Bugünü anlamak istiyorsak 90'lı yıllara geri dönmeliyiz

Bugünü anlamak istiyorsak 90'lı yıllara geri dönmeliyiz
ARTI TV'de ekrana gelen 'Söz Sırası' programının konuğu hukuçu Fikret İlkiz oldu.

Fikret İLKİZ


ARTI GERÇEK- 2021 yılının sonunda, insanlar demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü hissetmek istiyor. Bir başka deyişle, insanlar yaşamak istiyor. Çünkü herkesin, bu ülkede, bu topraklarda, bu coğrafyada yoksulluktan kurtulma ve bir anlamda korkudan kurtulma hak ve özgürlüğü var. Ama ne yazık ki günümüzde çıkar amaçlı suç örgütlerinin devlet içerisinde örgütlendiği; devletin bu anlmada örgütlenen çıkar amaçlı suç örgütlerine ses çıkarmadığı en çok konuşulanlar arasında. 

Bütün devlet sırları ortada, bütün  olup bitenler insanlar tarafından izleniyor ve bütün olup bitenler neraberinde pek çok soruyu gündeme getiriyor. Siyasete hakim, medyaya hakim, gazeteciler soruyor, devleti yönetenler yanıt vermiyorlar ama buna karşılık bu anlmada ortaya saçılmış olan bütün olup bitenler sıra numaralı videolarla çıkar amaçlı suç örgütü lideri olduğu iddia edilen kişi tarafından ortaya faş ediliyor ve herkes bunları merakla ve ilgiyle izliyor. 

Nasıl anlamalıyız? Bugünü anlamak istiyorsak çıkar amaçlı suç örgütlerinin Türkiye'de egemen olduğu 1990'lı yıllara geri dönmek lazım. Bir başka deyişle, 'Susurluk İş Kazası'na geri dönmek lazım. Hatırlarsanız, 1996'da, 3 Kasım'ı 4 Kasım'a bağlayan günde bir Susrluk kazası meydana geldi. Bu kaza meydana geldiği andan itibaren bir kısım devlet büyükleri bunların bir trafik kazası olduğunu, hatta ve hatta fasa fiso olduğunu söylediler. Ama bu trafik kazasının içinden İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ, 'Mehmet Özbay' sahte kimlikli Abdullah Çatlı, 'Melahat Özbay sahte kimlikli Gonca Us, Susurluk Kazası'nda ölen insanlar. 

Bir başka anlatımla, Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak ve aynı şekilde DYP Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar'a yüklenen bütün bu anlatımları yan yana değerlendirdiğiniz zaman, bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gerekiyordu ve 26 Kasım 1996 tarihinde Susurluk için bir Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu. Bugün kurulamıyor. Bugün Meclis Araştırma Komisyonu konusunda, yasama organı harekete geçmiyor. Fakat, 3 Kasım 1996 tarihli Susurluk Komisyonunun çalışmaya başlamasından hemen sonra doğrudan doğruya 8 Kasım 1996 tarihinde etkilediği kişi Mehmet Ağar olduğu için, yani İçişleri Bakanı olduğu için, iş İçişleri Bakanının istifasına kadar geldiği için o tarihte istifa ettiğine tanık olduk.

Ve İçişleri Bakanının istifasından sonra açılan ceza davalarında İstanbul 6 Numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesi, 12 Şubat 2001 tarihli kararıyla devlet içerisinde Susurluk Kazası sonrası ortaya çıkan çeteleri ortaya çıkardı, gerekçesini yazdı, "cürüm işlemek için oluşturulmuştur" dedi, "silahlı bir teşekküldür" dedi, "yukarıdan aşağıya örgütlenmiştir" dedi, "yasal görevler aşılmıştır, anayasaya aykırı hareket edilmiştir, en önemlsi korku yayılmıştır ve toplumda, kamuoyunda endişe ve panik yaratacak eylemler meydana getirmişlerdir ve kamunun selamaeti aleyhine adam öldürme, adam kaldırma, yağma, ruhsatsız silah taşıma, suikast, sahte kimlik belgelerinin üretilmesi gibi 'çetesel faaliyet' olarak ifade ettiği kavramı bir yargı kararına çevirdi.

Ve 15 Ocak 2001 tarihli kararıyla Yargıtay 8. Ceza Dairesi, bu kararı onadı. Yani ded ki, "Çıkar amaçlı suç örgütleri devlet içerisinde örgütlenmiştir ve yasaların kendilerine vermiş oldukları yetkiyi tam bir sorumsuzluk içerisinde, kendi çıkarları için hatta kumarhane işleticisi, uyuşturucu kaçakçısı, katliam sanığı ve hükümlüsünü de yanlarına almak suretiyle tam bir dayanışma ve işbirliği içerisinde hareket ederek çeteleşme faaliyetini meydana getirmişlerdir." O halde hukuk devletinin, bu anlamda baktğınız zaman aradığı hukuk üstünlüğü, devletin çökmesine neden olabilecek, hepimizi eziyet altında bırakacak, sinir bozucu hukusuzluklar yaratacak bir mafyayla karşı karşıya bıraktı. 

Demek ki sürüyormuş, demek ki devam ediyormuş, demek ki sona erdirilmeyen bu çıkar ilişkileri kurulu düzeni ortadan kaldırabilmek, kendi lehlerine kullanabilmek amacıyla suçlandıkları zaman kendileri suçlamaya başlayan ve birbirlerini suçlamaya başlayan suç örgütleri hâlâ yaşıyormuş. Belki buna devlet ahlakına hiç uymayan fiiller diyebilirsiniz. Buna ahlakın ötesi diyebilirsiniz. Kamu görevlilerinin etik ilkelere aykırı davranışı diyebilirsiniz. Kısacası bütün bu edepsizlerin bir anlamda devlet içerisinde örgütlenmesinin meydana getirdiği çıkar amaçlı suç örgütlerinin hâlâ devam etmesi Türkiye'nin en büyük ayıplarından birisidir. Mutlaka ve mutlaka, nereye kadar giderse gitsin, sonuna kadar gidilmelidir. 

Öne Çıkanlar