Salgın dünyada bittiğinde ölüm sayısı söylenenin fazlası olacak

Korona bütün dünyada sona erdiğinde, son 2 yılda koronasız ölenlere otopsi yapılırsa bence rakam en az % 50 artar gibi geliyor.

Yıllar önce yazdığım bir yazımın başlığı şöyleydi: "Sadece Türkiye’de Tarih Tekerrür Ediyor" Bu dediğim hiç değişmiyor, Koronavirüs salgınını yaşadığımız bugünlerde aklıma nedense 1970 yılında yaşadığımız kolera salgını geldi. Kolera salgınıyla ilk aklıma gelen de permanganat oldu, suya karıştırılma oranına göre leylak ile menekşe rengini alan bu kimyasaldan Ali de ben de nefret etmiştik, çünkü annem onunla yıkamadan hiçbişeyi vermiyordu bize.

Çocuk aklı ne ilginç, kimyasal bişeyle yıkanmış meyveyi yediğimde zehirleneceğimi düşünürdüm. Babam bu konuda annemle çok şaka yapardı, çok şaşırırdım o zaman anneme babama neden kızmıyor diye. Baba olunca anladım ki anne ve babalar bizleri rahatlatmak için kimileyin bu tip oyunlar oynamak zorundalar.

Kolera o zaman lağım suyunun içme suyuna karışmasıyla Sağmalcılar’da başladı. Ne ilginç ki dönemin sağlık bakanı adını "Hafif kolera" diye adlandırmıştı, meğer dünya sağlık örgütü tarafından karantinaya alınmasını önlemek içinmiş bu çaba. Kolera diyenler terörist ilan ediliyordu o dönemde de. 1200’e yakın insan hastalandı ve 50 kişi yaşamını değiştirdi. Bölgenin adı kötü anılmasın diye de Sağmalcılar’ın adı Bayrampaşa olarak değiştirildi.

Şimdi bu olayı büyük olasılıkla bütün dünya yaşıyor ve bu kez öyle hafif filan değil, insanlar sapır sapır dökülüyor. Ancak dünya bunun da bir çözümünü bulmuş durumda, o yüzden ağız birliği etmiş durumda yaşlılar uyarılıyor ve başka hastalıkları olanların çok daha kolay öleceklerini söylüyorlar ve bilhassa çocukların ölme olasılığının olmadığı söyleniyor.

Bilimci de değilim, doktor da değilim ama beynim biraz çalışıyor. Bir mikrop aynı yaşta (Hangi yaş olursa olsun) 2 insana bulaşır ve hastalanmalarına neden olursa ve bu 2 kişiye aynı tedavi yapılırsa o insanlarda biri kurtulursa diğeri de kurtulur. Çok düz mantık gibi gelse de demek istediğim bu değil. O insanlardan birinde (Genç de olsa) şeker, kalp vb hastalıklar varsa, bünye zaten zayıf olduğundan diğer hastaya göre yaşama şansı azalıyor. Bu dediklerimin olması için 60 yada 65 yaş üzeri olması gerekmiyor insanın.

Kendimden örnek vereyim, 63 yaşımı sürüyorum, kalp krizi geçirdim, 2 kez anjiyo oldum ve 3 stentle yaşıyorum, yüksek tansiyon var ve ilaçla kontrol ediyorum, çocukluktan astımal bronşit var, kolestrolü yeni düşürdüm, şeker hastasıyım ve 1 ay önce düşmediği görüldü. Artı Gerçek ve Artı TV olarak bir karar aldık ve yazılarımı evden gönderiyorum, canlı yayını da Pazar günleri Skype ile yapacağım. Televizyonun mecburi teknik işlerinde çalışan arkadaşlar hariç bu karar yaş grubuna bakılmadan alındı ve evden alışverişe çıkışımı minimuma indirerek sağlıklı bir dönem geçiriyorum yada hep beraber geçiriyoruz.

İsterseniz yine kendimle ve benim durumumda olanlarla devam edeyim yazıma, hem de koronasız. Ben kalp krizi geçirdiğim ve yoğun bakımda kaldığım için soğuk algınlığı gibi durumlara çok dikkat etmek zorundayım. Çünkü bu var olan hastalığım dolayısıyla soğuk algınlığı durumunda sizin aldığınız ilaçları alma şansım yok ve bunun da zatürreye çevirmesi ve yaşamımı yitirmem benim yaşımdaki sağlıklı bir insana göre daha kolay. Yani aynı yaşta ama sağlıklı bir insanla yaşama şansım aynı değil.

Bu konuya neden bu kadar kafayı taktım, çünkü buradan bana pis kokular geliyor burnuma. Bütün uzmanlar ilaç konusundan tutun da her türlü konuda halkın önünde tartışıyorlar ama bitek bu konuda bütün dünya hemfikir.

Şimdi gelelim teorime, bu hastalığın bulunduğu, yani teşhisin konulduğu güne gidelim ve sayılara bakalım. Doktorlar teşhis koymadan bu hastalık var mıydı, evet vardı, peki bu hastalık teşhis konmadan önce kaç kişiye bulaşmıştı, biliyor muyuz, hayır bilmiyoruz. Bilmediğimiz için de zaten Adem-Havva rolü veriyoruz insanlara. Adem-Havva’dan kastım şu, yani oynanan oyun şu, bir kişi hastalandı, sonra o 1800 kişiye bulaştırdı (Rakamı attım, ciddiye almayın), o 1800 kişi de başkalarına bulaştırdı, bunlardan biri İtalya’ya, diğeri oraya, buraya ve şuraya gitti ve olan oldu.

Size inandırıcı geliyor mu, mesela Türkiye, ilk teşhisi 16 gün önce koydu, ilk hasta o gün mü çıktı ortaya, daha önce test yaptırmak için ne bekledi. Doktorların tespit ettiği ilk hastaya kadar başka hasta yok muydu? Evet, vardı, hem de bildiğimiz birisi, mesela eski kara kuvvetleri komutanı Aytaç Yalman ilk teşhisten önce kaptı bu hastalığı. Peki, bu hastalık kendisine kimden ve nerede bulaştı, ondan önce onun gibi ölenler var mıydı?

Evet, vardı ama o kişiler vücutlarındaki başka hastalıklardan öldü tanısıyla gömüldüler. Bu sayı dünyada biliniyor mu, hayır bilinmiyor, kötü niyetten değil, tanı konulmadığı için bilinmiyor.

Ama bunun farkına varan uluslararası arenanın işine geldi ve hep beraber 60-65 yaş üstü diye tutturdular. Bunun nedeni Koronaya rağmen bu tip insanların ölecek olması ve bir kısmını koronadan saymayacak olmaları.

Son olarak şunu söyleyeceğim, yaşlı safsatasına inanmayın, 70 yaşındaki bir kişinin bütün hastalıklarına yada bir tanesine bile sahipseniz aynı riski taşıyorsunuz. Bunu yazma nedenim taşıdığınız o hastalığı henüz bilmiyor olabilirsiniz, farkına varılmadan geçirilen kalp krizi oranına bakarsanız, ne demek istediğimi anlarsınız. Yada bizim gibi ülkelerde sosyal devlet olmadığından ve check-up yaptırma alışkanlığı ve olanağı olmadığından, hangi hastalığı taşıdığınızı bilmiyorsunuz.

Korona bütün dünyada sona erdiğinde, son 2 yılda koronasız ölenlere otopsi yapılırsa bence rakam en az % 50 artar gibi geliyor. O yüzden gençler, 60 yaşında gibi davranın, hem deneyim hem de sağlığınızı kazanırsınız. Bu dediğimi unutmayın ve yayın arkadaşlarınıza.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Nesin Arşivi