Saygı Öztürk: Namusumu tartacak bakanın olmaması lazım
Gazeteci Saygı Öztürk, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, AKP Trabzon Miilletvekili Bahar Ayvazoğlu’nun eşi Ali Ayvazoğlu’nun bürokrasi basamaklarından hızla yükselmesi ile ilgili yazdığı yazı hakkında yaptığı "namussuzluk" nitelemesi üzerine KRT TV yayınında konuştu.
Üzüldüğünü söyleyen ve yayında gözyaşlarını tutamayan Saygı Öztürk, "Her şeyimiz açık, her şeyimiz şeffaf. Onun dışında ne diyebilirim? Gerçekten çok üzüldüm. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanının böyle konuşmaması, yazmaması lazım. Ülkem adına üzülüyorum" diye konuştu.
Soylu’nun daha önce gazeteci Müyesser Yıldız için de benzer ifadeler kullandığını hatırlatan Öztürk, "Bir bakanımızın böyle dememesi lazım bir gazeteciye. Bundan önce bir meslektaşımız Müyesser Yıldız için de aynı şeyleri söyledi. Bu ülkenin gazetecileri bunu hak ediyor mu acaba? Benim namusumu tartacak bakanın olmaması lazım. Malımızı, canımızı, namusumuzu emanet ettiğimiz bakanın bu tür konuşmalar yapmaması gerekir diye düşünüyorum" dedi.
Siyasetçilerle polemiğe girmediğini belirten Öztürk, "40 yıldır bu tür polemiklere girmedim. Demokart Parti Genel Başkanlığı döneminden beri de görüşmedim. 40 yıldır namussuzluk yapmadım bundan sonra da yapmam. Ben kalemimi satmam" ifadelerini kullandı. Öztürk, daha sonra programa devam edemedi ve yayından ayrıldı.
Saygı Öztürk, Trabzon Belediyesi’nde işçi olarak işe başlayıp Ankara İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne kadar yükselen Ali Ayvazoğlu’nun hikayesini, "Trabzon böyle bir yükseliş görmedi" başlığıyla haberleştirmiş, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise "Saygı Öztürk’ün bu yazısı namussuzluktur. Bugünden sonra bu namus düşmanını kim muhatap alırsa, gözümde aynı namussuzluğun ortağıdır, haysiyet celladıdır" demişti.
SOYLU, FARUK BİLDİRİCİ'Yİ ARADI
Bu arada kendisi hakkında yapılan paylaşımı retweet ettiği için Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici’yi arayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Bildirici’ye "Siz arkadaşınıza söyleyin böyle yazmaması gerektiğini, onu eleştirin" dedi.
Bildirici kaleme aldığı "Bakan Soylu'dan gazeteciye hakaret savunması" başlıklı yazıda konuşmayı şöyle anlattı:
"Yarım saat kadar sonra telefonum çaldı. İçişleri Bakanlığından aranıyordum. Az sonra Bakan Soylu karşımdaydı. Hemen konuya girip, hızlı hızlı konuşmaya başladı:
-Haberde bir kadının namusuna dil uzatmış. Böyle yazmaya hakkı var mı? Yükselme tarafını yazsın, eleştirsin. Ben ona bir şey demem. Ama kadının namusuna laf uzatıyor. Ben Bahar hanımı tanırım.
-Ama Sayın Bakan siz de haberi eleştirmiyorsunuz, gazeteciye hakaret ediyorsunuz.
-O bir kadının namusuna dil uzatarak bana o hakkı veriyor. Siz arkadaşınıza söyleyin böyle yazmaması gerektiğini, onu eleştirin.
-Siz de yükselme tarafıyla ilgili bir şey söylemeden doğrudan hakaret ediyorsunuz. Bir bakan olarak hakaret etmeden yazsanız itirazınız daha rahat anlaşılmaz mı?
-O haberi okudunuz mu? Haberde doğrudan kadının namusuna dil uzatıyor.
-Ben okudum haberi evlilik dışı ilişki iması var.
-İma değil… O kadarla kalmıyor. Doğrudan öyle yazıyor. Ali’yi de tanırım, o Trabzon’da turizmi ayağa kaldırdı.
Bakan Soylu ile konuşmamız özetle böyleydi. Tahmin edileceği gibi anlaşamadık. Ben kendisini hakaret etmeden eleştirmesi ve haberin asıl önemli tarafının bürokrasideki hızlı yükseliş konusu olduğuna ikna edemedim. Soylu da beni haberin Milletvekili Bahar Ayvazoğlu’nun namusuna odaklandığı konusunda.
Görüşmeyi sonlandırmadan önce halen Sincan cezaevinde tutulan gazeteci Müyesser Yıldız’ın telefonlarının dinlendiğini önceden bilip bilmediğini de sordum Soylu’ya.
-Bu manipülatif bir soru. Önceden bilip bilmediğimi öğrenip de ne olacak?
-Hayır siz Müyesser Yıldız’a, ‘Benim üzüntüm PKK seviciliğin değil, devlet gömleği giymiş pespayelerle iş tutmandır’ demiştiniz.
-Ben o astsubayı kastetmemişimdir. Başka birisidir.Müyesser Yıldız konusunda daha fazla ayrıntıya girmek istemedi Soylu. Görüşmemiz böylece sonlandı." (HABER MERKEZİ/ANKA)
