Ortadoğu/Mezopotamya'da savaş hiç bitmedi

Londra’da British Museum’da son derece ilginç, önemli bir sergi açıldı. 'Ben Asurbanibal: Dünya Kralı, Assyria’nın Kralı…' başlığı altında.

Londra’da British Museum’da son derece ilginç, önemli bir sergi açıldı. "Ben Asurbanibal: Dünya Kralı, Assyria’nın Kralı…" başlığı altında. Sergi 24 Şubat’ta sona erecek, hâlâ yakalama şansı var merak edenlerin.

Ancak bu önemli serginin iktidarı/muhalefeti, Türkiye basınında önemli bir yankı yaratmaması ilgimi çekti.

Ama Süryani/Ermeni basınında da çok önemli bir yankıya rastlamadım ya da benim gözümden kaçtı.

Belki bunda, "Kutsal Kitap"da Asurların zalim olarak mahkûm edilmelerinin de etkisi olabilir. Ancak şurada bir gerçek var ki, birkaç defa iniş çıkış yaşayan bu imparatorluğun dili, uzun dönem bütün bir bölgenin ortak konuşma ve yazışma dili oldu.

Bu imparatorluğun güçlü hâkimi Asurbanibal, sadece bir devlet adamı, son derece usta bir askerî deha olmasının ötesinde bir başka özelliği daha vardı. Başkenti Ninova’da dünyanın ilk büyük kütüphanesinin de kurucusu idi. İskenderiye Kütüphanesi'nden, Bergama ve Efes Kütüphanelerinden, Moğolların yakıp yıktığı Bağdat Kütüphanesi'nden çok önce kurulmuş ilk kütüphane gibi.

İlk üniversite niteliği taşıyan akademilerin, Nusaybin’de, Urfa’da kurulması da, Aramice/bilim arasındaki kadim bağın önemini yansıtan başka bir olgu. Bugün hâlâ yaşayan bir dil olan batı ve doğu Süryanicesinin bir başka adı da Modern Aramice değil mi?

Yükselen yeni imparatorluklar, eski imparatorlukların tarihine ilgi duyarlar. İngiliz sömürge imparatorluğu da, 19. yy. ortalarında yükselirken, "Kutsal Kitap"ın sayfalarında kalmış bir güçlü imparatorluğun mirasını ortaya çıkarıp başkentine taşıdı. İyi ki de taşımış. Irak’da DAEŞ’in büyük bir vandallık ile Ninova çevresinde, Musul yöresinde insanlığın bu kültür mirasını nasıl yok ettiği ortada.

Serginin BP tarafından finanse edilmesi de ilginç. Bölgedeki bitmek bilmeyen savaşların arkasında da "petrol" olgusu yatmıyor mu? Suriye adı, Roma İmparatorluğu'nun bir vilayetinden gelir. Ama onun da kökeninde elbette Assyria vardı. Türkçeye yapılan tercümelerde, örneğin "Mavi Kitap"ın tercümesinde, en çok düzelttiğim tercüme yanlışlarından biri, Süryani olarak çevrilmesi gereken "Syriac"ın, Suriyeli olarak aktarılması idi.

Arapça da alfabesini Arami alfabesine borçlu… Aramice, Yahudilerin bir bölümünün de anadili olmuştu eski zamanlarda. Arami alfabesi alef ile başlar, İbrani alfabesi de... Arap alfabesi ise elif ile... Hepsinin kökeninde ise Fenike! 

Müze, sergiyi şöyle sundu: "Asurbanibal’in nyasına adım atın! Tarihin unutulmuş en büyük krallarından biri ile tanışın! İsa’dan 669 yıl önce Asurbanibal yeryüzünün en güçlü kişisi oldu. Devasa, farklılıkları barındıran, Yeni-Asur İmparatorluğu'nu bugünkü Irak’ta yer alan başkenti Ninova’dan yönetti. Doğu Akdeniz kıyılarından Batı İran dağlarına kadar uzanan, dünyanın eski zamanlardaki en geniş imparatorluğuna hükmetti. Asurbanibal müthiş savaşçı olması yanında, hırslı bir bilim insanı idi. Dünyanın sistematik olarak toplanıp kataloglaştırılmış ilk kütüphanesini geliştirdi. 2000 yıl kayıp olan ve muhteşem sarayının duvarları altına gömülmüş olan büyük kütüphanesinin kalıntıları 1849 yılında bulundu. British Museum, olağanüstü objeler, heykeller, egzotik bahçeler ve muhteşem meşrufatı yansıtan bu sergiyi kitaplaştırdı aynı zamanda."

Serginin tam da, Yaşar Küçükaslan’ın derlediği, "Mezapotamya Medeniyeti" adlı, büyük boy 834 sayfalık kitabın çıkışına denk düşmesi hoş oldu (Arjovi Förlag, Stockholm, Kasım 2018): Kitabın sunumu şöyle:

"Asuri/Süryani/Keldani halkı, Mezopotamya uygarlığının bugüne kadar sağ kalmış temsilcisi. Bu halkın ayrı Kiliseleri olmasına karşın, modern Aramice denen, ortak bir dile sahiptir. Batı ve Doğu Süryanicesi hâlâ yaşamakta. Bir zamanlar Aramice bütün Orta Doğu’nun lingua franca’sı, yani ortak anlaşma diliydi. Hazreti İsa’nın konuştuğu dil Aramice idi. Ve bu dil bir zamanlar Hindistan’dan Uygur diyarına, Çin’e kadar konuşulur oldu. Doğu Kilisesini uzak diyarlara taşıdı. Moğol İmparatorluğu, Batı ile onlar aracılığı ile bağ kurup diplomasi yürüttü. Yunan klasiklerini Arapçaya onlar taşıdı ve Arap rönesansına yol açtı. İnsanlığın kültür mirasının hazinesi olarak korunması gereken bu halk, emperyalist paylaşım savaşlarının bedelini, Ermenilerle birlikte en ağır ödeyen halklar arasında yer aldı. Hâlâ da ödemekteler. Batı kendi çıkarları uğruna bu halkları hep ortada bıraktı. Batının yanlış politikaları ve bölgesel milliyetçiliklerin ve radikal İslamın saldırısı karşısında, Hristiyanlık doğmuş olduğu coğrafyada, neredeyse sonlanmak üzere. Elinizdeki derleme sadece tarihsel olguları ele almakla yetinmeyen, direniş ruhunu da güçlendiren ve Asuri/Süryani/Keldani halkının çözümüne ilişkin bir yaklaşıma sahip".

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi