Prof. Dr. Veysel Ulusoy: Fahiş fiyat derken ne anlamamız gerektiği konusunda kafalar karışık

Prof. Dr. Veysel Ulusoy: Fahiş fiyat derken ne anlamamız gerektiği konusunda kafalar karışık
Ulusoy, 'Girdi maliyetleriyle boğuşan üretici ve lojistik giderlerini yansıtan market etiketleri sürecin sonucunu değil nedenini gösteriyor. Neden ekonomiyi yönetenlerin başarısızlığı' dedi.

ARTI GERÇEK - Cumhuriyet yazarı ve ekonomist Prof. Dr. Veysel Ulusoy, son dönemde devam eden fahiş fiyatlarla ilgili denetimler tartışması konusunda kaleme aldığı yazısında, "Verilen enflasyon oranlarına göre üretici kendi üstündeki maliyetin zaten yarısından azını tüketiciye yansıtabilmektedir. Durum bu iken fahiş fiyatlar derken ne anlamamız gerektiği konusunda kafalar oldukça karışık. Denetim uygulamalarına göre bunun tam tersi söz konusu. Yani üretici tüm maliyet ve elde edeceği kâr oranlarını tüketiciye tam olarak ve kısa sürede yansıtmakta ya da fahiş fiyat kavramı tamamen bir uydurmaca" dedi.

Ulusoy, yazısında şu değerlendirmelerde bulundu:

"Günümüzün yeni tartışma ya da tartışılması istenen konusu artık "fahiş fiyatlar". Her yönüyle kırılgan, her yönüyle şaşırtıcı bir sürecin tecrübe edildiği bir durum bu. Karar vericilerin, biraz da topluma farklı bir sinyal verme amacıyla, siyasetin ekonomik dengeleri sarsacak bir uygulama özelliğine sahip bir çabası açıkçası.

Ekonomik literatürde, rekabet yapısına göre devletin ekonomideki dengelerin bozulmasıyla seçeceği müdahale yöntemi ayrıntılı olarak incelenmiştir. Dahası, bir ülkenin içinde bulunduğu duruma göre de mikro ve makro kapsamda tanımlanmıştır.

Ekonominin siyasetten arındırılmış yapısında bunların bazıları sektörel işleyişin düzenlemesiyle, bazıları ise makro dengelerin "en iyileştirmesi" amacıyla ortam bulur.

Eğer karar vericiler, bu süreci görmez veya görmezlikten gelirse, dağılan düzeni temizlemek için de günümüzde marketleri denetleme gibi olağan olmayan bir uygulama çabasına girerler.

Tam anlamıyla ekonomik şaşkınlık bu. Ekonomik inat ile ortaya çıkan şaşkınlık tadında hem de; düzensiz, plansız, dağınık ve kişiye tabi özellikleriyle... Çokça da görüntüyü kurtarmaya dayalı özelliği ile halk tarafından alaycı bir ifade ile karşılanan bir türden. 

Denetleme denilen uygulamanın da şekil şartı vardır. Bir soruşturma niteliğinde çoğu zaman gizli yapılır, raporlanır ve varsa cezası tebliğ edilir. Bizdeki önce suçlu ilanı ve sonrasında da unutulan bir özelliğe sahip olandan sanki...

Başta TÜİK olmak üzere birkaç kamu kurumunun günün sonunda çoğu (süper) marketten satış ve fiyat verilerini aldığını hepimiz biliyoruz. Fahiş fiyat kavramının eşik noktasını, hepimizin açıkça bildiği bir sinyal sistemiyle, veriyi alan kurum tarafından belirlenmesi yerine sanki suçlularmış gibi marketleri denetlemek oldukça garip bir uygulama olmuyor mu sizce de? 

Birinin, bir kurumun en azından bir açıklama yapması gerekmiyor mu bu konuda...

***

Doğal olarak tüm yaşananlar tam bir çelişki yumağı...

Nasıl olmasın ki! 

Hem yıllık tüketici enflasyonunu yüzde 19.25 olarak açıklayacaksın hem de fahiş fiyatlar kavramından bahsedeceksin. Bir fiyatın fahiş fiyat grubuna girmesi için yıllık fiyat artışının sanırım yüzde 40’lardan aşağı olmaması gerekiyor. Bu yaklaşımla acaba enflasyon oranı gerçekten de yüzde 40’ların üstünde mi sorusunu herkes ama herkes soruyor. Bununla da kalmıyor, yaşıyorlar aslında bu enflasyonu.

Çelişkinin diğer kolu ise ÜFE ile TÜFE oranları arasındaki farkın ekonomik anlamından geliyor. İlki, üretici fiyat endeksindeki yıllık değişimi ifade eden kısmı. Bu, şu an yüzde 45’leri aşmış bir durumda. Verilen enflasyon oranlarına göre üretici kendi üstündeki maliyetin zaten yarısından azını tüketiciye yansıtabilmektedir. Durum bu iken fahiş fiyatlar derken ne anlamamız gerektiği konusunda kafalar oldukça karışık.

Denetim uygulamalarına göre bunun tam tersi söz konusu. Yani üretici tüm maliyet ve elde edeceği kâr oranlarını tüketiciye tam olarak ve kısa sürede yansıtmakta ya da fahiş fiyat kavramı tamamen bir uydurmaca. 

Hal böyleyken, daha düne kadar Enflasyon Araştırma Grubu’nu (ENAGrup) suçlu ilan ederek fiyatların bu hızda artmadığını vurgulayan karar vericilerin, "fahiş fiyatlar" tümcesini kullanan diğer karar vericilere söyleyecek birkaç cümlesinin de olacağını düşünmekteyiz.  

Denetim, özellikle gıda sektöründe sıkışan üretici ve dağıtıcıyı boğar. Girdi maliyetleri ile boğuşan üretici ve lojistik giderlerini doğal olarak ürüne yansıtan marketlerin etiketleri sürecin sonucunu göstermektedir, nedenini değil...

Neden, ekonomiyi yönetenlerin başarısızlığıdır. Yüksek enflasyon oranlarını gösteren verileri sanki yokmuş gibi ilan etmek, bir günde gübreye gelen yüzde 25-50 arası zammı görmemek, köprü geçiş ve yol ücretlerini dövize bağlamak, enflasyonun nereye gittiğini gösteren birkaç örnektir.

Şimdi en önemli iki soruyu sorarak bitirelim yazımızı... 

Ortada bir fiyat belirleme veya fiyat sabitleme suçu var düşüncesine sahipseniz bir Rekabet Kurulu’nuz yok mu bunu araştıracak? 

Neden kameraları yanınıza alarak, olası kıtlığa yol açacak yöntemleri seçiyorsunuz ki?"

Öne Çıkanlar