Netflix, Youtube’un kapatılması, Y ve Z kuşaklarının açılması ve semt pazarında orta yaşlı sohbetleri

Netflix, Youtube’un kapatılması, Y ve Z kuşaklarının açılması ve semt pazarında orta yaşlı sohbetleri
İktidar, son Youtube ‘dislike patlaması’ndan sonra bu mecralar kapatılınca herkes kendi iktidar medyalarına gelecek ve like-like yapacak sanıyor olmalı.

Kemal BOZKURT


Dün Salı Pazarı’nda tanıdığım esnaflarla olağan haftalık sohbetimi uzun korona arasından sonra nihayet tekrar yapabildim. Çay var kahve var sohbet var, daha ne olsun… Önceden tanıdığım bir büfe sahibi ve  bir de tişört satan tezgah sahibinin dışında tişörtçü esnafın ziyarete gelen kuzeni ile de tanışmış oldum… Kuzen hariç herkes birbirinin fikrini, zikrini  onca sohbetten sonra biliyordu doğal olarak. 2 esnaftan büfe sahibi AKP kuruluşunda yer almış uzun bir süre sonrasın da bıraktığı yerden devam etmiş HDP’ye oy vermeye. Tişört tezgahı sahibi esnafı ise son yerel seçimlere kadar AKP’ye oy vermiş. Artık kızgınlığın geçti mi dönecek misin AKP’ye dediğimde; pazarı görmüyor müsün diye üsteledi bana. ‘’Neden dönecek mişim?’’ dedi. Kuzen ise AKP’ye bir kez oy verip sonrasında hiç kimseye oy vermediğini anlattı. Hatta seçimlere hiç katılmadığını, artık siyasete inanmadığını, ümidini de kestiğini de söylediğinde tişörtçü esnaf da ‘’benim için de artık öyle’’ dedi.

 

AKP iktidardayken kendi seçmeninin dahi artık siyaseti terk etmesi ne demekti? Bunu bir başka parti, iktidar yapabilir miydi? Hiç sanmıyorum. Ki 90’lar dönemi şimdi konuştuğum bu insanları siyasetten vazgeçirmek için ne muhtıralar, ne 28 Şubat ‘utangaç’ darbeleri yapmıştı da yine de olmamıştı.

 

 

Ortak bir soru olarak ‘’o halde yeni kurulan partilere nasıl bakıyorsunuz?’’ dediğimde ‘’Yok ya, onlarda birşey yapamaz, kimseye oy vermemeyi tercih ederiz!'' dediler. Uzun sohbetimizde hiçbir anketten öğrenemeyeceğim bilgileri bir kez daha edindim. 'Sandığın başına gelince fikirleri değişir mi?' diye aklımdan geçtiğini hissetmiş olmalılar ki biri sandık başında da fikrim değişmez benim diye gururla söyleyince diğerleri de başıyla onu onayladı. Siyasi alanda başarısız olduklarını düşündüklerinden kişisel moral değerlerini yükseltmeye çalıştıkları muhakkak. Bir alandaki çürümeyi başka bir alanda derleyip, toparlamaya çalışmaları anlaşılabilir bir durum.

 

İnsan değer verdiği, inandığı partisinin aksı bozulup ondan yüz çevirdiğinde diğer partilere yönelmeyebiliyor, aksine hepsine birden küsüyor olabiliyor. (Bu durum ideolojik, dava partileri için geçerli olur. Erdoğan ideolojileri lanetlediğinden beri de şimdi yaşanan bu durumun oluşmasına su vermiş de oldu.) Başka partiler olmadığında, kapatıldığında kendi partisine oy geleceğini zannetmek kolaycılığına, zavallılığına karşı önemli bir hayat bilgisi bu. 

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, biraz önce (1 Temmuz 2020) Netflix, Youtube, Twitter gibi sosyal medya mecralarının Türkiye’ye yakışmadığı tamamen kaldırılması ve kontrol edilmesi için yasa hazarlandığını söyledi.

 

İktidar, son Youtube ‘dislike patlaması’ndan sonra bu mecralar kapatılınca herkes kendi iktidar medyalarına gelecek ve like-like yapacak sanıyor olmalı. Yorumlara kapatılınca fikirlerin de kapanmadığını da biliyorlardır.

 

Sanırım en sinir bozucu olan şey eleştirenlerin bunu dislike ile somutlaması ve morallenmeleri. Geleneksel medyaya onca para harcanmasından sonra hiçbir işe yaramadığının anlaşılıp Youtube’a yönelmek zorunda kalmak bir dert. Onca sosyal medya harcaması ile gündemi belirlemeye çalışıp belirlyememek başka bir dert. Onca özenmeye, ceket düzeltmelere rağmen yüzbinlerce dislike almak büyük dert. Hele de dislike veren gençlerin yaşlarının oy kullanmaya iyice yaklaşması daha da büyük bir dert. 

 

Olmuyor artık işte ama bir dakika, alanı ve siyaseti terk edenler kim? Bence iktidar seçmenleri…Muhalefet kazanıyorken ve kazanmışken ve zor anlarda alanı terk etmemişken kim kaybeder? 50 yaşlar civarında hayatında ilk defa bilgisayar görmüşlerin dijitalin içine doğanlara Netflix, Youtube, Twitter’ı yasakladığında Y ve Z kuşakları ne yapar? Kaldı ki kendi seçmenleri ve kendi 50 yaş üstü kuşağı da, iktidarın idealleri ve iddalarından uzaklaştığını görüp onlara küsmüşken geriye kim kalır kentlerinden gayrı? Değerli yalnızlık bu olmalı. Değerlendiriniz yalnızlığınızı…

Öne Çıkanlar