Musa Anter'in hatıraları Basın Müzesi'nde yaşatılacak

Musa Anter'in hatıraları Basın Müzesi'nde yaşatılacak
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dikmen, 'Basın Müzesi’nde Musa Anter gibi büyük bir değerle de kucaklaşabildiğimiz için bir nebze de olsa huzur duyduğumuzu ifade etmek istiyorum.' dedi.

Mizgin TABU


ARTI GERÇEK- İzmir Gazeteciler Cemiyeti tarafından 2012 yılında kurulan Basın Müzesi, Türkiye basın tarihine ışık tutuyor. Basmane’deki Ayavukla Kilisesi’nin (Aziz Vukolos Kilisesi) avlusunda bulunan müzede Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Ahmet Taner Kışlalı, Ümit Kaftancıoğlu ve Metin Göktepe gibi Türkiye basın tarihinde iz bırakmış değerli gazetecilerin özel eşyaları sergileniyor.

Geçtiğimiz günlerde İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) Yönetim Kurulu tarafından; "6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü" vesilesiyle, Öldürülen Gazeteciler Odası’nda gazeteci Musa Anter’e ait yeni bir köşe sergilenmeye açıldı.

Musa Anter’in dokunduğu ve ona ait birkaç objenin müzelerinde yer almasının kendileri adına çok önemli bir durum olduğunu söyleyen İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen, "Musa Anter’in ailesine sonunda ulaştık. İyi dost, güzel dost, sevgili kızı Rahşan Anter, bizler adına çok özel ve kıymetli olan fotoğrafları ile kitabının el yazmalarını özenle elimize ulaştırdı. Bize gelen kutunun kapağını açtığım zaman içinden çıkacak olan nice hatıralar ve acılar bir tarafa; büyüklüğüyle ve taşıdığı anlamla herkesi derinden etkileyeceğine inandığım çok özel bir tespih yer alıyordu. Onları burada büyük bir gururla sergilemeye başladık. Elinin değdiği, kokusunun sindiği özel eşyaları, yaşamı, fotoğrafı, müzemizin duvarında bir bilge olarak yer aldı" dedi.

'MESLEĞİMİZİN KUTSALLARI OLARAK MÜZEMİZDE YER ALIYOR'

İzmir Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi içerisinde, "Öldürülen Gazeteciler Odası" adında, bilhassa yakın tarihe ışık tutan özel bir bölüm söz konusu. Ziyaretçilerin, Türkiye’de farklı zaman dilimlerinde öldürülen gazetecilerin hemen hepsine dair detaylı bilgilere ve özel eşyalara bu oda sayesinde ulaşabilmesi mümkün. Dikmen, öldürülen her bir gazetecinin, mesleklerinin ‘kutsal değerleri’ olarak burada sonsuza dek yaşatılacağını söylüyor:

"Bu odada öldürülen bazı gazetecilere ait objeler ve eşyalar da sergileniyor. Onları gördüğümüz zaman içimizdeki duygular daha da yoğunlaşıyor. Bugüne kadar bu ülkede çok sayıda gazeteci faili meçhul bir şekilde öldürülmüştür. Diğer yandan failler belli olsa da, deliller bir biçimde karartılmış, uzatılan davalar zaman aşımına uğratılmış ve bu işin suçluları ne yazık ki ödüllendirilmiştir. Musa Anter 1992 yılında öldürüldü. Araştırmalar sonucunda, cinayeti kimlerin işlediği ortaya çıkmıştı. Buna rağmen cezalandırılmazlık yöntemleri devam etti. Bu davanın da zaman aşımına uğramasına yaklaşık olarak 15 ay kadar bir süre kaldı."

'ACIYI VE MUTLULUĞU BİR ARADA YAŞADIM'

Rahşan Anter, gazetecilik alanında sembol bir isim olan babası Musa Anter’in bundan böyle özel eşyalarıyla beraber Basın Müzesi’nde yer alacak olmasında oldukça önemli bir paya sahip. Musa Anter’in üç çocuğundan biri olan Rahşan Anter, 1992 senesinde faili meçhul bir cinayet neticesinde kaybettiği babasının davasını aydınlatmak, öte yandan da onun anılarını yaşatmak adına her alanda durmaksızın mücadele ediyor.

Bizi İzmir’deki evinde oldukça sıcak bir biçimde ağırlayan Anter, babasına ait objeleri Basın Müzesi’ne verme sürecini şu sözlerle aktardı: "Babam için ayrılması düşünülen köşe beni çok mutlu etti. Misket hanımın buraya kadar gelmesi ve benden babamla alakalı olarak birkaç obje istemesi gurur verici. Bu zarif düşünceye kayıtsız kalmak istemedik ve babama ait birkaç eşyayı müze için seve seve verebileceğimizi söyledik. Müzede, o malum odaya girdiğimde, babamın arkadaşlarının orada toplandığını görmek, onların özel objelerini görmek inanılmaz bir duyguydu. Burası tam anlamıyla bir acı müzesi! Pırıl pırıl beyinlerin öldürüldüğü bir ülkede onlar için bir müze yapılıyor. Hem acı hem de mutluluk duygusunu bir arada yaşadığım bir gündü. Müzeyi gezerken kendi kendime, ‘Babacığım, bak işte, sen de İzmir’de müzede yer aldın. Senin de burada bir yerin oldu.’ dedim. O gün hissettiklerimi ömür boyu unutmayacağım.

Provokasyonlarla insanları ayırmak isteyenlere inat; aydınların müzeler açtığını, kitaplar yayınladığını ve bu sayede toplumun moral bulup dayanışma gösterdiğini vurgulayan Rahşan Anter, son olarak babasının eski bir yazısından küçük bir alıntı yapıyor:

"Biz Diyarbakır, Mardin’in çöllerinde yaşayacağız. Siz İzmir’de yaşayacaksınız. Böyle bir şey yok. Biz bir ülkeyiz. Beraberiz. Biz de İzmir’de yaşayacağız. Siz de Diyarbakır’da yaşayacaksınız. Biz birbirimizle kardeşçe yaşamayı öğreneceğiz."

MUSA ANTER KİMDİR?

1920 senesinde Mardin’in Nusaybin ilçesinde doğan Musa Anter, ilkokulu ve ortaokul Mardin, liseyi ise Adana’da tamamladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini üçüncü sınıfta bıraktı. Anter’in annesi Fesla Anter, ülkenin ilk kadın muhtarlarından biri olarak bilinir. 1944 senesinde Ayşe Hale ile evlendi. Canip Yıldırım ve Yusuf Azizoğlu gibi isimlerle Yurt gazetesini çıkarmaya başladı. Dersim İsyanı esnasında gözaltına alındı. Yayımladığı bir Kürtçe şiir nedeniyle 1959 senesinde idamla yargılandı. 27 Mayıs Darbesi’nde aftan yararlanarak cezaevinden çıktı. Hayatı boyunca toplamda 11 yıl cezaevinde yatmak durumunda kaldı. Mezopotamya Kültür Merkezi ve İstanbul Kürt Enstitüsü'nün kurucularındandı. Halkın Emek Partisi’nin kurucu kadroları arasında yer aldı. Azadiya Welat gazetesi gibi Kürdi kurumların ilk kuruluşlarında yer aldı. 20 Eylül 1992 senesinde Diyarbakır’da uğradığı silahlı saldırı sonucunda yaşamını yitirdi.

Öne Çıkanlar