve Kanun’un ilgası ile bile çözülemeyecek, şiddet olgusunun ötesine taşmış diğer bazı sorunlarla da karşı karşıyayız. Sözleşme’nin sakıncalı perspektifi hukuk dünyamıza 6284’ün de ötesinde sirayet ettiği için etki altında kanunlaştırılmış bütün mevzuat gözden geçirilmelidir."

‘SÖZLEŞME MARJİNAL GÖRÜŞLERİN ETKİSİNDE’

Memur-Sen raporunda, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili tespit edilen sorunlar dört başlık altında sıralanıyor:

Sözleşme’nin din, gelenek, aile, cinsiyet gibi pek çok konuda marjinal görüşlerin etkisinde olması ve alternatif görüşleri baskılamak için kullanılması;

Sözleşme’nin ulusal mevzuattaki uzanımı olan 6284 sayılı Kanun’un insaflı bir sosyolojik okumaya dayanmaması; ideoloji bakışın eseri olduğu için, toplumsal dokumuzla uyumsuz olması, mevcut sosyal yapıları, ıslah etmek şöyle dursun, tahrip etmesi;

Sözleşme ve Kanun’un şiddetle mücadelede etkisiz kalması, bilakis bazı durumlarda şiddeti körükleyici etkilerinin olması;

Sözleşme’nin parametrelerinden olan toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelim gibi kavramların kültürel altyapıya saldırı suretinde empoze edilmesi."

BAKARA SURESİNE GÖRE HAZIRLANMIŞ

Sözleşme’nin bilimsel dayanaklardan uzak ve "toplumsal cinsiyet ideolojisinin" etkisinde olduğu bildirilen raporda, eleştirilerinin dayanağı olarak, 1995 Pekin Konferansı’nda toplumsal cinsiyet kavramını tartışmaya açan Müslüman ve Katolik delege tebliğlerinin yanı sıra, aşırı Katolik yazarların düşünceleri temel alınıyor.

Raporun temel aldığı fikirlerden biri, 1995 Pekin Kongresi’nde Nijerya Müslüman Kadın Dernekleri Federasyonu’nun (FOMWAN) Bakara Suresi 11. Ve 12. ayetlere atıfla dile getirdiği görüşler. Bu tebliğde kadın ve erkeğin istihdamda yüzde 50-50 eşitliği hedeflemek "bozgunculuk" olarak niteleniyor.

Raporun atıfta bulunduğu yazarlardan İspanyol Hristiyan İlahiyatçı Jutta Burggraf, ekümenoloji ve Hristiyan feminizm üzerine çalışmaları ile, Polonyalı Sosyolog Gabriele Kuby ise, katıldığı Katolik-misyoner televizyon kanallarındaki programları, kürtaj karşıtı fikirleri ve fantastik roman dizisi Harry Potter’ın ahlakı bozduğu yönündeki iddiaları ile tanınıyor.

Raporda ayrıca Avrupa ülkelerindeki sağ hareketlerin toplumsal cinsiyet eşitliği ve eşcinsel hakları karşıtı eylemleri de tartışmalara örnek olarak gösteriliyor.

‘EŞCİNSELLİĞİ OLAĞANLAŞTIRMA’ VURGUSU

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını savunan raporun en önemli vurgularından bir diğeri ise sözleşmenin eşcinselliği ‘olağanlaştırdığı’ tespiti. Raporda, "Kadına şiddetle hiçbir ilişkisi olmadığı halde eşcinsellik, içeriğine yerleştirildiği Sözleşme’nin etki gücü sayesinde meşrulaşmakta ve dokunulmazlık kazanmaktadır. Bu durum, feminist ideoloji içerisinde yaygınlaştırılan eşcinselliğin planlı ve aşamalı olarak meşrulaştırılması ile ilgilidir" ifadeleri yer alıyor. Öte yandan, raporda yer alan çözüm önerileri arasında, LGBTİ’lerin karşı karşıya kaldığı nefret ve şiddet suçları ile ilgili hiçbir yasal düzenleme öngörülmüyor.

Eşcinselliğin; ‘cinsel yönelim’ başlığı altında ele alınması nedeniyle "hayvanlarla, çocuklarla ve akrabalarla" cinsel ilişki kurmakla aynı kapsamda değerlendirildiği raporda, "Bu süreci besleyen, eşcinselliği kamusal koruma altına alıcı hükümler içeren İstanbul Sözleşmesi’ne, şiddetle ve ayırımcılıkla mücadele noktasındaki retorik hükümler üzerinden iyi niyet yüklenmemeli, masum gösterme çabaları da masum görülmemelidir" değerlendirmesi yapılıyor. (ANKA)

Öne Çıkanlar