Hamide Rencüzoğulları

Hamide Rencüzoğulları

Saad Hariri İstanbul’a niye geldi?

Erdoğan’a koşup gelmeden önce kendi ülkesinde bir hükümet kurmuş olması gerekirdi. Yani Lübnan hükümeti adına gelmedi, çünkü ortada bir hükümet yok…

Geçtiğimiz hafta Lübnan’da hükümet kurmakla görevlendirilen Saad Hariri’nin ani bir İstanbul ziyareti gerçekleşti. Vahdettin Köşkü’nde AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la iki saat kapalı bir görüme yaptı. Erdoğan-Hariri görüşmesi için "siyasi, ekonomik, ticari ve kültürel alanlarda Türkiye-Lübnan ilişkilerini geliştirecek hususların ele alındığı" açıklandı. Medyada bu ziyaretin üzerinde pek durulmadı, sadece Hariri’nin Türk Telekom’u batırıp, üstüne Tük bankalarından çektiği kredileri ödemeden gitmesi hatırlandı. Bunun dışında Hariri’nin "neden geldiği" sorusu arada kaynadı. Oysa en başta üzerinde durulması gereken şey, Hariri’nin Türkiye-Lübnan ilişkilerini hangi sıfatla geliştireceği ya da bu ilişkileri geliştirmeye muktedir olup olmadığıdır. Çünkü Saad Hariri, ekonomik kriz nedeniyle patlak veren protestolar karşısında tutunamayıp Ekim 2019’da istifa etmiş eski bir başbakandır, devam eden hükümet krizi nedeniyle bir yıl sonra (Ekim 2020) tekrar kendisine hükümet kurma görevi verilen, ama aylar geçmesine rağmen hala bir hükümet kurmayı başaramayan biridir. Öncelikle Türkiye ile ikili ilişkileri konuşmak üzere Erdoğan’a koşup gelmeden önce kendi ülkesinde bir hükümet kurmuş olması gerekirdi. Yani Lübnan hükümeti adına gelmedi, çünkü ortada bir hükümet yok… Öyleyse bu ziyaret, Hariri’nin kendi şahsi pozisyonuyla mı alakalıdır, yoksa Erdoğan’ın gereksinimleriyle mi ilgilidir?  İşte Arap basınında Hariri-Erdoğan buluşması bu yönüyle ele alındı.

Öncelikle Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın da hükümeti kurmakla görevlendirdiği Hariri’nin bu Türkiye ziyaretine bir anlam veremediğini belirtmek gerekir. Hatta kendisini hükümeti kurma süreciyle ilgili yalan söylemekle suçladı. Şimdiki Başbakan Hasan Diyab’la Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki görüşmesinde Avn’ın Hariri’yi yalan söylemekle suçladığı bir video kaydı sosyal medyaya servis edildi.  Bundan dolayı da  Avn’ın partisi ile Hariri’nin partisi arasında sosyal medyada karşııklı atışma kampanyaları başladı. İki parti taraftarlarını karşı karşıya getiren bu videoda Mişel Avn, Hariri’nin hükümeti kurma sürecinde gerçeği yansıtmayan açıklamalarda bulunduğunu söylüyor ve Diyab’ın süreçle ilgili sorusu üzerine Hariri için şu cümleleri kuruyor: "Hariri bana bu konuda bir kağıt verdiğini söyledi. Yalan söylüyor. Oluşturulan bir şey yok. Yalan beyanlarda bulundu ve Türkiye’ye gitti. Ne yaptığını bilmiyorum."[1]

Bu "yalancılık" tartışmaları her iki taraf arasında bir söz çatışmasını ateşlemiş görünüyor, ama daha önemlisi, önceden bildirilmemiş bu ziyaretten belli ki Lübnan Cumhurbaşkanı da haberdar değildi. Ziyarete ilişkin Lübnan tarafından yapılan tek açıklama,  Lübnan resmi Ulusal Ajansı'nın Hariri'nin ofisine dayandırdığı kısa bir duyurudur.  Ajans, "Başbakan adayının, Türk Cumhurbaşkanı ile Lübnan'da yeni hükümet kurulur kurulmaz Beyrut'u yeniden inşa etme çabalarını desteklemenin yollarını görüştüğünü" duyurdu.[2] Beyrut’un yeniden inşası denince de, yine ilk akla gelen şey, "ihaleler kapma" olduğunu söylemek gerek.  Zira Lübnanlı yazar Nidal el-Sabi de bu yönde bir paylaşımda bulundu. El Sabi’nin resmi Twitter hesabında yaptığı paylaşımı şöyle: "Erdoğan’ın Lübnan’da Hamidiye mirasıyla ilgilendiğini asla düşünmeyin. Onun için önemli olan tek şey iş, sözleşmeler ve paradır. Beyrut felaketinden Lübnanlılara baskı yapma fırsatı buldu ve Beyrut limanını yeniden inşa etme projesini istiyor."[3] Yazar burada II. Abdülhamit’in Trablus’taki Hamidiye Saat Kulesi'ni kastediyor.  Ardından; "Erdoğan Lübnanlılara Beyrut Limanı'nı yeniden inşa etme sözü vermesi için baskı yapıyor. Biri Türklere anlatsın; Lübnan Azerbaycan değil, İdlib ya da Fayez Sarraj'ın Libya'sı da olmayacak. Beyrut limanı Lübnanlılar ve  Körfez'deki Arap halkımızın çabaları ile inşa edilecek. O Lübnan’da bir yer tutamayacak.. Mesajı aldın mı sayın Erdoğan?"[4] paylaşımı da dikkat çekti.

Lübnanlı yazar Hariri-Erdoğan görüşmesini, genel olarak Türkiye’nin Lübnan’da elde etmeyi düşlediği ekonomik çıkarlar çerçevesinde değerlendiriyor. Ancak altı çizilmesi gereken şey, Hariri’nin bu yönde taahhütlerde bulunacak bir konumda olmadığıdır. Keza bu ziyaretin zamanlaması da önem arz ediyor. Körfez zirvesinden çıkan Katar-Suudi Arabistan barışından sonra, daha hükümetini kuramadan hemen İstanbul’a gitmesi ne anlama geliyor? Bu görüşme ile ilgili olarak en geniş analizi, Filistinli yazar Abdülbari Atvan yaptı. Editörlüğünü yaptığı Railyom’deki analizinde[5] Atvan, "Erdoğan ile Hariri arasındaki tek ortak payda Müslüman Kardeşler'dir" diyor ve Suud Krallığının şu anda en çok düşmanlık beslediği kesimin bu ihvancılar olduğuna dikkat çekiyor. Riyad’ın 80 yıldır bölgedeki Sünni İslam’ın liderliğini yürüttüğünü  ve şu anda bu Sünni liderliği konusunda en büyük rakibinin Türkiye Cumhurbaşkanı olduğunun altını çizen Atvan, bu bağlamda Hariri’nin ziyaretini oldukça kışkırtıcı buluyor ve "neden İstanbul?" sorusunu soruyor.  Öncelikle Hariri, Suudi Sarayı'nın fiili kralı Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından tutuklanıp hakarete uğradıktan ve kendisine zorla istifa mektubu yazdırılıp televizyonda bir açıklama yapmaya zorlandıktan sonra krallığın en tehlikeli rakibi olan İstanbul'a gitmedi. Onun yerine, serbest bırakılmasındaki rolü için minnettarlık duyduğu Fransa'ya Kahire üzerinden gitmeyi tercih etti. Peki neden şimdi İstanbul’a uçtu, üstelik şu anda başbakan bile değilken?.. Atvan’a göre bu sürpriz hareketin altında sadece Lübnan’ı değil, gelecekteki bölgesel değişimi ilgilendiren birçok sebep var. Bütün bölgeye siyasi ve mezhepsel olarak yansımaları olması beklenen bu sebeplere gelince, Atvan, Hariri’nin Erdoğan’ın kapısını çalmasını birden çok sebebe bağlıyor. Özetle:

MBS Hariri’den desteğini çekti, kardeşi üzerine bahis oynuyor. Hariri bu yüzden Erdoğan’a mı sığınıyor?

Suudi Arbistan, Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri’nin suikaste uğramasından bu yana yaklaşık 15 yıldır Saad Hariri’yi destekledi. Finanse etti, ama O’na her istediğini yaptırdı. Yani iki memnun müttefiktiler. Ama sonra Hariri gözden düştü… Riyad, 2017’den beri yerini kardeşi Baha Hariri’ye bırakmasını istiyor. Zorla alıkonma, uzaktan istifa ettirilme,  krallıktaki şirketlerini iflas ettirme ve mali kaynaklarını kurutma hamlelerine rağmen Hariri o zamanlar Erdoğan’a sığınmadı. Tersine, hakarete uğramamış gibi Suud prensiyle normalleşme pozları verdi. Peki niye şimdi? Çünkü bu yakınlaşma çabalarına Suud sarayından bir yanıt alamadı. Şimdi yalnızlaşan ve kardeşi üzerinden kendisine darbe yapılan Hariri’nin yanında artık sadece İhvan müttefikliğini pekiştirebileceği Katar ve Türkiye var. Yani Atvan’a göre Hariri bütün yumurtalarını Erdoğan’ın sepetine bırakıyor ve bu da onun büyük kumarı olacaktır…

Erdoğan’ın bölgedeki büyük planı: Sünni İslamın liderlik tahtına oturma…

Bu görüşme Hariri için neden bir kumar? Çünkü esas olarak Erdoğan’ın bölgede büyük planı var. "Sünni İslamın lideri olma planının bir parçası olarak bir süredir Lübnan Sünni toplumuna ulaşıp onu kendi tarafına çekmeyi planlıyordu. Hariri ailesinin etkisinden ve kontrolünden uzakta, kuzeydeki Trablus kentinin bir noktasından yola çıktı ve bu alanda "Türkmen" kartıyla büyük bir atılım gerçekleştirmeyi hedefledi. Beyrut faciasından sonra Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun "Cumhurbaşkanı’nın talimatı var: Ben Türküm, Türkmenim diyen her soydaşımıza vatandaşlık vereceğiz" çıkışını hatırlayalım. Ama bu Türkmen kartı pek bir fayda getirmedi. Şimdi Hariri ile bu görüşmeden stratejik bir ittifak çıkarsa, bu sayede hem Türkmenlik üzerinden kuzeyde, hem de güneydeki Beyrut, Sayda ve çevresinde de Lübnan Sünni toplumunun çoğunu kontrol edebilecektir. Dolayısıyla Lübnan'daki kartlarını yeniden karabilecek, ittifaklarını da yeniden kurabilecektir!.."

Kartların yeniden karılacağı konulardan biri, Türkiye-Suriye çıkmazıdır. Hariri’nin iktidardayken ve sonrasında ne Suriye hükümeti ile ne de Lübnan’daki Suriye’nin müttefikleriyle iletişim kurmaya yanaşmadığı biliniyor. Bu tutumla Suriye konusunda Türkiye ve Katar’a değerli bir hediye sunmuş oldu.  Bu hediye aynı zamanda Sünni İslamcılara ve daha çok da Müslüman Kardeşlere de verildi. Böylesi bir stratejik ortakla Erdoğan, Suriye mevzusunda da Lübnan üzerinden elini güçlendireceğini düşünüyor.

Bunlar daha çok Erdoğan’ın arzu ettikleridir, ama Hariri’yi bu yolculuğa iten sebeplerin başında,  kendisiyle rekabet eden kardeşi Baha Hariri’nin Şam ile de hatırı sayılır ilişkiler geliştirmesi ve aynı zamanda Suudi Arabistan’ın desteğiyle milyonlarca dolara sahip olmasıdır… Ancak aksilik bu ya, kardeş Baha’nın da Lübnanlı Sünni partilerle güçlü ittifakları var! Üstelik bu kardeşin medya gücü de hafife alınacak gibi değil…  Bütün bunlar üst üste konulduğunda, Hariri’nin Erdoğan’a koşması anlaşılabilir. Peki ya Erdoğan’ın yatırım yaptığı Hariri sepeti ne getirir?

Büyük kumar oynayan Hariri mi Erdoğan mı?

Bu sorular Atvan’ın analizine dayanıyor. Vahdettin köşkündeki iki saat süren Erdoğan-Hariri sohbetinin içeriğini kimse bilmiyor. Ama iki saatlik kapanmada oturup iklim değişikliğini ya da Covid-19 salgınını konuşmadıkları açık.  Lübnan ve bölge için ortak bir eylem planını konuştuklarını tahmin etmek zor değil elbette.. Çünkü Hariri yalnızlaştı, Erdoğan da O’na yardım etmeye hazır… Fakat ilk olarak, Erdoğan Hariri’ye ne sunabilir? Hariri, Suriye, Libya ve Azerbaycan’da gücünü askeri olarak gösteren bir Türkiye’den bu yönde bir destek mi bekliyor? Yani Hariri’nin siyasetteki pozisyonunu korumak için askeri müdahale mi? Malum her yere mobilize edilebilir devasa bir paralı asker potansiyeli var el altında… Bütün bunların konuşulup konuşulmadığını kimse bilmiyor elbette. Lakin kapalı kapılar ardında iki saat boyunca her ne konuşulduysa, karşılıklı bir stratejik ortaklığı masaya yatırdıkları ve içeriğinin "Sünni İslam liderliğini ele geçirme" olduğu tahmin ediliyor. Ama yanılgı da peşinen geliyor. Çünkü Saad Hariri Lübnan'daki tüm Sünnileri temsil etmiyor ve çok sayıda muhalifi var. Hem Sünni İslami çevrede muhalifleri çok, hem de Şiiler ve yansıra Hristiyanların güçlü muhalifliğiyle karşı karşıya…  Keza Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn muhalifliği de cabası… Şimdi Hariri ile ittifak kurmak hangi taraf için büyük kumar olur? Atvan’ın deyimiyle, bütün yumurtalarını Erdoğan’ın sepetine bırakan Hariri’nin mi, yoksa bölgeye dair büyük hayaller kuran Erdoğan’ın yatırımını Hariri’ye yapması mı?...  Saad Hariri İstanbul’a niye geldi?


[1] https://www.elkhabar.com

[2] https://www.almayadeen.net

[3] https://twitter.com/NidalSabeh

[4] https://twitter.com/NidalSabeh

[5] https://www.raialyoum.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hamide Rencüzoğulları Arşivi