RFI: Avrupa, Türkiye'nin saldırgan politikasından endişeli

RFI: Avrupa, Türkiye'nin saldırgan politikasından endişeli
23 Ekim 2020 Cuma günü Artı TV'de yayınlanan 'Global Medya Günlüğü'nde seçilmiş altı yazının özetleri.

23 Ekim 2020 Cuma günü Artı TV'de yayınlanan 'Global Medya Günlüğü'nde seçilmiş altı yazının özetleri:

AL-MONITOR'DAKİ HABERDE "SURİYE ORDUSUNUN KUŞATMASI ALTINDAKİ TÜRK ASKERİ GÖZLEM NOKTALARININ BOŞALTILMASI BIR UZLAŞI VE GERİ ÇEKİLMEDEN ÇOK İDLİB'DE BEKLENEN BÜYÜK SAVAŞA HAZIRLIK GIBI DURUYOR" DENİYOR.

FEHİM TAŞTEKİN
AL-MONITOR/ABD
İDLİB'DEKİ ÇEKİLME

Al-Monitor'da Fehim Taştekin tarafından kaleme alınan haberde, Türkiye'nin Suriye'de kuşatma altında kalan Türk askeri gözlem noktalarını bırakmaya başladığı yazıyor. Taştekin, bu hareketliliğin bir uzlaşı ve geri çekilmeden çok İdlib'de beklenen büyük savaşa hazırlık gibi durduğunu ifade ediyor.  Taştekin, "Suriye ordusuna geçen şubatın sonuna kadar eski konumuna dönmesi için ihtar vermiş olan Türkiye, bir süredir kuşatma altında kalan askeri noktalardan çekilmesi yönünde Moskova'nın baskısı altındaydı" diye yazıyor. Türkiye'nin Kafkasya'daki savaşa kendi askeri-teknik unsurları ve Suriyeli milislerle müdahil olmasından sonra üslerle ilgili hızlı gelişmeler yaşandığına dikkat çeken Taştekin, Rusya'nın İdlib'de verdiği güvenceleri çekmiş olma ihtimalinin yüksek olduğunu savunuyor. Suriye muhalif kaynaklarının çekilme kararının 15 Ekim'de alındığını, çekilmenin yıl sonunda tamamlanacağını söyledikleri belirtiliyor. Taştekin, "Konuşlanmanın yaygınlığı ve biçimi Türkiye'nin Suriye ordusunun olası ilerleyişine karşı bariyer oluşturmak istediğini ortaya koyuyor" diye yazıyor. "Morek üssünün boşaltılmasıyla başlayan çekilme ilk bakışta Rusya'nın talebinin yerine getirilmesi olarak görülebilir. Fakat M-4 otoyolu etrafında süren hareketlilik yeni bir savaş hazırlığına işaret ediyor. Sahada gözlenen askeri tırmanışın Türk ordusunu da içine alacak çatışmaya dönüşme ihtimaline karşın Suriye'nin elinde birer rehineye dönüşecek gözlem noktalarında Türk askerlerini tutmak çok mantıklı değil. Türkiye'nin çekilmesinin altında sert bir karşılık için savunulabilecek mevzilerde durma gereği yatıyor" diye devam ediyor Taştekin. Taştekin "Türkiye'nin, Suriye ordusunun Türkiye sınırlarına yaklaşmasını önlemekte kararlı olduğu görüşünde.

yazının devamı...


 

AL MONITOR'DA YAYINLANAN HABERE GÖRE, TÜRKİYE İLE YUNANİSTAN ARASINDA DOĞU AKDENİZ'DE YAŞANAN ÇATIŞMANIN IŞIĞINDA, RUSYA, BÖLGEDEKİ ÇIKARLARINI İLERLETMEK İÇİN YUNANİSTAN İLE BAĞLARINI GÜÇLENDİRMEYE ÇALIŞIYOR OLABİLİR.

ANTON MARDASOV
AL-MONITOR/ABD
RUSYA, YUNANİSTAN VE TÜRKİYE ÜÇGENİ

Al-Monitor'da yayınlanan haber, Rusya, Türkiye-Yunanistan çatışmasından dolaylı da olsa bir fayda sağlayabilir mi sorusunu soruyor. Anton Marsadov yazısında her iki Akdeniz ülkesinin Rus silahları satın alarak NATO ile dayanışmasını bozmakla suçlandıklarına dikkat çekiyor. Marsadov Moskova'nın, anlaşmazlığı çözmek üzere, sadece Yunanistan'a ya da sadece Türkiye'ye destek vermesinin olası olmadığı görüşünde. Yunanistan'ın da Sovyet yapımı iki kısa menzilli füze savunma sistemine sahip olduğu ayrıca Kıbrıs'tan gelen iki S-300'ün konuşlandırılmasının ABD, İngiltere ve Türkiye tarafından engellendiği hatırlatılıyor. Teoride Moskova'nın Yunanistan ile bir anlaşma yapabileceğini yazan Marsadov, bu durumun Moskova'nın, Ankara'nın Dağlık Karabağ'daki faaliyetlerinden hoşnut olmadığından, bir şekilde elini güçlendireceği görüşünde. Marsadov, Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail'in Rusya destekli Türk akımına doğrudan rakip olan EastMed boru hattı projesini teşvik etmesinin meseleleri daha karmaşık hale getirdiğini yazıyor. Rus gazeteci Igor Subbotin Al-Monitor'a, "Rusya'nın Yunanistan'a yönelik kesin bir stratejisi olmasa da Akdeniz'deki çeşitli oyuncular ile ABD arasında artan çelişkiler zemininde etkisini artırma fırsatını kaçırmayacağını" söylüyor. Al-Monitor'a konuşan Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi'nin Ankara merkezli uzmanı Timur Akhmetov ise, Batı Akdeniz'deki gerilimlerin Rusya'nın çıkarlarını artırabileceğini ifade ediyor. Akhmetov, "Her şeyden önce, bu gerilimler Rusya'nın desteklediği boru hattı projeleriyle rakip olan gaz projeleriyle ilişkili ticari riskleri artırıyor. Öte yandan gerilimler ABD ve NATO'ya maliyet yüklediğinden, Karadeniz bölgesinde ve Suriye'de Rusya'ya karşı daha güçlü politika yürütülmesinden alıkoyuyor" açıklamasını yapıyor.

yazının devamı...


BUSINESS INSIDER'DA YAYINLANAN HABERDE, RUSYA BAŞKANI PUTİN'İN SURİYE, LİBYA VE UKRAYNA'DA ÇOK AZ TEPKİ GÖRMESİNİN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'I DIŞ CEPHELERDE HAREKETE GEÇME KONUSUNDA YÜREKLENDİRDİĞİ YAZIYOR

MITCH PROTHERO
BUSINESS INSIDER/ABD
PUTİN'DEN DAHA PUTİN BİR ERDOĞAN

Business Insider Türkiye'nin bölgesinde Rusya destekli güçlere karşı vekalet savaşına girmesinin ve bu alanlarda başarı elde etmesinin Rusya Başkanı Putin'i küçük düşürdüğünü yazıyor. Suriye ve Libya'dan sonra Türkiye'nin Dağlık Karabağ'da Rusya destekli Ermenistan'a karşı Azerbaycan'a destek verdiği ifade ediliyor. Askeri analistlere göre, Türkiye'nin artan cüreti Rusya Başkanı Putin'den ileri geliyor. Adının açıklanmasını istemeyen bir NATO askeri analisti "Erdoğan Putin'den daha fazla Putin oldu" açıklamasını yapıyor. Business Insider'a konuşan kaynak, "Putin'in Suriye ve Libya'da mevcudiyeti devam ederken ya da Ukrayna'nın büyük bir kısmını alırken çok az tepki görmesinin Erdoğan'ı yüreklendirdiği" görüşünde. Kaynak "Erdoğan ucuz ama etkili drone'lara yani insansız hava aracı programına bakıyor ve neden ben de aynısını yapmayayım ki diyor. Bu taktikler, Putin'in kendisinin de kullandığı aynı yerlerde işe yarıyor" açıklamasını yapıyor. Kaynağın Türkiye'nin çok sayıda pahalı zırhlı aracı imha edebilen bir dizi yerli üretim ve ucuz silahlı insansız hava aracının konuşlandırılmasına atıfta bulunduğu vurgulanıyor. "Erdoğan bazı drone'ları ve farklı Suriyeli gruplardan topladığı paralı askerleri riske atmayı göze alabiliyor ve her seferinde işe yarıyor: NATO bazı eleştirilerde bulunuyor, bazı telefon görüşmeleri gerçekleştiriliyor ancak tıpkı Putin'e Kırım'da olduğu gibi kimse bir şey yapmayacak" diyor Business Insider'a konuşan kaynak. Kaynağa göre Ortadoğu'da elde ettikleri başarı ile Azerbaycan'a destek vererek bir şey kaybetmeyeceklerini gördüler.

yazının devamı...


 

HİNDİSTAN'IN WİONEWS HABER SİTESİNDE YER ALAN YAZIDA, TÜRKİYE İLE SUUDİ ARABİSTAN ARASINDAKİ REKABETİN KIZIŞTIĞI, SUUDİ ARABİSTAN'IN TÜRK ÜRÜNLERİNE BOYKOT ÇAĞRISI YAPTIĞI İFADE EDİLİYOR

WION WEB EKİBİ
WIONEWS/HİNDİSTAN
"MADE IN TURKEY" BOYKOTU

Wio news'da yayınlanan haber, Türkiye ile Suudi Arabistan arasında artan anlaşmazlıklar sonrası Türk ürünlerine boykot çağrısı yapıldığını yazıyor. Haberde Müslüman dünyasında üstünlük için rekabet halinde olan iki ülke arasındaki ilişkilerin Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'daki Suudi Arabistan konsolosluğunda öldürülmesi ile daha da kötüleştiğine dikkat çekiliyor. Suudi Ticaret Odası'nın "Türk olan her şeyi boykot" edin çağrısı üzerine çok sayıda süpermarkette Türk ürünlerinin ithalatı ve satışının durdurulduğu belirtiliyor. Yetkililer Türk ürünlerine kısıtlama getirdiklerini reddederek boykot kampanyasını vatandaşların başlattığını açıklasalar da Türkiye aksini savunuyor. Haberde, önde gelen sekiz Türk iş grubunun ortak açıklama yaparak "birçok Suudi şirketinin "Türkiye'den mal ithal etmemek için bir taahhüt mektubu imzalamak zorunda kaldıklarını" iddia ettikleri belirtiliyor. Türkiye Müteahhitler Birliği ise devam etmekte olan Suudi projelerinde ihalelere davet edilmeme, Türk personele vize almadaki zorluk ve ödeme gecikmeleri gibi "çeşitli engellere" işaret ediyor. Gözlemciler, Ankara'nın baskıya boyun eğmeyeceğini söylüyorlar. Suudi Arabistan'ın Türkiye'nin 15. ihracat pazarı olduğu belirtilen haberde Suudi milliyetçilerin boykotun krallığın müttefiklerine yayabileceklerine de dikkat çekiliyor. Wio news'a konuşan Arap Körfez Ülkeleri Enstitüsü'nde akademisyen Robert Mogielnicki, "Suudi Arabistan-Türkiye ikili ticaret akışları her iki ülkenin de ekonomilerini yükseltecek ya da bozacak kadar önemli olmasa da kısa vadede ikili ticaret ilişkilerinin bozulmasından Türkiye daha fazla kaybedecek gibi" açıklamasını yapıyor.

yazının devamı...


FRANSIZ RADYO KANALI RFI'DE YAYINLANAN HABERDE YUNANİSTAN İLE TÜRKİYE ARASINDA KITA SAHANLIĞI KONUSUNDA YAŞANAN ANLAŞMAZLIKLARIN AKDENİZ'DE KEŞFEDİLEN DOĞAL GAZ KAYNAKLARI SONRASINDA ÇÖZÜLMEKTEN UZAK OLDUĞUNA DİKKAT ÇEKİLİYOR

LEA-LISA WESTERHOFF
RFI/FRANSA
DOĞU AKDENİZ'DEKİ BİTMEYEN ANLAŞMAZLIKLAR

Fransız radyo kanalı RFI'de yayınlanan haberde Avrupa'nın Türkiye'nin saldırgan politikasından endişe duyduğu ifade ediliyor. 2004 yılında komşularla sıfır sorun politikasını savunan Türkiye'nin 16 yıl sonra nerede ise tüm komşuları ile anlaşmazlık içinde olduğuna dikkat çekiliyor. Haberde Suriye, Irak, Libya cephelerinden sonra Doğu Akdeniz'de yaşanan anlaşmazlıklara son olarak Dağlık Karabağ'da diplomasiye başvurmak yerine Azerbaycan'a askeri destek açıklamalarının eklendiğine dikkat çekiliyor. Akdeniz Stratejik Araştırmalar Vakfı direktörü Pierre Razoux, Türkiye'nin askeri olarak birçok cephede bulunmasının yanı sıra NATO müttefiklerine meydan okumaktan çekinmediğini söylüyor. Razoux, Türkiye'nin ülkesinde yaşanan siyasi sorunların yanı sıra ekonomik krizden dolayı milliyetçi duygulara oynayarak dış politikayı iç politikada kullanarak başarılı olmaya çalıştığını ifade ediyor. Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin durumu sakinleştirmeye niyeti olmadığı belirtilen haberde, Yunanistan ile Türkiye arasında kıta sahanlığı konusunda yaşanan anlaşmazlıkların Akdeniz'de keşfedilen doğal gaz kaynakları sonrası çözülmekten uzak olduğuna dikkat çekiliyor.

yazının devamı...


WAR ON THE ROCKS İSİMLİ HABER ANALİZ PLATFORMUNDA TÜMAMİRAL CİHAT YAYCI'NIN AÇIKLAMALARININ TÜRKİYE'NİN DIŞ POLİTİKADA GİDEREK DAHA ASKERİLEŞEN İÇYÜZÜNÜ ANLAMA OLANAĞI SUNDUĞU İFADE EDİLİYOR

RYAN GINGERAS
WAR ON THE ROCKS/ABD
EMEKLİ DENİZCİNİN TÜRKİYE HAKKINDA ÖĞRETTİKLERİ

War on the rocks isimli haber analiz platformu emekli bir amiralin televizyondaki açıklamaları ve yayınları ile Türkiye'nin dış politikası hakkında birçok bilgiye hakim olunabildiğini yazıyor. Ryan Gingeras tarafından kaleme alınan yazıda, Tümamiral Cihat Yaycı'dan söz ediliyor. Yaycı'nın Türk donanmasından istifasının ardından yaptığı açıklamaları ele alan Gingeras, Yaycı'nın açıklamalarının Türkiye'nin dış politikada giderek daha askerileşen içyüzünü anlama olanağı sunduğunu yazıyor. Gingeras'a göre, Yaycı'nın düşünce tarzı, Türkiye'nin temel ideolojisi Kemalizmin Ankara'nın parçalanmış siyasi elitleri arasında nasıl ortak bir zemin oluşturduğuna dair ipuçları veriyor. Yaycı'nın, pek çok röportajında ​​Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal ile özdeşleşen en temel değerlere bağlı olduğunu vurguladığına dikkat çekiliyor. Gingeras'a göre, burada paradoksal olan Yaycı'nın Kemalizmi savunurken Erdoğan'ı ve partisini eleştirmekten imtina etmesi. Yaycı'nın Mavi Vatan ile ilgili görüşlerine de yer veren Gingeras, "Yaycı, Türkiye'nin Akdeniz'de geniş münhasır ekonomik bölge haklarını savunan birçok kitabında, Rum ve Kıbrıslı muhalefeti atlatmak için Mısır, Lübnan, İsrail ve Filistin Yönetimi ile ikili ekonomik bölge anlaşmaları imzalanmasını savunuyor" diye yazıyor. Gingeras bugüne kadar Türk hükümeti içinde hiç kimse böyle bir planı onaylamadı diye ekliyor. Gingeras'a göre, Ankara'nın Mısır ve İsrail ile zayıf ilişkileri göz önüne alındığında, Türkiye'nin Akdenizli komşularıyla ekonomik bölge anlaşması imzalama olasılığı zayıf.  Yaycı'nın istifasının farklı kamplarda ve ortamlarda tartışmalara neden olduğunu yazan Gingeras, Yaycı'nın daha mücadeleci ve kibirli Türkiye vizyonunun bir süre daha devam edeceğini ve hatta kemikleşeceğini savunuyor.

Ayrıntılar geliyor...

 

 

Öne Çıkanlar