Seçimle gitmeyecekler mi?

Seçimle gitmeyecekler mi?
Erdoğan’ın Türkiye’yi benzetmeye çalıştığı Ortadoğu’nun yakın tarihinde, seçimle gitmeyenlerin sonu belli: Enver Sedat’tan, Saddam Hüseyin’e kadar pek çok hazin örnek var.

Can DÜNDAR


ARTI GERÇEK-Belarus’taki seçimdeLukaşenko’nun 26 yıllık iktidarının ardından, 6. seçiminde yine yüzde 80’le kazandığını ilan etmesi, "Bu diktatörlerden seçimle kurtuluş yok" hissiyatını hepten perçinledi.

Uzun süredir, Türkiye’de sıkça dile getirilen bir öngörü bu… Hiç de haksız diyemeyeceğimiz bir teşhis… Ancak siyasal yararı tartışmalı… Teşhis burada kesilir ve "O halde nasıl gidecekler"e cevap verilmezse, derin bir ümitsizliğe yol açıyor. Oysa Belarus’ta seçim gecesi doğan toplumsal tepki bile, halkın oyuna sahip çıkma refleksini ve değişim yaratma potansiyelini gösteriyor.

Sandığın bir seçenek olmaktan çıkması, iktidar için de muhalefet için de tehlikeli… Demokratik kanalların tıkanması, antidemokratik arayışlara kapı açıyor. Erdoğan’ın Türkiye’yi benzetmeye çalıştığı Ortadoğu’nun yakın tarihinde, seçimle gitmeyenlerin sonu belli: Enver Sedat’tan, Saddam Hüseyin’e kadar pek çok hazin örnek var. O yüzden Lukaşenko gibiler, demokrasiyi tümden rafa kaldırmak yerine, seçim sistemiyle oynayıp sandıkları çalarak "seçim varmış gibi" yapmayı tercih ediyorlar. Şimdi Erdoğan da buna hazırlanıyor.

Burada muhalefetin tavrı önem kazanıyor. Öncelikle seçmene, 4 yılda bir oy vermenin, boğazlanan demokrasiyi yaşatmaya yetmediğini iyi anlatmak lazım… Demokrasiyi savunmak için sandık gerekli, ama yeterli değil. Her gün sulanması gereken bir çiçek gibi, günlük bakım istiyor demokrasi… Bunun asgari koşulu da, örgütlü toplum… Halen farklı talepler etrafında buluşan toplum kesimleri var: Ataerkil zihniyete karşı çıkan kadınlar, adaleti savunan avukatlar, hakikat mücadelesinde gazeteciler, salgınla savaşan tabipler… Hepsinin mücadelesinin odağında iktidarın yanlış politikaları yatıyor. Siyasal partiler, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, dernekler, odalar, yani toplumun örgütlü kesimleri, bir arada bir direniş hattı oluşturabilse, tüm talepleri aynı çatı altında çok daha güçlü savunabilmek mümkün olacak. Seçim, adım adım yükseltilen bu gündelik dayanışmanın zirvesi olursa anlamlı… O örgütlülük, adil bir seçim yasasını ve sandık güvenliğini sağlayabilir çünkü…

Böyle bir direniş hattı örgütlendiğinde sonuç alınabildiğini son İstanbul seçimi gösterdi. İktidar "Bunu saymıyorum" dediğinde seçmen, daha güçlü bir tokatla kararlılığını da sergiledi. O yüzden "Seçimle gitmeyecekler" yılgınlığı yaymak yerine, nasıl gideceklerini tarif etmek ve ona göre örgütlenmek en doğrusu…

Öne Çıkanlar